Sayfa Yükleniyor...
İzmir'in Çernobil'i olarak bilinen Gaziemir'deki eski kurşun fabrikası, yaydığı zehirli gazlarla bölgede ciddi sağlık sorunlarına ve ölümcül hastalıklara yol açıyor. Mahalle sakinleri ise yıllardır taleplerinin yetkililer tarafından göz ardı edildiğini belirtiyor
Muhabir- Merve Ağrıç/ İzmir'in Çernobil'i olarak bilinen Gaziemir'deki eski kurşun ve döküm fabrikası, çevresel etkileriyle yıllardır Emrez Mahallesi sakinlerinin sağlığını tehdit ediyor. Fabrikanın yaydığı toksik maddeler, bölge halkının yaşam kalitesini düşürüyor ve ölümcül hastalıklara neden oluyor. Mahallede yapılan basın açıklamaları ve farkındalık çalışmalarına rağmen, zehirli atıklar tamamen temizlenemedi. Son temizlik çalışmalarının şeffaflığına dair yapılan basın açıklaması, bölgedeki tehlikenin devam ettiğini ortaya koydu. Mahalle sakinlerinden Leyla Aslan, babasının bu toksik maddeler nedeniyle kansere yakalanarak öldüğünü ve kızının da aynı hastalıkla mücadele ettiğini söyledi. Yetkililerin bölge sorunlarını umursamadığını belirten Aslan, “Burası alt sınıf bir mahalle. Eğer zengin olsaydık, sağlığımız daha çok dikkate alınırdı. Alt gelirli insanların sağlığı gözlerinde ucuzlaşmış” dedi. Emrez Mahallesi Köşe Market’in sahibi Ramazan Canki ise yetkililerin bu soruna duyarsız kaldığını belirterek, acil önlem alınması gerektiğini vurguladı.
Doğduğu zamandan bu yana Gaziemir Emrez Mahallesi’nde yaşadığını ifade eden Leyla Aslan, “39 yıldır burada yaşıyorum. Ailem daha uzun yıllar önce gelmiş. İlk zamanlarda Gaziemir Eski Kurşun Fabrikası’nın bu kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorduk. Hatta ben çocukken bir borusu vardı siyah dumanlar çıkardı. O zamanlar o dumanın ne olduğunu bile bilmiyorduk ancak bizi her geçen gün zehirliyormuş. Bu konu da yeterli bilince sahip değildik. İlk zamanlarda yeterli bilince sahip olanlar bir şekilde ne yapıp ne edip boruyu kaldırtmışlar. Ancak içindeki maddeler hala duruyor toprağın altında. Babam bu sebepten dolayı kansere yakalandı ve kaybettik. Mahalle muhtarımız konuyla ilgili bir araştırma yaptı ve araştırma sonucunda herkesin aynı sorunları yaşadığını, kimilerinde kronik hastalıkların meydana geldiğini, kimilerinde ise kanserin meydana geldiğini gördük. Bu bölgedeki hastanelerden alınan bilgilere göre de bölgede yaşayan kişilerde sıklıkla kanser görülmüş. Aynı hastalık kızımda da çıktı. Kızım 3 yaşında kansere yakalandı ve 5 yıl kanserle mücadele etti. Şu an son kontrollerini yaptırıyoruz iyileşmek üzere. Babamdan sonra sadece kızımda değil, kaynanamda ve kaynımda da aynı hastalık çıktı. Şu anda mahallede birçok kişide aynı hastalık var” ifadelerini kullandı.
Özellikle akşam saatlerinde kötü bir kokunun yayıldığını belirten Aslan, “Akşam saatlerinde sürekli soba kokusuna benzer bir koku alıyordum. Eşime ve komşularımıza da sordum aynı kokuyu onlar da alıyormuş. Gece balkonda yattığımız zaman soba dumanı gibi yoğun ve ağır bir koku geliyor. Bütün koku evin içine kadar yayılıyor. Hatta evimdeki mermerlerde siyah lekelerin olduğunu fark ettim. Sonra komşularıma, tanıdıklarıma söyledim. Aynı izden onların mermerlerinde de varmış. Siyah lekeler oluşuyor. Bu semtte oturan herkesin mermerleri lekeli. Biz mermere bile leke yapan bir zehri her gün soluyoruz. Daha önce halk çok bilinçsizdi bu konuda muhtarımız bu konu için imza topladı, CİMER’e şikayetlerde bulunduk, yetkililerle görüşmeye çalıştık. Daha önce burada birçok basın açıklaması yapıldı. Konuda uzman olan kişiler mahalleliyi bilinçlendirmek amacıyla buraya geldi. Tehlikesinden ve alınması gereken önlemlerden bahsetti. Ancak hiçbir yetkili bu kadar şikâyete, hastalığa rağmen hiçbir şey yapmadı” diye aktardı.
