Sayfa Yükleniyor...
İzmir’de ‘Özel Eğitimde İz Bırakanlar Buluşması’nda konuşan MEB Bakan Yardımcısı Yılmaz, “Kamu bütçesinden çocuklarımızın eğitim almasına yönelik çalışmalar kapsamlı bir şekilde yürütülüyor. Ailelerimize destek verilerek hiçbir çocuğumuzun eğitimden mahrum kalmaması için özel çaba sarf ediliyor. Bu sosyal devletin de gereği” dedi.
SEMİ TEKTAŞ - İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Özel Eğitim Kurumları Konfederasyonu iş birliğiyle özel eğitim alanında iz bırakan, ilham veren ve topluma değer katan bireyleri bir araya getiren “Özel Eğitimde İz Bırakanlar Buluşması”, ikinci durağı olan İzmir’de Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz’ın katılımıyla Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Eğitim buluşmalarının ilki İstanbul’da yapılırken ikincisi İzmir’de oldu. Buluşmaların 3’üncüsü Hakkari’de düzenlenecek.
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz, “İzmir’de özel eğitime muhtaç çocuklarımız ile aileleriyle bir araya geliyoruz. Burada özel eğitim derneklerinin koordinasyonu ile özel rehabilitasyon merkezlerinden velilerimiz, öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bizlerle birlikteler. Engelli olmasına rağmen farklı alanlarda engelleri aşarak beraberlik sergileyen öğrencilerle beraber olacağız. İzmir MEM desteği ile büyük bir katılımla gerçekleşti. Türkiye’de cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bakanlarımızın öncülüğünde özellikle özel eğitime muhtaç çocuklarımızla ilgili eğitim alanında yenilikler ortaya kondu. Kamu bütçesinden çocuklarımızın eğitim almasına yönelik çalışmalar kapsamlı bir şekilde yürütülüyor. Ailelerimize destek verilerek hiçbir çocuğumuzun eğitimden mahrum kalmaması için özel çaba sarf ediliyor. Bu sosyal devletin de gereği. Türkiye, dünya ölçeğinde engelli bireylerin eğitiminde sanatla kültürle buluşmasında örnek çalışmalar ortaya koyuyor” diye konuştu.
Yılmaz, “Cumhurbaşkanımız ve bakanımızın en hassas oldukları nokta bu alandaki yavrularımızın hiçbirisinin eğitimden mahrum kalmamasıdır. 2005 yılından itibaren yeni çıkan kanunlarla ve ortaya konulan yeni çalışmalarla Türkiye'de özel bir eğitime ihtiyacı olan çocuklar için büyük bir imkanlar söz konusu. Bugün 3 bin 310’a yaklaşan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yaklaşık 60 bin öğretmen tarafından eğitim almaktadırlar. Çocuklarımız hem sosyalleşerek birbirleriyle kaynaşarak hem de en önemlisi de kendi yeteneklerini geliştirerek hayatın içerisinde olmaktadırlar. Şefkatin, sevginin ve merhametin bir çocuklar için ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Sizlerin çocuklar ile olan bütünleşmesi toplumla, insanla ve insana verilmesi gereken değerli alaka ile çok güzel örneklik teşkil ediyor. Bu yavrularımız onlar bu eğitim hayatında engellerine rağmen sınır tanımayarak engel tanımayarak kendilerini yeteneklerini geliştiriyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.
AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş, “Özel eğitim alan çocuklarımızın nereden nereye geldiğini ve başarıları göstererek azmi, irade çalışma ve gayretten hiçbir şeyin kurtulamadığını gösteriyoruz. En hassas olduğumuz nokta bu alandaki yavrularımızın hiçbirinin eğitimden mahrum kalmaması. 2005 yılından itibaren yeni çıkan kanun ve çalışmalarla Türkiye’de özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklarımız için büyük bir imkân var. Çocuklarımız merkezlerimizde hem sosyalleşiyor hem birbirleriyle kaynaşıyor. Hem de kendi yetenekleriyle hayata tutunuyor. Veliler, eğitimlerin çocuklarına ne kazandırdığını bizden daha iyi bilir. Sadece eğitim yatırımları değil eğitime herkesin ulaşabilmesi ve kapsayıcılığın sağlanması açısından büyük mesafeler alındı” şeklinde konuştu.
