- İzmir
- 23.12.2025 10:48
İzmir’in 72 dakikalık karanlık çilesi
Kalıcı yaz saati uygulamasının tasarruf sağlamadığına dikkat çeken EMO İzmir Şube Başkanı Gülhan Gürler, özellikle İzmir’de karanlık sabahların çocuklar ve emekçiler için ciddi riskler yarattığını vurguladı
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : HABER MERKEZİ
KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - Kalıcı yaz saati uygulamasının özellikle kış aylarında yarattığı karanlık sabahlar, öğrencilerden çalışanlara kadar geniş bir kesimi doğrudan etkilerken, gün henüz aydınlanmadan yola çıkmak zorunda kalan çocuklar ve emekçiler için güvenlik ve sağlık riskleri de her geçen gün daha görünür hale geliyor. Sabah saatlerinde okullara ve işyerlerine gidişlerin zifiri karanlıkta gerçekleşmesi, hem trafik kazası riskini artırıyor hem de günlük yaşamı doğrudan etkileyen ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor. Bu tabloya rağmen, uygulamanın enerji tasarrufu sağladığı yönündeki iddialar CHP İzmir Milletvekili Ümit Özlale’nin açıklamalarının ardından bir kez daha tartışmaya açıldı. Özlale, kalıcı yaz saatinin bilimsel temelden yoksun olduğunu, çocukların sağlığını ve eğitim hakkını olumsuz etkilediğini belirterek uygulamanın sona erdirilmesi gerektiğini ifade ederek Elektrik Mühendisleri Odası’nın yıllardır yaptığı uyarılara dikkat çekti. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Gülhan Gürler, kalıcı yaz saatinin elektrik tüketimini azaltmadığını, aksine ilk uygulandığı dönemde tüketimin arttığını, buna karşın kamuoyuna açıklanmış tek bir resmi tasarruf verisinin bulunmadığını vurguladı. Ülkenin en batısında yer alan İzmir’in, yerel saat ile uygulanan saat arasındaki 72 dakikalık fark nedeniyle kalıcı yaz saatinden en fazla etkilenen illerin başında geldiğini belirten Gürler, kış aylarında mesai ve okul saatlerinin gün doğumundan önce başladığını söyledi. Bu durumun kenti fiilen karanlıkta bıraktığını vurgulayan Gürler, başta çocuklar olmak üzere emekçiler için güvenlik, sağlık ve psikolojik risklerin giderek büyüdüğünü dile getirdi.

TASARAFFUN AKSİNE ARTIŞ YAŞANDI
Kalıcı yaz saati uygulamasının enerji tasarrufu sağladığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek buna ilişkin bir raporun bulunmadığını söyleyen Gürler, “Kışın da yaz saati kullanılması anlamına gelen ‘kalıcı yaz saati’ uygulamasına, mühendislerin ve bilim insanlarının itirazlarına rağmen; enerji tasarrufu sağlanacağı öngörüsüyle ilk kez 2016 sonunda geçilmişti. Aradan geçen 8 yıla rağmen, ne dayanak olarak gösterilen İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) hazırlanan rapor, ne de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından tasarrufa ilişkin bir istatistik, kamuoyuna açıklanmıştır. Uygulamanın ilk döneminde 2016’nın Kasım ve Aralık, 2017’nin Ocak, Şubat ve Mart aylarının elektrik tüketimleri etkilenmiş, Odamızın o dönemki hesaplamalarına göre; söz konusu dönemlerde bir önceki yılın aynı aylarına göre; elektrik tüketiminde 7 milyar kilowatt saat düzeyinde artış yaşandığı tespit edilmişti. Aradan gecen 8 yılda uygulamanın tasarruf sağladığına ilişkin hükümet yetkililerin söylemleri dışında herhangi bir tespit yapılamamıştır. Yani tasarruf falan sağlamamış bu uygulama. Biz Oda olarak böyle bir çalışma yapıyoruz ama bakanlığın yaptığı bir şey yok. Sadece söylemler var ve biz 8 yıldır bu uygulamadan vazgeçilmesi için çağrı yapıyoruz. Başta çocuklar, yaşlılar ve engelliler olmak üzere yurttaşların hayatını zorlaştırdığı açık” diye konuştu.

EN ÇOK İZMİR ETKİLENİYOR
Ülkenin en batısında yer aldığı için saat dilimi değişikliğinden en çok etkilenen illerden birinin de İzmir olduğuna dikkat çeken Gürler, “Uygulamayla birlikte ülke genelinde olduğu gibi İzmir’de de Iğdır yakınlarında geçen zaman dilimi kullanılmaya başlandı. Bu durum, İzmir’in yerel saati ile uygulanan saat arasında 72 dakikalık bir fark oluşmasına neden oluyor. Bu büyüklükteki zaman farkının günlük hayatı etkilemesi kaçınılmazdır. İzmir’de kış aylarında işyerleri ve okullar çoğunlukla gün doğumundan önce başlıyor. Sabah saat 8’de mesailerine ve okullarına başlayan yurttaşlar, özellikle aralık ve ocak aylarında yarım saat sonra gün doğumuna şahit oluyor. Nüfusun yoğun olduğu ülkenin batısında yer alan İstanbul, İzmir gibi büyük kentler uygulamadan ciddi anlamda olumsuz etkileniyor. En çok gece karanlığında uyanmak zorunda kalan hane halkı mağduriyet yaşamakta. Gün ışığı olmadığı için konutlarda aydınlatma ve ısıtma için fazladan enerji tüketimi söz konusu” dedi.

