Sayfa Yükleniyor...
Ege İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen “Ahşap ile Sürdürülebilir Yarınlar” panelinde, mobilya sektöründe sürdürülebilir üretim, döngüsel ekonomi, tasarım ve markalaşmanın rekabet gücünü artırmadaki önemi vurgulandı.
KEMAL ÖZKURT - Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Orman Fakültesi iş birliğinde, “Ahşap İle Sürdürülebilir Yarınlar” paneli düzenlendi. Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Konferans Salonu’nda yapılan panel, Ege İhracatçı Birlikleri Basın Müşaviri Murat Demircan’ın moderatörlüğünde, EMKOÜİB Mobilya Komitesi Başkanı A. Müjdat Kemer, BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Semiha Güneş, İç Mimarlar Odası İzmir Şubesi YK Başkanı Duygu Yazgan Parlak ve EMKOÜİB Başkanı Ali Fuat Gürle konuşmacı olarak katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, mobilyanın tarihine ilişkin açıklamalarda bulundu. 1982 yılında Ordu’da MDF fabrikasının kurulmasıyla Türkiye’nin MDF üretiminde Çin ile rekabet ettiğini söyleyen Gürle, “Ülkemiz MDF üretiminde Çin’den sonra ikinci sırada. 12 milyon metreküp üretimiz var. Sultan Abdülhamid döneminde bir fabrika 50 kişi ile başlayan üretim bugün 45 bin üretici ve 600 bin kişi bu işten karnını doyuruyor. 6 yılda yaptığımız çalışmalarda 14’üncü sıradan dünyada 8’inci sıraya yükseldik. Mobilya ustalık isteyen bir iş. Ustalık isteyen sanattır. Bilgisayar kontrollü makinaların devreye girmesi ile mobilya ustalıktan çıkmıştır” dedi.
Dünyada 500 milyar dolar civarında mobilya pastası olduğunu ve Çin yüzde 36 pay aldığını belirten Ali Fuat Gürle, “Çin, Vietnam, Polonya ve Meksika’nın dünya mobilya ihracatının yüzde 52’sine sahip. Türkiye yüzde 1 gibi pay alıyor. Bizi bekleyen en büyük sıkıntı 2 yıldan beri kurların düşük olmasıdır. EİB’te 27 sektör var, hizmetle birlikte 28. 27 sektörde en büyük sorun kurları düşük seyretmesidir. Polonya’da fuar ziyaret yaptık. Endüstriyel anlamda bizden çok ilerideler. Rekabet şansımız çok az. Marka olmak çok önemli. İtalya ülkenin kendisi bir marka, Almanya’da öyle. Tasarım, marka, markalaşma ve inovasyon sektör için çok önemli. Ülkemizin geçen yıl ihracatının toplam kilogram fiyatı 1.5 dolar. Mobilyada bu 2.8 dolar. İtalya’da kilogram fiyatı 8 Euro. Marka yaratmak kumbaraya para atmak gibidir. Sabır gerekir. Bankadan para alıp arabaya, yata, kata yatırım yapan karlı çıktı. Üretime fabrikaya işine yatırım yapan zararlı çıktı” ifadelerini kullandı.
Sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekerek tasarımların mümkün olduğu kadar az malzeme, demonte ve tamir edilebilir olması gerektiğini ifade eden Ege Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Mobilya Çalışma Komitesi Başkanı A. Müjdat Kemer, “Bizde bir mobilyanın ömrü ortalama 7 yıl. Emisyon anlamında ciddi fark var. AB'nin 2050 hedefi eski mobilyaların tamamını döngüsel olarak tekrar üretime koymak. Daha yalın malzemelerin ve sade malzemelerin yapılması gerekiyor artık. Hepimizin sonu en yalın şekilde üretim yapmak. Bu nedenle mobilyaların uzun ömürlü olması gerekiyor. Ürünlerini geri alarak tamir ediyor veya başka türlü değerlendiriyor. Tüm firmaların bunu yapması gerekiyor. Avrupa'da şu anda mobilyalar atılmıyor. Özel üretim tesisleri sürdürülebilir üretime dönüşüyor. Bertaraf kısmı çok önemli. Ambalajın ya kendi kendine yok olabilen parçalanabilir veya başka türlü değerlendirilebilir olması lazım” diye konuştu.
YAPILARDA AHŞAP TERCİH ETMELİYİZ
Yapılarda beton veya çelik yerine ahşabın daha fazla tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan BASİFED Başkanı Semiha Güneş, “Çok zarar veren malzemelerle inşaat yapmaya devam ediyoruz. Yenilebilir ve sürdürülebilir malzemelerle bu işi yapmalıyız. Ahşap barınma ile ortaya çıkıyor. Orta çağda kiliselerle, bizde Selçuklular camilerde kullanılıyor var. Osmanlı’da çok güzel kasırlar, villa, yalılar, camiler var. Günümüzde genelde cam, beton, çelik binalara dönmeye başladık. Cam İzmirli uyumlu değil. Çelik işlenip getirmesi zor bir malzeme. Japonya ve İskandinav ülkelerinde geleneksel bir mimaride yapılıyor. Norveç’te 18 katlı ahşap bina yapılıyor. Ahşaptan köprü yapılıyor, kilise yapılıyor. İspanya’da dünyanın en büyük ahşap binası var ve turistik özelliği sahip. Günümüzde elzem olan bir malzeme çünkü kendisini yenileyen tek malzeme ahşaptır. Kesilen ağacın yerine diktikçe ormanlar büyüyor. Ahşabın geri dönüşümü olması ile birlikte müthiş bir malzeme. Avantajı ve dezavantajı var. Hafif malzeme taşınması kolay, doğal izolasyon sağlıyor. Esnek tasarım olanakları var. Çelik gibi dayanıklı. Aynı zamanda psikolojik etkisi var. İçerde temiz hava sağlıyor. Karbon ayak izinin yok edicisidir. Yangında ilk önce ahşaplar yanar diye bir yanlış algı var. Biz yapay malzemeden kaçmalıyız. Yapılarda ahşap teşvik edilmeli. Beton ve çeliğin yerine almalı” diye belirtti.
KENDİ TASARIMLARIMIZI ANLATMALIYIZ
İçmimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Burcu Yazgan Parlak ise, “Ahşabı yapısal ve hareketli malzemeler olarak düşünebiliriz. Ahşap iç mimarlar olarak yapısal anlamda öncelediğimiz bir konu. Mevcut yapıda restorasyon yapacaksak ahşaptan çok büyük destek alıyoruz. Ahşabın sürdürülebilirliğini konusunda New Europan Bauhaus çok önemli. Burada Avrupa'nın öngördüğü ve tasarımcılara önerdiği çalışmalarda ahşap ön planda. Ahşabın kullanımını iç mimarlar olarak öncülüyoruz. Görsel olarak değil ama bu süreçte bize gelecek olan birtakım zorlamalar olacak sürdürülebilirlik için. Zorunlu kalacağımız durumlarda ahşap en önde gelecek. İşlerimizi birlik olarak tanıtmalıyız ve kamu ile daha sık iş birlikleri yapmalıyız. Kendi tasarımlarımızla kendi bölgemizi anlatan etkinlikler yapmalıyız” dedi.
HABER MERKEZİ