Prof. Dr. İbrahim Şahin: Türk halkları ortak bir terminoloji yaratabilir

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen etkinlikte açıklamalarda bulunan Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Lehçeleri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Şahin, “Dünyanın başka yerlerinde görüldüğü gibi Türk halkları ortak bir terminoloji yaratabilir” dedi.


  • Oluşturulma Tarihi : 24.02.2025 12:37
  • Güncelleme Tarihi : 24.02.2025 12:37
  • Kaynak : BÜLTEN
Prof. Dr. İbrahim Şahin: Türk halkları ortak bir terminoloji yaratabilir

Ege Üniversitesi (EÜ) Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü (TDAE) ev sahipliğinde, “Kariyer Söyleşileri” kapsamında “Türk Dünyası’nda Ortak Terim Sorunu” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Lehçeleri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Şahin’in planladığı ve moderatörlüğünü üstlendiği toplantıda, konuşmacı olarak Kazakistan Abay Üniversitesi Nemat Kelimbetov Türkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şeruwbay Kurmanbayulı bulundu.

 

“BU SORUN TERMİNOLOJİ SORUNUDUR”

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. İbrahim Şahin, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“19. ve 20. yüzyıl Türkler için kan ve gözyaşıyla geçti. Bizler batıda koca bir imparatorluğu kaybedip yalnız Anadolu ile yetinmek zorunda kalırken doğuda Türkistan, Rus ve Çin işgaline uğrayarak esir Türkler haline geldiler. Kan ve gözyaşı içinde, Türk aydınları ortak kimlik, ortak alfabe ve ortak dil konusunda yoğun bir çaba sarf göstermişler ve bu konularda belli bir aşama kaydetmişlerse de maalesef siyasi ve askeri başarısızlığa bağlı olarak tüm bu çabalar sonuçsuz kalmıştır. SSCB’nin dağılışı ve Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığı sonrasında, eski konular yeniden gündeme gelmiştir. Geçen 35 yıllık sürede, en çok alfabe konusu tartışılmışsa da, esasen bu konu zaten 1926 Bakü Türkoloji Kongresi’nde karara bağlanmıştı. Alfabe konusunda yapılacak şey, konunun siyasilerin iradesine sunulmasından ibarettir: Cumhurbaşkanları karar verecek ve kabul edilen bu alfabeye geçilecektir. Oysa bizlerin çok daha öncelemesi gereken bir başka sorun bulunmaktadır. Bu sorun terminoloji sorunudur. Bugün Türk halklarının her biri kendi terminolojisini, kendi dilinin imkânları çerçevesinde farklı yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır. Oysa bu durum Türk lehçelerini her geçen gün birbirinden daha da uzaklaştırmakta; üstelik az sayıda nüfusun konuştuğu bu dilleri öğrenme konusunda, halkta bir isteksizlik de oluşturmaktadır. Bunun yerine daha önce, dünyanın başka yerlerinde görüldüğü gibi Türk halkları ortak bir terminoloji yaratabilir. Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde, ortak bir Terim Kurumu oluşturulabilir. Bu kurum, Türk halklarının ortak miras olarak gördükleri VI-XIII yüzyıllara ait Eski Türkçe metinlerdeki söz ve ek dağarcığını kullanarak terim üretebilir. Oluşturulan terminoloji eğitim bakanlıkları üzerinden, fakültelerde açılacak terminoloji dersleri vasıtasıyla hızlı bir şekilde dile sokulabilir. Böylece Türk lehçeleri arasındaki ortak leksik oranını hızla arttırabiliriz. Haliyle, birbirini daha iyi anlayan insanlar, ortak kimlik ve ortak hedefler noktasında birlik sağlayabilirler. Bugün aramızda bulunan Şeruwbay Kurmanbayulı 1991 yılından beri Kazak terminolojisi üzerine çalışan bir hocamızdır. Bu alanda, Kazakistan’da en etkin ve yetkin hocamızdan biridir. Türk halkları için ortak terimin önemini en iyi kavrayan bilim adamlarındandır. Kendisini burada görmekten ve ortak terminoloji yaratma konusundaki fikir ve önerilerini dinleyecek olmaktan dolayı çok şanslıyız.”