ALT GELİRLİ İNSANLARIN SAĞLIĞI GÖZLERİNDE UCUZLAŞMIŞ
Yetkililerin hiçbir önlem almadıklarını ve vatandaşların taleplerinin yerine getirmediklerini vurgulayan Aslan, “Hiçbir yetkili buradaki sorunu önemsemiyor. Çünkü burası alt sınıf bir mahalle. Eğer yeterince zengin olsaydık o zaman sağlığımız dikkate alınırdı. Alt gelirli insanların sağlığı gözlerinde ucuzlaşmış. Burada yaşıyor olsalardı ve sevdiklerini bu sebepten kaybetselerdi eğer bizim acımızı anlayabilirlerdi. Ben hiç kimsenin ne olursa olsun böyle bir acı yaşamasını istemem. Ancak onlar bu durumdan etkilenmedikleri için umurlarında bile değil. Bu acıyı birebir biz yaşadık. Babamı kaybettiğim yetmiyormuş gibi küçücük evladım bu acıyla boğuştu. Bir anne için ne kadar zor bir şey olduğunu tarif bile edemem. Benim çocuğum burayı ihmal ettikleri için küçücük bedeniyle, kanserle mücadele etmek zorunda kaldı. Uzun bir zaman kemoterapi aldı, ameliyat oldu. Benim çocuğumu diri olduğu halde bir ölü gibi verdiler elime. Bir annenin yaşadığı bu acı, bu insanların çektikleri acılar ve sevdiklerini kaybetmeleri onlar için hiçbir önem taşımıyor. Her şeyden önce merhamet ve vicdan olmalı. Burada yaşayan insanların maddiyatı değil sağlığı ön planda tutulmalı. Ancak ne de olsa zarar görmedikleri için önemsemiyorlar bile” dedi.
YETKİLİLERİN ACİL ÖNLEM ALMASI GEREKİYOR
Yağmur yağdığında fabrikanın olduğu alandan siyah suların aktığını ifade eden Aslan, “Uzmanlar tarafından toprağın altında çok zararlı maddelerin olduğu söyleniyor. Yağmur yağdığı zaman simsiyah su akıyor. Ayrıca çok kötü bir koku ortaya çıkıyor. Bölge yaz mevsimi haricinde yeşil olan bir alan ve birçok bitki yaşıyor. Oradaki bitkilere de ciddi zarar veriyor. Buraya yakın tek yeşil alan orası olduğu için çocuklar oraya oynamaya gidiyor her ne kadar uyarı yapılsa da. Çocukları da anlamak gerek oynayabilecekleri yeşil bir alan yok. Benim çocuğum yeşilliği çok seviyor henüz bu kadar bilinçlenmeden önce oraya çiçek toplamaya gidiyorduk. Ancak öğrendikten sonra gitmedik. Zaten doktorumuza da söyledim ve kesinlikle gitmememiz gerektiğini söyledi. Hastalığın tekrarlamaması adına özellikle oradan uzak duruyoruz. Ne kadar uzaklaşsak da evimize maalesef çok yakın. Buradan taşınmayı çok isterdik ancak maddi durumumuz ortada. Şu an bu evi zor aldık yeni bir ev alabilmemiz imkânsız gibi. Buradan gitme şansımız zaten yok. Mahalledeki birçok kişi zaten aynı durumda. Yoksa kimse burada kendini zehirlemek istemez. Gerçekten başka birilerinin daha canı yansın istemiyoruz. Yetkililerin acil önlem alması gerekiyor” sözlerine yer verdi.
LÜTFEN ARTIK SESİMİZİ DUYSUNLAR
Çocuğunun hastalığından sonra Lösev’de diğer hasta çocuklara destek olduğunu aktaran Aslan, “Benim çocuğum ilk bu hastalığa yakalandığında sadece benim çocuğum hasta sanıyordum. Sınavımız bu dedim çok tozpembe bir hayatımız varmış. Ancak sonra fark ettim ki sadece bu hastalığı yaşan biz değiliz. Benim çocuğumla beraber kemoterapi gören çocuklar vardı. Acıdan ağlayan çocukları gördüm, çocuğunun acısına dayanamayıp bırakıp giden anneleri bile gördüm. Kendi çocuğumu iyileştirdikten sonra diğer çocuklara da dokunmam gerektiğini düşündüm. İnsanların bu konuda daha çok bilinçlenmesi gerektiğini düşündüm. Lösev tarafından yapılan çoğu etkinliğe katıldım. Hasta çocukların yanlarına gittik maddi manevi hiç fark etmeden her türlü destekte bulunduk. Bu tür acıları ancak yaşayabilenler anlıyormuş. Ancak kimsenin bu acıyla sınanmasını asla istemem. Lütfen insanlar onda oldu bende olmaz demesin. Hastalıkların nereden geleceği hiç belli olmuyor. Başka bir insana umut olmak ve şifa olmak çok zor değil. Yetkililer de bu acıyı yaşamadan müdahale etmeli. Bu kadar insan yıllardır mücadele ediyor. Lütfen artık sesimizi duysunlar” diye vurguladı.
CANKİ: YAZIN ORTASINDA KAPI PENCERE KAPATIYORUZ
Emrez Mahallesi’nde Köşe Market’in sahibi olan Ramazan Canki ise “27 yıldır burada yaşıyorum. Yaklaşık 7-8 yıldır da bu koku var. Öyle bir koku yayılıyor ki durulmuyor. Yazın ortasında kapı pencere kapatıyoruz. Benim dayımda bu sebepten kanser oldu. Bir arka sokakta yaşıyor o da. Artık Gaziemir’in her yerine yayıldı koku. Kime sorsak mahallede kanser oluyor. Artık insanlar korkmaya başladı. Bir sürü insan şikâyet ediyor geliyorlar buraya açıklamalar yapıyorlar ama kimse ciddiye almıyor. İsteseler 1 haftada burayı temizlerler. Çok zor bir şey değil. Kaç yıldır aynı sorun ilgilenen yok. Artık gerçekten kaldırsınlar insanların tahammülü kalmadı. Çocuklar gidiyor orada oynuyor. Uyarıyoruz yine de gidiyorlar. En azından bölgenin etrafını sarsınlar çocuklar gidip oynamasın. Kendi kendine bazen alanda yangın çıkıyor. Hatta hiç sönmüyor bile diyebiliriz. Yer altında sanki bir şey kaynıyormuş gibi. Siyah siyah dumanlar çıkıyor” sözlerine yer verdi.
MERVE AĞRIÇ