İzmir’deki yapıların yüzde 70’i risk taşıyor

AASSM’de Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde TMMOB İMO İzmir Şubesi ve üniversitelerin katılımıyla gerçekleştirilen Deprem ve Yapı Bilimi Günleri’ adlı panelinin son gününde kentsel dönüşüm sürecinde İzmir’in gerçekleri ele alındı


  • Oluşturulma Tarihi : 04.02.2025 18:35
  • Güncelleme Tarihi : 01.01.1970 00:00
  • Kaynak : BERKAY ERDEN
İzmir’deki yapıların yüzde 70’i risk taşıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve birçok üniversitenin katkılarıyla Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen ‘Deprem ve Yapı Bilimi Günleri’ adlı panelin ikinci gününde uzman isimler İzmir’deki kentsel dönüşümü ele aldı. “İzmir’in Gerçekleriyle Kentsel Dönüşüme Dair” başlıklı konunun işlendiği panelde moderatörlük görevini Dr. Egemen Sönmez üstlenirken, İzmir Ekonomi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, İstinye Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. Levent Sümer ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü Altyapı Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Şube Müdürü Duran Sargut konuşmacı olarak yer aldı.

panel

MEVCUT KONUTLAR EL DEĞİŞTİRİYOR

Panelin ilk konuşmacısı Dr. Levent Sümer finansman konusunu ele aldığı konuşmasında Türkiye’de nüfus artarken konut sahiplik oranının düştüğünü belirtti. Yeni konut arzının düşük olduğunu aktaran Sümer, el değiştiren konutların çoğunun eski konutlar olduğunu belirterek; “Dünyada konut sahiplik oranları arasında en az sahiplik oranına sahip üçüncü ülke Türkiye yüzde 56 oranında sahiplik oranı var bu 10 yıl önce daha yüksekti. Türkiye’de kira artışları 2015’ten 2025’e 4 kat arttı. Nüfus artarken sahiplik oranları düşüyor. Kiralar da artıyor. Bu para politikalarının bir sonucu. TÜİK verilerine göre konut satmaya da devam ediyoruz 1 buçuk milyona yakın konut satıldı. Faiz indirimlerinin bunda büyük bir etkisi var. Şu an satılan 10 konuttan sadece 1’i banka kredisi ile satılıyor. Bugün el değiştiren konutların yüzde 70’i zaten mevcut olan konutlar. Yeni arz eksikliğimiz var. Şu an konut kredilerinde yüzde 42’ye kadar varan oranlar olduğu için kredi ile satışlar da haliyle düşük” diye konuştu.

sümer

EKONOMİNİN 3’TE 1’İ YASTIK ALTI

Kentsel dönüşüm süreçlerine ve yeni konut arzına finansman sağlamak için programlar uygulanmasını gerektiğini belirten Sümer, vatandaşın yastık altında bulunan altın birikiminden bahsetti. Gayrimenkul Yatırım Fonu gibi enstrümanların finansman konusundaki rolüne dikkat çeken Sümer, “Türkiye’de yastık altı altınların varlığı 300 milyar dolar yani 1,1 trilyon dolarlık. Türkiye ekonomisinin 3’te biri. Vatandaşın birikimlerini faydalı yatırıma çevirmek için projeler geliştirilmesi gerekiyor. Gayrimenkul yatırım fonlarıyla bireyin tek başına yapamayacağı yatırımlar toplu şekilde yapılabilir. Bu fonu SPK denetiminde bir kooperatif olarak düşünebilirsiniz. Normalde bu enstrümanın inşaat yapma yetkisi yoktu ancak konut arzındaki azalma nedeniyle SPK Proje Gayrimenkul Yatırım Fonu diye yeni bir enstrüman çıkardı ve bu sayede örneğin bir araya gelen 100 kişi bir arsa alarak inşaat yapabilme şansına sahip oldu. BES sistemindeki paralarında bir kısmı zorunlu olarak bu fonlara aktarılıyor. Kentsel dönüşüm ve finansman için ihtiyaç duyulan kaynakları dışarıdan değil kendi içimizden çözebiliriz. Eğer bunu başarabilirsek dışarıdaki varlık fonlarını da yatırım için ülkemize çekebiliriz” ifadelerini aktardı.

