Sayfa Yükleniyor...
Bu haftaki röportajımızda Şair-Yazar Barış Erdoğan ile edebiyata başlangıç hikayesini konuştuk. Şair 2011'den bu yana aktif olarak sürdürdüğü yazım hayatında şu ana kadar 5 şiir ve bir denemeye imza attı
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Şair Barış Erdoğan'ı yakın dönem içinde adım adım izledim. İtalyan şair ve eleştirmen Salvatore Quasimodo'nun, "Bir sanatçının geçtiği yolları bilirseniz nereye gitmek istediğini kestirebilirsiniz." sözüne dayanarak "Kuş Kıyamet"in önsözündeki ilk satırları birlikte okuyalım: "Şiirin hasına tapan bu adam doğduğu topraklardan on beşinde ayrıldı, kırk yıldır da yemyeşil sandığı bir dünyada, ama mavi bir gökyüzü altında şiir yağmurları içmeyi sürdürüyor. Şiir deryasında boğulmak arzusuyla yedi tepeli şehre gitti, kendisini orada buldu. O şehirden gözyaşlarıyla ayrıldı; ama gittiği yerlere dertlerini hiç götürmedi."
"Has şiir, yemyeşil bir dünya, İstanbul, özlem" sözcüklerinden hareketle Barış Erdoğan kimdir?
İnsanı özetleyen aslında tek bir sözcük vardır, diğer sözcükler o kişinin ikinci derece ayrıntılarıdır. Ana yol ve ona bağlı patikalar diye düşünelim. O sözcük de "barış"tır. Gelelim has şiire: Has şiir, Yunus'tan beri süzülerek gelen, insan yüreğinin tellerini harekete geçiren şiirdir; gül yağı damıtmadır, iksirdir. Evet, benim peşinde koştuğum şiirin yolundan geçenlerin kilometre taşlarında uzun uzun mola verdim. Kim onlar, beni ben yapan değerler? Yunus, Pir Sultan, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Fuzuli, Baki, Nedim, Eşref, Dede Efendi, Mevlana, Mimar Sinan, Osman Hamdi, Yahya Kemal, Haşim, Cemal Süreya Her dönem-divandan başlayarak günümüze kadar- bir zincirin halkalarını oluşturur. Bir halka atlayan şiir kalesinin burçlarına çıkamaz. "Yemyeşil bir dünya, İstanbul, özlem" kavramlarına zaman zaman değineceğim. Doğduğum ve doyduğum yerlere gelince 1956'da Anamur'da başlayan yolculuğum 18'inden sonra İstanbul, Konya, Antalya, İzmir iklimlerinde sürdü ve sürüyor. Bir yolcuyum, bir haymatlos Şimdi neredeyim, inanın ben de cevaplayamıyorum.
Sizi sarsan olaylar Batı'ya açılmanızla başlamış. Sadece şiir görünmüyor Batı'ya açılmanızda, edebiyatın bütün türleri, resim, fotoğraf, mimari ne varsa. Doğru mudur?
Bir şair sadece şiirin sularında yüzüyorsa er geç boğulur. Şiir bütün sanatların daimi mayasıdır. Roman, öykü, deneme, resim, fotoğraf, sinema, mimari, tiyatro akla ne geliyorsa mayasını şiirden alır. Şiir bir birikimin damıtılmasıdır. Bakın, Kuş Kıyamet'te ilk cümlenin ardı sıra ne demişim: "Olgun bir meyveyken Batı'ya açıldı. Amsterdam'a ayakbastı, kanallarında çimdi; avuç içi kadar olan bu yerde dilenmeye kalktı, herkesçe tanındı. Bir tek Van Gogh dostu oldu. "Ayçiçekleri"ni kendisine emanet etti. O sevinçle Rotterdam'a uçtu. Rüya şehirler olmasa da bu şehirlere verdiği not 8'di. Danhag'da Madurodam'ı gezdi. Yolu Brüksel'e düştü, kraliyet sarayları onu cezbetmedi, Brüksel'e 4'ten fazla not vermedi. Lüksemburg mola aldığı şehir olarak kaldı anılarında. Kendini rüyalarının şehri Paris'te buldu, 'Aman Tanrım!' diye haykırdı Notre Dame'da, Quasimodo 'nun çan seslerinden ürktü. Quartier Latin'de rüyalara daldı, Eyfel'e çıkmayı düşündü. Ancak... Şanzelize'de Alain Delon'a rastladı. V. Hugo'yu aradı, Balzac'la Opera Meydanı'nda buluştu. Flaubert'i de alarak roman okuma saatlerine katıldı, Madam Bovary için gözyaşı döktü. Paris'e 10 vermesine fırsat kalmadan Calais'den Dover'a, oradan İngiltere'ye sürüldü. H. Park'ta nutuk attı, Shakespeare'in otlarla örtülü evinde, Stratford'da Kral Lear sandı kendini. Glasgowda, Edinburg'da, York'ta viski fıçıları taşıdı. Üstünde güneş batmayan ülke dedikleri İngiltere'ye notu 9'du.
