- İzmir
- 26.12.2025 11:26
İZ-AFED’den kritik uyarı: Bu görsel kirlilik değil yavaş gelişen bir afet
İZ-AFED Çevre, İklim ve İkincil Afetler Komisyonu, İzmir’i saran puslu havanın masum bir sis değil, kirli bir smog tabakası olduğunu vurguladı. Komisyon, bunun bir görsel kirlilik değil, İzmir’de hava kirliliğini yapısal hale getiren yavaş gelişen bir çevre afeti olduğunu belirtti
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : HABER MERKEZİ
KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER - İzmir’de son günlerde kent genelinde havanın puslu ve sisli bir görünüm alması, hava kirliliğini gözle görülür hale getirdi. Özellikle rüzgârın zayıf olduğu zaman dilimlerinde görüş mesafesinin azalması, kent merkezinden sanayi bölgelerine kadar geniş bir alanda benzer bir tablo oluşturdu. Geçtiğimiz günlerde ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı’nın paylaştığı verilere göre, 2025 yılı Ekim ayında İzmir genelinde karbonmonoksit değerlerinde geçen yıla kıyasla artış kaydedildi. Yaşanan bu gelişmeleri değerlendiren İZ-AFED Çevre, İklim ve İkincil Afetler Komisyonu, kent semalarında görülen bu puslu tablonun masum bir meteorolojik ‘sis’ olayı olmadığını vurguladı. Komisyonun değerlendirmesinde, özellikle sabah saatlerinde yoğunlaşan bu görünümün sıcaklık terselmesiyle birleşerek kenti saran bir kirli pus (smog) tabakası oluşturduğu, bunun ise yalnızca görsel bir kirlilik değil, yavaş gelişen bir çevre afeti olduğu belirtildi. İzmir’de hava kirliliğinin artık mevsimsel bir şanssızlık olarak görülemeyeceği ifade edilirken, sorunun yapısal ve kronik bir çevre felaketi haline geldiğine dikkat çekildi. Vatandaşın sağlıklı yaşama hakkının maske gibi bireysel önlemlerle değil, kirliliğin kaynağında durdurulmasıyla korunabileceği belirtilirken, çevre hakkının temiz hava, temiz su ve temiz toprak anlamına geldiği, temiz havanın ise bir lütuf değil anayasal bir hak olduğu ifade edildi.

HAVA KALİTESİ ALARM VERİYOR
İzmir’de son günlerde kenti kaplayan puslu ve sisli görüntünün sıradan bir doğa olayı olmadığına dikkat çeken İZ-AFED Çevre, İklim ve İkincil Afetler Komisyonu, yaşanan tablonun kentin hava kalitesi açısından ciddi bir alarm verdiğini vurguladı. Özellikle sabah saatlerinde etkisini artıran bu görüntünün, sıcaklık terselmesiyle birlikte kirli havayı kent üzerinde hapseden bir smog tabakası oluşturduğuna işaret edildi. Komisyonun değerlendirmesinde, hava kalitesi ölçüm istasyonlarından alınan verilerin, partikül madde ve gaz yoğunluğunun bu puslu havada dağılamadığını açıkça ortaya koyduğu belirtildi. Kentin adeta nefes alamaz hale geldiği vurgulanırken, bunun yalnızca görsel bir sorun olmadığı, anayasal çevre hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken yavaş gelişen bir afet olduğu ifade edildi. Açıklamada, vatandaşın en temel haklarından biri olan temiz hava hakkının, İzmir’in coğrafi dezavantajları ve kontrolsüz emisyonlar nedeniyle giderek daha fazla baskı altında kaldığına dikkat çekildi.

MEVSİMSEL DEĞİL, YAPISAL KRİZ
İzmir’de hava kirliliğinin artık mevsimsel bir şanssızlık değil, yapısal ve kronik bir çevre felaketi haline geldiğini belirten uzmanlar, “Şehrin topografik yapısısının çanak şeklinde olması kirliliğin dağılmasını zorlaştırırken; plansız sanayileşme, kontrolsüz artan araç sayısı ve ısınma yöntemleri kirliliği kalıcı hale getirmiştir. İZ-AFED olarak yürüttüğümüz bir projede (Topluluklar İçin İklim Değişikliği Pazaryeri) çok trajik bir durumla karşılaştık. Konak ilçesinin mahallelerinde çevre ve afet bilinci ile iklim değişikliğinin yansıması olan hidrometeorolojik afetler eğitimleri veriyoruz. Eğitimlere katılan mahalle halkı, kışın ısınmak için kömür yakmak zorunda olduklarını ve o aylarda sokağa çıkılamayacak derecede havanın kirliği olduğunu, mahallelerinde nefes alırken boğazlarının yandığını söylüyorlar. Biz çevre bilinci ve iklim değişikliğinden bahsederken, onların bu anlatımları İklim Kanunu çıkaran bir ülke için büyük bir çelişkidir. Havayı en çok kirleten fosil yakınlar arasında en ağır ve en kirlisi olan kömür, artık hem ısınma seçeneği olmaktan çıkarılmalı hem de termik santrallerde yakılarak enerji üretiminden vazgeçilmelidir. Bu zaruriyet hem tüm insanların-canlıların temiz hava hakkı için gerekli olup, hem de karbon salınımını azaltarak, küresel ısınmanın ateşini söndürmek için de şarttır. Temiz hava, temiz toprak ve suyla doğrudan bağlantılıdır. Havadan çöken ağır metaller toprağımızı ve yer altı sularımızı zehirleyerek gıda güvenliğimizi de tehdit ediyor. Bu döngü kırılmadığı sürece İzmir’de kirlilik ‘kalıcı bir kriz’ olarak kalmaya devam edecektir” diye konuştu.