kozanoğlu

BETONARME YAPININ ÖMRÜ 50 YILDAN ÇOK DAHA UZUN

Konu hakkında konuşmasını yapmak için kürsüye gelen ikinci isim Prof. Dr. Kozanoğlu doğru bilinen yanlışların kentsel dönüşüm sürecini etkilediğini dile getirdi. Yeni yönetmelik öncesi yapılan binaların kesin yıkılacağı yönünde hakim olan algının yanlış olduğunu aktaran Kozanoğlu, “Kentsel dönüşümde doğru bilinen yanlışlar var. Bunların düzeltilmesiyle vatandaşın bakış açısı da değişecektir. Geçtiğimiz süreçte yapılan hataları 3 sınıfta topluyorum. Yapım öncesi yapım sırası hatalar ve sonrası hatalar. Öncesi hatalar genellikle yanlış yere yapılan konutlar. Yapım aşmasında ise malzeme, proje, denetim alanında hatalar var. Sonrasındaki hatalar ise genellikle ruhsatlandırmadan kaynaklanan hatalar mesken olarak yapılan yere ticarethaneler yapılması gibi. Betonarme binanın ömrü 50 yıldır diye bir anlayış olamaz Petronas Kuleleri, Avrasya tüneli gibi betonarme yapılar 50 yıl için yapılmadı. İyi bakılan bir binanın ömrü bundan çok daha uzundur. Yüksek yapılar yıkılır alçak binalar yıkılmaz diye bir anlayış da çok yanlıştır zemin ve rezonansa göre uzun bina ayakta kalabilir alçak bina yıkılabilir. İzmir’in yüzde 12’si yeni yönetmeliğe göre yapılan binalardan oluşuyor yüzde 52’si önceki yönetmeliğe göre yapılmış kalanı ise kaçak yapı. Eski yapı demek kesinlikle yıkılacak demek değildir eğer eski yönetmeliğe harfi harfine uyarak yapılan bir yapı varsa buna kesin yıkılır demek yanlış olur tabi ki kontroller yapılmalı. Ruhsatta başlangıçta mesken olarak planlanmış ancak sonradan duvarlar yıkılıp vitrinler yapılarak ticarethaneye dönüştürülen yapılar da var bunlar depremlerde canımızı sıkıyor. Ancak bu demek değildir ki zemin katlarda ticarethane olmasın. Başlangıçta buna uygun olarak planlanırsa yumuşak kat riski ortadan kalkacaktır” ifadelerini aktardı.

İZMİR’DE BİNALARIN ÇOĞU SIVILAŞAN ZEMİNDE

Binaların depremlere dayanıklılığı konusunda yapılan bir uygulama olan izolatörün her yerde kullanılmasının doğru olmadığını aktaran Kozanoğlu, “İzolatörün de bilinçli kullanılması lazım bitişik nizamda veya sıvılaşmalı zeminde kullanılamaz. İzmir’in şu an yüzde 60-70’i sıvılaşan zemin üzerine oturuyor bu binalarda izolatör kullanımı doğru sonucu vermeyebilir. İstanbul’da yaşanacak depremde günde 400 yangın çıkması ön görülüyor ancak İstanbul itfaiyesi günde 30 yangına müdahalede bulunabiliyor. Ayrıca itfaiye personelinin yaşadığı binalarda sağlam olacak ki itfaiye eri kendi ailesinin derdine düşmeden gerekli müdahalelerde bulunmak için görevini yapabilsin. Depremi boş verin şu an İzmir’de itfaiyenin giremediği sokaklar var. Japonlar bu tarz sokaklar için özel araçlar icat ettiler” diye konuştu.

sargut

ÖZEL KANUN OLDUĞU ANLATILAMIYOR

Son konuşmacı olarak kürsüye gelen isim olan Duran Sargut kentsel dönüşüm konusunda yerel yönetimlerin daha etkin olması gerektiğini söyledi. Kanun koyucu tarafından oluşturulan kanunu uygulamak konusunda kendilerinin bile sakıntılar yaşadığını aktaran Sargut, “İzmir’deki yapı stokunun yüzde 60-70’i riskli. İzmir depreminde gördük orada bir can pazarı vardı. Gönül isterdi ki bu depremde bir kişinin burnu bile kanamasın. Eskiden 1 malik imzalamadığı zaman kentsel dönüşüm süreci durabiliyordu yeni yönetmelik ile salt çoğunluğun kararı yeterlidir. Dönüşümde en büyük sıkıntı finansmandır. Herkes rantın peşinde. İzmir depreminden sonra yapılan işlemlerde riskli yapı tespiti yapılıp inşaat çalışmaları yapılamayan projeler var herkes cebinden az para çıksın derdinde. İzmir’in dışından gelen yüklenici firmalarla yapılan sözleşmelerde de sıkıntılar var. Taşın altına elini koyması gerekenler yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimler çok zayıf bu konuda 5 yılda bir değişen yöneticiler süreci zayıflatıyor. Biz bakanlık olarak deprem bölgesinde başlangıçta çok tepki çektik ancak 1 buçuk yıl sonra vatandaşlara konutlarını teslim ettik şehir hastanesinin orada 156 adet konut yaptık. Büyükşehir veya ilçe belediyelerinin kentsel dönüşüm konusunda daha fazla çalışması gerekiyor. Ben doğru iş yaptığım için mahkemelerden ceza alıyorum çünkü 6306 sayılı kanunun özel kanunun olduğunu idare mahkemelerine anlatamıyoruz. Kanun koyucu bana diyor ki ‘kanunu uygula’ ben ve ekibim bunun için ceza alıyorum idare mahkemesinden. Dünya bankasından 2 buçuk milyarlık bir kredi anlaşmamız var bakanlık olarak 0.69 faiz oranıyla yararlanabiliyor vatandaşlar” ifadelerini aktardı.

Panelin sonunda konuşmacılara İnşaat Mühendisleri Odası İzmir şubesi Başkanı Bengi Atak tarafından teşekkür belgesi verildi.

BERKAY ERDEN

Yazarımız Kim ?

BERKAY ERDEN