Sayfa Yükleniyor...
Hat sanatı, Hüsnühat veya kaligrafi yazı sistemleri ve öğeleri kullanılarak geliştirilen, sıklıkla dekoratif amaçla kullanılan görsel sanattır. Bu sanat dalının günümüzdeki tanımı ise işaretlere anlamlı, ahenkli ve hünerli bir şekilde biçim verilmesi sanatı biçimindedir
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış olan bu sanat özellikle matbaanın icadı öncesi büyük önem taşırdı. Hat sanatı farklı kültürler ve yazı sistemlerine göre sınıflandırılmıştır.
Bunlara örnek verecek olursak İslam hat sanatı, Arap hat sanatı, Pers hat sanatı, Japon hat sanatı gösterilebilir. Biz de bu sanatın ülkemizdeki temsilcilerinden biri olan İsmail Öztürk çeşitli sorular yönelterek Türk Geleneksel sanatları ve Hat sanatı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1975 yılında Burhaniyede doğdum. İlkokulu Büyükşapçıda, ortaokulu Edremit İHLde, liseyi Bigadiç İHLde bitirdim. 1993te Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesine kaydoldum, 2001 yılında mezun oldum. 2007de İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü'nde yüksek lisansını tamamladım. Doktora aşamasındayım. 2006 da kısa bir süre TED Antalya Kolejinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği yaptım. Ocak 2007- Aralık 2011 tarihleri arasında diyanet işleri başkanlığında görevde bulundum. Şu an Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktayım. Aralık 1995te Hattat Hüseyin Öksüzden hat meşkine başladım. Rik'a, sülüs, nesih, yazılarını meşk ettim. Mart 2003te sülüs nesih yazılarından icazet aldım.
Sanat ile alakanız ne şekilde gerçekleşti, bizimle hikayenizi paylaşır mısınız?
İlkokuldan itibaren yazıya meraklı olduğumu söyleyebilirim, ilkokulda aldığım yazı eğitimi yaptığım kaligrafi çalışmalarının temelini oluşturur. Lise yılarımda hat sanatına merak saldım, bu sanatı öğrenebilmek için çareler aradım. Sanatın her branşı gibi hat sanatı eğitimi de sağlam temeller üzerene bina edilmelidir, bunun için hat sanatında hoca çok önemlidir.
Hat sanatının tarihinden bize bahseder misiniz?
Hat sanatı İslam dini için en temel sanattır diyebiliriz, çünkü Kuran-ı Kerimi en güzel şekilde yazmak/yazabilmek düşüncesine dayanır. Bu motivasyonla tarih içinde gelişim aşamaları vardır, İslamiyetin ilk dönemlerinde diğer yazılardan çok farklı olmasa da zaman içinde gelişerek değişime uğramıştır denilebilir. İbn-i Mukle, İbn-i Bevvab, Yakut-el Musta'sımi, Ahmed Karahisari, Şeyh Hamdullah, Hafız Osman, Mustafa Rakım, Sami Efendi gibi yazıyı geliştiren ve ileriye taşıyan çok önemli ıslahatçılar vardır. Bu yönüyle hat sanatı anonim, kolektif bir sanattır. Öğretilmesinde hocanın etkisinin önemli olması da uygulamada yüzyıllar boyunca edinilen tecrübe aktarımının niteliğinin yüksek olmasından kaynaklanır, yani denilebilir ki bir kişinin hocası olmaksızın tarihi seyir içinde kazanılan gelişimi tecrübe yoluyla kazanarak günümüz seviyesine ulaşması imkansıza çok yakındır.
Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Bunlardan bize bahseder misiniz?
Klasik olarak yazıları yazıyorum. Bunlar; hilye-i şerif, esmai hüsna, koltuklu kıta gibi değişik formlara sahip levhalar diyebiliriz.
Hat ve Kaligrafi sanatı arasındaki fark nedir?
