Sayfa Yükleniyor...
Şiir ve Çocuk Edebiyatı yazarı Berna Olgaç ile kitapları üzerine konuştuk. Çok sayıda çocuk kitabına imza atan yazar son olarak ‘Sevgili Dodo’ ile okurlarının karşısına çıktı. Çocuklar için eğlenceli ve öğretici olan kitap, gizemli dünyanın kapısını aralıyor
İstanbullu şiir ve çocuk edebiyatı yazarı Berna Olgaç ile konuştuk. Yazar kısa süre önce ‘Sevgili Dodo’ adlı çocuk kitabıyla okurlarıyla buluştu. Sürekli yazmaya ve üretmeye devam eden Olgaç, şimdilerde yeni çıkacak kitabı ‘Bal Kavanozu’ için hazırlıklarını sürat kesmeden sürdürüyor. Korona Pandemisi sürecinde çocuk okurlarıyla da Zoom üzerinden buluşuyor ve onların sorularını yanıtlıyor.
Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?
1975 yılının mart ayında dünyaya gelmişim. Lise yıllarımda babamı kaybettim. Ve hayatın ne kadar zor olduğunu gördüm. Ta ki eşimle tanışana kadar. Bizi şiir buluşturdu. Evlendim. Bir kızımız var. Şiir kitaplarım ve çocuk kitaplarım var. Yazmayı seviyorum. Müzik dinlemeyi de… “Bana iyi geliyor” yazmak. Tıpkı bana iyi gelen ne varsa yaşamaktan yana olanı duyumsuyorum.
ÇOCUKLARIN DİLİNDEN KONUŞMALIYIM
Çocuk Edebiyatına olan ilginiz ilk nereden gelmekte?
Hep vardı. Çünkü beni yakından tanıyanlar içimdeki o bir türlü büyümeyen çocuğu görürler. Fakat şöyle bir kırılma anı olmuştu. Çocukların, gittiğim etkinliklerde pırıl pırıl bakan gözlerinde kayboluyordum. Madem dedim, bir huzur ve mutluluk var onlara baktığımda, onlara göre de yazmalıyım. Onların boyuna göre eğilip dertleşmeliyim, sohbet etmeliyim. Onların dilinden konuşarak, dünyalarına ben de kapı açmalıyım dediğim gün ortaya çıktı ve ‘Bay Küçük Ressam’ı kaleme aldım. Benim için ilk kitap olması bakımından çok ayrı yerdedir. Ardından diğer çocuk kitaplarım geldi. En son da Sevgili Dodo. 2014’ten beri çocuklar için yazmaya devam ediyorum.
Yazdığınız kitaplardan kısaca söz eder misiniz?
2000’li yılların başında şiirlerimle yola çıkmıştım. Dergilerde şiirlerimi yayınlıyordum. İlk şiir kitabım Ben-Siz ve Öteki 2006’da, Hiç ve Her Şey 2009’da, Duman 2012’de ve Soğuk Mermer de 2019’da okurun huzuruna çıktı. Yedi yıl aradan sonra dördüncü şiir kitabım çıktı yani. Bu arada çocuk kitaplarımı paylaştım. Bay Küçük Ressam (2014), Krem Şanti ile Bayan Marmelat (2015) Sütlü Çikolata Fındıklı Kurabiye (2016), Beni Duyan Yok Muuu? (2017), Düş Koleksiyonu (2017) Canavarlar Hayalde Yaşar (2017) Garaj Kedisi Sıdıka (2018) Eyvah Yine Mi Terlik? (2019) Sevgili Dodo (2021) Ve şimdilerde eli kulağında çıkacak olan Bal Kavanozu… Şiirlerimde de çocuk kitaplarımda da samimiyete sığındım. Çünkü bizlerin bu kutsal olarak gördüğüm alandan başka bir şeyimiz yok. Siz ne kadar samimi olursanız, içten söyleşirseniz, kalplere o denli dokunursunuz. Şiir okuru da çocuklar da bunu arıyor inanın. Kendi gibi bilir okur yazanı az da olsa. Hatta bazen kafasında canlandırdığı kişiyi gördüğünde hayal kırıklığına bile uğrayabilir. Dilin gücü burada size gülümsüyor işte. Kullandığınız dil ile bir köprü kuruyorsunuz yazan olarak.
‘BEN’ OLARAK YOLA ÇIKTIM
Çocuk kitabı yazarken konuyu nasıl belirliyorsunuz, içerik nasıl oluşturuyorsunuz?
