Sayfa Yükleniyor...
Türkiye genelinde yağış oranlarının artmasına rağmen İzmir’de yeterli yağışın olmadığını belirten Prof. Dr. Doğan Yaşar, İzmir barajlarında susuzluk çanlarının çalmaya başladığını aktardı. Prof. Dr. Yaşar, ayrıca İzmir'de yaz aylarının geçen yaza göre daha serin geçebileceği müjdesini verdi
Dünya genelinde kontrolsüz su kullanımı nedeniyle kuraklık alarm veriyor. Su israfının artması ve iklim değişikliklerinin etkisiyle birlikte, İzmir barajlarında da doluluk oranlarında düşüş meydana geldi. Türkiye genelinde artan yağış oranlarına rağmen, İzmir ve çevresindeki bölgelerin yeterli yağış almadığını vurgulayan Türkiye Bilimler Akademisi Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, İzmir’in Tahtalı Barajı’ndaki doluluk oranının hızla düşmesinin ciddi bir su krizinin habercisi olduğunu belirtti.
İklim değişiklerinden ziyade su konusunda önlem alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, su israfının arttığını ve kontrolsüz bir şekilde kullanıldığını aktardı. Daha önce uzmanlar tarafından 2020 yılından sonrasının tehlikeli olduğunun söylendiğini aktaran Prof. Dr. Yaşar, “2020’den sonra kuraklığın gerçekleşeceği söylendi. Söylenen gibi de oldu. Geçtiğimiz yıl El Nino olayı başladıktan sonra Türkiye genelinde ortalama yağış oranı yüzde 12 arttı. Ancak İzmir ve Muğla gibi Güneybatı bölgelerine pek yağmur yağmadı. İstanbul barajları yüzde 83 civarında doldu. Doğu bölgelerindeki barajlarda aynı şekilde doldu. İzmir’de ise yeterli yağış olmadı. Suyu çok kötü kullanıyoruz. Örneğin İzmir tahtalı barajının doluluk oranı bugün itibariyle yüzde 28 civarında. 2021’de ise aynı barajın doluluk oranı yüzde 72 sınırındaydı. 2023’te doluluk oranı yüzde 42’ye düştü. Bunun ardından İzmir’de susuzluk çanları çalmaya başladı” ifadelerini kullandı.
Mevsimlerin erken veya geç gelmesinin normal ve doğanın bir dengesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yaşar, “İzmir’de 1970’li yılların başında temmuz ve ağustos aylarında ceketle çıkıyorduk. 1992 ve 2008 yıllarında da öyleydi. 18 bin yıldır küresel ısınmadayız. Sıcaklıklar yavaş yavaş artmaya başlar. Hiçbir zaman devasa sıcaklıklar bir anda olmaz. Bunlar beklenilen olaylar. Mesela geçen yıl Süper El Nino olayı gerçekleşti. Süper El Nino olayı ise aşırı sıcaklıklar sonucunda deniz sıcaklığının artması olarak tanımlanıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl Pasifiklerde deniz suyu 1,5-2 derece daha fazla ısınmıştı. Bunun sonucunda da hava sıcaklığında artış yaşandı. İzmir’de geçen yıl 32,7 ile deniz suyu sıcaklığında rekor kırıldı. El Nino başlangıcıyla beraber Dünya Meteoroloji Örgütü 4 Temmuz 2023’te yılın beklenilenden daha sıcak geçeceği konusunda zaten uyarıda bulunmuştu. El Nino etkileri yaklaşık olarak 1 yıl sürüyor. Bu nedenle kış çok sert geçmedi. Ancak artık yavaş yavaş sonuna doğru geliyoruz. Bu da havaların biraz daha serinleyeceğinin işareti. Yani bu yaz geçen yaza göre daha serin olabilir. Deniz suyunun soğumasıyla hava sıcaklıkları da düşecek” dedi.