 

“DİĞER TÜRK HALKARI İÇİN DE DURUM BÖYLEDİR”

Konunun önemi hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Şeruwbay Kurmanbayulı, şunları kaydetti:

“1991 yılından beri Kazak teriminolojisi tarihi ve Kazakça terim üretme konusunda çalışıyorum. Esasen Türk halkları arsında ortak terminoloji konusu, 20. yüzyılın başlarında da tartışılmıştır. 1924 yılında o zamanlar Kazakların başkenti olan Orınbor’da, Ahmet Baytursunoğlu’nun ve o dönemki Alaş Harekti’nin ileri gelenleri ve Kırgızlardan gelen aydınlarla birlikte, terim konusunu tartışmak için bir araya geldiler. Yeni terim yaparken dikkate alınması gereken 4 ilke belirlediler. A. Baytursunoğlu bu ilkeleri 1926 yılında Bakü’de yapılan Türkoloji Kongresi’nde de anlattı ve diğer ülkelerden gelen Türk aydınları bu ilkeleri kabul ettiler. Bu esasa göre yüzlerce terim üretildi. 1960’lara kadar Kazakçadaki terimlerin yüzde 80-90’ı Kazakça idi. Ancak 1930’lardan itibaren SSCB yöneticileri, Sovyet içinde bulunan tüm ülkelerin terimleri Rusçadan alması gerektiği konusunda kanun çıkardı. Bu tarihten itibaren Kazakça terim üretmenin yolları kapandı. 1990 yılına gelindiğinde pek çok bilim dalında terimlerin yüzde yüzü Rusça idi. Bu dönemde, Sovyetler içinde bulunan Türk halkları Rusça terimler üzerinden kolayca anlaşmışlarsa da, 1990 yılından sonra her halk kendi dili üzerinden terim üretmeye başladı. Örneğin Kazaklar ve Kırgızlar birbirine en yakın Türk halkları olsa da, terimlerine baktığınızda birbirlerinden hızla uzaklaştıklarını görürsünüz. Aynı şekilde diğer Türk halkları için de durum böyledir. Birimizin yaptığı terimleri görme imkanımız yok, görebilsek aslında bizim de kullanabileceğimiz pek çok terim çıkacak. Örneğin biz ‘tanıstırım’ terimini ürettik hâlbuki Türkçede ‘tanıtım’ diye terim var. Biz bunu bilseydik yeni terim üretmeden alabilirdik. Ama bilmediğimiz için daha uzun ve kullanışsız terim üretmişiz.”

 

“TÜRK DİLLERİ BİR ARAYA GETİRİLMELİ”

Prof. Dr. Şeruwbay Kurmanbayulı, “Geldiğimiz noktada Türk dillerindeki terimler ortak bir sanal ortamda bir araya getirilmeli, sonra bunlardan en yaygın ve Türk dili kökenli olanı ortak terim olarak seçmeli ve önermeli, hatta zorunlu kılmalıyız” dedi.

Kurmanbayulı, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

“Tüm bunları organize edecek bir kuruma ihtiyaç bulunmaktadır. Şayet biz bunu başarabilirsek hızla dillerimiz birbirine yaklaşacaktır. Böylece, Türk Dünyası’nda farklı coğrafyalarda yaşayan bireyler arasında daha derin bir anlayış ve iş birliği sağlanmış olacaktır. Bu sorunun çözülmesi, dilsel bir köprü kurmanın yanı sıra kültürel mirasın korunmasına da katkı sağlayacaktır. Bu konunun tartışıldığı bir platformda yer almak, Türk Dünyası'nın kültürel ve dilsel birleşimine katkı sağlamak açısından memnuniyet verici bir fırsattır. Burada bulunarak, dilin birleştirici gücünü vurgulamak ve ortak bir anlayış oluşturmak adına bu çalışmalara katkı sağlamak hem akademik hem de toplumsal anlamda çok kıymetlidir. Türk Dünyası'nın ortak terim sorununu ele almak, sadece dilsel bir mesele değil, aynı zamanda kültürel bir aidiyetin pekiştirilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu alanda atılacak adımlar, Türk milletlerinin birlik ve beraberliğini daha da güçlendirecektir.”

Prof. Dr. Şeruwbay Kurmanbayulı, etkinlik sonunda katılımcıların sorularını yanıtlayarak kariyer yolunda lisansüstü öğrencilere değerli önerilerde bulundu.

BÜLTEN

Yazarımız Kim ?

BÜLTEN