Sayfa Yükleniyor...
Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi öğretim üyelerinin ortak gerçekleştirdiği “İzmir Fayının Depremselliği Çalıştayı” ile 40 kilometre uzunluğundaki İzmir Fayı’nın kırılması durumunda nerelerin daha çok etkileneceği ve ne kadar can kaybı olabileceği konuşuldu.
Muhabir-Berkay Erden / İzmir Fayı’nın işlendiği bir çalıştayda konuşma yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Hasan Sözbilir ve Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Mutlu İçhedef İzmir Fayı’nın yapısı ve oluşturabileceği yıkımın etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. İlk konuşmayı yapan Profesör Sözbilir, İzmir Fayı hakkında çalışmaların çok yeni olduğunu ve eskiden fay hakkında çok fazla bilgi olmadığını belirterek; “92 yılında yayınlanmış Türkiye Aktif Faylar Haritasında İzmir Fayı yer almıyor. İlk kez 98 yılında yapılan bir çalışmada İzmir fayına yer verilirken daha sonraki çalışmalarda fay hakkında giderek daha fazla bilgiye sahip olunuyor. Bugün İzmir fayı 2 tane segmenti olan 35-40 km’ye ulaşan bir faydır. Segmentler arasında sıçramalar vardır. Pınarbaşı segmenti aktivitesi düşükütür. Balçova kısmı ise holosent olarak tanımlanıyor” dedi.
İzmir Fayı’nın şehirleşmenin yoğun olduğu yerlerden geçmesine dikkat çeken Sözbilir, fayın üzerindeki yapılaşmanın alüvyon zemin üzerine olduğunu söyleyerek; “99 depreminden sonra üniversite olarak depreme yönelik insan yetiştirmeye başladı. İzmir fayı Dokuz Eylül üniversitesi öğretim üyeleri tarafından sürekli inceleniyor. Türkiye’de fazlaca çalışılan faylardan birisi. Körfezin açılması İzmir fayının çalışmasına bağlı. Fay çalışınca Ege Denizi içeri göçerek körfezi oluşturuyor. Fay deprem ürettiğinde İzmir iç körfezi özellikle zarar görür. Bununla ilgili senaryolar yapıldı 6,5’luk depremde 10-15 bin can kaybı öngörülüyor. Düşen blok tamamen yerleşim yerinin orada alüvyon yoğunluklu bölge. Yükselen bölge ise daha sert kayalıkların orada kalıyor. Fay dağ ile ova sınırını oluşturuyor Balçova ve Pınarbaşı’nda dağ ile ova sınırıları İzmir Fayı ile oluşuyor” şeklinde konuştu.
Tarihsel verilere bakıldığı zaman fayın son 300 yıldır bir yıkıma neden olmadığını dile getiren Profesör Sözbilir, Narlıdere-Balçova bölgesinde 1688 depreminde 10 şiddetinde yıkım olduğunu söyleyip; “Günümüzde kimse İzmir Fayı yoktur diyemez. Tarihe bakınca İzmir fayına çok yakın depremler var 1688 depremi 30 saniye sürmüş ve tsunami üretmiş izlenimi uyandırıyor. 1688 depreminde 20 kilometrelik bir fayın kırıldığını düşünüyoruz. Balçova ve Narlıdere bölgelerinde heyelanlı bölgeler mevcut. Bu depremde yıkım derecesi Balçova’da 10 derecesinde olduğu değerlendiriliyor. Tarihe bakınca 6, 6,5’luk depremler olmasına rağmen son 300 yıldır İzmir’deki faylardan dolayı yıkıcı bir deprem yaşanmıyor. Bayraklı’daki yıkım Sisam depreminden kaynaklanıyor” ifadelerinde bulundu.
Yapılan çalışmalarla birlikte olası bir depremde İzmir’in nasıl etkileneceğini ortaya koymayı amaçladıklarını aktaran Profesör Sözbilir; “TÜBİTAK projesi kapsamında fay geçmişte ne yapmış diye baktık. Pınarbaşı’ndaki depremler eski ancak Balçova’daki depremler ise daha yeni. Oradaki fay kuzeye doğru gençleşiyor. Biz 20 yıldır topladığımız bilgilerle İzmir deprem senaryosunu oluşturduk sayılır yani biz bu fay kırıldığında İzmir’in neresi ne zarar görür bunun çalışmasını yapıyoruz. Kent içindeki diri fayların haritalanmasında zorluklar yaşanıyor yapılaşma ve şehirleşme yüzünden bununla ilgili birçok teknik kullanılıyor. Toprak gazı ölçümü de bunlardan biridir” diyerek konuşmasını bitirmesinin ardından Mutlu İçhedef yaptıkları toprak gazı ölçümleri hakkında bilgiler verdi.
Yapılaşma nedeniyle hendek çalışmalarının yapılmasının çok zor olduğu İzmir Fayı için başlatılan TUBİTAK projesi ile toprak gazlarına bakıldığını söyleyen Mutlu İçhedef, yaptıkları ölçümlerle depremleri önceden tahmin etmenin yanı sıra yeni faylarında keşfedilebileceğini belirttiği konuşmasında şu görüşlerde bulundu; “Bu konuda yürütmekte olduğumuz bir Tübitak projemiz var. Başlığımızın ‘İzmir Fayının Depremselliğinin Toprak Gazı ( 222Rn ve CO2) Anomalilerinden Yararlanılarak Değerlendirilmesi’ olduğu projede kişilik bir ekibimiz var. İzmir fayı İzmir’deki aktif faylardan biri önemli kısmı İzmir kent merkezinin burada olması ve nüfusun büyük bir bölümünün burada yaşaması. Fay 40 km uzunluğunda nüfus çok yoğun olduğu için buralarda çalışma yapmak zor. Biz çalışmalara başladığımızda literatürde de fay ile ilgili kaynaklar sınırlıydı. Burada toprak gazlarından özelliklede radondan bahsetmek gerekiyor. Bu gaz yer yüzüne çıkarken kimyasal yapısı etkileniyor. Radyoaktif bir gaz olduğu için karasal gazlar ile birlikte atmosfere ulaşabiliyor yer altından. Depremleri önceden belirlemede kullanılmasının yanı sıra yeni fayların bulunmasında da kullanılıyor. Saha çalışmalarında iki yöntem kullandık yerine topladık ve örnek topladık. Bu yöntemler ile fay hakkında daha çok bilgi elde etmeyi amaçlıyoruz.”
BERKAY ERDEN