Sayfa Yükleniyor...
Bu haftaki röportajımızda kadın ressam Canan Bayraktar ile sanatını konuştuk
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
1983 Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Eğitim Fakültesi mezunu ressam Canan Bayraktar, 1983-2007 yılları arasında Ankara Kolejinde fen bilgisi öğretmeni olarak çalıştı.
Çocuklu yaşlarda başlayan resim tutkusu, lise-üniversite yıllarında karakalem portre, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) 1995de desen, daha sonra Nüzhet İslimyeli, Sabri Akça, Orhan Gürel ve Cezmi Orhan atölyelerinde çalışmalarına devam etti. Uzun yıllar tüm tekniklerde çalışan sanatçı, özellikle ilgi duyduğu suluboya tekniğinde karar kıldı ve çalışmalarına bu yönde devam etti. Suluboyanın hızlı çalışma tekniğinde, özgür çizgisel değerlerle bütünleşen renkçi, kadın ve müzik konulu, figüratif soyutlamalar çalışmalarının temelini oluşturdu. Sanatçı, Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği (BRHD) ve Suluboya Ressamları Grubu üyesidir.
İLK SERGİ 1998DE
Bize biraz kendinizden söz eder misiniz? Sanat ile alakanız nasıl gerçekleşti?
1983 ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Eğitim fakültesi mezunuyum. 1983-2007 yıllara arasında TED Ankara Kolejinde fen bilgisi öğretmeni olarak çalıştım. Sanat ile küçük yaşlarda tanıştım. Bu ilgi bugüne kadar artarak devam etti. Her zaman yeni bir şeyler üretmek beni çok mutlu ederdi, halen de aynı duyguyu taşıyorum. Gençlik dönemimde arkadaşlarımın, hocalarımın karakalem portrelerini çizer, çok resim yapardım. Mandolin çalardım. El sanatları diyebileceğimiz tasarımı bana ait olan işler üretirdim. Sergilere giderek çok sayıda ressamla tanıştım. Bazıları ile atölyelerinde çalışma imkanım oldu. Bilgiye ulaşabileceğim kaynakları, kitapları ( teknik bilgiler, sanat tarihi, felsefesi, sanatçı özgeçmişleri, tüm sanat dergileri) takip ettim. Derken öğretmenlik devam ederken, sergiler açmaya başladım. İlk kişisel sergim 1998 yılında gerçekleşti.
Günümüzde neler yapmaktasınız? Bugüne kadar kaç sergi gerçekleştirdiniz, izlenimleriniz nedir?
Bir atölyem var. Orada çalışmalarımı yoğun bir şekilde sürdürüyorum. Sergilerim için hazırlanıyorum. Şimdiye kadar sayısını bilmediğim, çoğunluğu suluboya olan, çok sayıda resim çalışmalarım var. Bugüne kadar 12 kişisel sergi açtım, çok sayıda karma sergiye katıldım.
FARKINDA DEĞİLİZ
Türkiyede insanların sanat algısı nedir? Sanatçılarımızın yeterince anlaşılabildiğini düşünüyor musunuz?
Türkiye'de maalesef belli bir grup dışında çok insana ulaşamıyoruz. Onların ve bizim suçumuz değil elbette. Eğitim çok önemli... Sanat, sanatçı deyince resim pek akla gelmiyor. Müzikle ilgili olanlar sanatçı olarak görülüyor. Halkta böyle bir algı var. Büyük bir çoğunluk görsel sanatların farkında bile değil. Gerçek sanatçıların anlaşılabilmesi için çok şeyler yapmamız gerek.
Ne tarzda çalışmalar yapıyorsunuz?
Suluboya, akrilik boya kullanıyorum. Benim çalışma tekniğimde çizgi ve renk ön planda. Konusu, kadın olan figüratif soyutlamalar...
ÖNCELİK SANAT OLMALI
Sanatı, halka yaymak için neler yapılabilir? Bu bağlamda devlet ve belediyelere ne gibi görevler düşmekte?
Öncelikle eğitim sistemimizde sanata en az bilim kadar yer verilmeli. Ruhların zenginleşmesi ve sağlığı için çok önemli. Ancak bu şekilde güzellikler üreten, paylaşan, sevgi dolu, sağlıklı, sanatın önemini ve değerini anlayan mutlu bireyler yetiştirebiliriz. Sanatın iyileştirici ve barışçıl gücü ile insanlar arasında sevgi, saygı, mutluluk ve nice güzel değerler artar. Devlet ve belediyeler de sanatçılara çok destek olmalı. Bu konuda sanatçıların çalışabilecekleri atölye ve sergileme alanları oluşturulabilir. Halkın sanatçılarla iç içe olması için güzel organizasyonlar yapılabilir, sanatçı söyleşileri gerçekleştirilebilir. Medyada sanat programlarına daha çok yer verilebilir. Daha çok sergiler açılabilir ve bunların tanıtımı medya aracılığıyla yapılabilir.
