- İzmir
- 25.04.2025 15:15
Ege Bölgesi'nde sonbahar ve kış mevsimleri, alışılmışın çok daha kuru geçti. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu kuraklığın uzun yıllardır beklenen bir durum olduğunu belirterek, "2020'den sonra ciddi bir kuraklık yaşanacağını anlattık. Hazırlanmadık, bütün gelişmiş ülkeler kuraklığa hazır. Ama biz değiliz. Çok geç kalındı" dedi
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün 2024-2025 Su Yılı'na ait 5 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporu'na göre, Ege Bölgesi'ndeki 1 Ekim-28 Şubat döneminde normalde metrekareye 373,4 kilogram yağış düşerken, bu yıl aynı dönemde bölgeye sadece 269,6 kilogram yağış kaydedildi. Yağış eksiklikleri, barajlardaki su seviyelerini düşürürken, yaz aylarında meydana gelebilecek kuraklık riski de gündeme geldi. Son yılların en kurak dönemlerinden birini yaşadıklarını belirten Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Özellikle şubat ayında hava sıcaklığının çok soğuk olması yağışların da yüzde 74 gibi eksik yağmasına neden oldu. Mart ayında da yağışlar yüzde 20-25 eksik oldu" diye konuştu.
Prof. Dr. Yaşar, Türkiye'de geçmişte yaşanan kuraklık dönemlerine değinerek, “1970'li yılların başında kuraklık dalgası oldu ama nüfus 35 milyondu. 1990'lı yıllarda ikinci bir kuraklık dalgası geldiğinde nüfusumuz 55 milyondu. 2008'lerde büyük kuraklık geldiğinde nüfusumuz 70 milyona çıktı, şu anda 85 milyonuz. Her kurak dönem bizi daha çok vurmaya başladı çünkü nüfus çok arttı. Bu kadar nüfusa gıda gerekiyor. 1960'lı yıllarda 1,3 milyon hektar sulanabilir tarım alanımız şu anda 6,5 milyon hektar. Su da yok. Bu sene Batı Anadolu'da ciddi bir su ve kuraklık sorunu çıktı. Aydın ve Denizli'de 2021,2022 ve 2023'te pamuk üç defa sulanması gerekirken ikişer defa sulandı. 2024'te ikinci sulamayı da yapamadılar” şeklinde açıklamada bulundu.
Su konusunda bir diğer sıkıntının kirlilik olduğunu aktaran Doğan Yaşar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yerel yönetim ve merkezi hükümetin bir araya gelip öncelikle su sorununu halletmeleri lazım. Bütün arıtmalar çalışmalı. Arıtılmayan hiçbir su denize, nehre verilmemeli. Arıtma tesislerinden çıkan gri sunun tarıma kazandırmamız şart. Nüfusumuz 85 milyona çıktı, her suyu kullanmamız gerekiyor. Bir sonraki kurak dönemde nüfusumuz 100 milyonu geçer. Bunları yapmadığımızda çok daha kötü durumda oluruz."
Kuraklığı yaratan önemli faktörlerden birinin insanlar olduğunu aktaran Prof. Dr. Yaşar, “Suyu düzgün kullansak, heba etmesek bu kadar kuraklık çekmeyiz. Bütün dünyada kuraklık var. 2023'te dünyada bütün büyük belediyeler kurakçıl peyzaja geçti, İzmir'de hala çiçek dikiyoruz. İspanya'da çok su isteyen bitkilere su verilmedi. Kuyu açmak zaten yasak. Fransa'da kişilerin özel yüzme havuzlarından sular alındı. Bütün bunlar farkındalık yaratmak için yapıldı ama ülkemizde maalesef bunlar yok. Dünyada bütün gelişmiş ülkelerde gri su dediğimiz arıtma suları çok önemli bir kaynak teşkil etmeye başladı. Biz suyu arıtıp ve tarlamıza kazandırırsak çok avantaj kaydederiz. Zaman zaman dünyada 6-7 yıl hiç yağmurun yağmadığı yıllar oldu. Şu anda yaşadığımız 2004'ten beri beklediğimiz bir kuraklık. 2020'den sonra ciddi bir kuraklık yaşanacağını anlattık. Hazırlanmadık. Bütün gelişmiş ülkeler bu kuraklığı hazır. Ama biz değiliz. Çok geç kalındı. Bu işlerin bilimle yapılması gerekiyor" dedi.
SUYUN BİTTİĞİ GÜN DEVLET BİTER
Prof. Dr. Yaşar, "Türkiye'de kişi başı su potansiyeli 1340 metreküp, İzmir'de ise 600 metreküp. Türkiye su fakirliği sınırlarına geliyor ama İzmir fakirin de fakiri. Suyu çok dikkatli kullanmamız lazım. Gerektiğinde kesilecek, 2 günde 1 su verilecek. Yer altı sularını da harcanmaması, rezerv olarak durması gerekiyor. Çünkü su demek, devlet demek. Suyun bittiği gün devlet biter"