- Kültür-Sanat
- 07.05.2025 13:21
Yılmaz Güney, Abidin Dino, Can Yücel ve Yaşar Kemal gibi önemli aydınlarla geçmişi olan ve aile içinde babadan oğula bir sanat devrimine imza atan Mazlum Çimen, “Babam kalaycılıktan gelen bir ozandı, ben baletim, oğlum piyanist... Bu çok sık olabilen bir şey değil” diye konuştu
Mazlum Çimen, 2 Temmuz 1993 yılında Sivas Madımak katliamında yakılan Halk Ozanı Nesimi Çimen’in oğlu.Müzisyen, besteci, keman sanatçısı, balet ve oyuncu kimliğinin yanında yaptığı başarılı film, dizi, belgesel müzikleri ve Türk halk müziği albümleriyle tanınır.İstanbul Devlet Konservatuvarı’nın bale bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde balet olarak görev yapmıştır. Halk Ozanı olan babası Nesimi Çimen’in aksine, hem müzikle ilgilenir hem de 32 yıl boyunca aşık olduğu baleyi yapar ve ardından emekliye ayrılır. Babadan oğula devam eden sanat bayrağını, piyanist olan oğlu Saki Çimen ile adeta kültür devrimi yaparak ilerler. Kültür bayrağını babadan oğula hiç yere düşürmeden curayla, bağlamayla, baleyle, piyanoyla daha da yukarıya yani sanatın kalbine taşırlar. Mazlum Çimen’in çocukluğu, babasının arkadaşları olan Yılmaz Güney, Can Yücel, Yaşar kemal, Abidin Dino gibi ülkenin önde gelen aydınlarıyla geçer ve onlarla anılar biriktirir. Türkiye’nin en başarılı ve en üretken sanatçılarından biri olan Mazlum Çimen, babası Nesimi Çimen’den aldıklarını, oğlu Saki Çimen’e aktarıyor. Bu babadan oğula devam eden bir kültür devrimi örneği. Biz de Mazlum Çimen ile sanat yaşamına dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
ŞİMDİ ŞEHİRLİ AŞIKLAR VAR
Halk Ozanı Nesimi Çimen gibi büyük bir ozanın oğlusunuz, 70 ve 80’lerde ozanlık kültürü kırsal coğrafyada çok yaygındı. Şehirlere göçle beraber ozanlık kültüründe gerileme mi yaşandı?Sizce büyük şehirler ozanlığı yendi mi?
Bu sadece şehirleşmeyle endeksli olan bir şey değil. Bu konunun çok aparatları var. Sistemin değişmesi, farklı kategoriye gitmesi, sosyal yapılaşmanın yozlaşması... Bunlar aslında aşıklık geleneğini besleyen şeyler ama öyle bir hale geldiki konuşmanın ve kıpırdamanın da bir günah olduğu, yasaklandığı bir süreçte aşıklık geleneği var olan bir sistemin pompalamasıyla farklı bir sistem öyle bir empoze edildiki kültür, sanat, müzik ne derseniz değin aşıklık geleneğinin üzerine ölü toprağını attı. Artık eski düzendeki gibi köy köy dolaşıp dertleri dinleyip, dertlerden üretime geçme gibi birşey yok, çünkü derleme yok, derlemenin bir karşılığı, değeri olmadığı için de derleme yapan aşıklar gitti. Neden gittiler? Çünkü onların önü tıkandı, yaşam alanı tıkanıncada aşıklık farklı bir hale geldi. Şimdi şehirli aşıklar var. Şehirli türküler var. Sorunların olduğu yerde mutlaka aşıklık mantığı vardır.Geçmiştekiyle aynı ilişkiler olduğu anlamına gelmez ama izdüşümü olarak aynı yola girmiş farklı bir şekilde daha moderlinize olmuş insanlar var.
32 YIL DANS ETTİM
Anadolu kültürü türkülerle, ozanlık geleneğiyle, folklorik oyunlarla harmanlanmış bir coğrafya.Ayrıca anadolu, imkansızlığın ve yokluğun da bol oldu bir yer.Siz alışılmışlığın dışına çıkarak balet oldunuz. Var olan bu sisteme itaraz olsun diye mi balet oldunuz?