BAKANLIK VERİLERİ UYARI FİŞEĞİDİR
Bakanlık verilerinin ise oldukça endişe verici olduğuna dikkat çeken komisyon, “Karabağlar’da bir metreküp havadaki karbonmonoksit miktarının 300 mikrogramdan 600 mikrograma yükseldiği, Torbalı’da ise bu değerin 1000 mikrogram seviyelerine ulaşması, sorunun hem ulaşım hem de sanayi odaklı olduğunu teyit ediyor. Bu yükselişin ana nedenleri trafik yükü, endüstriyel etki ve Aliağa kaynağıdır. Karabağlar ve Altındağ gibi bölgelerde artan araç yoğunluğu ve dur-kalk trafiğinin yarattığı emisyon artarken, Torbalı gibi bölgelerde OSB kaynaklı faaliyetler ise denetimden uzak kalıyor. Aliağa’da ise yapılan çalışmalar, Aliağa’daki ağır sanayiden kaynaklanan kirleticilerin rüzgarla kent merkezine taşındığını kanıtlıyor. Bakanlığın verileri bir uyarı fişeğidir; Anayasa uyarınca devleti ve yerel yönetimleri acilen önlem almaya çağırmaktadır” dedi.

EN BÜYÜK RİSK KIRILGAN GRUPLAR İÇİN
Hava kirliliğinin herkes için tehdit oluşturduğunu ancak bazı kesimler açısından hayati sonuçlar doğurduğunu belirten İZ-AFED Çevre, İklim ve İkincil Afetler Komisyonu, özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı bulunan yurttaşlar için riskin çok daha ağır olduğuna dikkat çekti. İzmir’de 30 yaş üstü ölümlerin yaklaşık yüzde 16’sının hava kirliliğiyle ilişkilendirildiğini hatırlatan uzmanlar, “Hava kirliliği, ayrım gözetmeyen sessiz bir katildir ancak çocuklar, yaşlılar, gebeler ve kronik hastalığı bulunan yurttaşlarımız için risk hayati boyuttadır. KOAH, astım gibi solunum yolu hastalıkları ve kalp-damar rahatsızlığı olan vatandaşlarımızın bu günlerde dış ortam aktivitelerinden kaçınması gerekmektedir. İzmir’de 30 yaş üstü ölümlerin yaklaşık yüzde 16’sının hava kirliliğiyle ilişkilendirildiği bir tabloda artık sadece ‘dikkatli olun’ demek yetmiyor. Vatandaşın sağlıklı yaşama hakkını korumak için maske kullanımından ziyade, kirliliğin kaynağında durdurulması gerekmektedir” uyarısında bulundu.

TEMİZ HAVA LÜTUF DEĞİL
Mevcutta alınan önlemlerin reaktif yani olay sonrası kaldığını, proaktif yani önleyici bir afet yönetim bilincinin eksik olduğunu belirten İZ-AFED Çevre, İklim ve İkincil Afetler Komisyonu kısa vadedeki ‘Acil Eylem Planı’ önerilerini şu şekilde sıraladı; “Hava kirliliğinin pik yaptığı günlerde düşük emisyon bölgeleri oluşturulmalı, toplu taşıma teşvik edilmelidir. Yerel ve merkezi iş birliği ile kent içi ve kent dışı raylı ulaşım sistem yatırımlarına, deniz ulaşımına ağırlık verilmelidir. Kent içi lastikli toplu ulaşım araçlarında elektrikli taşıtların oranları artırılmalıdır. Kesintisiz, güvenli ve uygun eğimli bisiklet yolları yaygınlaştırılmalı, kent merkezinde yayalaştırılmış yolların ve nefes alma-dinlenme alanlarının sayısı artırılmalıdır. Aliağa, Torbalı ve Kemalpaşa aksındaki sanayi tesislerinin filtre sistemleri 7/24 şeffaf bir şekilde izlenmeli ve veriler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Özellikle Aliağa’da bulunan termik santralin kenti zehirlemesine son verilmelidir. Vatandaşlar, afet uyarı sistemlerine benzer şekilde, hava kirliliği risklerine karşı anlık olarak bilgilendirilmelidir. Yeşil kuşak projeleri kağıt üzerinde kalmamalı, karbon yutak alanları artırılmalı ve orman varlığı korunmalıdır. Şehir planlamasında denizden kente temiz hava girişini sağlayacak koridorlardan, ayrık nizam yapılaşmadan ve kademeli kat artışı modelinden taviz verilmemelidir. Jeotermal ve güneş enerjisiyle ısıtılabilen, yüksek yalıtımlı, sosyal ve kültürel donatıları olan, afetlere dirençli ve doğayla uyumlu kentsel dönüşüm projeleri özel hibeler, avantajlı krediler ve vergi teşvikleriyle hızla hayata geçirilmelidir. Çevre hakkı; temiz hava, temiz su ve temiz toprak demektir. Temiz hava bir lütuf değil, Anayasal bir haktır”
Kaynak : HABER MERKEZİ