- İzmir
- 14.03.2025 17:56
Kadın cinayetlerine ve kadınları aile içindeki rollere hapseden politikalara tepki göstermek amacıyla DİSK Genel-İş ve Tüm Bel-Sen Kadın Komisyonları, İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması düzenleyerek, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi ve 2025’in ‘Kadın Yılı’ ilan edilmesi çağrısında bulundu.
DİSK Genel-İş ve Tüm Bel-Sen Kadın Komisyonları, kadın cinayetlerine ve artan şiddete dikkat çekmek amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması yaptı. DİSK Genel-İş 2 No’lu Şube’den Leyla Temel, 2025’in ‘Kadın Yılı’ ilan edilmesi gerektiğini belirterek, iktidar tarafından kadınları yalnızca aile içindeki rollere hapseden politikalara tepki gösterdi. Kadın cinayetlerinin arttığını vurgulayan Temel, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi ve ILO 190 Sayılı Sözleşme’nin kabul edilmesi çağrısında bulundu. Kadın hakları mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini ifade eden kadın örgütleri, adalet ve eşitlik taleplerini yineledi.
2025’in kadın yılı ilan edilmesi gerektiğini ifade eden Leyla Temel, “Biz kadınlar hayattan kopartılan tüm kadınlar için, görmezden gelinen, yok sayılan tüm kadınlar için buradayız. Sesini yükseltemeyen kadınların sesi olmak için buradayız. 2025 yılı Merkezi hükümet tarafından ‘Aile Yılı’ ilan edildi. Aile yılı adı altında, hükümet kadınları sadece evin içinde, ‘makbul’ rollere hapsedecek yeni politikalarla karşımıza çıkıyor. Bu yıl da devletin güvenli ortamı içinde kadının sadece ailedeki yerini güçlendirme adı altında baskılar arttırılıyor. Siyasi iktidarın aile yılı ilan ettiği 2025 yılının henüz üçüncü ayındayken biz kadınlar kutsanan ailenin içinde öldürülmeye devam ediyoruz. Kadının emek sömürüsü alanı olarak kurduğunuz kutsal aileyi kabul etmiyoruz. Kadınların hakları, özgürlükleri ve mücadeleleri sadece aile yapısına indirgenmemeli ve 2025 yılı ‘Kadın Yılı’ ilan edilmelidir” diye aktardı.
Kadınların ölüme terk edildiğini dile getiren Temel, “Kamusal alandan silmeye, özel alana hapsetmeye çalıştığınız kadınlar olarak bu düzeni kabul etmiyor ve bir kez daha sesli olarak söylüyoruz ki ‘Özel Alan Politiktir’ hayatlarımızdan da haklarımızdan da vazgeçmiyoruz. Kadınlar artık ne sokakta ne de evlerde kendilerini güvende hissetmezken, kadın cinayetleri her geçen gün artarken sorumluluk almayan hatta bu cinayetlere politik zemin hazırlayan iktidar kadınları ölüme terk ediyor. Toplumsal çöküşün temelinde özgürlük ve adalet mücadelelerini görmezden gelip ölüme terk ettiğiniz kadınlar var. Daha adil, eşit, özgür bir dünya yaratmak için buradayız özgürlük ve adalet; kişilere hakları olanı geri vermektir. Kadınlar doğal haklarını kullanırken, ataerkil düzeni arkasına almış muktedirlerin karşılarına çıkardıkları sürekli tiranlıkla engellenmektedir. Bu kısıtlamalar doğa ve aklın yasaları ile ortadan kaldırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesinin vazgeçilmez olduğunu aktaran Temel, “Geldiğimiz noktada 6284 sayılı Kanun'un İstanbul Sözleşmesi'nin önemini tekrar tekrar anlıyoruz. 6284 sayılı Kanun'un mevcut haliyle uygulanmasının bile kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet olaylarını büyük ölçüde önleyebilecek nitelikte olduğu şüphesiz. İstanbul sözleşmesinin yaşatılması uygulanması bu noktada vazgeçilmezimizdir. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet suçları kamuoyunda yarattığı infiale rağmen cezasız kalıyor, failler serbest bırakılıyor. Cezasızlığın faturası her geçen gün ağırlaşıyor. Ceza sisteminde yapılması düşünülen değişikliklerde bu nedenle kadın örgütleri mutlaka söz sahibi olmalıdır. Aile yılında son 2 günde 5 kadın öldürüldü! 4 ü aile içindeydi. İstatistikler gösteriyor ki kadın cinayetleri her geçen yıl artmakta, yürüdüğümüz sokaklar suç mahalli haline gelmektedir. Haklarımızı almadan davamızdan geri adım atmayacağız” dedi.
Sözlerinin devamında ise Temel şu ifadelere yer verdi:
“2008-2019 yılları arasında toplam 3 bin 185 kadın öldürüldü. 2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Yine son 24 saatte 5 kadın öldürüldü; 4’ü aile içinde ve aile yılı dediğiniz bir yılda öldürüldü! Bu sayılar veri tutulmaya başlandığından bu yana maalesef ki ulaşılan en yüksek sayılardır. İstanbul Sözleşmesi, yıllardır kadına yönelik şiddet son bulsun diye çalışan, kadınların deneyimlerinden öğrenerek sistemi kadınlardan yana dönüştürmek için mücadele eden kadınların bilgisi ile yazılmış bir kılavuz metindir. Bu nedenle bizler için bir uluslararası sözleşme olmanın çok ötesinde, şiddeti sonlandırmak için devletlerin yükümlülüklerini kadınların deneyimlerini esas alarak belirleyen bir metindir! Evde, sokakta, işyerinde kadına yönelik şiddetin son bulması, çalışma yaşamında eşitliğin ve işyerinde huzur ve güven ortamının sağlanması; kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda kapsamlı bir belge olan İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe girmesi ve ILO 190 Sayılı Sözleşmenin kabul edilmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz.”