Ahşap yakma sanatının püf noktaları

1970’li yıllarda abisinin kendisine bir havya hediye etmesi ile sanat ile tanışan ahşap yakma sanatı ustası Münir Erbörü, gazetemize sanatın tarihçesini, bilinmeyen yönlerini ve püf noktalarını anlattı


  • Oluşturulma Tarihi : 11.04.2016 07:19
  • Güncelleme Tarihi : 11.04.2016 07:19
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ahşap yakma sanatının püf noktaları

ONURHAN ALPAGUT

1968 senesinde Konya'dan ailesiyle birlikte İstanbul'a gelen ahşap yakma sanatı ustası Münir Erbörü, burada baba mesleği olan ayakkabıcılık mesleğini icra eder. Kısa sürede ayakkabıcılıktan ticarete atılan Münir Erbörü, 1978 senesinde elektrik öğretmeni abisinin kendisine bir havya hediye etmesi ile sanat ile tanışır. Daha önce bu sanattan haberi dahi olmayan Erbörü, aralıklar ile ahşap yakma sanatı ile 30 sene bu sanatı hobi olarak icra eder. 2004 senesinde emekli olduktan sonra tamamen kendini ahşap yakma sanatına adayan Erbörü, kendi atölyesinde sanatına devam eder. Öğrenciler gelen talep doğrultusunda sanatın kendi bilgisi dâhilinde kalmasını istemeyen Erbörü, şu anda 350 öğrencisine sanatı aktarmaktadır.

Sanat ile alakanız nasıl gerçekleşti?

1978 senesinde bu sanat ile tanıştım. Öncesinde böyle bir sanat olduğunu dahi bilmiyordum. Sanata hobi olarak başladım. Esas mesleğim ayakkabıcılık. Abim sanat okulunda elektrik öğretmeniydi. Havya makineleri imal eder, öğrencilerine satardı. Bana da bir tane verdi. Kendisine ne işe yaradığını sordum. Bana dedi ki 'ufak isim yazmaya, küçük resimler yapmaya yarar'. Kendisi çocukluğumdan bu yana resim yapmaya arzu duyduğumu ve resim sanatına istekli olduğumu bilirdi. Ortaya daha iyi işler çıkaracağımı tahmin etti. 1978 senesinde bu sanata ufak resimler çizerek ve yazılar yazarak başladım. Akşamları boş durmadım. Televizyon seyretmek yerine sanat ile meşgul oldum. Ortaya bir şeyler çıkmaya başlayınca, zamanla sanat hoşuma gitti. Çevremdekiler yaptıklarıma ilgi göstermeye başladı. Bu da beni daha çok teşvik etti. Alakam bu şekilde gerçekleşti. Aşağı yukarı 30 senedir de bu sanatı icra ediyorum. Aralıklarla sanatı icra ettim. 5-6 senedir sırf pyrorgravure ile uğraşıyorum. Genç arkadaşlarıma sanatı öğretiyorum.

ÇAĞDAŞ BİR RESİM TEKNİĞİ

Resim yakma sanatı (Pyrogravure) nedir? Bize kısaca tanımını yapar mısınız?

Pyrogravure yani resim yakma tekniği, ahşap veya diğer elverişli malzeme yüzeylerinin kızgın metal kalemler ile çeşitli motiflerle bezenmesi işleminde kullanılan bir dekoratif sanat tekniği olarak tanımlayabiliriz. Ancak zaman içerisinde resim sanatında da kullanılmaya başlanması ile birlikte; klasik siyah-beyaz resim tekniği tarzında, 'sepya-beyaz' resim tekniği olarak gelişmiş ve plastik sanatlar alanında yerini almaya hazır, çağdaş bir resim tekniği haline dönüşmüştür.

Pyrogravure tekniği resim sanatı ile birlikte nasıl kullanılmakta ve sanatı nerelerde görüyoruz?

