İzmir’de 'Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma' paneli gerçekleşti

Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma' panelinde konuşan, Başkan Tugay, "Bizim hedefimiz, 'çocukları koruyan bir kent' ten öte, 'çocukların birlikte yönettiği bir kent' yaratmak" dedi

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İzmir’de 'Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma' paneli gerçekleşti haberinin görseli

AYSELİN UZUN / Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Milli Eğitim Politikaları Birimi tarafından düzenlenen 'Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma' başlıklı panel, İzmir Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleştirildi. Çocuk hakları ve koruma politikalarının ele alındığı etkinlikte, alanında uzman akademisyenler, psikologlar, hukukçular ve sivil toplum temsilcileri bir araya gelirken, panelin açılış konuşmalarını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, CHP Gölge Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Aylin Nazlıaka ile CHP Gölge Milli Eğitim Bakanı Suat Özçağdaş yaptı. 

ızmır

HER 4 DAKİKADA BİR ÇOCUK HAYATINI KAYBEDİYOR 

Türkiye'de son bir yılda 279 binden fazla çocuğun mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildiğini vurgulayan Başkan Tugay, "Bugün burada, insanlığın en temel meselelerinden birini konuşmak üzere buluştuk: Çocukların, şiddetten, istismardan ve ihmalden korunma hakkı. Bu mesele yalnızca bir sosyal politika konusu değildir. Bu, bir vicdan meselesidir. Bir insanlık sınavıdır. Ve ne yazık ki bu sınavda, dünya olarak iyi bir noktada değiliz. Öncelikle dünyadaki duruma, çocuğa karşı şiddete dair küresel gerçekliğe değinmek istiyorum. Maalesef UNICEF’in Kasım 2024 verileri, insanı derinden sarsan bir tabloyu ortaya koyuyor: Dünyada her 4 dakikada bir çocuk, şiddet sonucu hayatını kaybediyor. Bugün hayatta olan 650 milyon kadın, çocukluk çağında cinsel şiddete maruz kaldığını söylüyor. 410 ila 530 milyon erkek, çocukluk çağlarında cinsel şiddetin hedefi olmuş. 1,6 milyar çocuk, yani dünya üzerindeki çocukların üçte ikisi, yaşadığı evde düzenli olarak şiddet içeren cezalara maruz kalıyor. Her yıl ortalama 130 bin çocuk, şiddet nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bu rakamlar, birer istatistik değil; kaybedilmiş çocukluklardır, sönmüş hayatlardır. Ve ne üzücüdür ki bize, dünyanın henüz çocuklarını koruyamadığını gösteriyor. Türkiye’deki duruma gelecek olursak; Ne yazık ki ülkemiz de bu vahim tablonun dışında değil. TÜİK 2024 verilerine göre, sadece bir yıl içinde 279 binden fazla çocuk, mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildi. Bu çocukların: yüzde 55’i yaralama, yüzde 10’u kendilerine yönelik işlenen cinsel suçlar nedeniyle oradaydı. Adalet Bakanlığı verileri, 2023’te 66 binden fazla çocuğun cinsel istismar dosyasının açıldığını söylüyor. 2015’ten bu yana bu sayı ikiye katlandı. Yani yalnızca mahkeme dosyalarına yansıyan istismar vakalarının bile sayısı, bir şehrin nüfusuna denk hale geldi” dedi. 

