Edebiyata gelen hoş bir esinti

Kasabadan Esinti Yazı İşleri Sorumlusu Cüneyt Tanyeri ile konuştuk. 2013’de Manisa Turgutlu’da kurulan ve başarıyla yayın hayatını sürdüren dergi bu sene 9’uncu yılını kutluyor


  • Oluşturulma Tarihi : 01.04.2021 07:23
  • Güncelleme Tarihi : 01.04.2021 07:23
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Edebiyata gelen hoş bir esinti

ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ

Kasabadan Esinti Yazı İşleri Sorumlusu ve ‘Elveda Sevdam’ Romanının yazarı Cüneyt Tanyeri ile konuştuk. 2013’de Manisa Turgutlu’da kurulan ve başarıyla yayın hayatını sürdüren dergi bu sene 9’uncu yılını kutluyor. E-Dergi olarak yoluna devam eden ‘Kasabadan Esinti’ her sayısında farklı yazarlara yer veriyor. Ayrıca Youtube platformu üzerinden yapılan ‘Edebiyat Sohbetleri’ adlı programda her hafta çarşamba günü saat 21.00’de farklı konuklar ağırlanıyor. Tanyeri, edebiyat ile olan hikayesini ve derginin kuruluşunu gazetemize anlattı.

Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?

1965’te Denizli Çivril’de doğdum. İlk ve ortaöğrenimimi İzmir Tire’de tamamladıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünde yükseköğrenimime başladım. Üniversite yıllarında çeşitli edebiyat dergilerinde yer aldım. 1. Doğu Karadeniz Kitap Fuarı’nın düzenlemesinde öncülerin arasında yer aldım. Bu sayede Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz gibi Türk edebiyatının önemli isimleriyle tanışıp edebiyat sohbetleri yapma fırsatı buldum. Mezuniyet sonrasında Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde edebiyat öğretmeni olarak çalıştım. Mesleki alanım üzerine yazdığım on dört kitabım yayımlandı. Talim Terbiye Kurulu Ders Kitapları İnceleme Komisyonuna seçildim. Manisa Turgutlu yıllarında bir edebiyat dergisi çıkarmaya karar verdim. Tayfun Talipoğlu’nun da öncüleri arasında yer aldığı Kasabadan Esinti dergisini yayımlayarak yazı işleri sorumluluğunu üstlendim. Halen bu görevini sürdürmekteyim. Birçok yazarın editörlüğünü yaptım. ‘Şimdi Ayvayı Yedik’ adlı bir öykü kitabım ve ‘Elveda Sevdam’ adlı bir romanım bulunuyor. Emekli olduktan sonra İzmir Tire’ye yerleştim. Salgın sürecinde yaklaşık bir yıldır YouTube kanalımızda Edebiyat Sohbetleri adlı programımızı her hafta Çarşamba günleri saat 21.00’de canlı olarak yayınlamaktayım.

Edebiyata olan ilginiz nasıl başladı, hikayeniz nedir?

Ben, bir öğretmen çocuğuyum. Uzun yıllar köylerde yaşadık, bu nedenle okullarda bulunan küçücük kütüphaneler benim sığınağımdı. Televizyon, internet hatta elektrik yoktu. Yani benim okumam için büyük bir fırsatım vardı. İşte o yıllarda bir kitap okumuştum. Romanın kahramanı çocuk İstanbul Boğazı’nı geçmek için plastik bidonlardan bir sal yapmak istiyordu. Bu bidonları satın almak için ayakkabı boyacılığı yaptı. Sonunda salına kavuştu ve Boğaz’ı geçti. Sonra Jules Verne’le balonla uçtum, Ay’a gittim, denizlerin altında yolculuk yaptım. Kısacası kitaplarla büyülü dünyalarda gezindim. Köyde gazete bir tek bizim eve gelirdi. Her satırını okurdum. Bir de Hayat dergisi vardı o yıllarda 70’li yılları gazete ve dergiyle yaşadım. 12 Mart Muhtırası’nı, Kıbrıs Barış Harekatını onlardan takip ettim, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını gazetelerden, dergilerden tanıdım. O yıllarda pilli radyomuz vardı, haberleri dinlerdim. En çok da Çocuk Saati ve Radyo Tiyatrosu programlarını severdim. Hele halk hikayeleri saatinde kendimden geçerdim. İşte benim edebiyata ilgim böyle başladı, bu ilgi benimle de kalmadı. Bir kızım ve bir oğlum var. İkisi de Türkçe öğretmeni oldular. Hatta oğlumun da yayınlanmış dört kitabı var.

