- Kültür-Sanat
- 05.05.2025 15:19
Düne kadar karanlıkta durması tercih edilen ve adının dahi anılması istenmeyen İzmiroğlu Cüneyd Bey, kentin önemli tarih araştırmacısı Mustafa Üzel tarafından kaleme alınarak iade-i itibar edildi
2021 yılının Mart ayında İzmir Yazarlar Kooperatifi tarafından yayımlanan ‘İzmiroğlu Cüneyd Bey, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’ isimli kitap, Araştırmacı-Yazar Mustafa Üzel tarafından kaleme alındı. Eserin isminde bahsini ettiği karakterlerin, sadece İzmir değil, Türkiye tarihi için çok değerli olduğunu kaydeden Üzel, özellikle tarih perdesinde defalarca kez arka plana itilen, hatta ‘sahtekar, düzenbaz, kalleş’ gibi sıfatlarla tanıtılan İzmiroğlu Cüneyd Bey’in gerçekte nasıl bir kimliğe sahip olduğunu yazdı. “İzmir ve İzmirlilerin gerçek tarihidir ve erken dönem olması nedeniyle hakkında en az araştırma yapılmış bir dönemdir” ifadelerini kullanan Üzel, altı yüz yıl boyunca yazılanların kontrol edilmediğini, fakat olaylar detaylı incelendiğinde düne kadar karanlıkta durması tercih edilen ve adının dahi anılması istenmeyen tarih kahramanlarının aslında nelere öncülük ettiğini ele aldı. Yazdığı konuları delillerle desteklediğini ve ‘ilk’lere yer verdiğini kaydeden Üzel, kitabın eğitim kurumlarında kaynak olarak gösterilebileceğini söyledi.
Bir tarih yazarının hangi metotları kullanması gerektiğini de anlatarak kendinizi tanıtabilir misiniz?
Tarih araştırmalarını uzun yıllardır sürdürmekteyim. Bu konuda çeşitli kitaplarım, çevirilerim ve makalelerim yayınlandı. Tutunduğum ve asla taviz vermediğim şeyin ne olduğunu sorsanız vereceğim cevap ‘belge olmadan tarih yazılmaz’ derim. Tarihsel olayları gazete haberleri, hatıratlar ya da seyyahlara dayanarak yazmak işin kolayına kaçmak ve okuyucuyu yanlış bilgilendirmek olur. Bu yüzden güvendiğimiz kaynaklardan edindiğimiz belgeler olmadan bilgi verilmesinin doğru olmayacağı kanaatindeyim. Yaşadığınız coğrafyanın kadim dillerinden en az birine vakıf değilseniz bu coğrafyanın tarihini yazmanız mümkün olmaz. Özetlersek lisan-i Osmani, Rumca, İbranice, Ermenice dillerinden birine vakıf olmadan yazacağınız tarih, maalesef eksik ya da yanlış olacaktır. Bir başka önemli nokta dünya görüşlerinizi ya da ideolojinizi bir tarafa bırakmak hatta zincirlere vurmak zorundasınız aksi takdirde taraflı bakarsınız bu da okuyucunun yanlış bilgilendirilmesine sebep olur. Olayları olduğu gibi aktarmak okuyucuya yorum yapma fırsatı verecektir.
‘İzmiroğlu Cüneyd Bey, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’ isimli kitabınız ne zaman yayımlandı?
2021 yılının Mart ayında İzmir Yazarlar Kooperatifi tarafından yayınlandı. En çok yorulduğum kitap diyebilirim. Çünkü gerek olayların yaşandığı dönem olan fetret dönemine ait bilgilerin çok kısıtlı olması gerekse altı yüz yıl boyunca yazılmamış bir konu olması hata yapmaya fırsat tanımıyordu. Bu durum insanı son derece gergin bir hale getiriyor. Fakat geri dönüşlere bakacak olursak, yorgunluğumuza değdi. Kitap, İzmir Yazarlar Kooperatifinin web adresi www.izyako.com’dan veya diğer online kitap satış sitelerinden edinilebilir.