Bu yıl mayıs ayının sıcak geçmediğini belirten Prof. Dr. Yaşar, havaların yeterince ısınmamasıyla beraber pamuk üreticilerinin kan ağladığını vurguladı. Pamukların 15-20 Nisan tarihleri arasında ekildiğini dile getiren Prof. Dr. Yaşar, “Bu yıl nisan ayı çok sıcak başladı ve sıcaklık rekorları kırıldı. Ancak sonlara doğru tekrar bir serinleme meydana geldi. Pamuk ekiminde yeterli sıcaklık olmadığı için ürün büyüyemedi. Ekilen ürünler bozuldu ve tekrar ekilmek zorunda kalındı. Bu sebepten dolayı tarım ürünlerinde ciddi kayıplar oldu. Küresel ısınmanın kuraklık getireceği düşünülüyor ancak bu yanlış bir düşünce. Sıcaklıkların artması demek tarım ürünlerinin de artması demek. Küresel ısınma çağlarına biz yağmur çağı deriz. Her 1 derece sıcaklık artışında yüzde 2 oranın yağış artar. Bu nedenle tarım ve barajlar olumlu etkilenir” diye belirtti.
Hava sıcaklıklarının tamamen doğanın bir dengesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, insanların iklimleri etkilemediğini ifade etti. Prof. Dr. Yaşar, “Bir volkan patlasa hava sıcaklıkları 5-6 derece düşecek. Bu da 6-7 yıl hiç yağmurun yağmaması demek. Yağmursuz ve tarımsız bir dönemin geçirileceğine işaret. Savaşların en büyük nedeni zaten kuraklık. Soğuma dönemlerinde kuraklık gelir. Bu nedenle okyanuslar ısınamaz ve buharlaşamaz. Dolayısıyla yağmur da yağmaz. Sistem bu kadar basit. Geçen yıl El Nino’yla beraber okyanuslarda sıcaklık oranı 2 derece arttı. Her yeri su bastı. Libya’da binlerce kişi öldü. Dolayısıyla hava sıcaklıklarında insanların bir etkisi yok doğanın tamamen kendi döngüsüyle alakalı bir durum” ifadelerini kullandı.
TARIM BAKANLIĞI’NIN TARIM ALANLARINI KONTROL ALTINA ALMASI GEREKİYOR
Her 45 yılda bir nüfusun yüzde 100 arttığını belirten Prof. Dr. Yaşar, Türkiye’nin nüfusunun 1960’lı yıllarda 27 milyonken şu anda yaklaşık 90 milyon olduğunu dile getirdi. Bu nedenle suya ve gıdaya olan talebin de arttığını ifade eden Prof. Dr. Yaşar, “Suya çok ihtiyacımız var. Ancak ısrarla özellikle tarımda su yanlış kullanılıyor. İhtiyaç olmadığı halde yer altından su çekiliyor. Halbuki o su zaten orada yıllarca sabit kalacak. Barajlar yeterince dolu olmasına rağmen yüzde 55-60 civarında yer altı suları kullanılıyor. Her havzanın su potansiyeline ve yağış oranlarına göre Tarım Bakanlığı’nın alanları kontrol altına alması gerekiyor. Her isteyen her istediği yere bir şeyler ekmemeli. Konya ovasının büyük bir kısmı obruk oldu. Ciddi anlamda yanlış bitki ekimi var. Kontrolsüz bir şekilde buğdaya kıyasla 6 kat daha fazla su isteyen ürünler ekiliyor. Örneğin İspanya’da 2023 yılında kuraklık nedeniyle 256 tane kaçak kuyu açılmış. Hükümet kuyu açanları tespit etti ve gerekli cezaları verdi. Ancak Türkiye’de önlem alınmıyor. Sonra iklimler suçlanıyor. Ancak iklimler olması gerektiği gibi devam ediyor. İnsaların su kullanımı kontrol altına alınmalı” dedi.
MERVE AĞRIÇ