Türk Edebiyatının en güncel sorununu ne olarak görüyorsunuz?

Dünyada yaşanan bireysellikten ister istemez edebiyat da payını aldı. Artık karşımıza bireyselliğin ağır bastığı ürünler çıkıyor. Kişinin kendi dünyasından devşirdiği ve kalabalıklara armağan ettiği bir edebiyat havası hakim. Bu yapılırken bir oluşum ya da hareket olsun diye değil sadece kendi sesini duyurmak için yapıyorlar. Yeni bir arayışın telaşında herkes... Ama bu arayış okumadan, incelemeden, dil kurallarını bilmeden yapılıyor. Kendisiyle başlayan bir ışığın ardına düşerek yol alacağını zanneden bir gençlik var karşımızda. Yani halktan kopuyoruz gibime geliyor.

Kısaca Elveda Sevdam eserinizden söz eder misiniz, bu kitabı elimize aldığımızda nasıl bir içerik bizleri karşılıyor?

Elveda Sevdam, bir tarih kitabı değil ama tarihi bir olay üzerine oturtulmuş kurgudan oluşuyor. Ro­man­da bir­çok ka­rak­ter var: Cezmi, Cezmi’nin an­ne­si, ba­ba­sı, kar­de­şi, söz­lü­sü Ayşe, Ayşe’nin an­ne­si, muh­tar ba­ba­sı, yakın ar­ka­da­şı Hasan…​Sadrazam­lar, pa­şa­lar, bin­ba­şı­lar, yüz­ba­şı­lar, emi­rer­le­ri, İngi­liz, Fran­sız ha­va­cı­lar, bir de Gül­süm Ana…​ Ve Mus­ta­fa Kemal… Mus­ta­fa Kemal’in örnek var­lı­ğı­nı, ze­kası­nı, do­na­nı­mı­nı, açık söz­lü­lü­ğü­nü, dim­dik du­ru­şu­nu, hem çe­ki­ni­len hem saygı du­yu­lan ya­pı­sı­nı ara ara ya­şan­mış­lık­la­rın ara­sın­dan gö­rü­yor­su­nuz, se­zi­yor­su­nuz. Onu ayrı bir yere koyup öte­ki­le­re bak­tı­ğı­nız­da Cezmi ka­rak­te­ri ön­ce­lik­le bu­ra­da­yım, diyor. O, Mus­ta­fa Kemal’in de­yi­şiy­le “mem­le­ke­tin ge­le­ce­ği­nin en büyük gü­ven­ce­si olan ka­nat­lı genç­lik” tendir. Onu örnek al­mak­ta­dır. Kısacası Os­man­lı­nın ne­re­ler­den ne­re­ye gel­di­ğini; o gün­le­rin sı­kın­tı­la­rı­nı, yan­lış­la­rı­nı, ger­çek­le­ri gören aydın ki­şi­le­rin ça­ba­la­rı­nı, “ka­nat­lı genç­le­rin” öz­ve­ri­le­ri­ni ve Mus­ta­fa Kemal’i; ülke elden gi­der­ken sa­ra­yın adam ka­yı­rı­cı, gös­te­riş­li ya­şa­mı­nı anlatıyor. Kitabın son sayfasına geldiğinizde ise ister istemez ne­ler­le ku­ru­lan, ya­ra­tı­lan kos­ko­ca Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’n­de bugün ya­şa­nan­ları düşünmeden edemiyorsunuz.

Kasabadan Esinti Dergisi nasıl kuruldu, ne şekilde yola çıktınız?