Kitabın konusuna kısaca değinebilir misiniz?
Birçok bilinmeyenli denklem düşünün… Bir tarafta adı çok az bilinen hatta bilenlerin dahi adını anmaktan çekindikleri İzmiroğlu Cüneyd Bey. Ve onun hakkında bilinen her şeyi ancak muhaliflerinden öğreniyoruz. Durum böyle olunca, Cüneyd Bey hakkında sahtekar, düzenbaz, kalleş gibi tanımlamalar çıkıyor ve daha baştan 1-0 yenik, ümitsiz başlıyorsunuz. Diğer tarafta, hakkında yüzlerce yazı ve kitap yazılmış olan Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal var. Bunlar hakkında yazılanlara baktığınızda enteresan sonuçlara ulaşıyorsunuz. Çünkü sağdan bakan başka, soldan bakan başka yazmış. Fakat bunları yaparken bazı şeyleri gözden kaçırmışlar ve bilinmiyor. Mesela, Şeyh Bedreddin’in doğum yeri konusunda altı yüz yıl boyunca yazılanlar kontrol edilmemiş. Olayları iyi incelediğinizde, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa olayının en önemli yöneticisinin İzmiroğlu Cüneyd olduğunu görüyorsunuz. İzmiroğlu Cüneyd ile Şeyh Bedreddin ve Börklüce Mustafa’nın ittifaklarını ilk defa bu kitapta biz yazdık ve belgeledik. Kitapta Osmanlı tarihçilerinden ve batılı tarihçilerden faydalandık.
Kitabı yazma fikri nereden geldi?
Başlangıçta Evliya Çelebi’nin Kadifekale ziyaretinde sözünü ettiği; Yusuf Baba, Bayezid Baba, Emir Mükremeddin ve Cüneyd Bey hakkında bir kitap hazırlamak üzere yola çıktım fakat konular geliştikçe, ne kadar geniş bir konu olduğunu ve bir kitapla anlatılmasının mümkün olamayacağını anlayınca Yusuf Baba ve Bayezid Baba’yı yazmaya karar verdim. Sonra İzmir’in büyük evliyalarından kabul edilen Bahri Baba’nın Mevlevi Zaviyesi olduğuyla ilgili bir evrak bulunca onu da ekleyerek ‘Arapsaçı’ adında bir kitap yayınladım ve Cüneyd Beyi sonraya bırakmayı tercih ettim. Çünkü her elimi attığım yerden İzmiroğlu Cüneyd Bey çıkmaya başlamıştı. İstisnasız o dönemi yazan bütün batılı ve Osmanlı tarihçileri İzmiroğlu Cüneyd Bey’den bahsediyorlar ve bu durum Cüneyd Bey’in döneminde ne kadar önemli bir unsur olduğunu gösteriyordu. Dolayısıyla çok iyi incelenerek yazılması ve gelecek kuşaklara doğru aktarılması gerekmekteydi. Tabii Erol Şaşmaz ve Abdülkadir Hazman’ın bu konudaki desteklerini unutamam, kendilerine teşekkür ederim.
Türkiye’de bir ilke imza attığınızı söylediniz? Bu kitabı bir ‘ilk’ yapan unsurlar nedir?