PSİKOLOJİ OLUMSUZ ETKİLENİYOR
Uygulamanın yalnızca enerji politikası açısından değil, insan sağlığı ve psikolojisi açısından da ciddi sonuçlar doğurduğunu belirten Gürler, “Bu durum herkesi psikolojik olarak da olumsuz etkiliyor. Yaptığımız bir çalışmada uzman bir psikolog arkadaşın dediği gibi o karanlıkta okula ya da işe gitmek, vücudun ritmini düşünüyor. Verimliliği azaltıyor. Zifiri karanlıkta kalkıp yola çıkmanın insan psikolojini ne kadar berbat hale getirdiğini pekala herkes biliyor. Biz eleştirdiğimiz zaman, yetkililer de topu Valiliklere atıyor. Diyorlar ki, Valilikler bu konuda bir çalışma yapsın. İzmir Valiliği’ni uygulamanın yerelde açtığı sorunlarını azaltmak için mesai saatlerini ve okul başlangıç-bitiş saatlerini yeniden değerlendirmeye davet ediyoruz. Çocuklarımız, 8 yılın sonunda güneşin ısıtmaya başladığı saatlerde uyanıp, umutla yeni bir güne başlayabilsinler diye kaybettikleri 1 saati kendilerine iade edelim. Ülke olarak buna bir çözüm üretemiyorsak, bari Valilik düzenlemesiyle kısmi de olsa çözüme kavuşturulsun” dedi.

İKİLİ SAAT SİSTEMİNE GEÇİLEBİLİR
Yılda iki kez saat değiştirmenin kalıcı bir çözüm olmadığını belirten Gürler, Elektrik Mühendisleri Odası’nın farklı modeller üzerinde durduğunu söyledi. Gürler, “Yılda iki kez saat değiştirmek net bir çözüm değil. Her yıl saatler ileri geri alınsın diye diretmiyoruz. Ancak mühendislik ve bilim var, bunlara kulak vermek gerekiyor. Bu sorunun aslında oldukça kolay çözümleri var” dedi. Türkiye’nin 26–45 meridyenleri arasında yer aldığını hatırlatan Gürler, “Biz şu anda Iğdır’ın bile doğusundan geçen 45’inci meridyene göre yaşıyoruz. 45’inci meridyen ile İzmir’den geçen meridyen arasında 76 dakikalık fark var. Yani ülkenin doğusu ile batısı arasında bir saatten fazla zaman farkı bulunuyor. Tüm ülkeyi Iğdır’dan geçen meridyene göre yönetirseniz, batı bundan daha fazla zarar görür” ifadelerini kullandı. Çözüm önerilerini de sıralayan Gürler, “Nüfusun ve sanayinin yoğun olduğu batıdan geçen bir meridyeni yerel saat olarak alabiliriz ya da ülkenin ortasından bir meridyen seçilerek doğu ve batının eşit etkilenmesi sağlanabilir. Bu uygulamadan en çok mağdur olanlar batıda yaşayanlardır. Doğu ve Güneydoğu bizim kadar etkilenmiyor. Ayrıca ikili saat sistemine de geçilebilir; doğuda saat 08.00 iken batıda 07.00 olabilir. Nüfus dikkate alındığında en uygun meridyenin 30’uncu meridyen olduğu görülüyor. Bilime ve mühendisliğe kulak vererek pekala bir çözüm bulunabilir” diye belirtti.

TOPLUMSAL TEPKİYE RAĞMEN
Gürler, nüfusun yoğun olduğu illerde yaşamı olumsuz etkileyen uygulamaya karşı 2017’de açılan davada Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen, 2 Ekim 2018’de yayımlanan 139 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile uygulamanın sürdürüldüğünü hatırlattı. Yurttaşların itirazlarına ve yargı kararlarına karşın ısrarla devam edilen bu uygulamanın gerekçesinin açıklanması gerektiğini vurgulayan Gürler, toplumsal desteği bulunmayan ve israfa yol açan uygulamanın, güneş enerjisine dayalı elektrik üretiminin arttığı bir dönemde enerji talebini güneşin henüz doğmadığı saatlere çektiğine dikkat çekti. Artan enerji maliyetleri ve derinleşen ekonomik kriz koşullarında konut faturaları üzerindeki yükün ağırlaştığını belirten Gürler, başta İzmir olmak üzere ülkenin batısını fiilen “gece karanlığında” bırakan bu uygulamadan vazgeçilmesi çağrısını yineledi. Gürler, ülkenin en batısında 72 dakikalık zaman farkına rağmen Iğdır’ın yerel saatine göre mesai düzenlenmesine artık son verilmesi gerektiğini ifade etti.
Kaynak : HABER MERKEZİ