Bu dergi 2013 yılında Turgutlu’da ilk olarak çıktı. O dönemde bende Turgutlu’da görevliydim. Biz edebiyatçı bir aileyiz, evde sürekli şu tartışma vardı: ‘Edebiyatta bir dağılma var.’ Bizde bu şekilde yola çıkarak edebiyatçıları toplamaya niyetlendik. Geçmişte de edebiyatçılar hep bir dergi etrafında toplanmış. Biz de dedik ki bir dergi çıkaralım edebiyatçıları etrafımıza toplamaya çabalayalım. Toplum tarafından anlaşılır, okunabilir olsun dedik. Bu nedenle toplumcu gerçekçi bir dergi. Edebiyat dünyamıza bir esinti getirmesi dileğiyle dergimizin adını ‘Kasabadan Esinti’ koyduk.

Yayınlarınızın içeriği hakkında bilgi verir misiniz, konuklarınızı nasıl belirliyorsunuz?

Rahmetli Tayfun Talipoğlu yakın dostumdu. Sık sık buluşur gelecekle ilgili yeni projeler hazırlardık. Haziran 2016’da buluştuğumuzda bana, “Hocam” dedi. “Sana bomba gibi bir haberim var!..” Meraklanmıştım ama merakımı hemen giderdi. Halk TV’de program yapmak için anlaşma yapmış. Haftada bir gün herkesin yakından bildiği Bamteli ekranlara gelecek bir gün de üç saat süren bir canlı yayın yapılacak. Bamteli kolaydı, zaten yirmi yıl değişik kanallarda yayınlanmıştı. Canlı yayında ne yapmalıydık? “Dostum” dedim. “Sen yıllarca ekranda bir saniye bile kendisini ifade etme fırsatı bulamayan Anadolu insanını ekranlara taşıdın. Gel, bu kez de kendisini tanıtma fırsatı bulamayan şairlerimizi, yazarlarımızı, müzisyenlerimizi canlı yayına çıkaralım. Bol bol konuşsunlar, eserlerini tanıtsınlar.” Tayfun kardeşimin çok hoşuna gitti bu fikir. 1 Temmuz 2016 Cuma günü program başladı. Edebiyatçı konuğu ben, müzisyen konuğu o belirliyordu. Kimler çıkmadı ki bu programa? Ahmet Zeki Yeşil, Barış Erdoğan, Mehmet Özgür Ersan, Metin Fındıkçı, Hayrettin Ökçesiz… Ancak program uzun ömürlü olmadı çünkü can dostum Tayfun Talipoğlu, 21 Mart 2017’de aramızdan ayrıldı. Programın adı Sohbethane’ydi. Aradan zaman geçti, ben emekli oldum ve dostumla başladığımız programı Edebiyat Sohbetleri adıyla, biraz amatörce olsa da, devam ettirme kararı aldım. Salgınla birlikte Edebiyat Sohbetleri de başladı. Her çarşamba saat 21.00’de Kasabadan Esinti Twitter, Facebook ve YouTube hesaplarından yayınlanan bu programımıza şimdiye kadar Feyza Hepçilingirler, Nebil Özgentürk, Ahmet Özer, Hidayet Karakuş, Öner Yağcı, Eren Aysan gibi tanınmış kişilerin yanı sıra ellinin üzerinde yazar ve şair konuk oldu. Okuyucularımız youtube.com/c/KasabadanEsinti adresinden Kanalımıza ulaşabilirler. Tabii, YouTube kanalımıza abone olurlarsa da çok seviniriz.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Dijital ortam günümüzde çok etkili. Özellikle sosyal medyada çok kısa metinler yer alıyor, yani herkes bir şeyler yazmaya çalışıyor. Bunun nedeni baskının olduğu yerde mizah, şiir, öykü ortaya çıkar. Çünkü çok kısa metinlerle, çok kısa cümleler ve dizelerle bir biçimde muhalefet etmek istiyor insanlar. Son olarak sizi takdirle izlediğimi eklemek isterim. Siz de bizim Edebiyat Sohbetleri’nde yaptığımız gibi birçok yazara yer veriyorsunuz sayfalarınızda. Aslında aynı mantıkla hareket ediyoruz. O halde doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam, diyorum. Bize sayfalarınızda yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Haber Merkezi