Öncelikle İzmiroğlu Cüneyd Bey hakkında bugüne kadar yazılmış ilk ve tek eserdir. Ayrıca, kitapta bugüne kadar denenmemiş bir yolu ilk kez biz denedik. Dönemin tarihçilerinin bu konuda yazdıklarının çevirilerini yapıp, noktasına dokunmadan, italik harflerle ekledik ki okuyucu asıl kaynaklarda neler yazdığını görsün. Bu ilk defa denenen bir şey. İstedik ki okuyucu kendi yorumlarını kendisi yapsın ve asıl kaynakta ne yazdığını okuyup farklı ve taraflı yazanlara inanmasın. Bir başka ilk ise; İzmiroğlu’nun Şeyh Bedreddin ve Börklüce Mustafa olayındaki yeri ve durumu hakkında bu güne kadar herhangi bir şey yazılmış değil. Altı yüz yıl geçtikten sonra bu durumu belgeleyerek ilk defa bu kitapta yazdık. 1402 yılında ölen Yıldırım Bayezid’in çocukları arasında başlayan taht kavgalarında İzmiroğlu Cüneyd Bey’in oynadığı rolü yine ilk defa bu kitapta yazdık. Tahtacıların, Alevilerin, Çepnilerin, Rumların, Yahudilerin bazı tabuları nasıl yıkarak bugün ki İzmirli kavramının nasıl oluştuğunu ilk defa bu kitapta yazdık. İzmiroğlu’nu Aydınoğullarından gibi gösterenlere, böyle bir şey olma ihtimalinin olmadığını kanıtlarla anlattık. Neticede kitabı okuyanlar artık İzmiroğlu beyliği diye ayrı bir beylikten bahsetmekteler. Aydınoğullarının 1426 yılında Osmanoğulları tarafından sonunun getirildiği bilgisinin yanlış olduğunu, Aydınoğullarının sonunu getirenin İzmiroğlu Cüneyd Bey olduğunu ve yılının belirtilen tarihten daha önce olduğunu deliller ışığında sunduk. Şeyh Bedreddin ve Börklüce Mustafa’nın kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk tarafından bilindiğini ve bu konuda Atatürk’ün neler yaptığını yine ilk kez bu kitapta anlattık.
Kitap yayımlandıktan sonra geri dönüşler ne yönde oldu? Olumsuz eleştiriler aldınız mı ya da sizden esinlenip bu konu üzerine gideceğini, araştırmalar yapacağını söyleyen okurlarınız oldu mu?
Kitapta birçok tarihsel bilginin yanlışlığı ve önemli savlar ortaya atmış olmamıza rağmen geri dönüşlerin olumlu olması beni sevindirdi ve umutlarımı artırdı. Belgeye dayanan bir sistem izlediğiniz zaman okuyucu bunu çok iyi değerlendiriyor ve hakkını veriyor. Bu kitapta bunu gördüm. Yazdıklarımızın altını iyice doldurmuş olmamız ve okuyucunun bunu görmüş olması beni çok sevindirdi. Olumsuz eleştiri almadım. ‘İzmiroğlu Cüneyd hakkında fikirlerimiz değişti’ diyen birçok kişi oldu. Bu muhteşem bir şey ve doğru yaptığınızı anlıyorsunuz. Kitap hakkında konuştuğumuz kişiler, İzmiroğlu’nun sadece İzmir değil tüm Osmanlı İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, beylikler ve Anadolu ayaklanmaları için önemini anladıklarını ve bu konuda yeni çalışmalar yapıldıkça bilinmeyen birçok konunun aydınlığa çıkacağını hatta araştırma yapmaya başladıklarını söyledi. Düne kadar karanlıkta durması tercih edilen ve adının dahi anılması istenmeyen birisini, bu durumdan kurtarmak harika bir şey.
Kitapta bahsini ettiğiniz karakterlerin çoğunu İzmirliler, hatta Türkiye vatandaşı olan birçok kişi bilmiyor, belki de ismini ilk kez sizin kitabınız aracılığıyla öğreniyor… Kitabın, İzmir’e, hatta Türk tarihine fayda sağlayacağına inanıyor musunuz? Eğitim kurumlarında bir kaynak olma niteliği taşıyor mu?
