Bu kitap sizi hüzünlendirecek düşündürecek bazen de güldürecek

Yazar Halit Katkat ile edebiyat ve yayınlanan son kitabı ‘Yaşamdan damlalar’ üzerine konuştuk. Yazarın 1999-2002 yılları arasında yazdığı öykülerden oluşan kitapta olayların bir kısmı Erzurumda geçiyor


  • Oluşturulma Tarihi : 10.08.2020 06:33
  • Güncelleme Tarihi : 10.08.2020 06:33
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bu kitap sizi hüzünlendirecek düşündürecek bazen de güldürecek

ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ
Yazar Halit Katkat, ‘Yaşamdan Damlalar’ adlı kitabını anlattı. Öykü türünde yayınlanan sürükleyici kitabın arka kapağında, “Elinizde tuttuğunuz bu kitapta bazen sizi hüzünlendirecek, bazen sizi gülümsetecek, bazen de düşündürecek öyküler yer almaktadır” sözleri yer alırken, yazar kitabın içeriğini 1999-2002 yılları içerisinde kaleme aldığı öykülerden oluşturuyor. Katkat, yeni kitap için tarih vermezken birçok yazım projesini birlikte yürüttüğünü söyledi.
Kısaca bize kendinizden söz eder misiniz?
İlköğrenimi Yusufeli’nde, orta öğrenimi Erzurum’da bitirdikten sonra yükseköğrenimi İTÜ’de bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesinde Makina Yüksek Mühendisi olarak başladığım iş yaşamımı daha sonra İskenderun Demir Çelik Fabrikalarında sürdürerek oradan emekli oldum. Emekli olduktan sonra Emekli-Sen İskenderun Şube başkanlığını 19 yıl sürdürdüm. Bu görevimin yanında İskenderun SES Gazetesi’nde haftada bir köşe yazısı yazmaya başladım. Amatörce yaptığım haftalık yazı yazma işini bugüne kadar aksatmadan sürdürdüm. Bu yazılarda önceleri emeklilerin sorunlarını ve çözüm yollarını yazmaya başladım. Daha sonra işçilerin sorunlarını ve emekçilerin sendikal sorunları hakkında yazmaya başladım. Bu, haftalık yazılarımı bugün de İskenderun SES Gazetesi’nde ve https://hkatkat.blogspot.com/  bloğumda yayınlamayı sürdürüyorum.  Nazım Hikmet ustanın, Onlar şiirinde, “Ve kahreden ki yaratan onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır” dediği gibi, benim öykülerimde ve yazılarımda da işçilerin ve emekçilerin hikayeleri ve sorunları var.
Yazıya olan merakınız nereden gelmekte?
İlkokulda haftalık dergiler alırdık. Öğretmenlerimiz okul kütüphanesinden masal ve hikaye kitapları verirlerdi okuyup geri verirdik. Lise ve üniversite yıllarında okuyan ve tartışan arkadaşlarım oldu. Tartışma için bilgiye gereksinim vardı. Arkadaşlar arasında küçük düşmemek için okuma gereği duyardık. Lise yıllarında Darwin’in Türlerin Kökeni kitabını, Notre Damın kamburu kitaplarını okumuştum. Daha sonra Maksim Gorki’nin Çocukluğum, Gençliğim, Benim Üniversitelerim ve Ana kitaplarını okumam beni çok etkiledi. Beni en çok etkileyen romanlardan John Steinbeck’in Bitmeyen Kavga’sı, Jack London’un Demir Ökçe’si oldu. Yine en etkilendiğim kitaplardan John Reed’in Dünyayı sarsan On gün’ü ve yazıldığı dönemde Amerikan gıda yasasının değişmesine neden olan Upton Sinclair’in Şikago Mezbahaları var. Yerli yazarlardan Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Aziz Nesin ve Bekir Yıldız en çok okuduğum yazarlardır. Üniversite yıllarında 68 dönemi idi. 68 Kuşağı okumayı ve tartışmayı seven bir kuşaktı. Böylece başlayan okuma sevdası yaşamım boyunca devam etti. “Söz uçar yazı kalır” özdeyişi beni etkiledikten sonra yazmaya karar verdim. 
Bize son yazdığınız “Yaşamdan damlalar” adlı kitabınızdan söz eder misiniz? Kitabı elimize aldığımızda nasıl bir içerik bizi karşılıyor?
Yaşamdan Damlalar kitabının arka kapağına yazdığım yazının başında, “Elinizde tuttuğunuz bu kitapta bazen sizi hüzünlendirecek, bazen sizi gülümsetecek, bazen de düşündürecek öyküler yer almaktadır” diye yazmıştım, ardından kitapta yer alan öyküleri sıralamıştım. Ama kitabın arka kapağında yer darlığı nedeniyle bahsetmediğim öykülerim de var: Bunlardan bir buçuk yıl gibi kısa süre çalıştığım İskenderun Belediyesindeki toplu sözleşme öyküsünü, otobüs yolculuğu macerasını, Erzurum’da bir çıkmaz sokaktaki insan manzaralarını sıralayabilirim. Kitaptaki öykülerin bir kısmı, ilkokulu okuduğum Ersis (Kılıçkaya) Beldesi ile orta öğretimi okuduğum ve ilk çalışma yaşamıma başladığım Erzurum’da geçmektedir. Dipnotlarda görüleceği gibi, öyküler 1999 ve 2002 yılları arasında yazıldı.
Birçok yazım türü varken öyküyü tercihi etmenizde özel bir sebep var mı?
Öykü yazma nedenlerimden biri, öykü ile daha az zaman ve daha az yazı ile daha çok şey anlatılabilmesidir. Örneğin romana daha çok zaman ve yazı gerektiriyor. İkincisi de günümüz insanının okumaya fazla zaman ayırmaması diyebilirim. İnsan öyküyü bir romana göre daha kısa sürede okuyabilir.
Yeni bir kitap hazırlığınız var mı?
Şöyle söyleyebilirim ki kitap okuyan insan için bilgi, kütüphane raflarındaki kitaplarda durduğu gibi insanın kafasında durmaz. İllaki ya söze ya da yazıya dökülmek ister. Benim de kafamda bazı kitap tasarılarım var. Bunlardan bazıları: Haftalık yazılarımı konulara göre ayıklayıp yayınlamak var; sendikalarla ilgili olan hazır durumda. Yine yazmakta olduğum bir öykü mü roman mı olacağına karar veremediğim bir yazım var. Bunları bitirince başka tasarılarım da var.
Türk Edebiyatındaki en büyük sorunu ne olarak görüyorsunuz?
Bana göre edebiyat alanında en büyük sorun kitap yayınlama sorunudur. Büyük özveri ile emek ve zaman harcayarak hazırladığınız kitabı bastırıp yayınlatmak için paraya ihtiyaç var. Bu da okunabilir durumda 150-200 sayfalık bir kitap için beş ila yedi bin lira ayırmanız demek. Parasız basan birkaç bankanın yayını var. Ama onlar da şöyle diyor: “Kitap dosyasını istenilen prosedüre göre gönder, biz değerlendirip basılmasına karar verirsek sana bildiririz. Bu ne kadar süre alır sorusuna üç ila altı ay alır” deniyor. “Eğer basılmaya değer bulmazsak bildirim yapmayız” deniyor. Elbette burada banka her ne kadar kültür hizmeti dese de esasında eseri meta gibi görüyor. Basarsa para eder mi? Sorusuna göre davranıyor. Bu da yeni ya da genç yazarların cesaretini kırıyor.      

Haber Merkezi