YOKSULLUK BİR ŞİDDET BİÇİMİ 

"Şiddet yalnızca fiziksel ya da cinsel değil. Yoksulluk da bir şiddet biçimi" diyerek Türkiye'deki zorlu ekonomik şartlara dikkat çeken ve çocukların yoksulluk sebebiyle yaşadıkları olumsuzluklara değinen Tugay, " "Eğitimden mahrum kalmak, güvencesiz çalışmak, soğuk bir evde büyümek… bunlar da çocuğun onurunu zedeler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin 2024 verileri bize şunu söylüyor: Türkiye’de 15-17 yaş grubundaki çocukların dörtte biri, işçi olarak çalışıyor. Yani neredeyse her dört çocuktan biri, çocukluğunu değil, geçim derdini yaşıyor. Toplam 1 milyon 474 bin çocuk, kayıtlı ya da mesleki eğitim adı altında fiilen işçi. Ve iktidarın bugün zorunlu eğitimi kısaltma niyeti bu durumdan bağımsız değil. Zorunlu eğitimin kısalmasının sonucu; 15 yaşındaki çocukları eğitim dışına çıkararak işçileştirme, onları ucuz iş gücüne dönüştürme olacak. Düzenleme niyetinin, MÜSİAD’ın ‘zorunlu eğitimin istihdama engel olduğu’ yönündeki açıklamasının hemen ardından gündeme gelmiş olması hiç de tesadüf değil. İSİG Meclisi raporuna dönecek olursak görüyoruz ki gelir yoksunluğu çocukların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamasına yol açıyor. Çocukların yüzde 11,7’sinin düzgün iki çift ayakkabısı yok, yüzde 32’si günde en az bir kez et, tavuk ya da balık tüketemiyor, yüzde 21’i evinde ders çalışabileceği uygun bir yere sahip değil. Bu koşullar yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir yıkımdır. Bir çocuğun yoksulluk denen kelimeyi erken öğrenmesi, onun geleceğini de yoksullaştırır" şeklinde konuştu. 

ÇOCUKLARIN YÜZDE 2'Sİ 15 YAŞININ ALTINDA EVLENİYOR

Erken evliliğin özellikle kız çocukları için önemli bir tehdit olduğunu dile getiren Tugay, " Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Son Derneği(ECPAT) verilerine göre, Türkiye’de 20–24 yaş aralığındaki kadınların yüzde 2’si 15 yaşına kadar evlendirildiğini söylüyor. Yani hâlâ çocuk yaşta evlilik, hâlâ zorla kurulan hayatlar var. Ve İnsan Hakları Derneği’nin 2024 raporu, cezaevlerinde 4 binden fazla 12–18 yaş arası çocuğun tutulduğunu, anne hükümlülerle birlikte 759 çocuğun cezaevi ortamında büyüdüğünü gösteriyor. Bu tablo bize, koruma sistemimizin her aşamasında eksikler olduğunu açıkça söylüyor. Bir diğer önemli nokta, şiddetin kültürel olarak meşrulaştırılması. Uluslararası Çocuk Merkezi’nin 2020 raporuna göre, her beş ebeveynden biri çocuğunu dövüyor, her üç ebeveynden biri tokat atıyor. Terbiye adı altında yapılan bu eylemler, aslında birer travma yaratıyor. Toplumsal dilimizde, mizahımızda, hatta eğitim anlayışımızda şiddet hâlâ sıradanlaşmış durumda. Bunu dönüştürmeden çocukları gerçekten koruyamayız" ifadeleri kullandı. 

