- İzmir
- 18.08.2025 17:13
8. Dönem TİS görüşmelerinde uzlaşı sağlanamaması üzerine memurlar eylem gerçekleştirdi. Protestoda yapılan açıklamada, hükümetin tekliflerinin memuru sefalete sürüklediği vurgulandı.
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ AYÇA GÜNGÖR - On binlerce memur emekçisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ne ilişkin süreç devam ediyor. Geçen hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile üç Konfederasyon Başkanı arasında gerçekleştirilen toplantının ardından açıklama gerçekleştiren Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, taban aylığa bin liralık zam teklif edildiğini belirtti. Bunun üzerine işçiler 18 Ağustos Pazartesi günü (bugün) ülke genelinde iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubesi, İzmir’de hükümetin teklifini protesto etti. Konak’ta YKM önünde toplanan sendikalar, davul – zurna ve sloganlar eşliğinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İzmir İl Müdürlüğü önüne yürüdü. Buradaki miting alanında gerçekleştirilen konuşmalarda, hükümetin tekliflerinin memur emekçisi ve emeklisini sefalete sürükleyeceği vurgulandı. İlk olarak söz alan KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, “Bu 8. dönem TİS süreci yarın itibariyle son bulacak. Yani son 24 saat kaldı. Bu 24 saatlik dilim içerisinde imi defa teklif verildi. 12’sinde verilen teklif emekçileri bir kere daha sefalete mahkum eden teklifti. Bu teklifin kabul edilebilir olmadığını her birimiz yaşadığımız enflasyonist ortamdan biliyoruz. Çünkü biz aldığımız zamlardan önce borçlanıyoruz” dedi.
Gevher, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Bu durumda ikinci teklifi bekleyin dedi Çalışma Bakanı. Peki onun teklifi ne oldu, taban maaşa bin lira. Taban maaş olması önemli. Çünkü seyyanen yapılan zamlarla emeklilik hakkımız gasp edilirken bin lira herkesin güleceği bir rakam. Bu TİS, 13 yıldır, 8.si tekrar edilen, çalışma yaşamımızı anti demokratik uygulamalarla gasp eden bir anlayışın ürünü. 6. dönem TİS yetkili konfederasyon imzasıyla çıktı. 6. dönemde dedi ki tarihi başarı, refahtan payımızı bütçeden hakkımızı aldık. Refahtan pay bütçeden hakkımızı almadık, hep birlikte yoksullaştı. 7. TİS imzalanması hakeme gitti. O masa tek ayaklı bir masa, o masada tek bir taraf var. O tarafın kendisi de hükümet. Karşısındaki yandaş konfederasyon da arka tarafta konuşarak ön tarafta oyun sahnelenecek süreci yürütüyor. 2023’te de kaybettik. O sene fark edildi ki asgari ücretle kamuda yeni başlayan bir emekçinin maaşı denk. Bunu gidermek için seyyanen zamma karar verildi. Bu da emeklilik hakkımızın elimizden alınması, emeklilerin yoksulluğa sürüklenmesi anlamına geliyor. Kamuda istihdam yaratılmaması anlamına geliyor. Bu nedenle bizle ek ödemelerinin tamamının emekliye yansıtıldığı, kadın kamu çalışanlarının sorunlarının da konuşulur mutabakat metnine yansıtıldığı yoksulluk sınırının üstünde maaş ve vergi diliminin yüzde 15’e sabitlenmiş talebiyle hep birlikte iş bıraktık. Konu hakeme gittiğinde de iş bırakmanın üstünde grev mücadelesi yürütmenin zamanı gelmiştir. 4688 tarihin çöplüğüne gitmek zorunda. Gitmesi için mücadele ettiğimiz sürece biz kazanacağız.”
Gevher’in ardından söz alan BASK Genel Başkan Yardımcısı Reşat Bozat ise, “Bugün alın terimizin karşılığını almak, insanca yaşamak için burada toplandık. Omuz omuza verdiğimiz bu kavga tüm halkımızın mücadelesidir. Emeğe saygı duyan, adalete inanan herkesin aramızda olduğunu görmek bize güç veriyor. Tüm kamu emekçileri olarak içinde bulunduğumuz ekonomik çıkmazlar karşı durmak için burada toplandık. Emekçi artık geçinemez hale geldi. Enflasyon altında kalan maaşlarımız bizleri yoksulluk sınırına etmiştir. Enflasyonun çok altında kalan bir utanç teklifiyle karşı karşıyayız. Hükümetin teklifi sadece bir teklif değil, ekonomik sıkıntıların faturalarını emekçi ve emeklilere kesme girişimidir. Hükümet yetkililerine sesleniyorum, unutmayın ki bizler bu ülkenin büyümesi için gece gündüz çalışan fedakar insanlarız. O yüzden haklıyız ve kazanacağız. Direne direne kazanacağız” dedi.
