Sayfa Yükleniyor...
Kahramanmaraş merkezli depremleri birebir yaşayan öğretmen Öznur Açıl, o zorlu günlerin ardından kızıyla birlikte İzmir’de hayata tutunma mücadelesini anlatırken yaşadıklarına bile sevinemediklerini söyledi.
YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER - Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin üzerinden tam tamına iki yıl geçti. Asrın felaketinin yaşandığı; Türkiye’yi sarsan bu büyük afette 11 il etkilendi, 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti. Depreme Malatya’da yakalanan ve sağ kurtulan öğretmen Öznur Açıl; o gece yaşadıklarını, sonrasında karşılaştığı zorlukları ve İzmir’de kızıyla birlikte yeni bir hayat kurma mücadelesini anlatırken yaşadıklarına hala sevinemediklerini ifade etti. Depremzedelere en büyük desteğin psikolojik ve ekonomik açıdan sağlanması gerektiğini söyleyen Açıl, yaşadığı korkuyu şu sözlerle dile getirdi: “Şu anda üstü örtülmüş günler bizler için çok kötüydü. Asıl korkumuz depremden değil, deprem anında hissettiklerimiz… Ben o hissi bir daha yaşamak istemiyorum.” Açıl, depremin yıkıcı etkisinin yalnızca binalardan kaynaklanmadığını belirterek felaketin asıl sorumlusunun bilinçsizlik, rant ve ihmaller olduğunu vurguladı: “Doğa gerekeni yapar, biz doğaya ayak uydurmalıyız.”
“Öncelikle o günü anlatmak istiyorum” diyerek sözlerine başlayan Açıl, “Ekonomik sıkıntılardan dolayı kızım, ben, ev arkadaşım ve arkadaşımın kızı olarak Malatya’da yaşıyorduk. Çok güzel başladığımız bir gündü. 1-2 gündür yoğun bir kar yağışı vardı. Hafta sonunu değerlendirmek istedik. Malatya’nın en meşhur yeri olan Mişmiş Park’ta piknik yapalım dedik. Güzelce eğlendik ve akşam eve döndük, ertesi gün işe gitmek için hazırlıklarımızı yaptık. Evimiz dubleks olduğundan ben üst katta golden cinsi köpeğim Smyrna’nın yanına çıkmıştım. Terasa çıkıp köpekle ilgilendikten sonra gece 23.00-00.00 gibi aşağıya inmek istediğimde köpeğim Smyrna bana izin vermiyordu. Kapıya kafasını koyuyor ve kesinlikle oradan çıkmamı istemiyordu. Ben kızıma seslendim ve inemediğimi burada kalacağımı belirttim. Gece saat 03.30’u bulmuştu ben de orada uyumaya karar verdim. Çok büyük bir sarsıntıyla uyandım. Kızım üniversiteye hazırlandığından terasta da odası vardı. Daha önceden orayı deprem anında korunma noktası olarak belirlemiştik. Ben de belirdiğimiz noktaya doğru gitmekle, kızımın yanına gitmek arasında bocalarken, kendimi birdenbire kanepenin yanında buldum. Kızım da o arada yanıma gelmiş. Daha sonra yere çökmüşüz o panikle farkında değilim. Köpeğimiz Smyrna'da yanımızdan hiç ayrılmadı. Deprem o kadar şiddetli ve uzundu ki sanki hiç bitmeyecek sandım. Elektrikler kesilmişti. Ben ‘bitmiyor, bitmiyor’ diye bağırdığımı hatırlıyorum. Daha sonra sarsıntı bitince kızımla aşağı indik. 