BİR BELEDİYE ÖNCE ÇOCUKLARA ADİL DAVRANMALI

Çocuğu korumanın, bir kurumun değil; bir kentin ortak görevi olduğunu belirten ve bu kapsamda yaptıkları çalışmalara değinen Tugay, "İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, çocuklara yönelik politikalarımızı hak temelli, bütüncül ve yerelden güç alan bir model üzerine inşa ediyoruz. Kentin dört bir yanında kurduğumuz Dayanışma Noktaları, yalnızca yardım merkezleri değil; çocukların güven zincirinin ilk halkasıdır. Bu merkezlerde, çocukların okul beslenmesinden kırtasiye desteğine, eğitim materyallerinden hijyen ve gıda desteğine kadar pek çok ihtiyacını karşılıyoruz. Ama daha önemlisi, sosyal hizmet uzmanlarımız her hane ziyaretinde çocukların refahını, güvenliğini gözlemliyor. İhmal ya da istismar şüphesi görüldüğünde, ilgili kurumlarla iş birliği içinde hızlı müdahale ediyoruz. Yani çocuklarımızı yalnızca desteklemiyor, aktif olarak koruyoruz. Bizim hedefimiz, her mahallenin bir çocuk merkezine sahip olması. Bu merkezlerde çocuklar sadece ders çalışmıyor; sanatla, sporla, oyunla ve değerlerle buluşuyor. Burada 'Haklarımı öğreniyorum', 'Hayır diyebilme', 'Sınır koyabilme' atölyeleri yapılıyor.Çocuklar kendini ifade etmeyi, saygı görmeyi ve başkalarının haklarını tanımayı öğreniyor. Çünkü biz biliyoruz ki, kendini değerli hisseden çocuk, istismara karşı en güçlü savunmadır. Bu merkezlerimizde, bugüne kadar 3 bin 300’ü aşkın çocuk ve yetişkine eğitimler verildi. Yedi merkezimizde görev yapan 13 psikolog ve psikolojik danışman, ücretsiz psikolojik destek sağlıyor. Yani çocuk merkezleri aynı zamanda erken uyarı ve koruma sisteminin yerel ayağıdır. Diğer yandan, İzmir, Türkiye’de çocukların karar süreçlerine doğrudan katıldığı ender kentlerden biri. Çocuk Hakları Birimimiz ve İzmir Çocuk Meclisi ile çocukların fikirlerini yerel yönetim politikalarına taşıyoruz. Bu meclis, çocukların katılım hakkını yalnızca teoride bırakmıyor, uygulamada da hayata geçiriyor. Çocuklar, yaşadıkları kentte söz sahibi olmanın ne demek olduğunu burada deneyimliyor. Bizim hedefimiz, 'çocukları koruyan bir kent' ten öte, 'çocukların birlikte yönettiği bir kent' yaratmak. Erken çocukluk dönemi, eşitsizliklerin en çok şekillendiği dönem. Bunun önüne geçmek mümkün. Buradan yola çıkarak biz kreşleri kamusal bir hak olarak görüyoruz. Kreşlerimizde güvenli ortam, bilimsel eğitim programları ve eşit fırsatlar bir arada yürütülüyor. Bu sayede hem çocukların gelişimini destekliyor hem de annelerin istihdama katılımını güçlendiriyor, bakım emeği ile harcadıkları zamanı kısaltıyoruz. 'İzmir95'projemizle de kent yaşamını çocukların göz hizasından yeniden tasarlıyoruz. 0–3 yaş arasına odaklanan bu program, ev ziyaretlerinden ebeveyn rehberliğine, emzirme danışmanlığından erken çocukluk atölyelerine kadar uzanan bir model. 'İyi bir başlangıç her çocuğun hakkıdır' diyoruz ve bu hakkı hayata geçiriyoruz. Spor, çocuklar için yalnızca bir etkinlik değil; koruyucu bir yaşam biçimi. Ücretsiz spor okullarımızda binlerce çocuğumuza futbol, basketbol, atletizm, halk oyunları gibi alanlarda eğitim veriyoruz. Burada rekabet değil, dayanışma kültürü öğretiliyor. Spor çocukları riskli davranışlardan uzak tutarken, özgüvenlerini ve dayanıklılıklarını artırıyor. Spor eğitimini biz hizmet olarak değil, temel bir hakkın sahibine teslimi olarak görüyoruz. Çocukları koruma yolunda STK’lar ve okul aile birlikleriyle iş birliğini de çok önemli görüyoruz. Çocuğu korumak yalnızca kamunun değil, toplumun tüm paydaşlarının sorumluluğu. Bu nedenle İzmir’de, sivil toplum kuruluşları ve okul aile birlikleriyle koordineli bir çocuk koruma ağı kurduk. Bu ağ sayesinde, mahalle ölçeğinde risk altındaki çocuklar erken dönemde tespit ediliyor, doğru kurumlara yönlendiriliyor. Kısacası, İzmir’de koruma sistemi artık aşağıdan yukarıya, topluluk temelli işliyor. Özetlemek gerekirse; bizim için çocuk politikası teknik bir konu değil, bir vicdan meselesi. Bir belediye, kentte adaletin teminatı olacaksa önce çocuklarına adil davranmalıdır" şeklinde konuştu. 

