Sayfa Yükleniyor...
Yönetmenliğini Kenneth Lonerganın yaptığı ABD yapımı dram türü bir film olan Yaşamın Kıyısında 11 Ekim saat 21:00de Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezinde gösterime girecek
ASİYE ARSLAN
İzmirlileri ekim ayında bir başyapıt bekliyor. Yönetmenliğini Kenneth Lonerganın yaptığı ABD yapımı dram türü bir film olan Yaşamın Kıyısında 11 Ekim saat 21:00de Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezinde gösterime girecek. Yaşamın Kıyısında oldukça gösterişsiz bir başyapıt olmakla birlikte bir yönetmenlik, yazarlık ve oyunculuk şaheseri. Casey Affleckin sıra dışı performansının etkileyemeyeceği bir kalp yok. Onun oyunculuğuna dair pek cümle kurulamıyor çünkü bu bir eleştirmenin size tarif edebileceği türden bir şey değil bu. Gidip filmi ve Leeyi izlemelisiniz. Manchester erkeklerinin acıklı ama arabesk olmayan hikayesini mutlaka izleyin!
Filmin daha ilk 10 dakikada Leenin kadınlarla olan sorunlu ilişkisine şahit oluyoruz. Bu sekanslarda Kenneth Lonerganın kaleminden kan damlamış. Küvetini tamir ettirmek isteyen kadına yüklediği karakter bizi film boyunca izleyeceğimiz şeye hazırlıyor ama ötesi de var. Lee film boyunca kendisini suçluyor, aslında bu iç hesaplaşması onu tamamen kurutarak tamamlanmış ama ağabeyi Joenun ölümü ve yeğenine babalık yapmak zorunda olması nedeniyle yaşadığı travma tetikleniyor. Lee film boyunca yargılamayan-sorgulamayan bir tür bitkisel hayat yaşıyor ancak K. Lonergan seyirciye kızması gerektiği kişiyi gösteriyor, bunu bir tür manipülasyon olarak da algılamak mümkün ancak Leenin Joe ve Patrick ile balık avından döndüğü sekansta ve yaşanan trajedinin ardından gerçekleşen sorgudaki beyanı seyircide bir yargı oluşturmaya yetiyor.
SIRADIŞI HİKAYE
Randi (Michelle Williams) hastalığını bahane ederek çocuklarıyla ilgilenmeyen bir anne ve evdeki yangının çıkma sebebi onun sinüslerini kurutmamak adına yakılan şömine. Burada bir kadın düşmanlığı sezmek yerine modern aile kurumunun yani ilgisiz ebeveynlerin sorgulandığını da düşünebiliriz. Evli ve çocuklu Leenin hala evin bodrum katında erkek arkadaşlarıyla takılarak, bekar partileri düzenlemesi, sigara sarıp içmeleri, alkole olan düşkünlüğü vs. ama Patrickin çatlak annesini ve kız arkadaşlarını ne yapacağız? Enstrüman çalabilen genç erkekler arasında berbat sesi ama müthiş özgüveniyle bağıra çağıra bir şeyler söyleyen solist kız arkadaş karakterinde belirginleşen şeyler var.
FARKLI TEPKİLER
Lee ve Randinin karşılaştığı kısımda artık tarafımızı iyice seçmiş oluyoruz. Leeye acıyor, Randiyi suçluyoruz. Olaydan değil, ondan etkilenme biçimlerinden geliyor seyircinin yargısı. Lee tamamen kurumuş bir dala dönmüşken Randi kendisine yeni bir aile kurmayı, yeniden çocuk sahibi olmayı başarmış. Sanki, kadınlar bir şekilde devam eder, acı çekmek ve hayata takılı kalmak erkeğin lanetidir diyor Kennet Lonergan. Filmde en sevilen şey ise yürek yakan tekne metaforu. Babasının ölümünden çok etkilenmiş gibi görünmeyen genç Patrick'in, onunla ilgilenen gerçek ebeveynini kaybettikten sonra neredeyse tek amacı, tekneye sahip çıkmak ve onu çalışır durumda tutmak oluyor, hem de amcasının itirazlarına rağmen.
HATIRALARA TUTKUNLUK
Patrick filmde harçlıklarını dahi biriktirerek tekneye yeni bir motor taktırmaya çabalıyor. Bu başlarda şımarık bir istek gibi algılansa da altında yatan his bambaşka. Patrick ergen yaşların verdiği tüm umursamazlığa rağmen babası ile yaşadıklarını unutabilecek bir genç değil. O teknenin motoru, babasının hasta kalbi. Tıpkı onun gibi ne zaman duracağı belli olmadan çalışıyor ve Patrick'in en mutlu olduğu zamanlar, babasıyla birlikte teknede birlikte geçirdikleri zamanlardı. Babası ve amcasıyla denize çıktığı ve kocaman bir balık tuttuğu, hayatında en mutlu olduğu o gün. Bir an bazen yaşama bedel. Babasının ölümünden sonra onu yaşatmanın yolu tekneyi tamir etmekten geçiyordu ve bunu da başarıyor.
FOTO ALTI: Oldukça gösterişsiz bir başyapıt olan Yaşamın Kıyısında bir yönetmenlik, yazarlık ve oyunculuk şaheseri.
Haber Merkezi