İzmir’in hayalet köyleri: Toprak sahipsiz, gelecek belirsiz

İzmir’in kırsal mahallelerinde genç nüfus hızla azalırken, yaşlanan çiftçiler emek gücünü karşılayamıyor. Artan maliyetler ve destek yetersizliği nedeniyle bireysel üretici tarımdan çekilirken tarım alanları her geçen gün şirketlere devrediliyor


  • Oluşturulma Tarihi : 24.03.2025 10:21
  • Güncelleme Tarihi : 24.03.2025 10:21
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İzmir’in hayalet köyleri: Toprak sahipsiz, gelecek belirsiz

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - İzmir’in bereketli toprakları, bir zamanların canlı köylerini şimdi hayalete çeviren bir sessizliğe büründü. Ödemiş ve Kiraz ilçelerine bağlı onlarca köy, genç nüfusun hızla göç etmesiyle yaşlıların omuzlarında ayakta durmaya çalışıyor fakat bazı bölgelerde 65 yaş ve üstü nüfusun oranı yüzde 40’a ulaşmış durumda. TÜİK verilerine göre, il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı 2023’te yüzde 93 iken 2024’te yüzde 93,4’e yükseldi. 30 büyükşehir dışındaki belde ve köylerde yaşayanların oranı ise yüzde 7’den yüzde 6,6’ya düştü. Geçen yıl köylerde yaşayanların sayısı yaklaşık yüzde 5,3 azalarak 5 milyon 657 bin 686 oldu. Bu rakam 2023’te 5 milyon 973 bin 85’ti. Çiftçiliğin aynı zamanda bir beden işçiliği olduğunu hatırlatarak kırsalda yaşlanan nüfusun üretimi devam ettiremediğini ifade eden Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Yaşlı çiftçiler üretimi devam ettirmek isteseler bile ister istemez tarımsal üretim için gerekli emek gücünü de sarf edemiyorlar, bedenleri bu işçiliği kaldırmıyor. Köylerde tarım terk edildikçe tarlalar büyük şirketlere devrediliyor. Bu süreç devam ederse kırsal bölgelerde bireysel üretici kalmayacak” dedi.

KÖYLER YAŞLILARA EMANET

Ödemiş’te toplam nüfusun yüzde 35’i kırsalda yaşıyor. Ancak kırsal kesimdeki 0-24 yaş arası genç nüfus oranı son 5 yılda yüzde 25-30 bandına gerilerken, 65 yaş üstü nüfus yüzde 15-20 seviyesine yükseldi. İlçenin tarım alanları, özellikle üzüm ve tütün üretiminde emek yoğun iş gücüne dayansa da, gençlerin şehre göçü nedeniyle tarlaları işleyenlerin çoğu 60 yaş üzeri çiftçilerden oluşuyor. Kiraz’da ise durum daha kritik: 2019’da yüzde 57,2 olan kırsal nüfus oranı, 2023’te yüzde 56,3’e düştü. Genç nüfus yüzde 30-35 ile Türkiye ortalamasının altında seyrederken, 65 yaş üstü nüfus yüzde 18-23 ile dikkat çekiyor. Kiraz’ın kiraz ve zeytin üretiminde öne çıkan köylerinde, ”torunlar şehirde, dedeler tarlada” gerçeği yaşanıyor. Kiraz’ın en büyük kırsal mahallelerinden bazılarına bakıldığında Karaburç Mahallesinin nüfusu 2 bin 500 kişi, Çayağzı Mahallesi 2 bin 100 kişi, Suludere Mahallesi 1.500 kişi, İğdeli Mahallesi 1.450 kişi ve Olgunlar Mahallesi 1.400 kişi. Bu mahallelerde 65 yaş ve üstü nüfusun oranı bazı bölgelerde yüzde 40’a ulaşmış durumda.

