- İzmir
- 14.07.2025 23:32
Sayfa Yükleniyor...
Bilim Kafe sohbetleri kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Prof. Dr. Abbas Türnüklü, evliliklerde müzakerenin önemine dikkat çekerek, “Zirvedeki barış sağlıklı etkileşimle gelir” dedi.
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN / Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Bilim İletişimi Ofisi koordinasyonunda gerçekleştirilen Bilim İletişimi çalışmaları kapsamında hayata geçirilen Bilim Kafe sohbetlerinin açılış oturumu, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü yerleşkesinde yer alan Eylül Bilim Kafe’de düzenlendi. Halkla bilim arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için hayata geçirilen çalışma kapsamında, Türkiye genelinde eş zamanlı olarak yapılan etkinlik İzmir Valisi Yardımcısı Hüseyin Karameşe, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Yılmaz, Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abbas Türnüklü, akademisyenler ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirildi. “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Bağlamında Eşler Arası Müzakere Stratejileri” başlıklı sunumun da yapıldığı programda, Karameşe’ye çalışmalara olan desteğinden dolayı teşekkür plaketi verildi. İsmi Eylül Kafe olan kafenin “Eylül Bilim Kafe” olarak yeniden hizmete sunulduğu programın açılış konuşmasını üstlenen Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Yılmaz, “Eylül Bilim Kafe hayırlı uğurlu olsun. Yüce milletimizin sağladığı vergilerle, bilimsel araştırmalarımızı devletimiz fonluyor. Bu araştırmaları biz uluslararası dergilerde yayınlıyoruz” dedi.
Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Bilimsel makalelerin tam olarak neyi araştırdığını, bizim neyi araştırdığımızı soruyorlar, aslında YÖK’ün büyük bir isabetle başlattığı girişimin İzmir’de üniversitemiz adına bir yansıması olan Eylül Bilim Kafenin açılışı için buradayız. Bizler de hocalarımızla birçok alanda yaptığımız çalışmaların ne anlama geldiğini, toplumu bilimle buluşturma konsepti altında halkımıza ulaştıracağız. Bu konuda ad lisans düzeyinde de araştırmalarımız olacak. Medya mensuplarının da yaptıklarımız hakkında bilgilendirmesi bir çalışmamız olacak. Özellikle 2025 yılını Aile Yılı ilan edilmesi sonrasında İzmir Valiliği çalışmalar kapsamında ilke ve en çok çalışma üreten üniversitesi olmaktan gurur duyuyoruz. Sayın Hüseyin Valimizin koordinatörlüğünde önemli çalışmalar gerçekleştirildi. Bugün ilk olarak Aile Yılına da değindiğimiz bir konu seçtik.”
Rektör Yılmaz’ın açılış konuşması sonrasında “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Bağlamında Eşler Arası Müzakere Stratejileri” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abbas Türnüklü, boşanma oranlarının arttığını ve aile kurumunun çözüldüğünü söyledi. Türnüklü, sunumunda şu ifadeleri kullandı: “Son 20 yıldır evlenen çift sayısı 500 - 600 bin civarı. Boşanan çift sayısı ise 90 binlerden 180 binlere çıktı. Türkiye’de aile çözünmekte. O yüzden bu senenin aile yılı ilan edilmesi tesadüf değil. Odaklanmamız gereken asıl konu eşlerin ortak sorunları nasıl müzakere edeceklerini, anlaşmazlıkları nasıl gidereceklerini bir beceri olarak kazandırmak. Biz bunu kazandıramadığımızda aile kurumu çözünmeye başladığında çocuklar ya analı ya babalı büyüyor. Aile çözüldüğünde mili şuur çözülüyor. Anne ve babanın birlikte büyüttüğü çocukları her anlamda çözülüyor. Bunu tersine çevirmek içi anlaşmazlıkları, ebeveynler çocuklar arasındaki anlaşmazlıkları nasıl yönetecekleri konusunda anlatmamız gerekiyor. Çünkü asıl konu evlenirken farklılıklarına rağmen eşlerin, müzakere ederek ilişkilerini yürütebilmeleridir.”