Öncelikle şunu söylemek lazım; İzmiroğlu Cüneyd, Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal deyince, aklımıza İzmir gelmemeli çünkü bu insanlar bir döneme damgalarını vurdular ve bu damga yalnızca İzmir’i ilgilendirmiyor. İzmiroğlu Cüneyd’in, İzmir’de doğup büyüdüğünü ve yöre halkı tarafından aşırı derecede sevildiğini dönemin tarihçileri yazıyor ve olaylar da bunu doğruluyor. İzmir halkı, hiç tereddüt göstermeden onun arkasından ölüme gidiyor. Börklüce Mustafa için de durum farklı değil, inanan insanlar onun için ölümü seçiyorlar. Bunu ben söylemiyorum, bu şekilde olduğunu bizzat muhalifleri yazıyor. Bu insanların tarihimiz için ne kadar önemli olduğunu ve yerel kahramanlar olarak gösterilmesinin ne kadar yanlış olduğunu anlatmak için bir cümle yeter: eğer kitaba adını veren dört kişi amaçlarına ulaşmış olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu olmayacaktı. Bizans İmparatorluğu 1453’ten çok önce tarihe karışmış olacaktı. Kitap, İzmir ve İzmirlilerin gerçek tarihidir ve erken dönem olması nedeniyle hakkında en az araştırma yapılmış bir dönemdir. Fetret dönemini de kapsayan 1350-1426 yılları son derece karanlık bir dönemdir fakat araştırmaların ciddiyetle yapılması durumunda bugünlere dahi ışık tutmanız mümkün. Kitapta yazılanlar bir hayal ürünü ya da arkası doldurulmamış savlar değil. Her yazılan konu delillerle desteklenmiş durumda. Dolayısıyla biz, gerçek tarihimizi yazdık. Bu nedenle ‘Tarihimize fayda sağlar mı?’ diye düşünmemeliyiz çünkü bu gerçek tarihimizdir. Eğitim kurumlarında bir kaynak olur mu? Bana göre olmalı çünkü kitapta her şey objektif ve belgelidir. Araştırmaların nasıl yapılması ve neler içermesi açısından baktığınızda da iyi bir kaynak. Fakat buna karar verecek olan devletimizdir.
İzmir aslında birçok tarihi değerini arka plana atmış durumda. Çakabey bunlardan sadece biri. Şimdi ise Cüneyd Bey ve diğer önemli isimleri duyuyoruz sizlerden. Peki, İzmir’in neden böyle bir tutumu ya da eksiği var?
İzmir’de gerçekten iyi araştırmacı arkadaşlar var. Çok değerli çalışmalara imza atmışlar. Fakat sorun şu; yazılacak çok şey var lakin yazacak ve araştıracak kişi az. Bu arkadaşların her şeye yetişmesi mümkün değil… Fakat en önemlisi bu araştırmaların ulusal bazda yayınlanmasını ve tanıtımını sağlayacak destekler lazım. Gayet güzel araştırmalara şahit oluyorum ancak İzmir sınırlarında sıkışıp kalmış. Bu durumun kabahatini araştırmacıda aramamalıyız. Resmi, özel ya da yarı resmi kurumların bu konuda destek sağlamaları hatta amaç edinmeleri lazım. Özetleyecek olursak, buna İzmirlinin eksiği ya da hatası demek mümkün değil bu durumun sorumlusu, gerekli desteği sağlamayan kurumlardır.
Siz ve sizin gibi çok sayıda araştırmacı bu değerleri ortaya çıkarmak için yoğun emek veriyor. Bunun için kendi adıma teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Çok teşekkür ederim. Bu çeşit motivasyonlara her araştırmacının ihtiyacı oldu malumumuz. Sizler gibi değerli yayın kuruluşlarına çok iş düşüyor. Arkadaşların yaptığı araştırmaların daha geniş kitlelere ulaşması, o konuda hassasiyet sağlıyor ve tarihimizin değerlerinin umarsızca yok edilmesini biraz daha zorlaştırıyor. Bu nedenle, ben arkadaşlarım adına size teşekkür ederim.