- İzmir
- 22.04.2025 22:34
İzmir Barosu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yaptığı açıklamada, “2024 yılında çıraklarla birlikte ekonomik olarak sömürülen çocuk sayısı 1 milyon 312 bin 344 olmuştur” dedi
SEMİ TEKTAŞ İzmir Barosu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla baro önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada hükümetin çocuk politikaları eleştirilirken çocukların Türkiye’de yaşadığı sorunlar anlatıldı. İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi Av. Nihal Sarıpınar baro adına yaptığı açıklamada, “Son dönemde yaşanan toplumsal olaylarda biber gazından etkilenen, fiziksel ve psikolojik polis şiddetine maruz kalan, özgürlüğü elinden alınan, eğitim hakkından mahrum bırakılan yüzlerce çocuk bulunmaktadır” dedi.
Ülkemizde çocukların birey olarak algılanmadığının eleştirisinde bulunan Sarıpınar, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bugünü bayram sevinci ile yaşaması gereken çocukların ekonomik, fiziksel, psikolojik ve cinsel sömürüleri nedeniyle en temel haklarının bile ellerinden alındığını görüyoruz. 23 Nisan 1924'te bugünü tüm çocuklara bayram olarak armağan eden Mustafa Kemal Atatürk’ün uzun yıllar öncesinden içselleştirdiği çocukların haklarıyla çocuk olduğu bilincini, bugün ne yazık ki çocukların en temel haklarından biri olan yaşam hakkı bakımından dahi sağlayabilmiş değiliz. Ülkemizde çocuk hukuku ile ilgili gelişmeler Cumhuriyetle birlikte, Türk Medeni Kanunu’na çocuk haklarına ilişkin hükümler konmasıyla başlamıştır. Bu doğrultudaki haklara uluslararası mevzuat gücünü kazandıran ilk metin olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, oy birliği ile kabul edilmiş, Türkiye bu Sözleşmeyi 1995 yılı ocak ayında onaylamıştır. Bu Sözleşme uyarınca on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. Taraf devletler hiçbir ayrım gözetmeksizin, her çocuğun yaşama ve gelişme hakkına sahip olduğunu, onların yüksek ve öncelikli yararının üstün tutulacağını, kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkı bulunduğunu kabul etmişlerdir. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üzerinden neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen ülkemizde çocuklar hala birey olarak algılanmamakta, haklarından yoksun bırakılmaktadırlar. Her ne kadar çocukların ‘geleceğimiz’ olduğu konusunda hemfikir olunsa da onların bugünlerini düzenlemekte, yarınlarını hazırlamakta yetersiz kalınmaktadır” diye konuştu.
Sarıpınar, “Son dönemde yaşanan toplumsal olaylarda biber gazından etkilenen, fiziksel ve psikolojik polis şiddetine maruz kalan, özgürlüğü elinden alınan, eğitim hakkından mahrum bırakılan yüzlerce çocuk bulunmaktadır. Bilimsel, laik ve nitelikli eğitim talebinde bulunan lise öğrencilerinin bu taleplerine karşılık veren, öğrencilerinin yanında olan öğretmenleri bir gecede okuldan uzaklaştırılırken, içi boşaltılmış müfredatlarla çocukların gelecekleri çalınırken, ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen çocukların sesleri şiddetle bastırılırken çocuk haklarından bahsetmek ne kadar mümkündür? Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında, 2023 Yılı haziran ayında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam ve vaizler Millî Eğitim Bakanlığı okullarındaki öğrencilere “değerler eğitimi” vermektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 13 Mart’ta, “2025 Aile Yılı” kapsamında 17 bakanlığa yazı gönderilerek kamu kurum ve kuruluşlarına ait kreş, gündüz bakımevleri ve anaokullarında il ve ilçe müftülüklerine başvuru yapılarak “4-6 Yaş Grubu Değerler Eğitim Programı” ile “4-6 Yaş Grubu Kuran Öğretim Programı” kapsamında haftada beş saat ders verilebileceğini belirtilmiştir. Çocukların gelişmesi için bilimsel, nitelikli eğitim yerine, pedagojik kurallara aykırı, tamamen dinselleştirilmesi amacıyla uygulanan bu programlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve Çocuk Koruma Kanunu’na açıkça aykırıdır” dedi.
MESEM projesinde hayatını kaybeden çocuklar hakkında bilgi veren Sarıpınar, “Eğitim Reformu Girişiminin raporuna göre; 2023-2024 öğretim yılında, zorunlu eğitim çağında olan çocukların 612 bin 814’ü eğitim dışında kalmıştır. Bu çocukların yüzde 53,6’sı erkek, yüzde 46,4’ü kız çocuktur. Yaş gruplarına bakıldığında ise, en yüksek oranın yüzde 73,9’la 14-17 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı, 2023 -2024 Örgün Eğitim İstatistiklerine göre; örgün eğitimin dışında kalan öğrenci sayısı yaklaşık 2 milyon 982 bindir. Sistemin puslu üçgeninde kaybolan çocuklar nerededir? Eğitimde olmayan kız çocuklar erken yaşta, zorla evlilik riski ile karşı karşıyadır. Derinleşen yoksullukla birlikte çocuk emeği sömürüsü artmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı verilere göre; 2024 yılında çıraklarla birlikte ekonomik olarak sömürülen çocuk sayısı 1 milyon 312 bin 344 olmuştur. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamalarıyla ekonomik olarak sömürülen çocuk sayısı oburca artırılırken, yaşam haklarının tehlike altına girme olasılığı dikkate alınmamaktadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) raporlarına göre; 2024’te 14 yaş ve altı 22, 15-17 yaş arası 49 çocuk iş yerlerinde yaşamını yitirmiştir. Bu yılın başından itibaren tespit edilebilen ekonomik olarak sömürülen çocuk ölümü ise 19 olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu’nun, Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri 2023’e göre; çocukların karıştığı olay sayısı 537 bin 583’tür. Suça Sürüklenen çocuklardan 9 bin 893’i 11 yaş ve altı, 51 bin 537’si 12-14 yaş, 117 bin 266’sı ise 15-17 yaş grubundadır. İzmir Barosu olarak; çocukların uçsuz bucaksız düşlerine ket vuranlara, şenlikli oyunlarını hoyratça bozanlara, haklarının hayata geçmesine engel olanlara karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimize dair sözümüzü tekrarlıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.