Resim yakma tekniği dekoratif amaçlı olarak antik çağlardan itibaren özellikle ahşap ve deri eşyaların bezeme işlemlerinde kullanılmıştır. Günümüzde dekoratif amaçlar ile kullanılmaya devam etmektedir. Resim sanatında kullanımı ise geçtiğimiz birkaç yüzyıl içerisinde, özellikle 19. yüzyıldan itibaren resim sanatında da kullanılmaya başlanmış ve sanatsal açıdan büyük değer taşıyan önemli çalışmalara imza atılmıştır. 19.yüzyıl pyrogravure ressamlarından Ball Hughes , J. William Fosdick ve Charles H.F. Turner gibi sanatçıların yaptıkları pyrogravure tablolar bugün dünyanın belli başlı müzelerinde ve özel koleksiyonlarında özenle saklanmaktadır. Kathleen Menéndez ve dünyaca ünlü pyrogravure konservatörü, bu alanda ilk ve tek doktora sahibi Susan M. Millis ’in müştereken yaptıkları araştırmalar sayesinde, geçen yüzyıllarda yapılmış olan pyrogravure eserler yeni yeni gün ışığına çıkarılmaya başlanmıştır. Kanaatimizce; çok sayıdaki bu tür antika eser, bugün dünyanın muhtelif müzelerinin arşivlerinde ve gizli kalmış özel koleksiyonlarında keşfedilmeyi beklemektedirler.

YAYGIN BİR HALE GELDİ

Türkiye'de ve dünya'da sanatın konumu nedir?

Pyrogravure resim tekniği son yıllarda birçok ülkede yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de hemen hemen hiç bilinmeyen bu tekniğin dünyada giderek artan bir şekilde gördüğü ilgi, gelecekte popüler bir resim tekniği olacağına ilişkin görüşlerimizi kuvvetlendirmektedir. Pyrogravure ressamlarının bir kısmı bu tekniği kendi saf ve orjinal haliyle; sadece ahşap yanığı renk tonları ile uygularken, bir kısmı da muhtelif boyalarla renklendirme yaparak karışık teknik tarzında uygulamaktadır.

İlerleyen yıllarda sanatın yerini ne şekilde görüyorsunuz?

Bazı sanat çevrelerinde pyrogravure resim tekniğinin bir güzel sanatlar dalı olarak kabul edilmesinde tereddütlerle karşılaşıldığı ve bu tekniğin bir el sanatı tekniği olarak yorumlandığı görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, bu resim tekniğinde bez tuval yerine ahşap tuval, boya ve resim fırçası yerine de kızgın metal kalem kullanılmasıdır. Ayrıca, pyrogravure tekniğinin bezeme işlerinde kullanılan bir el sanatı tekniği olarak doğmuş olması ve asırlar boyunca da bu şekilde tanınması, buna mukabil bu tekniğin resim sanatındaki uygulamalarında bugün ulaşılan noktanın yeterince bilinmemesi de diğer önemli nedenlerdir. Sanat tarihi kayıtlarında açıkça görülmektedir ki, son birkaç yüzyılda meydana gelen teknolojik gelişmeler sanat dünyasına da yansımış ve bu yansıma da insanoğlunun sanata bakış açısında ve sanat dallarını sınıflandırmasında değişikliklere yol açmıştır. Nitekim geçmişte plastik sanat olarak kabul edilmeyen ve el sanatı / zenaat olarak tanımlanan seramik, cam işleri, özgün baskı ve fotoğrafçılık gibi sanat dalları, 20. yüzyılın sonlarından itibaren birer plastik sanat dalı olarak kabul edilmiş ve plastik sanatlarla ilgili eğitim veren fakültelerin öğretim programlarına dahil edilmiştir. Zaman içindeki bu değişimler de dikkate alındığında, bir resim tekniğinde kullanılan malzeme cinsinin, o tekniğin bir plastik sanat dalı olarak kabul edilmemesi konusunda, her resim tekniği için geçerli bir neden teşkil etmemesi gerektiği düşünülmektedir. Nitekim bugün bez tuval ve yağlıboya gibi temel malzemeler dışında, çok farklı malzemelerle yapılmış bazı resim çalışmalarının da plastik sanatlar kapsamında değerlendirildiği görülebilmektedir. Pyrogravure resim tekniği bugün resim sanatında da başarıyla uygulanabilen bir tekniktir ve bu teknik, kullanılan malzeme açısından değil, ahşap tuval üzerine resmedilmiş olan çalışmanın sanatsal değeri açısından eleştirilmelidir. Bazı sanat eleştirmenleri ve eksperleri, bu tekniği daha önce hiç görmedikleri için bir mukayese yapma imkanları olmadığını, dolayısıyla bu teknikle yapılmış eserlerin eleştirilmesinin uzmanlık alanları dışında kalan bir konu olduğunu ifade etmektedirler. Oysaki; gerek karışık teknikle, gerekse sadece ahşap yanığı renk tonlarıyla yapılmış olan pyrogravure tabloların, mevcut klasik eleştiri kriterlerine göre değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Şöyle ki; muhtelif boyalarla renklendirilerek karışık teknik tarzında uygulanmış olan bir pyrogravure tablonun, yine karışık teknikle yapılmış olan herhangi bir yağlıboya tablo eleştirisinde kullanılan kriterlere göre değerlendirilmesi mümkün görülmektedir. Çeşitli boyalarla renklendirme yapılmadan, sadece ahşap yanığı / sepya rengi tonlarıyla yapılmış olan bir pyrogravure tablo ise, esasen plastik sanatların temel bir dalı olan siyah-beyaz (karakalem) resim tekniğinin değişik bir uygulamasıdır. Şu farkla ki; bu teknikte resim kağıdı yerine ahşap tuval, karakalem yerine de kızgın metal kalem kullanılmakta, uygulama sonucunda da siyah-beyaz arası renk tonları yerine, sebya-beyaz arası renk tonları elde edilmektedir. Ressamımızın bu tekniği sepya-beyaz resim tekniği olarak tanımlamasının nedeni de budur. Dolayısıyla, bu teknikle yapılmış olan bir pyrogravure tablonun eleştirisinin de, herhangi bir siyah-beyaz resim çalışmasının eleştirilmesinde esas alınan kriterler kullanılarak yapılabileceği düşünülmektedir.