Öyle bir şey söyleyemem çok popülist bir söylem olur.Kültür devrimi demek daha doğru olur. Keman okudum, kemandan baleye geçtim ama baleye geçmemin sebebi ev ödevinin olmayışıydı. Yani evde bale yapacak halimiz yok ev ödeyi yoktu diye baleyi seçtim. Sonra baleye aşık oldum, emekli oldum.32 yıl dans ettim ve bitti. Ama bu var olan sisteme karşı olmak değildi.Böyle bir söylemin içine girmem.Bu benim tercihimdi. Babam kalaycılıktan gelen bir ozandı, ben baletim, oğlum piyanist... Bu bir kültür devrimi ve çok sık olabilen bir şey değil.
YILMAZ GÜNEY, ABİDİN DİNO...
Çocukluğunuz Yılmaz Güney, Abidin Dino, Can Yücel ve Yaşar Kemal gibi önemli aydınlarla geçti ve öyle bir ortamda büyüdünüz. Bazı aydınlar “filmlerinden, kitaplarından ya da fikirlerinden” kaynaklı sistem tarafından korkulacak ya da sakıncalı olarak görülüyordu.Sizce sistemin baktığı gibi insanlar mıydı?
Şu süreçte o kadar haksız o kadar karşı koyacak şeyler ve fikirler varki onlar masum kalıyor, yani olay başka bir yere geldi. Onların önemli isimler olduğunu bilmiyorduk, çocuk gözüyle bakıyorduk.Büyüyünce anlamaya başladık.Sisteme karşı koymak gibi bakmamak gerekir çünkü onlar yaşamın var olan problemleri üzerine eğilen insanlar ve bu da olması gereken şey.
Sivas Madımak katliamında yakılan aydınlardan biri de babanız Ozan Nesimi Çimen.Olayı ilk duyduğunuzda ne hissetmiştiniz?
Hiçbir ölüm hak değildir.Ölümün biçimi önemli ama doğa öyle bir şey bahşetmiyor insana.Herkes istediği şekilde ölmüyor.Ne yaptı da hak etti ölümü?İlk duyduğumda kavrayamadım bu şekilde ölümünü ancak iki gün sonra kendimize geldik.
ACILAR, İSYANLAR COĞRAFYASI
Mem u Zin, Çukur gibi başarılı film, dizi ve belgesel müziklerine imza atıyorsunuz.İçerik olarak da derinliği, hissiyatı çok yüksek ve insanı alıp götüren hüzünlü çalışmalar. Bu kadar derin ve hüzünlü olmanızı babanıza bağlıyor musunuz?
Sivas katliamı, Mem U Zin’den çok sonra olan bir şey ama benim kaynağım, bizim coğrafyamız, çünkü bizim coğrafyamız acılar, isyanlar, ölümler ve haksızlıklar coğrafyasıdır kısacası inanılmaz bir yerdir. Şimdi şöyle sırtınızdan geriye dönüp baktığınızda öyle bir acı tarlası var ki.Bir tutam acı alsanız, acılardan beslenirsiniz ama ben acıdan beslenmek istemiyorum ki acı gelip bizi buluyor. Sorun da bu. Ben ne kadar neşeli bir şey yazsam da hüzün kokar çünkü o toprağa bağlısınız, acıya bağlısınız o sizde var.
HASRET GÜLTEKİN ÖNEMLİ SANATSAL İŞLER YAPTI
Sivas Madımak katliamında yakılan aydınlardan biri olan ve genç yaşına rağmen hepimizde derin izler bırakan ve döneminin başarılı sanatçılarından olan Hasret Gültekin ile yakın arkadaşlığınız vardı.Nasıl bir dünyası vardı?
Hasret refleksi çok geniş bir çocuktu.Yani şöyle söyleyeyim.Gördüğünü anında kapan ve onu dönüştürmeye başlayan bir çocuktu. O anlamda Hasret önemli bir insan. kendi yaşından ileride çok önemli sanatsal işler yaptı. Özlediğim bir dostum.