Birlik Sağlık-Sen Genel Başkan Yardımcısı Emrullah Altınkaynak da şunları kaydetti: “Kamu, bu rakamları kabul etmiyor. Gerçekçi, refah payı olan rakamlar olmak istiyor. Emekli olduğunda, ‘özel sektöre ne iş yapacağım’ diye düşünmek istiyor. Kamudaki saçma sapan ayrım olan, memurlar arasındaki ayrımın ortadan kalkması da şarttır. Bunların hiçbiri konuşulmuyor. Rakamlar, 2027 için 4+4 gibi rakamları ortaya koyuyor. Bu rakamlar bizi sefalete sürüklemekten başka hiçbir şey yapmaz. Biz sefalete sürüklenmek istemiyoruz. ‘Aile Yılı’ ilan ettiğiniz yılda, aile yardımı olarak verdiğiniz rakamlar sefaletin ta kendisidir. Bu rakamlar bir paket beze yetmeyecek rakamlar, komedi rakamlardır. Aile Yardımını, Aile Yılında yükseltmenizi istiyoruz. TİS, artık bir tiyatroya dönmüştür. Bu tiyatroya da memur seyirci kalmayacaktır.”
Son olarak ortak basın metnini okuyan Kültür Sanat Sen Başkanı Nesrin Tatlıoğlu, “Biz ASİM SEN, BASK, ÇALIŞAN SEN, DMK, HAK SEN, KESK, YURT SEN olarak bugün Türkiye’nin dört bir yanında üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz, bugün hizmet üretmiyoruz. Sokaklarda, alanlardayız. Bu ülkede kamu emekçileri olarak sadece bizlerin hakları değil, tüm vatandaşların nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir bir kamu hizmeti alma hakkı yıllardır yok sayılıyor” dedi. Tatlıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Yıllardır uygulanan üretime değil, borçlanmaya, betonlaşmaya dayalı insan ve doğa düşmanı bir model kurdular. Emek karşıtı, sermaye yanlısı bu modelde kamu hizmetlerine, kamu yatırımlarına ayrılan kaynaklar kısıldıkça kısıldı. Kamucu anlayışta, sosyal devlette koskoca gedikler açıldı. Eğitimden, sağlığa, ulaşımdan haberleşmeye tüm kamu hizmetleri özel sektöre devredildi, paralı hale getirildi. Kamu binaları ticarethaneye, vatandaşlar müşteriye çevrildi. Bunun bedelini de söndürül(e)meyen yangınlarla, her gün bir yerde ortaya çıkan sellerle, felaketlerle hepimiz ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Bu modelde biz kamu emekçilerinin payına ise düşük maaşlarla, güvencesiz, angarya çalışma, çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet düştü."
Tatlıoğlu, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Başta kamu emekçileri ve emekliler olmak üzere tüm kamuoyu 4 milyon kamu emekçisini 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecini yakından takip ediyor. Ne yazık ki yıllardır uygulanan senaryo tekrar ediliyor, süreç bir kez daha oldu bittiye getirilmek isteniyor. Hükümet günlük bir simit parasına bile denk gelmeyen son teklifiyle kamu emekçileri ve emeklileri ile dalga geçmektedir. Mevcut takvime göre toplu sözleşme görüşmeleri yarın bitecek. Yarın mesai bitiminden sonra hakeme başvuru süreci başlayacak. Ama şu saate kadar kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlara, sendikaların taleplerinin hangilerinin kabul edilip hangilerinin kabul edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık. Çalışma Bakanı haftalardır “müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum” açıklaması yapıyor. Biz de buradan Sayın Bakan’ın şahsıdan kamu işverenine, iktidara soruyoruz. Bu teklifte 4 milyon kamu emekçisini, 2,5 milyon kamu emeklisini memnun edecek ne vardır? İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı? Bugün itibari ile 18 bin 680 TL tutarındaki ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı? Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı? Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı – kira desteği var mı? Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı? Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı? Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi var mı? Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı? Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı? Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı? Bizim için en önemlisi Grev Hakkı ile Tamamlanmış Gerçek Toplu Sözleşme Sistemi, Demokratik Bir Çalışma Yasasına ilişkin tek bir cümle var mı?”
Son olarak Tatlıoğlu, konuşmasını şu ifadelerle noktaladı: “Geldiğimiz nokta ortadadır. Hükümet 4 milyon kamu emekçisine, 2,5 milyon emekliye, aileleri ile birlikte 25 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmiştir. Bu teklife karşı yapılacak olan şey birkaç puanlık maaş artışını esas alan müzakere değil mücadeledir. Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu; Yetkinin asıl sahipleri olarak bizlerin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor. Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu, ‘Hepimiz aynı gemideyiz” diyenlere karşı “Geminin gerçek sahipleri olarak hakkımızı, emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz” diyerek tüm farklılıklarımıza rağmen birbirimize kenetlenmekten geçiyor. Bugün bunun ilk adımını atıyoruz. Bizleri yok sayan bu yoksulluk, sefalet, güvencesizlik teklifine itirazımızı yükseltiyoruz. Üretimden gelen gücümüzü kullanıyor, bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyoruz. İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için omuz omuza vermeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.”
Kaynak : HABER MERKEZİ