HERŞEY SABIRDA YATIYOR

Peki bu sanatın incelikleri nerede yatıyor?

Asıl olan doğru ahşap seçimi ve havyanın sıcaklık derecesidir. Ayrıca resim edilecek figürün veya yazının hangi büyüklükte yapılacağına karar vermek de ayrı bir önemli noktadır. Hat için ham MDF, gravürler içinse kavak ağacı daha uygundur. Bunun sebebi ise MDF serttir. Harflerin kendine özgü incelik, kalınlık, genişlik, darlık yapıları mevcuttur. Onların dağılmaması için sert ağaç kullanırız. Kavak ağacını bu sanat için kullanmayız. Bunun sebebi ise havyayı kavağa değdirdiğimiz anda dağılma olmasıdır. Bu sebepten hattın şekli değişir. Havyanın ucunun çok kızarması gerekir. Öyle ki yanıp yanmadığı belirsiz bir derecede ısınmalıdır. Aksi halde havyanın ucu ahşaba bastırıldığı an hem bir oyuk oluşacak hem de mat bir görünüm elde edilecektir. Uygun ısıdaki havya ile doldurmalar hiç boşluk bırakılmadan yapılmalıdır. Bu sanatta ortaya konulan eseri iyi bir şekilde muhafaza etmezseniz solabiliyor. Esere vernik atılmaz ve güneşe maruz kalırsa direk solar.

Bu sanatı öğrenmek aşağı yukarı ne kadar sürüyor? Sizce sanatı herkes icra edebilir mi?

Sanatı birkaç ayda öğrenemezsiniz. Sanat sabır işidir. Sanatın yüzde 90'ı sabırdır. Yüzde 10'u ise bilgidir. Eğer sabır edebiliyorsanız, devamını getirebilirsiniz.

Münir Erbörü kimdir?

1942 yılında Konya'da doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra ticaret hayatına atıldı ve baba mesleği olan ayakkabıcılığa atıldı. 1968 yılında İstanbul'a yerleşti ve burada perakende ayakkabı dükkanı açtı. İki yıl ayakkabıcılık yaptıktan sonra Gedikpaşa'da ayakkabı toptancılığı yaparak ticarete atıldı. 1994 senesinde emekliye ayrıldıktan sonra hobi olarak Ahşap yakma sanatına başladı. İki yıldır Sultanahmet Küçükayasofya'daki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Haber Merkezi