BÜTÜNŞEHİR YASASI YOKLUK GETİRDİ

‘Büyükşehir-Bütünşehir Yasası’ ile köylülerin ortak kullanımındaki meraların ellerinden alınması, hayvancılıkla uğraşan çiftçileri zor durumda bırakırken, tarımsal üretim maliyetlerindeki artış da küçük üreticiyi bitirme noktasına getirdi. Mazot, gübre ve ilaç fiyatlarındaki yükselişle mücadele edemeyen çiftçiler, büyük tarım şirketleriyle rekabet edemediği için üretimden çekiliyor. Kırsaldan göç yalnızca ekonomik nedenlerle sınırlı değil. Eğitim ve sağlık politikaları, köylerdeki ilkokulların ve sağlık ocaklarının kapanmasına yol açtı. Çocuklarının iyi eğitim almasını ve sağlık hizmetlerine erişimini isteyen aileler şehirlere yönelirken, sosyal olanakların yetersizliği gençleri kırsaldan uzaklaştırıyor. İzmir’in kırsal bölgelerindeki nüfus kaybı, yalnızca tarımı değil, yerel ekonomiyi ve kültürel dokuyu da tehdit ediyor. Seferihisar ve Urla gibi bölgelerde şehirleşme baskısı artarken, verimli tarım arazileri yazlık sitelere ve turistik işletmelere dönüşüyor. Bu değişim, tarımsal üretimi ve bölgenin kimliğini tehdit ediyor.

TARLALAR ŞİRKETLERE KALIYOR

Genç nüfusun tarımı terk edip büyük şehirlere yönelmesi ile tarlar ve tarımsal üretimin şirketlerin eline geçtiğini ifade eden Çobanoğlu, “Çiftçilik aynı zamanda beden işçiliğidir. Kırsalda ağırlıklı olarak yaşlı nüfusun kalması nedeniyle yaşlı çiftçiler üretimi devam ettirmek isteseler bile ister istemez tarımsal üretim için gerekli emek gücünü de sarf edemiyorlar, bedenleri bu işçiliği kaldırmıyor. Dolayısıyla kırsaldaki insanların gelir durumu sürekli düşüyor. Tarlalar ve tarımsal üretim şirketlerin eline geçiyor. Bunu tersine çevirmenin yolu şimdiye kadar uygulanan eğitim, sağlık, tarım ve tarımsal teşvik politikalarının tam tersi politikalar ve teşvikler uygulamaktan geçer” diye konuştu.

TARIMIN YENİNDEN CANLANMASI İÇİN…

Türkiye’de küçük çiftçilerin yeniden üretime katılması ve genç nüfusun kırsal bölgelere geri dönmesi için öncelikle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen Köylüler ve Kırsal Alanda Çalışan Diğer Kişilerin Hakları Deklarasyonunun uygulanması gerektiğini vurgulayan Çobanoğu, “Küçük çiftçiler ayakta kalabilmek için kendi tohumunu üretebilmeli, sağlıklı tohuma, sağlıklı toprağa, sağlıklı suya, sağlıklı iklim koşullarına ulaşabilmeli. Köylülerin ortak mal varlıklarından olan meraları ortak kullanıma yeniden açılarak bitkisel üretimle hayvansal üretimin bağı yeniden kurulmalı. Agroekolojik üretim özel olarak desteklenmeli. Sağlıklı tohum, sağlıklı toprak, sağlıklı su, sağlıklı iklim koşulları oluşturulursa sağlıklı gıda üretimi de olacağı gibi ciddi oranda da girdi maliyetleri düşer. Bu deklarasyondaki maddeler devletlere bu konuda ciddi yükümlülükler yüklemektedir” dedi.

DEMOKRATİKLEŞME ŞART

Kooperatifleşme veya yerel pazarların güçlendirilmesi gibi çözümlerin etkili olduğunu fakat yetersiz kaldığını dile getiren Çobanoğlu, mevcut kooperatifçilik yasasının yeniden düzenlenmesi ve daha demokratik hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Birçok kooperatifin şirket gibi yönetildiğini, iktidarın da çıkarttığı yönetmeliklerle kooperatiflerin şirket gibi yönetilmesini teşvik ettiğini dile getiren Çobanoğlu, “Örneğin kooperatiflere ‘kendi üyelerinize sözleşmeli üretim yaptırırsanız sizi vergi indirimi sağlayacağım’ diyor. Yani ‘üyelerinizin patronu olun’ diyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Öte yandan, yerel pazarlar elbette güçlendirilmeli ama; o pazarlara aracıların değil direk üreticilerin ürün getirebilmesinin olanakları yaratılmalı. Tabi bu konuda da Yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor” ifadelerini kullandı. 

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