2 kedimiz de vardı kedileri de bulduktan sonra; 4 kadın, 2 kedi ve 1 köpek evden çıkmak için hazırlandık. Bizim oturduğumuz binadan herkes çıkmıştı. Komşularımızın ‘Dubleks daire de çıktı’ dediğini hatırlıyorum. O gün arabada kalacaktık ama arabada yeterli benzin yoktu. Normalde benzinlikle bizim ev arası, arabayla bir dakika ama ortalık mahşer yeri gibi olduğundan yarım saatte gidebildik. Trafik sıkışık ve herkes benzin almaya çalışıyordu, o uzun kuyruğu bekledik, benzini aldık. Orada tek katlı bir restoran vardı, su almaya gittiğimizde restoran sahibi ‘Gelin buraya sığının’ dedi. Biz hemen oraya sığındık ve yavaş yavaş insanlar da oraya gelmeye başladı. Tanıdıklarımız arıyor cevap vermeye çalışıyoruz. Rasathaneden baktığımızda depremin şiddetini görünce şok olduk. Sonra sabaha karşı gelenler arasında yakınlarını kaybedenlerin çığlıkları yükselmeye başladı. Yakın oturan arkadaşlarımıza da buraya gelip sığınabileceklerini söyledik. Gün ağarınca yıkılan, hasar alan binaları gördük. Restoran sahibi bize sıcak çorba dağıttı. Su almaya gittik benzinlikte hiçbir şey kalmamıştı. Öğle saatlerinde ev arkadaşımla kızları bırakıp eve çıkıp eşya alıp gelelim dedik. Eve girdik hayvanların mamalarını, battaniye alıp restorana geri döndük. Kızıma dönünce kedileri arabaya alıp tuvaletlerini yaptıralım dedim ama kedileri arabada tutamadık. İkinci depreme arabada yakalandık arabadan çıkamadık korku filmi gibiydi. Arabadan çıkarken ağaç devrildi, sağımda bina yıkıldı. Toz duman içerisinde kaldık. Çığlıklar, ağlamalar çok kötü bir ortamdı... Restorana yeniden sığındık arka arkaya depremler devam etti. Su ve elektrik kesildi. Restoran sahibi hijyen açısında tuvaleti kapattı. Tuvalet ihtiyacımız için camiye gittik. Hava soğuk, kar yağıyor. Telefonla görüştüğümüz arkadaşlarımız ‘Oradan ayrılın’ dedi. Ankara’ya gitmeye karar verdik” diyerek hayatında yaşadığı en korkunç anları anlattı.
Açıl, ailesinden bir yakınını kaybetmediğini ama Kahramanmaraş’ta depreme yakalanan çok sevdiği eğitimci bir arkadaşı Semai Tahir Pakyürek’i kaybetmenin hüznünü yaşadığını ifade ederek yaşamını yitiren tüm vatandaşlara rahmet diledi. Aynı zamanda en hassas olduğu noktaya da değinen Öznur Açıl, evlatlarını kaybeden diğer annelerin yaşadığı acıyı görünce kendisinin hayatta olduğuna ve kızının yaşadığına bile sevinemediğini dile getirdi.
Psikolojik olarak bir çöküş yaşadıklarını, deprem haberlerini hala daha izleyemediğini belirten Açıl, depremin hemen ardından Ankara’ya gittiklerini söyledi. Giderken üstünde bir başkasının montu olduğunu söyleyerek o süreçten bahsetti: “İç çamaşırımıza kadar bize arkadaşlarımız destek oldu. Evimizden öylesine çıkmıştık. Hiçbir hazırlığımız yoktu. İkinci deprem sonunda eve bir daha girmeye cesaret edemedik. Zaten ben İzmirliyim İzmir’e dönmek istiyordum. Babama bakmak istediğim için tayin başvurusunda bulundum. Deprem de olunca Malatya’dan çıkmam gerektiğini düşündüm. İzmir’e gelmeden öncede ilk Ankara’ya gittik. Ankara’da yaşayan arkadaşlarımız hayvan bakmamalarına rağmen bize kapılarını açtı bu beni çok duygulandırdı. Bize çok destek oldular. Ankara’ya gittiğimizin ertesi günü topuğum acıyordu, basamamaya başladım. Acile gittiğimizde depremzedelere öncelik tanıdıklarını söylediler. Kontrol ettiklerinde çatlak olduğunu öğrendim. 10 gün Ankara’da kalıp bu süreci de atlattıktan sonra yola ev arkadaşımla çıktık. Arkadaşımı Aydın’a bıraktım bende İzmir’e geldim.”