Hat sanatı bin yılı aşan bir gelişim ve değişim deneyimine sahip bir alan, felsefe olarak, materyal olarak, öğretim sistemi (meşk) olarak, yazılan metinler açısından günümüz yazısı (kaligrafi) ile ayrışıyor. Günümüz yazısı veya güzel yazı yani kaligrafi temel özelliği itibariyle yazı olarak kullanılıyor. Hat sanatı hem bir yazı hem de dekoratif bir unsurdur. Latin kaligrafisi temel birkaç şekilden oluşur, yani harflerin anatomisi benzer şekillerden oluşur, hat sanatında farklı olarak kullanılan bölümler kıyaslanmayacak derecede çoktur. Mimari eserlere kimliğini veren unsurlardan birisi hat sanatı uygulamalarıdır, inşa ve tamir kitabeleri gibi yeni camii sebili (Eminönü), alman çeşmesi (Sultanahmet), Ayasofya (lafz-ı celal, ismi nebi, cihari yari güzin, kubbe yazıları gibi ). Kaligrafinin böyle bir yönü ve uygulamaları yoktur, yine Ayasofya Camiinde ilk yapının önemli görselleri duvar resimleridir, tasvirleri, kaligrafi uygulamaları değildir.
Bu sanata ne zaman başladınız?
Aralık 1995te hocam Hüseyin Öksüzden ders almaya başladım, bu tarih benim için çok önemlidir.
Hat sanatında ne gibi malzemeler kullanıyorsunuz?
Değişik özelliklere sahip ahşap kalemler, kağıtlar boyama ve aher dediğimiz işlemlerden geçtikten sonra en az bir yıl bekler ve sonra kullanılır. Hat için hazırlanmış is mürekkebi siyah renkte ve diğer renklerlerde. Zir-i meşk; üzerinde yazı yazılan malzeme, deri veya kaba kağıt olabilir. El kürkü; kağıdın yüzeyine yazının daha iyi tutunması ve temiz çalışma açısından elin altına konan malzeme. Kubur; kalem kağıt mürekkep gibi bilumum malzemenin içine konulduğu bir çeşit kalemlik.
Bu sanatın incelikleri nerede yatıyor?
Öncelikli olarak hocadan öğrenmek çok önemli. Eğitim sistemine kısaca meşk diyoruz. Usta-Çırak öğretimi dediğimiz şey rastgele bir öğrenimi içermiyor, bir müfredatı (öğretim programı), yöntemi uygulanış formatı var. Öğrenci bir dersi mükemmelen yazmadan bir sonraki dersi çalışamaz, tüm hattatlar öğrencileri için bu sistemi uygularlar. İkinci olarak çok çalışmak, her gün çalışmak, azimli olmak, sebat etmek.
Hat sanatını öğrenmek isteyenlere ne gibi tavsiyeleriniz var?
Aslında hayatlarımızı bazen çok hafife alıyoruz, hayatlarımız yarım, umutlarımız yarım, meraklarımız yarım, nerdeyse her şeyimiz yarım. Yani bir amaç için yarım performansla tam sonuç almaya çalışıyoruz. bu sanatın duayenlerinden Fuat başar şöyle diyor; birazcık hamile kalmak istiyorum, böyle bir şey yok. Öncelikli olarak gerçek bir hocaya müracaat etmek çok önemli, yani derse başladınız, ilerliyorsunuz ama yazınızda temel bir değişiklik yok, bir şeyler ters gidiyordur. Sonra azimli olmak, sebat etmek, ümitsizliğe kapılmamak da çok önemli. Kursların önemli bir yönü de bu kültürü tanıtıcı bir rol üstlenmeleri, yani başlayıp sonradan bırakanlar da hat sanatı malzemeler, tarihçesi, önemli kişiler hakkında temel bilgilere sahip olabilirler.
Bir hat eğitimi ortalama kaç senede tamamlanıyor?
Kişisel ilerlemeye bağlı, tarih boyunca nadiren bir yıl gibi çok kısa sürelerde öğrenenler olmuştur, örneğin ben sekiz buçuk yıl sonra icazet aldım, 5-10 yıl arası diyebiliriz. Ancak temel öğrenimi bitirdikten sonra da çalışmaya devam etmek çok önemli.
Geleneksel sanatlarda icazet almak diye bir kavram var. Bu kavram tam olarak ne manaya gelmekte?