 

aylın

BU ÜLKEDE ÇOCUKLAR RAHAY EDECEK

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka ise konuşmasında, “Kadınlar ve çocuklar Türkiye’de güvenlik tehdidi altında. İstanbul Sözleşmesi bizim can simidimizdi ancak bir gecede feshettiler. Bir Adalet Bakanı bizim eşitliğimizin teminatı olan medeni kanun için sil baştan yazacağız diyor. Bir başka bakan çocuk istismarından küçüğün rızasından bahsediyor. Devlet olarak çocukları koruma sorumluğunu almak yerine ailelere sorumluluk yüklüyorlar. CHP olarak bizi yoğun ir sorumluluk bekliyor iktidara geldiğimizde. 4+4+4 ile çocuk evliliğinin önünü açtılar. İstismara uğrayan çocuk istismar eden kişiyle evlendirilecek ve istismarcı aklanacak öyle mi? Bu ülkede biz nasıl bu noktaya geldik diye düşündüğümüzde Karaman’da 45 çocuk istismara uğradığında, ‘bir defadan bir şey çıkmaz’ dedi. AKP’nin vekilleri bakanı tebrik etti. Ortaokul çağındayken çocukların nişanlanması ve evlenmesi meşrulaştırıldı. Erken yaşta ve zorla evlilikleri böyle tetiklediler. 2013 yılında tarikat ve cemaatlere yurt açma izni verdiler. 2016 çok karanlık bir yıldı. İstismar cezalarında kademeye gidildi. Çocuğun rıza yaşı 12’ye indi. 2021’de 4. Yargı paketini çıkardılar, istismara uğrayan çocuğun delil getirmesini istediler. Bir çocuk delil toplamak için istismar eden kişiyle buluştu, bu sefer 2 çocuk istismara uğradı. 2007 yılında imzalanan 2011’de uygulamaya konulan sözleşme var. Bunu da fesih etsin diye tarikatlar konuşuyorlar. O tarikatlara yol açanları ilk seçimlerde göndermek zorundayız. Biz bu soruna caydırıcı tedbirleri alıp çocukların korunduğu hak temelli bir bakış açısı ile yaklaşıyoruz. Bu ülkede çocuklarımız rahat edecek. Erken ve zorla evlilik olmayacak. 102 yıl önce Atamız ve onun mücadele arkadaşları basıl başardıysa biz de başaracağız. Türkiye yeniden eşit, adil ve özgür bir ülke olacak” dedi.

guc

BİR ÇOCUĞU KORUMAK TOPLUMU KORUMAKTIR 

Güvenlik birimlerine getirilen çocukların karıştığı olay sayısının 612 bin 651’e ulaştığına dikkat çeken Çağatay Güç, "Bugün, 102 yaşında, dünyada eşi benzeri olmayan bir Cumhuriyet’in evlatları olarak bir aradayız. Dün sadece bir kutlama yapmadık; Cumhuriyetimizi, çocuklarımızı ve geleceğimizi koruma kararlılığımızın güçlü bir ifadesidir. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında, çocuklarımızın daha adil, güvenli ve özgür bir ülkede büyümesi için omuz omuza çalışacağımıza bir kez daha söz veriyoruz. Atatürk’ümüzün 'Vatanı korumak, çocukları korumaktır' sözünü bir rehber olarak görüyoruz. Çocuklarımız sadece bizim geleceğimiz değil, bugünümüzün en kıymetli varlıklarıdır. İçinde bulunduğumuz çağ, insanlığın en büyük çelişkilerini bir arada taşıyor. Bir yanda yapay zekâ, dijital dönüşüm, büyük teknolojik ilerlemeler; diğer yanda hâlâ temel haklardan, güvenli yaşamdan, adaletten yoksun kalan milyonlar… Ve ne yazık ki, bu çelişkinin en ağır yükünü taşıyanlar yine çocuklar. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 verilerine göre, güvenlik birimlerine getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 612 bin 651’e ulaşmış durumda. Bu yalnızca bir sayı değil; bir çocuğun susturulmuş sesi, bir annenin adalet arayışı, bir toplumun vicdan sınavıdır. Hiçbir gelişme, hiçbir başarı; bir çocuğun yaşam hakkını kaybettiği bir dünyada övünç kaynağı olamaz. Gerçek medeniyet, çocukların gülüşlerinde ve sokaklarda oynarken duyduğumuz güven sesindedir" ifadelerini kullandı. 