“DÜNYAYA ÖRNEK OLUYORUZ”
İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi, “Eğitim ve öğretime ömrünü vermiş bir kardeşiniz olarak şunu söyleyebilirim ki meslek hayatımın en güzel, en önemli, en bereketli, en mutlu en huzur duyduğum alanların bir tanesi özel eğitimle alakalı çok güzel hizmetlere başarıyla imza atmaktır. Özel eğitimle alakalı bir öğretmen olarak şunu söyleyebilirim: Bu çocuklar çok kıymetli çocuklar. Bu çocuklar önemli çocuklar. Bu çocuklar bize emanet. Ben o okulda öğretmenlik yapmaya başladığım zaman anladım ki babalık ve annelik konusunda çok da bir şey bilmediğimi gördüm. Gerçek anne ve babaların özel eğitimdeki çocukların anne ve babaları olduğunu gördüm. Haddimi bildim bir kere. Ve bu çocukların anne ve babalarının karşısında yürekten eğiliyorum. Hiçbir şekilde yüzünüzün asılmaması, yüreğinizin burkulmaması gereken bu çocuklara emek veren, ter döken alın ve akıl terini ortaya koyan hiçbir sıkıntısını dile getirmeden çocuk büyüten anne ve babaları gördüğümde bir kez daha haddimi bildim. Bir kez daha Rabbime döndüm. Dedim ki bu çocukları asla bir tanesi ıskartaya çıkmamalı. Ve benim müdürlüğüm döneminde bir tane çocuk bile evinde kaderiyle baş başa kalmamalı. O zaman ben bu mesleğini icra etmiş olacağım, hakkını vermiş olacağım diye düşünüyordum. Ve şükürler olsun ki gerçekten bugün İzmir'de kaderiyle baş başa kalmış yüzüne bakılmayan veya kapısı çalınmayan hiçbir öğrenci yok. Bugün en ücra köşemiz Kınık'ta iki öğretmene bir öğrenci düşüyor. İzmir'in merkezinde bir buçuk öğrenciye bir öğretmen düşüyor. Bu anlamda göğsümüzü kabarta kabarta şunu söyleyebilirim: Özel eğitimli çocuklarımızın kıymetini bilme noktasında İzmir değil, Türkiye değil, emin olun Avrupa'nın birçok ülkesinden daha ilerideyiz. Sabah hostesiyle birlikte evinden öğrencisini aldığımız, okula getirdiğimiz, birebir eğitim yaptığımız, yemeğini ikram ettiğimiz, temizliğini yine hosteslerle birlikte yaptığımız, yine hosteslerimizle birlikte servislerle evine gönderdiğimiz çocuklara bu desteği devlet veriyor” değerlendirmesinde bulundu.
“İKİNCİSİ İZMİR’DE”
Özel Eğitim Kurumları Konfederasyonu Yunus Kılıç, “Cumhurbaşkanlığımızın önderliğinde MEB’in deruhte ettiği, artık yüzüncü yılda milli ve yerli eğitim politikalarıyla, geçmişten geleceğe kendi geleneklerimizin bilimin ışığında artık kendi kültürümüzü de var etmenin mücadelesini veren, tüm emek koyan herkese teşekkür ediyorum. Özel eğitimin geldiği noktada bizi heyecanlandırıyor. Bizim en büyük sorunumuz çocuklarımızın okullara dahi kabul edilmemesiydi. Bugün gelinen noktada İzmir bir örnek ortada koydu. Fakat hamdolsun 81 il içinde artık bunu söyleyebiliyoruz. Çünkü yüzüncü yıl müfredatında şu var. Her bir öğretmenimizin her bir öğrenciye nasıl yaklaşabileceğine dair kitaplar hazırlandı. Masalarında duruyor öğretmenlerimizin. Gelecek yıl seminerleri de verilecek. İnşallah çok daha hızlı adaptasyon süreci bitecek. İlk olarak İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde yaptığımız buluşmada Bakanımız yine teşrif etmişti. Bu örneği Türkiye'yle buluşturalım demişti. Hemen İzmir Müdürümüzle konuştuk ve ikincisini burada yapmaya karar verdik” diye konuştu.
HABER MERKEZİ