Çok samimi söyleyeyim mi? Ben başkası ne yapar hiç düşünmedim. Örnek aldığım yazarlar ve şairler var; ama ben bir birey olarak ‘ben’ olarak yola çıktım. Gündelik hayatımda ‘ben’ kelimesini de fazla kullanmam. Çünkü yürürken o yolda biz oluruz hemen. Benim tatlı canlarımla kocaman biz oluruz. Notlar alıyorum. Salgından önce gittiğim fuarlarda, imza günümde çocuklarla sohbet eder onlara fikirlerini sorardım mesela. Çoğu kahramanlarımın isimleri fuarlarda tanıştığım çocuklarımın isimleridir. O derece canlıdır. Not alıyorum, o notlar bana, “yaz” dediği zaman, oturuyorum ve yazıyorum. İçerik ya da çatı sonradan bir kartopunun büyümesi gibi büyüyor. Ama şunun da altını çizmek isterim. Öykü dosyalarımın isimleri önceden şekillenir zihnimde. Hikaye bittikten sonra da kendimi çocuk parklarında bulurum. Buluştuğum çocuklara, yazdığım hikayeyi anlatırım. Aklımdan geçen isimleri onlarla paylaşır kendi çapımda bir anket düzenlerim. En çok oy alan kitabın ismini belirler. Sadece son kitabım olan “Sevgili Dodo” da malum süreç bizi evlere mahkum edince, yaşantımda var olan gerçek bir isimle şekillenmiş oldu.
Yazarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Okurken de yazarken de hep sözcükleri tartıyorum. Olay zincirini kesiyorum, yeniden yazıyorum. Eklemeler oluyor. İçime sonradan sinmeyen bölümlere eğiliyorum. Hassasiyetim bu dönemde zirvede oluyor diyebilirim. Kısa cümlelerle yazmak sanırım hoşuma gidiyor. Akıcılığı beraberinde getiriyor. Ama yer yer uzun cümleler kullanmaktan da çekinmiyorum. Dokuya önem veriyorum. Kahramanlarımın gerçekçi olmasına. Yani onu okuyanların, “Ne kadar da bize benziyor, aaa bak bu şu arkadaşıma benziyor” diyebilmeleri benim için önemli. Bunlara dikkat ediyorum. Zamanı kullanırken geçişlere dikkat ediyorum teknik olarak. Sinema grafik olanı seviyorum. Okuyanın gözlerinde canlanmasını belki de. Sevgili Dodo’yu bu tekniği uygulayarak yazdığımı söyleyebilirim.
DÜZENLİ KİTAP OKUNMALI
Çocuklara okumayı sevdirmek için sizce neler yapılmalı?
Bir kere şunu söylemeliyim. Bütün annelerimiz ve babalarımız, çocuklarının kitap okumasını ister. Burada sanırım hemfikiriz. Ben burada reçete yazamam. Haddim değil. Ama ben bir yazar, bir şair olarak değil de bir anne olarak ne yaptım ya da yapabilirim onu paylaşabilirim. Bunun uzun bir yol olduğunu söylemeliyim. Ve şüphesiz birçok şeyin ailede başladığı gibi bu eylemin de ailede başladığını söylemek bilineni tekrar etmek olacak. Mesela ben kızıma kitap seçerken içeriklerinden bahsettikten sonra ona bırakıyorum kitap seçimini. Bundan sonra da kendisi seçecektir. Bebeklik zamanında kitaplara dokunmak önemli mesela. Yani ninnilerimizden sonra dinletilen hafif müziklerden sonra ona kitap okuyarak gelecekteki alanını çizmeye yardımcı olabiliriz. Bir nevi “rol model” olarak bunu yapmalıyız. Düzenli bir şekilde kitap okumaktan bahsediyorum. Birlikte okunan bir kitabın yorumunu, tartışmasını, en son ne zaman yaptık acaba çocuklarımızla? Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bakın başımdan geçen bir olayı not düşeyim buraya. Bir gün çok hoşuma gitmişti. Sanırım İstanbul’da bir fuarda, bir baba iki kitap aldı. Ve imzalattırdı. Ben doğal olarak ya kardeşine ya da akrabasına alacağını düşünerek, kime imzalayacağım bu kitabı diye sormuştum. “Bana”, dedi baba. Ve anlattı. Birlikte okuduklarını. O kadar hoşuma gitmişti ki. Bazı söyleşilerde bunu dile getirmiştim. Kitap okumanın en güzel yeri çocuğumuzun odası ya da evimizde kütüphanenin olduğu ya da çalışma odasının olduğu yerdir. Maalesef teknolojik araçların sarıp sarmaladığı bir dönemde çocuğumuzun kitap okurken bunlardan uzak olmasında fayda var. Çocuklarımızı kitaba yönlendirmek için evlerimizin birçok noktasına kitap koysunlar. Sadece kitap mı? Gazete ve dergilerden de koyabilirler. Son olarak sevdikleri türleri okusunlar. Mesela çok kere eleştirilen bir kitabı popüler diye olumsuzlamamak lazım. Çünkü bir gün gelecek bakış açısı ve okuma zevki gelişecektir. Genç bir okurumun teklifi üzerine gönüllü yazarlık atölyesi yaptım çocuklarla. Yazarlık atölyesi de çok güzel bir deneyimdi benim için. Aslında hem fuar hem okul ve yazarlık etkinliklerimde çocukların güzel kitap okuduklarını hep gözlemledim. Yeter ki çocuklara bu konuda örnek ve destek olmaya devam edelim.