 ÇOCUKLARIMIZIN GÜLÜŞLERİNİ KYRTARACAĞIZ

"Cumhuriyet Halk Partisi olarak çocuk politikasını bir 'yardım alan' değil, bir insan hakkı alanı olarak görüyoruz" diyerek sözlerine devam eden Güç, "Bizim anlayışımızda çocuk, yalnızca korunacak değil, güçlendirilecek bireydir. Çocukların sesini duymayan hiçbir toplum ilerleyemez. Bu nedenle biz, laik ve bilimsel eğitimden taviz vermeden; yoksulluğu değil fırsat eşitliğini büyüterek; çocuklarımızı yalnızca korumak değil, özgürleştirmek için mücadele ediyoruz. Aile Destekleri Sigortası projemiz, çocukların yoksulluğa mahkûm edilmemesi için atılmış kararlı bir adımdır. Yerel yönetimlerimizde kurduğumuz Kadın ve Çocuk Merkezleri, koruyucu sosyal hizmetlerin kalbinde yer almaktadır. Çünkü biz biliyoruz ki: Bir çocuğu korumak, toplumu korumaktır. Evet, çocuklarımızın geleceği; bu ülkenin geleceğidir. Onların güvenliği, Cumhuriyetimizin güvenliğidir. Onların eğitimi, demokrasimizin teminatıdır. Ve onların mutluluğu, hepimizin sorumluluğudur. Bu nedenle çocuklarımızın tarikat yurtlarında değil, güvenli ve çağdaş okullarda büyümesini istiyoruz. Yoksulluk değil, eşit fırsatlar içinde büyüyen; susarak değil, özgürce konuşarak var olabilen çocuklar istiyoruz. Çocuğa yapılan her saldırı, bu ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Ve biz bu suça asla sessiz kalmayacağız. Çünkü susmak, ortak olmaktır. Bu mesele, hiçbir siyasi görüşün tekelinde değildir. Çocuklar, hepimizin ortak vicdanıdır. Ama biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu vicdanın sesi olmaya, adaletin, hukukun ve insanlığın yanında durmaya devam edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kararlılığı, örgütlü gücü ve halkın inancı ile; geleceğin Türkiye’sini çocuklarımızın gülüşleriyle kuracağız. Bu inançla, burada bulunan tüm parti yöneticilerine, belediyelere, sivil toplum örgütlerine, akademisyenlere ve duyarlı yurttaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çocuklarımız için, insanlığımız için, vicdanımız için buradayız ve birlikte olmaya, birlikte başarmaya devam edeceğiz" dedi. 

ÇOCUKLAR KORUMAMIYOR

Ülkemizde çocukların birçoğunun korunamadığını belirten Özçağdaş, "Şiddet, ihmal ve istismardan korunma çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürmesi için çok önemli. Ülkemizde maalesef çocuklarımızı koruyamamak en önemli sorunumuz. Çocuklarımızın kalbinde büyük bir yara açan, toplumsal olarak hepimizi yaralayan bir süreçten bahsediyoruz. Ülkemizde 0-18 yaş arası 21 milyon 817 bin 61 çocuk bulunuyor.  Maalesef çocuklarımız; Güvenli bir yaşam hakkından mahrumlar, ihmal ve istismardan korunamıyor, yeterli beslenemiyor, barınamıyor, kendilerini özgürce ifade edemiyor ve seçim yapamıyor, kendilerini geliştirme hakkından, sağlık ve eğitim gibi temel haklarından nitelikli faydalanamıyorlar. Kendilerini ifade edemiyorlar" şeklinde konuştu. 