Yol güzergahınızda Yahya Kemal vardı. O evine döndü. Ya siz?
Kendini bulduğu şehre, İstanbul'a döndü. Beşiktaş'ta Behçet Necatigil'le balık yedi, niyeti onunla 'Yıldızlara Bakmak'tı. Sarayburnu'nda Nefi'nin Siham-ı Kaza'sına uğradı, Nedim'le Göksu'da çifte kürekli kayıklara bindi, şarkılar ve gazeller okudu. İstanbul aşığı Yaşar Kemal'i, Orhan Veli'yi andı. Beyazıt Meydanı'nda nutuk attı, İstanbul Edebiyatta hocası Kaplan'a şiirin ne olduğunu sordu. O, Tanpınar'a sor, dedi. Tanpınar da Yahya Kemal'e; ama hiçbiri şiirin ne olduğu hakkında bir şey söylemedi. Şiir çırağı bu adamsa şunu anladı: Ellisinde öğrenirsin, o zaman da geç kalırsın. Aç susuz yattı, Emirgan'da sevdalandı, Bebek'te ağladı; ama İstanbul'una 10 üzerinden 11 verdi. Bir gün bir gülün kokusunda şiirini buldu; şimdi Boğaz'da sözcükleriyle balık avlıyor.
EMEK Mİ İLHAM MI?
"Şiir çırağı bu adamsa şunu anladı: Ellisinde öğrenirsin, o zaman da geç kalırsın." sözünden sonra yine de şiirin ne olduğunu söyleyebilir misiniz? Emek mi, ilham mı?
Bir öğretmen arkadaşım da sormuştu aynı soruyu: "Şiirde asıl olan nedir?" Ben de, dilime dolanıveren bir sözle cevapladım: Sütünüz (emeğiniz) yoksa bir kaşık mayanın (ilhamın) ne önemi var?
Ya şair ya da sanatçı, aynı zamanda zanaatçı mıdır?
Şair, hayalle gerçeği lehimleyendir. Bir de şöyle ifade edelim: Esnaf, camı kesip biçen ve pencereye yerleştirendir; şair camı eğip büken, cama şekil veren, cam kristallerini gizleyendir. Yüzünüzdeki ifade aslında yüreğinizdeki fotoğraftır. Başlangıçta siyah beyaz bir fotoğraf... Siyahı kazınmadıkça, beyazı renk renk boyanmadıkça o fotoğraf, o şiir, o roman, o öykü, o heykel, o karikatür baharı göremez. Sanatçı herkesin gördüğünü kimsenin görmediği hale getirendir.
Bilim adamı ile şair arasında ortak bir nokta var mıdır?
Bilim adamı tek gözlüye göz nakledendir, şair ise yeni bir göz icat eden.
Beş şiir kitabından sonra birden denemeye, şiirin kardeşine geçtiniz. Biz yine de sanat hayatının merdivenlerini sizinle çıkmak istiyoruz. Nedir bu altı eserin tılsımı?
Farklı bir cevap olsun. Her kitaptan birkaç dize seçeyim ki, kitaplar hakkında bir fikir versin. "Bugün çamaşıra gideceğim / hayatım kirlenmiş" (Kuş Kıyamet), "Atın denizlere / anladık yüzgeçsiz balıklarız / tuz neyimize" ( şiir cin/ ayetleri), "Yalvar yakarım dil kurumuna nicedir / şu kahrolası 'aşk' sözcüğünü sat bana kaça satarsan / millet, aşklıktan ölsün" (Simurgname), "Cenneti vaat etme bana geceye girerken / cennetinde yaşat sen beni" (Zeymuran) , "Bana seslenen olmadı, ben hep kendim duydum / kuş sesini, kadın sesini, çarpan yürek sesini / sesim, serabını yutmuş bir ince kum" (Nuşirevan)
TÜYAP'TA BU SENE DE YER ALACAK
Uzun süredir İzmir Tüyap Kitap Fuarı'na katılıyorsunuz, sizi yine görebilecek miyiz? Bir programınız var mı?
