Sayfa Yükleniyor...
İzmir'de çıkan yangınlarda etkilen ailelere dayanışma ziyaretinde bulunan Koçak, “Bu insanların beklentisi evlerin yerinde yapılması ve mağduriyetlerinin tamamının karşılanmasıdır. Bunun da tek yolu afet bölgesi ilan etmek zorundasınız” dedi.
Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, İzmir KESK heyetiyle beraber İzmir’de çıkan yangınlarda evleri yanan ailelere dayanışma ziyaretinde bulundu. KESK İzmir Şubeler Dönem Sözcüsü Nihat Filiz’inde bulunduğu heyet dayanışma ziyaretleri sonrasında Bayraklı Onur Mahallesinde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında konuşan Koçak, İzmir’de doğal afet alanı ilan edilmesi gerektiğini söyledi.
KESK Dönem Sözcüsü Nihat Filiz, “Geçtiğimiz günlerde İzmir’de büyük çaplı bir yangın yaşandı. Bu yangında zarar gören bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Bugün, KESK İzmir Şubeler Platformu ve KESK Genel Merkez heyeti ile birlikte bölgede inceleme yapıldı. Öncelikle şunu söylemiz gerekiyor ki küresel kapitalizmin ekosistemi yaralayıcı bütün politikaların hayata geçmesi sonucu felaketle karşı karşıya olduğumuz görülüyor. Bu kafayla gidilirse felaketlerle yüz yüze kalacağımız aşikar. O nedenle esas olarak bütün canlıların hayatını kaybetmesinin nedeninin kapitalist modernitenin dizginlenemez kar hırsında olduğunu tespit etmek gerekiyor. Doğa ile savaş halindeyiz ve eğer biz kazanacak olursak büyük kaybedeceğiz” dedi.
İzmir’de afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini söyleyen Koçak,
“Bu ülkede ay geçmiyor ki bir felaketle karşı karşıya kalalım ay geçmiyor ki bir doğa olayı bir felakete dönüşmesin. Bir ülke düşünün depremlerde milyonlarca, seller yüzlerce cana mal oluyor, yangınlar hem insan hem de hektarlarca alandaki canlıların ve ağaçlara mal oluyor. Her doğa olayı felakete dönüştüğünde bir suçlu aranıyor. Zaman zaman anız yakanlar zaman zaman piknik yapanlar zaman zaman da sabotaj deniyor. Elbette bir yerde yangın başlayabilir, yanlış işler yapabilir ama bunlar hektarlarca alanın yanmasına sebep oluyorsa tek sorumlu yangını çıkaranlar değildir. O yangının söndürülme sorumluluğu olanların sorumluluklarını yerine getirmemekten kaynaklı sorumlulukları vardır. Bir vatandaşımla konuştum, bir gün boyunca karşı tepelerin yandığı bilgisini yetkililere ulaştırmaya çalıştığını ve gelmedikleri için saate bir aradığını ancak sonuçsuz kaldığı için evini kaybetmiş. Şimdi artık onun kaygısı, o günkü yangının dışında. O gün orada yanan ağaç ve canlıları düşünürken artık nasıl yaşayacağını, evinin olup olamayacağını düşünüyor. Biz bu ülkede bu çaresizliği çok gördük. Deprem sonrasında, sel felaketlerinde, Diyarbakır-Mardin hattındaki yangında, gördük bu çaresizliği. Biz artık halkın bu çaresizliğe mahkum olmaması gerektiğini yüksek sesle söylemeliyiz. Mangal devrildi, semaver devrildi yangın öyle çıktı, 2-3 kişi tutuklandı ifadeleri ulusal basını da temize çekmez. Büyük medya patronları meseleyi sadece bunun üzerinden örgütlemeye çalışıyor. Gerçek şu: Eğer iklim değişikliğine katkıda bulunuyor, rant için dağlarınızı ormanlarınızı uluslararası sermayeye peşkeş çekiyorsanız bu yangınların sorumlusu olursunuz. Çanakkale, Sinop, Rize ve Şırnak’ta HES’lere taş ocaklarına karşı mücadelemiz de bunun içindedir. Kimse kendisine uzak görmesin, sizden kilometrelerce uzak olsa da mermer ocağı için orman yok ediliyorsa iklim değişikliği bir süre sonra sizi bulacak ve buluyor. Bu ülkenin vicdanı olmak zorundayız, insanların gelecekle ilgili kaygılarının ortadan kalkması için bir şeyler yapmak zorundayız. O da gerçek sorumluların kim olduğunu ifade etmekten geçiyor. Şimdi siz yangının en başında birilerini sorumlu tutup tutukladınız, evet söyleyelim suçlayalım ve ceza da verelim. Peki, o yangının bu kadar büyümesinde sorumluluğu olan sizler kendinize nasıl ceza kesilmesini bekliyorsunuz? Bir yangın çıktığında tek bir uçağın bile bu alana gelemeyişinin sorumluluğuna nasıl bir ceza kesilmesini bekliyorsunuz? İtfaiye personel açığı olduğu, uçağının dahi olmadığı bilinirken Azerbaycan’dan gelen uçak müdahale edebildi. Bu gerçek bilinirken kamuda tasarruf paketi adı altında herhangi bir şeyin alımı da personel alımı da durduruldu. Peki, bu ülkede yaşayanlar nasıl yaşamaya devam edecek? Nasıl koruyacaksınız? Yani artık bu iktidarın koruma gibi bir derdi yok, bizim de artık beklentimiz yok. Hiçbir şekilde yardımla idare ederek insanların ihtiyacı karşılanamaz. Bu insanların beklentisi evlerin yerinde yapılması ve mağduriyetlerinin tamamının karşılanmasıdır. Bunun da tek yolu afet bölgesi ilan etmek zorundasınız.
Diyarbakır-Mardin bölgesindeki yangınlar ilk çıktığında anız dendi sonra ne zaman özelleştirerek sermayeye devrettikleri DEDAŞ’ın sorumluluğu olduğu ortaya çıktı o zaman afet bölgesi ilan edildi ve mağduriyetlerin giderilmesi için para aktarıldı. İzmir, daha yeni iki gencecik insanını o elektrik telleri yüzünden şehrin ortasında kaybetti. Özelleştirmenin, kapitalizmin insana nasıl yaklaştığını ve tükettiğini en basit orada görebiliriz. Bugün en temel sorumluluk elektriğin dağıtımını özelleştiren siyasal iktidardadır. Bu kurumların özelleştirilmesinden vazgeçilmeli, kamusal alana çekilmeli. Öncelikli kar değil tedbir ve yaşam olmalı. Buradaki halkımız açısından da afet bölgesi ilan edilerek mağduriyetler giderilmeli. Ne yangınlarla ne sellerle ne de depremlerle mücadele kapitalizm ile mücadele etmeden olmaz. Birebir bağlantısı vardır. Biz biliyoruz ki depremde de kayıplar rant merkezli politikalar sonucunda ortaya çıktı, yangınların da merkezinde rant vardır. Buradan kendimizi kurtarmak istiyorsak kapitalizme karşı mücadeleyi büyütmek zorundayız” diye konuştu.
HABER MERKEZİ