POLİTİKALAR BİLE İSTEYE YAPILDI

İktidarın politikalarının çocukları geleceksizleştirdiğini savunan Özçağdaş, "Çocuklarımız küçük yaşlarda çalışmak zorunda kalıyor, bu da hem ihmali hem de ekonomik istismarı, şiddeti beraberinde getiriyor. MESEM kapsamında çalışırken 15 çocuğumuz hayatını kaybetti. Sayısını bilmediğimiz kadar çocuğumuz fiziksel ve psikolojik olarak zarar gördü.  Örgün eğitim kapsamında toplam 17 milyon 956 bin 523 öğrenci var. Ara eleman eksikliği, aile yılı, evlenme yaşı gibi çeşitli bahaneler sunularak zorunlu eğitim süresinin kısaltılmak istenmesinin altındaki asıl amacın; iktidarın toplumu nasıl dönüştürmek istediği fikri olduğu ortadadır. 38 bini Mesleki Açıköğretimde olmak üzere; açıköğretimde toplam 1 milyon 50 bin kişi bulunuyor. 420 bini MESEM kapsamında olmak üzere Mesleki ve Teknik Eğitimde 1 milyon 643 bin öğrenci var. Zorunlu eğitim çağında olup okul dışında kalan çocuk sayısı 611 bin ve 15-29 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan 4 milyon 676 bin genç var.  Nitelikli ara eleman olmak üzere yetiştirilebilecek ve istihdam edilebilecek yaklaşık 8 milyon insan varken, iktidar korumakla yükümlü olduğu çocukların ekonomik olarak istismar edilmesinin önünü açmak istiyor. TÜİK verilerine göre 2024 yılında 15-17 yaş arası nüfusun yüzde 24,9’u yani 970 bin çocuk işgücünde yer aldı.  Bu sayıya MESEM adı altında çalıştırılan 400 binden fazla çocuk, 15 yaş altında olup çalışan çocuklar ve kayıt dışı çalışan çocuklar da eklendiği takdirde ülkemizde en az 2-3 milyon çocuk işçi olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklarımız eğitimden kopuyor, okullaşma oranları düşmeye devam ediyor. Okuldan kopan çocuk, yalnızca öğrenme hakkını değil; aynı zamanda güvende olma, fark edilme ve korunma hakkını da kaybediyor. Bunu güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayılarındaki artış da açıkça gösteriyor.  Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2023 yılında, revize edilmiş sayıya göre 557 bin 891’di. Bu sayı, 2024 yılında, 2023 yılına göre yüzde 9,8 oranında artarak 612 bin 651 oldu. Çocukların; 202 bin 785'i suça sürüklenme sebebiyle, 279 bin 620'si mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildi. Suça sürüklenme sebebiyle güvenlik birimine getirilen 202 bin 785 çocuğun; yüzde 40,4'üne yaralama, yüzde 16,6'sına hırsızlık, yüzde 8,2'sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4,6'sına tehdit, Yüzde 4,2'sine genel tehlike yaratan suçlar, Yüzde 26,0'ına ise bu nedenlerin dışında kalan diğer suçlar isnat edildi. Mağdur olarak gelen 279 bin 620 çocuğun Yüzde 86,1'ini suç mağduru. Suça sürüklenen ve suç mağduru çocuklarımızın karıştığı olayların sayısındaki artışla birlikte, geçtiğimiz yıl TBMM Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon; daha ilk hafta ilettiğimiz 100’e yakın kurum, dernek, vakıf, uzman, akademisyen listesinden nitelikli bir davet yapmadı. MESEM'de hayatını kaybeden çocuğumuz Alperen'den Sıla Bebeğe, Narin'den Mattia Ahmet'e, İzmir’de yanarak ölen beş çocuğumuzdan yenidoğan çetesi mağdurlarına birçok çocuğumuzun yakınlarını, olaya müdahil olan bakanlık personellerini ve çeşitli sivil toplum kuruluşunu dinleyelim diyerek dilekçeler verdik ama kabul edilmedi. Komisyonda sadece devlet kurumlarının sunumları dinlendi" diye konuştu.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.