Koronavirüs pandemisi günlerinde neler yapmaktasınız?
Bu süreçte yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı diliyorum. Çemberin daraldığı bir dönem kuşkusuz. Elimizden geldiğince ailece dikkat ediyoruz. Bu süreçte, bol bol okudum ve yazdım. On beş günde bir www.aksisanat.com adresinde çocuk edebiyatına, kitaplara dair yazıyorum düzenli olarak. Sevgili Dodo’yu sunduk okurlara. Etkinlikler başladı doğal olarak Zoom üzerinden. Onlarla bir şekilde buluşuyoruz. Sanat buluşturuyor. Mesafeler engel olmuyor sonuçta. Bu süreçte ekran karşısında da olsa çocuklarla buluşup onlarla hayattan, kitaplardan konuşmak oldukça keyifli. Yaşadığımız zorlu süreci unutturan anlar yaşıyoruz birlikte. Onlardan çok şey öğreniyorum.
Sizden kısa sürede yeni bir kitap görecek miyiz?
Bal Kavanozu çıktı çıkacak. Ve üzerinde çalıştığım iki dosyam daha var. Onlar da bitirse bu yıl okurumu selamlar. Bakalım…
ÇOCUK EDEBİYATI DESTEKLENMELİ
Sizin gibi çocuk edebiyatı ile ilgilenen ve bu alanda kitaplar yazan yazarlarımızın karşılaştığı zorluklar nedir?
Çocuk edebiyatının öncelikli sorunlarından biri de yazarın ne kadar iyi yazarsa yazsın eserini okurla buluşturabilme sıkıntısıdır. Sorumluluğunu bilen işinin, hakkını veren yazar ve yayıncının devlet ve toplum tarafından desteklenmesi bu açıdan önem arz eder. Üniversitelerin çocuk edebiyatı alanındaki boşluğu son dönemlerde büyük bir ilgiyle doldurması gerek akademik seminerlerin, gerek çocuk ve gençlik edebiyatı sempozyumlarının yapılması da çocuk yazını için güzel bir gelişmedir. Çağdaş çizgide edebiyatın ilkelerini benimsemiş, çocuk gerçekliğinde birleşen akademisyenlerin, eğitim bilimcilerin yetişmesi çok önemlidir. Çünkü ne kadar bu konuda bilinçli öğretmenler yetişirse o kadar çocuklarımız kaliteli kitaplarla buluşmuş olur. Öğretmenlerimizin, anne ve babaların beğeni ölçülerinin yüksek olması, okuma kültürüne yapılacak en büyük katkıdır. Özellikle eğitimcilerimiz hep bilinen yayınların yıllarca okuttukları kitapların yanında yeni çıkan kitapların da takipçisi olmalı; yeni yazarların dünyasıyla öğrencilerini buluşturmayı göz ardı etmemelidir. Ebeveynlerin bu konuda desteği değerlidir. Estetik haz duygusunu geliştirmiş insanlar, kitabın fiyatıyla ilgilenmez. Örnek model olarak çocuklarına da kitabın satın almaya değer olduğunun altını çizer. Edebiyatın eğitici rolünü ders kitaplarına yükleyip her daim çocuklarımızın düşünme, sorgulama ve çözüm bulma odaklı becerilerini geliştirmeye yönelik yüksek edebiyat yapıtlarını hayata geçirmek durumundayız. Çocuklarımızın edebiyat hakkını da gözeterek, birey olduklarını unutmadan, titizlenmeyi seçerek çok büyük ve önemli bir yapının yükselmesine editöründen, çevirmenine, illüstratöründen, eleştirmenine, yayıncısından, yazarına, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, eğitimcisine, ebeveyninden, matbaasından, dağıtımcısına, kütüphanelere kadar anadilimizin temeline katkıda bulunmak, bu sorumlulukta hepimize görevler düştüğünü bilmek ve elimizden gelenin en iyisini yapmak durumundayız. Unutmayalım ki dünyadaki bütün çocuklar bize emanet bizse onların yarınlarına…
Haber Merkezi