TMMOB’dan Santorini raporu

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Okan Tüysüz’ün Santorini Adası açıklarında meydana gelen depremlere ilişkin hazırladığı raporda, en kötü senaryolara karşı hazırlıklı olunması gerektiği kaydedildi.


  • Oluşturulma Tarihi : 12.02.2025 15:16
  • Güncelleme Tarihi : 12.02.2025 15:16
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
TMMOB’dan Santorini raporu

Santorini Adası açıklarında arka arkaya gerçekleşen depremler, Türkiye’nin güney Ege kıyılarında yaşayan vatandaşlarda tedirginliğe neden oldu. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Okan Tüysüz, konuyla ilgili bir rapor hazırladı. 

Raporda, deprem, tsunami ve volkan patlaması gibi senaryoların her ne kadar düşük bir olasılıkla da olsa gerçekleşme riskine karşı dikkatli olunması gerektiği ifade edildi. Raporda, bu tür felaketlerin birbirinden bağımsız ya da eş zamanlı yaşanabileceğine dikkat çekilerek, en kötü senaryolara karşı hazırlıkların artırılması gerektiği belirtildi.

 

“VOLKANİK FAALİYETLERİN TEMEL NEDENİDİR”

Raporda, Ege Bölgesi’nin karmaşık ve henüz gelişimini tamamlamamış bir jeolojik yapıya sahip olduğuna dikkat çekilirken, şu ifadelere yer verildi:

“Girit adasının güneyindeki Güney Ege dalma-batma zonu boyunca Akdeniz’in okyanusal tabanı Ege ve Anadolu’nun altına dalmakta, dalan levha üstteki Ege bölgesini güneye doğru çekerek bu bölgenin kuzey-güney yönünde senede 3,5 santimetre genişlemesine neden olmaktadır. Bu genişleme hareketi Ege Bölgesi’nde çok sayıda doğu-batı uzanımlı fayların oluşumuna neden olmuştur. Neredeyse tamamı aktif olan bu fayların hareketi ise Ege Bölgesi’nin Dünya’nın en sık deprem üreten bölgelerinden birisi olmasını sağlamaktadır. Öte yandan Güney Ege dalma-batma zonu boyunca Girit’in altına dalan okyanus levhası yerin derinliklerinde eriyerek magma adı verilen ergimiş kayaları meydana getirmekte, magma ise faylar boyunca yüzeye yükselip Ege Denizi içerisinde bir dizi volkanı oluşturmaktadır. Kiklad adaları ve Oniki adalar olarak bilinen bu adaların çoğu bu yolla gelişmiş volkanlardan oluşmaktadır. Ege’nin bu karmaşık jeolojik yapısı bölgede sık sık meydana gelen depremlerin ve onlara oranla çok daha seyrek volkanik faaliyetlerin temel nedenidir.”

 

GEÇMİŞ DEPREMLERE DİKKAT ÇEKİLDİ

Raporun detaylarında bölgede geçmişte büyük depremler olduğu da vurgulandı. 9 Temmuz 1956 tarihinde Amorgos Adası’nda meydana gelen 7.7 ve 7.2 büyüklüğündeki depremler, sadece 13 dakika arayla gerçekleşerek 53 kişinin ölümüne neden oldu. Bu depremler sırasında deniz tabanında büyük kaymalar meydana geldi ve tsunami dalgaları oluştu. Rapora göre, tsunami dalgalarının Didim, Yalıkavak ve Bodrum kıyılarında 1 ila 2 metre yüksekliğe ulaştığı tespit edildi. Depremden sonra deniz tabanında yaşanan kaymaların etkisi uzun yıllar sürdü ve bölgedeki fay hatlarının hareketliliği devam etti. Bölgede farklı büyüklüklerde ve yönlerde çok sayıda fay hattı bulunuyor. Bu fayların 6.3 ila 7.2 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeli olduğu belirtilirken, bu tür depremlerin yakın zamanda meydana gelip gelmeyeceğinin ise net olarak öngörülemediğinin altı çizildi.

 

EN KÖTÜ SENARYO

Raporda, Türkiye’ye 150 kilometre mesafede meydana gelen deprem fırtınalarının nasıl sonuçlanacağı konusunda henüz kesin bir sonuca varılmasının zor olduğu belirtilirken, Yunanistan’daki uzmanlar, bu depremlerin büyük ölçüde fay hareketlerinden kaynaklandığını ve volkanların faaliyete geçme olasılığının düşük olduğunu kaydetti. Ancak en kötü senaryo, 7.2 büyüklüğünde bir depremin meydana gelmesi durumunda, Bodrum ve Datça gibi kıyı bölgelerinde 0.07 g, İzmir’de ise 0.03 g pik zemin ivmesine neden olabileceği yönünde. Bu düşük değerlerin yapıların yıkılmasına neden olmayacağı belirtilse de zayıf zeminli alanlarda ve özel jeolojik koşullara sahip bölgelerde bu değerlerin daha yüksek olabileceği uyarısında bulunuldu.

HABER MERKEZİ

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