YENİ HAYATIN ZORLUĞU
İzmir’e yerleşen Açıl, burada yeniden hayat kurmanın ekonomik ve psikolojik zorluklarını yaşıyor. Açıl, “Baba evine sığındım ama asıl ailemin yaşadığı ev Buca’daydı. Buca’daki evlerden bir tanesi kirada, bir tanesinde de babam oturuyordu. Babam 84 yaşındaydı hayvanlara karşı biraz hassas olduğundan dolayı orada kalmayı düşünemedim. Alt katta da kiracı var. Ben direkt olarak Urla İçmeler’de bulunan köy evimize gidip yerleştim ama zor bir süreçti. Çünkü burada altyapı, kanalizasyon yok. Soba tüttü, ısınamadık. Annemi kaybettikten sonra da ilk defa gidip kalınca anılarımın olduğu yer olduğundan psikolojik olarak etkilendim. Bunun yanı sıra, tenha bir yer. Evin su borusu patladı. Kaç gece kızımla korkudan tekrar deprem olur diye araba da yattık. Bize destek olacak sadece arkadaşlarımız vardı. Bizi arayıp bir yardıma ihtiyacın varsa haber ver diyenler oldu lakin o anda kimseye bir şey diyemiyorsunuz… Ancak bunu hisseden ve yanımızda olan arkadaşlarımız, dostlarımız oldu hepsine teşekkür ederim. Ben bu depremle asıl kan bağının değil, can bağının çok önemli olduğunu öğrenmiş oldum” dedi. Malatya’da 18 yıl geçirdiğini kaydeden Açıl, “Orada insanlar daha dayanışmacıydı. İzmir’de insanlar kendi dertlerinde, buradaki hayat çok daha pahalı” diyerek yaşadığı adaptasyon sürecini anlattı.
Deprem sonrasındaki süreçte en büyük eksikliğin psikolojik ve ekonomik destek olduğunu vurgulayan Açıl, “Dediğim gibi hala tam anlamıyla kendimi toparlamış değilim. Başkalarının da toparlayabildiğini sanmıyorum. Herkes yerle bir oldu aslında. Belki, yakınımı kaybetmedim, oturduğum ev yıkılmadı ama içimizde bir şeyler yıkıldı. Bu travmayı atlatmak çok zor. Fakat ben evi yıkılmamış, yakınlarını kaybetmemiş biri olarak en şanslılardanım. Bu acıyı yaşayanları düşünemiyorum bile çünkü ben hala birisinin ayak sallamasından irkiliyorum. Depremden sonra psikiyatri servisleri depremzedeler için açıldı ama randevu aldığımda sadece bir dakika içinde ilaç yazıp gönderdiler. Oysa bizim en çok ihtiyacımız olan şey konuşulmak, anlaşılmak… Bugün 6 Şubat ve İzmir’de ufak ufak depremler oluyor bu da bizi çok korkutuyor. Asıl korkumuz depremden değil, o deprem anında hissettiklerimizden korkuyoruz… Ben o hissi bir daha yaşamak istemiyorum. Yine söylemek istiyorum: Korkulması gereken deprem değil, deprem bir doğa olayı ve doğa gereğini yapar bizler doğaya ayak uydurmalıyız” sözleriyle sürece dair eleştirilerini dile getirdi. Maddi olarak da birçok zorluk yaşadığının altını çizen Açıl, taşınma sürecinde fahiş nakliye ücretleriyle karşılaştığını, devletten aldığı 10 bin TL’nin yarısını aynı haneyi paylaştığı ev arkadaşı ile bölüştüklerini söyleyerek yardımın hiçbir şeye yetmediğini dile getirdi. Açıl, aradan geçen 2 yıla rağmen desteklerin tam anlamıyla yerine getirilmediği konusunda sitem etti.
HABER MERKEZİ