Bir şairin uzanabildiği her yer kendi toprağıdır. İzmirsiz yapamam. Çocukluğumda ilk yolculuğumu İzmir'e yapmıştım (1969), ilk fuarım da İzmir oldu. (2013). 22 ve 23 Nisan'da "Mühür Yayınları" standında olacağım. İki gün sürecek imzam günüm. 23 Nisan'da da 1980 şiiri ve sevgili dostum Bahadır Bayrıl şiiri üstüne bir söyleşiye katılacağım.
Genç şairlere şu an yayımlanmakta olan dergilerde görünmelerini öneriyor musunuz? Sizin özellikle şiir ve denemelerinizin yer aldığı dergiler neler?
Dergiler, sanatçıların ürünlerini toplayıp geldiği buğday harmanıdır. Büyük özverilerle çıkan dergilere gelince, bunları alfabetik sırayla yazayım: Adalya, Akatalpa, Cazkedisi, Kasabadan Esinti, Gösteri, Karahindiba, Mühür, Şehir, Tmolos, Üvercinka, Yaşam Sanat.
Son sözünüz?
Keşke şiire başlamasaydım, onu zirveye kim taşıdı?
kutu kutu kutu
Şiir çıkarma, deneme ekleme işi midir?
Şiiri heykeltıraşın yaptığı işe benzetiyorum. Heykeltıraş durmadan yontar, sadeleşmeye, azalmaya gider. Gerçi heykelde fazlalıkları çıkarmak eklemekten zor. Ben sabah yazdığım şiirlerimden öğleden sonra kelime tahliye ediyorum.
İsterseniz okuyucuyu biraz şaşırtalım. Ben sorayım, siz cevaplayın
Şiiri nasıl yapıyorsun?
Kelimeleri bozarak.
Ya etkilenme?
Hangi şairi deşsem bir başka şairin kuyusunun suyunu buluyorum. Kendisi oluncaya değin ömür tükeniyor. Başka kuyuları deşmeyen de kendi şiirini bulamıyor.
Kelimeleri nerede ararsınız?
Sözlüklerin kovuğunda.
Kim olmak isterdiniz?
Ben kendim olamadım ki, nasıl başkaları olabileyim.
Yanlışınız nedir?
Şiirlerimde hala fazla sözcük istihdam ediyorum.
Konuyu biraz değiştirmek istiyorum. İlk şiirinizi birkaç dizisiyle bizimle paylaşır mısınız?
İlk şiirimi hatırlamam imkansız ancak ilk yayımlanan şiirim Özgeçmiş'ti. Milliyet Sanat'ta. Son iki dizesi: Anladım çok yorgunum n'eylersin / Hamal yükünü ölünce indirir.
Peki ilham kaynağınız?
İnsan. Elbette havuzu dolu insan, boşaltma gereği duyan. Dolu olmayan başkasına ilham olmaz; ya sızdırır ya boşaltır.
kutu kutu kutu kutu
Barış Erdoğan Kimdir?
Barış Erdoğan, 1956 yılında Anamur'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Anamur'da, üniversite öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunda tamamladı. Şiir dünyasını 2011'de Kuş Kıyamet'le selamladı. 2012'de Şiir Cin/Ayetleri'ni, 2013'te Simurgname'yi yayımladı. 2014'te Zeymuran'la bambaşka bir portre çizdi ve Cemal Süreya ödülünü paylaştı. İki yıl aradan sonra Nuşirevan'da şiir dünyasını, toplumsaldan bireysele, bireyselden toplumsala uzanarak bir slogan şiirine düşmeden şiirin kılcal damarlarında, şiirselliğin derin kanaviçesinde örmeye çalıştı. Şimdi de Teşbih Taneleri'yle, dünün inceliklerinden yola çıkarak bugünün aynasında gördüklerini, hissettiklerini ve yaşadıklarını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Kimisinde "Ey okur, bu kitapta yalan dolan yok" diyen Montaigne rahatlığı, kimisinde Beyani tezkirelerindeki samimiyet, kimisinde Ahmet Rasim musahabelerindeki lafazanlık, özellikle Salah Birsel rüzgarı eser. Cemil Meriç'in dediği gibi, "her duyguya, her düşünceye, her tereddüde açık" fikirler uçuşur. Okuru Nermi Uygur deyişiyle, "Her şeyin her şeyle sarmaş dolaş seviştiği bir süreç"ten geçirir.
Haber Merkezi