Dil namus borcudur

Dil ve dinin toplumlarda asla değiştirilemeyecek iki değer olduğunu vurgulayan Yazar ve öğretmen Mehmet Yazıcı, “Güzel Türkçemizi korumak, münevverlerimiz ve halkımız için bir varoluş ve namus borcudur” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 12.12.2018 07:18
  • Güncelleme Tarihi : 12.12.2018 07:18
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Dil namus borcudur

SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER
“Dil nesiller arasında bir köprü olduğu gibi, din de toplumun ana dinamizmini oluşturan en önemli ana ilham kaynağıdır” ifadelerine dikkati çeken yazar ve öğretmen Mehmet Yazıcı, dilin ve dinin toplum içerisindeki önemine değindi.
Sosyologlara göre, insanın anatomik yapısıyla, toplumun sosyal yapısının birbirine çok benzediğini söyleyen Yazıcı, “Şöyle ki; insanda değişen ve değişmeyen uzuvlar olduğu gibi, toplumlarda da değişen ve asla değiştirilemeyen değerler vardır. Mesela, toplumlarda daima değişen gelenekler var, moda müeyyideleri var. Zamanla yer değiştiren, güzel olan örfler var. İnsanın anatomik yapısı da aynen devamlı değişikliğe uğrar. Çocukluğundan ölümüne kadar bedende daima değişikliğe uğrayan uzuvlar ve değiştirilen önemli aksamlar var. Ancak, insandaki bunca değişen aksamların yanı sıra, asla değişmeyen ve de asla değiştirilemeyecek aksamlar var ki, bunlar, ‘beyin ve omurilik’tir. İnsan vücudunda saklı sinir sistemi dediğimiz haber alma cihazları vardır. Bunlar aldıkları bilgileri, omurilik aracılığıyla, beyne aktarır. Beyinde organizmayı harekete geçirir. Bunlar asla değişmez, değiştirilemez Bedendeki bu iki değeri değiştirmeye kalktığınız zaman, bedeni ya öldürürsünüz ya da felç edersiniz” diye konuştu.
SAĞLIKLI BİR TOPLUM İÇİN
Toplumlarda da asla değiştirilemeyecek değerler olduğunu kaydeden Yazıcı, şöyle ekledi: “Bunlar da ‘dil ve din’dir. Dil nesiller arasında bir köprü olduğu gibi, din de toplumun ana dinamizmini oluşturan en önemli ana ilham kaynağıdır. Toplumlarda da dil ve dini değerleri değiştiremezsiniz. Değiştirmeye kalktığınız zaman, tıpkı beyin ve omurilikte olduğu gibi, o toplumu ya felç edersiniz ya da öldürürsünüz. Bu toplumların ölümüne de ‘orta kıyamet’ diyoruz. Bu anlatılanlar doğrultusunda denilir ki, toplumların omuriliği dili, toplumların beyni de dinleridir. Merhum Prof.Dr. Erol Güngör hocamız ‘Kültür Değişimi ve Milliyetçilik’ adlı eserinde der ki, aynı inançla ve aynı kültürle 40 yaşına gelen bir insanı, ani olarak, din ve kültür değişimine iterseniz, o insandaki organizma anında durabilir. O halde dil ve din toplumların devamı için iki ana vazgeçilmezdir. Hangisi daha önemlidir sorusuna büyük dil üstadımız Yavuz Bülent Bakiler şöyle cevap vermişti; ‘Dilini iyi bilmeyen, dinini anlatamaz’ bu nedenle, toplumumuzun sağlıklı idamesi için güzel Türkçemizi yaşamalıyız ve de yaşatmalıyız.”
TOPLUMUN OMURİLİĞİ HASTA
Sözlerine devam eden Yazıcı, “İkinci Cihan savaşının ardından, ABD Japonya’dan birçok istekte bulunur. Japonya hepsini kabul eder. Sonuncu olarak ABD Japonya’dan  alfabelerini de değiştirip, Latin alfabesine geçmelerini isteyince, Japon heyeti bir anda ayağa fırlar. Japon heyet başkanı der ki, ‘Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Şayet milyonda bir yeniden doğuş şansımız varsa, biz bunu kendi kültürümüzle yapacağız. Alfabemizdeki çizgilerde Japon kültürü yatar’” dedi. “Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini oluşturan İstiklal marşımızın birçok kıtasını yaşayan neslimiz anlamıyorsa demektir ki toplumun omuriliği hasta ve toplumumuz felç olma durumuyla karşı karşıyadır” sözlerine yer veren Yazıcı, “Oysaki bizim dilimiz, güzel Türkçemiz dünya dilleri arasında en mükemmel bir yere sahiptir. Birçok dillerin kelimelerinde erkeklik ve dişilik olduğu halde, güzel Türkçemizde erklik ve dişilik ayrımı yoktur. Bu da bizim cinsiyetler arasındaki adilane olan toplum yapımızı gösterir” diye aktardı.
TÜRKÇEMİZİ KORUMAK
Felsefe tarihinin ikinci muallimi kabul edilen büyük felsefecimiz Farabi’yi örnek gösteren Yazıcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Farabi eserlerini Türkçe değil de, Arapça yazmıştı. ‘Niçin’ sorusuna ise yetersiz bir cevap vermişti. Demişti ki, ‘Arapça zengin bir dildir, Türkçe zengin değildir. Felsefi düşünceleri anlatımda dilimiz yetersizdir. Bu nedenle eserlerimi Arapça yazdım.’ Farabi’ ye cevaben, Kaşgarlı Mahmut, Türk dilinin zenginliğini ispat etmek amacıyla, Türk kültür hayatının klasiklerinden olan, Divanü Lügatit Türk isimli eserini vücuda getirmişti. O halde, güzel Türkçemizi korumak, münevverlerimiz ve halkımız için bir varoluş ve namus borcudur.”

Haber Merkezi