Türnüklü, konuşmasına şöyle devam etti: “Aslıda biz evlilik dediğimiz şeyi farklılıklar üzerine kurmaktayız. Eşler arasındaki anlaşmazlar bundan dolayı da doğal ve kaçınılmazdır. Ancak doğal olmayan eşlerin yıkıcı münakaşaları, şiddettir. Biz acaba bunu tersine çevirebilir miyiz? İşler çok da iyiye gitmiyor. Çözülme bu hızla devam ederse biz gelecek nesilleri nasıl yetiştireceğiz. Bu müesseseyi baki kılmanın yolu anlaşmazlıkların yapıcı olarak çözülmesini sağlamaktan geçiyor. Eşler anlaşmazlık yaşadıklarında müzakere etmeye başlıyorlar. Müzakere hızlıca geçilince bir münazara başlıyor. Bu da bitince bir münakaşa başlıyor. Bitmiyor, buradan sonra da küsmeye, uzaklaşmaya başlıyorlar. Ancak hala sorun çözülmezse şiddet giriyor. Eşlerin sözün bittiği yere ulaşmaması için müzakere becerisini bir yaşam becerisi olarak her bireye kazandırmamız, özellikle evli çiftlere kazandırmamız gerekiyor. Bu milleti aile kurumu çözülmeye başladığında vatan, millet, devlet çözülüyor. Anlaşmazlıkların ilacı müzakere becerisidir. Eşler arasında hiç anlaşmazlık olmaması gibi bir rutine bağlansa da evlilik kurumu daha iyiye gitmez. Aslında nasıl doğada rüzgârın varlığı bir gereklilikse evlilikte de kontrollü anlaşmazlıklar bir gereklilik. Evlilikte de farklılıklarla başa çıkma becerilerine gerek var. Bu da müzakere becerisidir. Çünkü ailede barış, sürdürülebilirlik istiyorsak eşlerin barış içerisinde var olabilmesini bir yaşam becerisi olarak kazandırmak zorundayız. Her birimiz bir müzakereciyiz. Bu yaşamın temel gerçeğidir. Artık hepimiz neredeyse her gün eşimizle farklı isteklerimizi müzakere ediyoruz, bunu yapmazsak orada bir sıkıntı var. İnsanlar kendisiyle aynı olan kişiyle evlenmez ki.”
Aile içinde müzakere etmenin çocuk yetiştirmede de önemli bir rol oynadığını ifade eden Türnüklü, “Müzakere bir sorun çözme yoludur. Bu beceri çocuklar anne babalarının etkileşiminin gölgesinde şekillenirler. Onların dışa vurumu gibi var olurlar. Biz çocuklarımızı başarılı olarak yetiştirmek istiyorsak anne babanın sorunları müzakere ederek çözmesi gerekir. Eğer siz müzakere etmezseniz biat ettirirsiniz. Biz ailede çözünmeyi nasıl durduracağız?” dedi. Türnüklü ayrıca eşler arasındaki farklılığın ortadan kaldırılamayacağını, yalnızca müzakere ederek orta yolun bulunabileceğini ifade ederek şöyle konuştu: “Eşler arasındaki farklılığı ortadan kaldırmayız. Kadın ve erkek bu birlikteliği müzakere ederek sürdürecek. Müzakereye ilişkin standart beceriler çoğu zaman insanları tatmin etmez. İnsanlara standart bir model sunamazsınız. İnsanlara bir anlayış sunmalısınız. Üniversite olarak Türk milletine bir anlayış sunacaksak farklılıklara rağmen birlikte var olabilmeyi öncelikle ailede var etmeliyiz. Biz ailede barışı uzlaşıyı var edemezsek toplumda nasıl bunu sağlayacağız? Bizim tavsiyemiz müzakere kültürünün temellenmesidir. Biz bunu kazandırmazsak yıkıcı etkileşimler insanları birbirinden uzaklaştıracaktır. İkinci strateji ise etkili dinlemektir. Çünkü bu bir yolculuk, zirvedeki barış sağlıklı etkileşimle gelir. Üçüncü strateji ise karışınızdaki insanın kafasındaki