Meşkin sonunda bir çeşit yeterlik belgesi diyebileceğimiz geleneksel diplomaya icazetname diyoruz.
Tezhip ve hat ilişkisinden kısaca bize bahseder misiniz?
Tezhip, günümüzde bir nebze müstakil bir branş olarak algılansa da aslında hat dediğimiz yazıyı süslemek, tezyin etmek vazifesi görür. Eserin merkezinde hat, yazısı vardır.
Geleneksel sanatların Türkiye'deki konumunu nedir?
Şu andaki konumu yakın geçmişimize göre iyi olmakla beraber, kötü uygulamaların da çokça görüldüğü bir gerçektir. Bir sanat eserinin felsefesi, malzemesi tekniği yeterli seviyede değilse, bu aşamalardan birisi zayıfsa ortaya çıkan eser eksiktir diyebiliriz. Örneğin camilerde uygulanan yazı ve süslemeler (kalemişi) bazında İzmir'deki eserlere bakarsak cumhuriyet dönemi açısından bir fecaattir. Başlangıcı iyidir yani Hocazade Camii hem mimari üslup hem de tezyinat uygulamaları açısından fevkaladedir. Yazıları merhum Mustafa Halim Özyazıcıya aittir, inşaat aşamasında camiin önünde mimar hattat ve nakkaşın olduğu bir fotoğraf görmüştüm. Şimdilerde yapılan eserler maalesef boyacı diyebileceğimiz birtakım kişilerin işleri bulunuyor, bazılarına bakıyorsunuz keşke hiç yapılmasa daha iyi olurmuş diyorsunuz. izmirde uzun yıllar bulunduğum için biliyorum, genel kalite seviyesi çok düşük, dediğim gibi Alsancak camii bu konuda müstesna. O cami de gelenek olarak Osmanlının devamı sayılabilir.
Sizce geleneksel sanatlarımızın yaygınlaştırılması için neler yapılabilir?
Halka genel olarak bir sanat sevgi ve ilgisini kazandırmak çok uzun ve yorucu bir süreç, 20. yüzyılda toplum olarak biz de çok değiştik, adet ve geleneklerimiz farklılaştı, yaşam felsefemiz değişti, önceliklerimiz değişti. Yani uyguladığımız sanatın tarihi bir arka planı var ama yaşadığımız zaman buna uymuyor. Her şeyimiz yarım ve gelişigüzel, hem aile hem de toplum olarak sanat ile ilgili bir geleneğimiz bulunmuyor. Yani evlerimizi, evlerimizin duvarlarını sanat eserleri veya röprodüksiyonları süslemiyor, henüz perde, avize LCD televizyon gibi meraklarımız var. Üstelik temiz reprodüksiyonlar yaygın olarak bulunmuyor ve yeterince talep edilmiyor. Avrupa gibi sanatı desteklemeyi görev edinmiş bir zümreye sahip değiliz. Onların böyle bir geleneği var, müze gezme sergiye gitme gibi görenekleri var. Biz henüz oturmamış bir toplumuz bu açıdan. Eskiden bu sanatlar saray ve çevresinde gerçekleşiyordu. Saray nakış hanesi vardı, saray çevresi için üretilen eserler vardı. Talep vardı yani. Bu olumsuzlukları aşabilmek, bu konuda bir gelenek oluşturabilmek, yaygın bir eğitimle mümkündür. Okullarda öğrenciler buna özendirilmeli, aile bu yönde ilgilere sahip olmalı, sanatı bir ihtiyaç olarak görmeli.
Hat sanatının altın çağı var mıdır? Var ise bundan kısaca bahseder misiniz?
Genel olarak sanat tarihimizde klasik dönem 16. ve 17. yüzyıllardır. Sonrasında Avrupa etkisindeki dönem başlar. Mimari bundan etkilenir, tezhib ve tazyini sanatlarımızda etkilenir ve bu yolda eserler revaç bulur. Fakat hat sanatı bu kategoriye girmez. Nevi şahsına münhasır bir tarihi süreci vardır hat sanatının. 20. yüzyılın başları en olgun dönemidir, Sami efendi (ölümü 1912) bu dönemin en önemli hattatıdır.
Haber Merkezi