- Kültür-Sanat
- 21.07.2025 10:26
Sayfa Yükleniyor...
Türk sinemasında 1996-2017 arasında milyonları salonlara çeken, gişe rekorları kıran ve kültleşen filmleri derledik. Hangi film ne kadar izlendi? İşte o unutulmaz yapımlar…
Türk sinema tarihinde bazı filmler vardır ki sadece birer yapım olmanın çok ötesine geçer. Salonlara koşan milyonlarca seyirciyle adeta döneme damga vurur, kültürel bir fenomene dönüşür. 1996 ile 2017 yılları arasında vizyona giren ve her biri izleyiciyle güçlü bir bağ kuran gişe şampiyonlarını sizler için derledik. Bu liste, sadece yüksek hasılat rakamlarıyla değil, aynı zamanda sinemaya yön veren anlatıları, karakterleri ve yankılarıyla da unutulmazlar arasında yer alıyor.
İşte sizler için derlediğimiz 1996-2017 arası gişe rekoru kıran Türk filmleri..
1996 – Eşkıya
Yavuz Turgul’un yazıp yönettiği, Şener Şen ve Uğur Yücel’in başrolleri paylaştığı Eşkıya, sadece sinema salonlarını değil, yıllar sonra bile zihinleri doldurdu. Türk sinemasının uzun süreli durgunluk dönemine son veren film, adeta bir yeniden doğuş simgesi oldu. 1996 yılında yaklaşık 2,5 milyon kişi tarafından izlenerek Türk sinemasını yeniden ayağa kaldırdı.
1998 – Titanik
Her ne kadar bir Hollywood yapımı olsa da Titanik, Türkiye’de o yılın en çok izlenen filmi olmayı başardı. James Cameron’un bu destansı aşk ve felaket filmi, görsel efektleriyle olduğu kadar Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’ın performanslarıyla da milyonları etkisi altına aldı. Türkiye sinema salonlarında 2 milyona yakın izleyiciyle buluştu.
2001 – Vizontele
Yılmaz Erdoğan ve Ömer Faruk Sorak imzası taşıyan Vizontele, televizyonun ilk kez Anadolu kasabasına gelişini konu alırken, izleyiciyi güldürmeyi de hüzünlendirmeyi de başardı. Duygusal zekâsı yüksek, samimi ve gerçekçi diliyle 3,3 milyon kişiye ulaştı ve Türk sinemasında modern anlatının öncüsü oldu.
2004 – G.O.R.A
Cem Yılmaz’ın hem yazdığı hem başrolünde yer aldığı G.O.R.A, yerli bilim kurgu-komedi türünde çığır açtı. Mizah anlayışı, efekt kalitesi ve replikleriyle bir dönemin diline yerleşen film, 4 milyonun üzerinde izleyiciye ulaştı.
2006 – Kurtlar Vadisi: Irak
Popüler dizinin sinema versiyonu olarak çekilen Kurtlar Vadisi: Irak, 2006'da hem siyasal mesajlarıyla hem de aksiyon sahneleriyle gündem yarattı. Vizyona girdiği yıl yaklaşık 4 milyon seyirci tarafından izlendi ve tartışmalara rağmen gişede rekor kırdı.
2008 – Recep İvedik
Şahan Gökbakar’ın hayat verdiği Recep İvedik karakteri, ilk filmiyle Türkiye'nin mizah anlayışını kökten etkiledi. 2008’de 4,3 milyon kişi tarafından izlenen film, sıradan bir karakterin sinemada da star olabileceğini gösterdi.
2009 – Recep İvedik 2
İlkiyle büyük ses getiren Recep İvedik’in devam filmi ise daha da yüksek bir ilgiyle karşılaştı. 2009’da vizyona giren ikinci film, 4,3 milyon rakamını aşarak serinin başarısını pekiştirdi.
2012 – Fetih 1453
Yüksek bütçesi, dev prodüksiyonu ve tarihi anlatımıyla dikkat çeken Fetih 1453, sinema tarihimizdeki en iddialı dönem filmlerinden biri oldu. İstanbul’un fethini konu alan yapım, 6,5 milyon izleyiciyle sinema salonlarını doldurdu.
2013 – Düğün Dernek
Selçuk Aydemir’in yönettiği, Ahmet Kural ve Murat Cemcir’in başrolleri paylaştığı Düğün Dernek, 2013'te yerli komedinin en parlak örneği olarak karşımıza çıktı. Sivas’ta geçen bu absürt düğün hikayesi, 6,9 milyon kişi tarafından izlendi.
2014 – Recep İvedik 4
Serinin dördüncü halkası olan Recep İvedik 4, Şahan Gökbakar’ı bu kez bir hayatta kalma mücadelesinin ortasında buluşturdu seyirciyle. 7,3 milyon kişiyle buluşan film, Recep İvedik markasının zirvesini temsil etti.
2017 – Recep İvedik 5
Serinin beşinci filmi, tüm zamanların en çok izlenen yerli filmi olma unvanını aldı. 7,4 milyonun üzerinde izleyiciye ulaşan yapım, Recep İvedik fenomenini bir kez daha tescilledi ve Türk sinema tarihinin en büyük gişe başarılarından birine imza attı.
Bu liste, Türk izleyicisinin farklı dönemlerde neye güldüğünü, neye hayran kaldığını ve hangi hikâyelere gönül verdiğini gösteren güçlü bir panorama sunuyor. Eşkıya’dan Recep İvedik’e, Vizontele’den Fetih 1453’e kadar uzanan bu geniş yelpaze, sinema salonlarındaki koltukların yalnızca oturulan yerler değil, ortak hikâyelerin yaşandığı alanlar olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.