resmi okuyun. Aksi durumda 7/24 nasıl birlikte var olacağız? İnsan olmanın doğasında farklılık olduğunu kabul etmek ve karşımızdaki insanın kafasındaki resmi okuyabilmek gerekir. Karşınızdakinin kafasındaki resmi anlayabilirseniz o zaman müzakere yolculuğunda bir adım atmış oluruz. Dördüncü strateji ise sabahki durum ise öğlenki durumun farklı olduğunu bilmektir. Beşinci ise bir şeyin neden olduğunu sormak. Ne olduğunu değil neden olduğunu da sorgulamak gerekir. Eşlerimizle yaşadığımız çatışmanın nedenine de odaklanmamız gerekiyor. Altıncı strateji ise çıkarları uzlaştırmaya çalışmak. Çıkarcı olmaktan bahsedilmiyor. Biriyle anlaşmazlık yaşıyorsak onun çıkarlarına da odaklanmamız gerekiyor. Yedinci strateji ise karşılıklı kazançlar için çabalamaktır. Ben merkezli olursanız o ilişkinin sürme olasılığı yoktur. Sekizinci strateji ise sorunu ‘onun sorunu’ diyerek başınızdan savmamak. O sorun üç ay sonra sizin sorununuz haline gelebilir. Mutlaka çözüm yaratılması gerekmektedir.”
Türnüklü açıklamasını şöyle tamamladı: “Evlilik ciddi bir yatırımdır ama biz evliliği nasıl sürdüreceğimiz üzerine emek harcamadan bir yatırım yapıyoruz. Bu yatırım iki sene sonra boşanmayla sonuçlanıyorsa bu bir ölü yatırım. Bu yüzden anlaşmazlıkları nasıl çözeceklerine ilişkin salık vermekteyiz. Dokuzuncu strateji ise müzakerelerin sizin talebinizle sonlanmasına izin vermeyin. Reddedildiğimiz takdirde bir soru sormak lazım. Birisi bize hayır dediğinde duvar örüyor ve biz bunu merak etmiyoruz. Seni bana hayır demeye iten şey ne demiyoruz. Onuncu strateji ise kademeli artış. İnsanlar genelde müzakere esnasında çok şey istedikleri için başarısız oluyorlar. Ama karşı tarafın kapasitesi size bu kadar şeyi vermek için yeterli olmayabilir. Bu da karşınızdaki insanları kaygılandırmakta. On birinci strateji ise karşınızdaki insanın standartlarını belirlemek. Müzakere ettiğimiz kişinin fikirlerini kavramak zorundayız. Farklılıklarımızla birlikte bir beraberlik inşa etmek zorundayız. On ikinci strateji ise her zaman iletişim kurmak. Eşinizle her zaman iletişim kurun. Başarısız müzakerenin çoğu zaman nedeni iletişimsizlik ya da yanlış iletişimdir. 13’üncü strateji ise farklılıkları kucaklamaktır. İnsanlar birbirine benzeyerek evliliklerini sürdüremezler. İnsanlar ne zamanki benzeşmeye başladı, rutin hakim olmuştur. İlişki rutine bindiğinde o evliliğin çözülme olasılığı yüksektir. Farklılık güzeldir ama biz farklılıklara rağmen müzakere kültürüyle birlikte olabiliriz. Farklılık daha olumlu sonuçlar anlamına geliyor, eğer müzakere etmeyi biliyorsanız. On dördüncü strateji, insanları sorundan sorunlu davranıştan ayırmak. Bu konuda dili değiştirmek önemli, eşin davranışından rahatsız olduğunu belirtmek önemli. Eşin kişiliğine ilişkin bir söylem geliştirince araya dağlar örmektesiniz. Dil değişirse düşünce değişir. Son strateji ise müzakereye hazırlanmak. Düşünmeden müzakereye girmeyin. Karşı tarafa körseniz evliliği, aileyi hak etmiyorsunuz demektir. İnsanlar ikisi arasında köprü kurmak zorundadır.”
Programın sonunda Türnüklü’ye teşekkür belgesi takdim edildi.