Sanatçıların, çoğunlukla hayatlarını kaybettikten sonra değerlerinin anlaşılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Elbette sanatçılarımızın hayatta iken değerlerini anlamak çok önemli Çünkü; sanatçıyı, beğenilmek, değer görmek mutlu eder. Ancak sanat, çoğu zaman insan ömrüne sığamayacak kadar uzun bir süreç.
Sanat ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Sanat, insan ruhunun gelişiminde, daha iyiye, güzele, sevgiye, mutluluğa götüren çok önemli bir ihtiyaç... Sanat yolu ile kendimizi ifade edebilir, özlemlerimizi, hayallerimizi yani içsel olanı anlatabiliriz. Başka bir deyişle sanat özgür ve özgün dışavurumdur. Daha güzel, daha barışçıl bir dünya için olmazsa olmazdır.
GERÇEK SANATÇI
Sanattan iyi gelir elde ediyor musunuz?
Sanatın çilesi çoktur. Yıllarca maddi, manevi çok özveride bulunursunuz, çok emek verirsiniz. Resim yapıyorsanız, resimden geliriniz malzeme masraflarını, atölye kiranızı karşılıyorsa mutlusunuzdur. Karnınızı doyuracak biraz paranız varsa, işinize devam edersiniz. Çünkü; gerçek bir sanatçı, sanatını sevdiği için yapar, para için değil. Onu en çok sanatının beğenilmesi mutlu eder.
Bir ressamın sadece sanatını icra ederek yaşaması mümkün mü?
Sanatın öneminin, değerinin anlaşıldığı yerlerde bu mümkündür. Ancak bizim gibi ülkelerde sadece resim yaparak geçinmek çok zor, hatta imkansız diyebilirim.
Eklemek istedikleriniz?
Yaşamdaki olumsuzluklara karşı; sevgi, özgürlük, eşitlik, adalet, sadelik, içtenlik ve daha nice güzel değerler, sanat yolu ile daha çok anlam kazanır ve artar. Aslında hepimiz, iyi-kötü yaşanmışlıkların getirdiği özelliklerle yoğrulup birbirimize benziyoruz. Hepimizin sahip olduğu benzer duyguları anlayarak, farklı düşüncelere de saygı göstererek, ortak bir çözüme ulaşmak için birbirimizi geliştirerek, herkesin güzellikleri paylaşabileceği bir dünyada, birlikte renkli şarkılar söyleyebiliriz.
SANATLA YIKANIP ARINAN KADINLAR...
Kadınlar...
Sevgiyi, aşkı, şefkati, barışcıl bir dünyada paylaşmayı isteyen, düşleyen, özleyen
Kadınlar...
Eksik kalmış...
Sanatın iyileştirici gücü ile hayatı taşıyan kadınlar...
Evet; yaşayamadıklarımızı, özlemlerimizi, hayallerimizi yani içsel olanı resim dili ile anlatabiliyoruz belki..
Resimlerimdeki kadınlar, (tüm olumsuzluklara rağmen) müzikle, sanatla, sevgiyle, aşkla beslenen, güzelliklere davet eden, paylaşan, dünyayı derleyip toparlayan
Hüzünlü ancak özgür ve güçlü kadınlar...
Ve yaşamdaki zıtlıklar, tıpkı resimlerdeki gibi... Siyah-beyaz, tabii ki griler... Yeter ki tuvalde beyazı hakim kılalım. Doğaya ve insana sahip çıkmak öncelik olmalı. Sevgi, özgürlük, eşitlik, adalet, sadelik, içtenlik ve daha nice güzel değerler sanat yolu ile daha bir anlam kazanır ve çoğalır. Aslında hepimiz iyi-kötü yaşanmışlıkların getirdiği özelliklerle yoğruluyoruz ve birbirimize benziyoruz. Hepimizin sahip olduğu benzer duyguları anlayarak, farklı düşüncelere de saygı göstererek, ortak bir çözüme ulaşmak için birbirimizi geliştirerek, herkesin güzellikleri paylaşabileceği bir dünyada, birlikte RENKLİ ŞARKILAR söyleyebiliriz.
Farklılıklarımız değil midir her birimizi özel ve değerli kılan?
Resimlerime giren, dantel ve çok katlı binalar,
sanıyorum, yaşamdaki çelişkileri ifade ediyor.
Dantel; saflık, sadelik, güzellik, özgürlük gibi
kavramlar olabilir, binalar ise tam tersi.
Bunca kuşatılmışlıklara rağmen;
güzeli görebilmek,
farklılıklarımızın yanında aynı olduğumuzu
anlayabilmek...
Ve
hep birlikte
renkli şarkılar
söyleyebilmek...
Haber Merkezi