HAYAT BAZEN KADERİNİ ŞEKİLLENDİRİR

Ünlü tiyatro yönetmeni ve oyuncusu Tomris Çetinel hayatını tesadüflerin yönlendirdiğini ve bu sürprizlerin kendisini hiç aklından geçirmediği yerlere taşıdığını söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 14.10.2015 06:43
  • Güncelleme Tarihi : 14.10.2015 06:43
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
HAYAT BAZEN KADERİNİ ŞEKİLLENDİRİR

NİLGÜN TAZE 

Şiir dinletileri, hitabet, okul skeçleri gibi etkinliklerde ön planda yer aldığını ve bu özellikleri ile okulun popüler öğrencilerinden biri olduğunu belirten tiyatro yönetmeni ve oyuncusu Tomris Çetinel,  konservatuvara girmesini akla gelmeyecek tesadüflerin şekillendirdiğini belirterek, “Yaşamımda çoğu zaman düşüncelerimin aksine davranış biçimleri sergilemiş ya da sergilemek zorunda kalmışımdır. Konservatuarın varlığından bile haberi olmayan bir çocuktum ve olsa bile oyuncu olmak gibi bir isteğim yoktu. Hayalim gazeteci ya da avukat olmaktı çünkü bizim dönemimizin en entelektüel ve maceracı meslekleri bunlardı.  Üst katta oturan komşumuzun kızı opera bölümünde okuyordu ve tiyatro dersinden ikmale kalmıştı. Annesi eski dönem zihniyetiyle ‘kız çocuğum tek başına gitmesin’ diye annemden kızıyla gidip gelmemi istedi. O günden sonra komşu kızıyla derslere gittik. Konservatuarın öğretmenlerinden biri olan İlyas Avcı bir gün verdiği rolü oynayamadığı için arkadaşıma sinirlenerek beni gösterdi ve ‘sen çık oyna’ dedi.  Ben bilmediğimi söylememe rağmen öğretmen mimiklerimden oturduğum yerde rolü tekrar ettiğimi gözlemlediğinden ‘hayır oynayabilirsin’ diyerek bana rolü oynattı. Rolümün bitiminin ardından büyük bir sevinçle ‘bu ses çok etkileyici, verdiğim her şeyi almışsın’ dedi. O dönemde Türkiye’nin her ilinden yüzlerce insan konservatuara girebilmek için sıra beklerken hayat beni kendiliğinden konservatuara kaydettirmiş oldu”  dedi. 

BİR İSTİFA SÜRECİ

O dönemler Türkiye’nin tek konservatuarı olan Ankara Devlet Konservatuarı’ndan mezun olmanın kendisi için çok büyük bir şans olduğunu ifade eden Çetinel, hayatın kendisine böylesine basit ve kendiliğinden oluşan bir armağan sunmasına her zaman minnettar olduğunu ifade ederek, “İki arkadaşımın belirli aralıkla başucu kitabı olduğunu söyledikleri ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitabını aldım. Hayatın verdiği mesajların kaçırılmaması gerektiğine inanıyorum. Kadınların yaradılışından gelen sezgiler toplum tarafından ne kadar bastırılırlarsa bastırılsınlar bazen açığa çıkarlarmış. Sanırım öğretmende bana ‘hadi bakalım’ dediğinde benim içimdeki o cevherde o an açığa çıktı. Bu gün sadece yaşımdan ötürü yapamayacağım birkaç şey var. Kendimize baktığımızda korkularımızı gizlemek adına cesur görünmemiz gerektiğine inandığımız zamanlar vardır. Devlet tiyatrosunda eğitimimi bitirip stajımı yaparken anlık bir kararla istifa etmiş olmamda ilginçtir. İzmir’de hayatımı, elime geçen paraları yönetemediğimi, Ankara’da ailemle birlikte yaşamak isteğimi Çağdaş Sahne’de çalışan arkadaşlarıma anlattığımda bana devlet tiyatrosunun verdiği maaşın üstünde bir maaş teklif etmişlerdi.  Bu etkenlerin bileşimi ile tayinimi istedim ancak yıllarını vermiş insanların sırada beklediğini henüz stajını bitirmemiş birinin tayinin çıkmasının imkansız olduğunu duyuca ne yapabileceğimi sordum. Tek çarenin istifa etmek olduğu söylenince de dışarı çıkıp bir kağıt istedim ve istifa metnimi yazıp verdim. Müdürün o anki şaşkın bakışlarını hayatım boyunca unutamayacağım” açıklamasını yaptı. 

BİR HAYAL KIRIKLIĞI 

Ankara’nın öğrencilik yıllarında çok renkli bir kültür başkenti olduğunu ve şimdiki gibi gri renkler barındırmadığını söyleyen Çetinel, özel bir tiyatronun kendisine teklif ettiği parayı vereceğine gençlik yıllarında inandığını ancak verilen sözlerin tutulmadığını yaşayarak öğrendiğini belirterek, “Ankara’daki özel tiyatroların Dünya’nın tüm işçilerine sahip çıkıp kendi işçilerine sahip çıkmadığını fark ettim. O yıllarda ilk kez televizyon programı yaptığım, yakın arkadaşım olan ve kaybettiğimiz içinde çok üzgün olduğum Levent Kırca ile ‘Oyun Treni’ni sergilemiştik.  Levent Ankara’da Arkadaş Kabare’yi kurarak beni oraya çağırdı. Hayatımdaki en inanılmaz deneyimleri onunla yaşadım.  Devlet Tiyatrosu’nun bazı sınırlarını bu deneyimler aldı üzerimden. Ritmi ondan öğrendim ve kabare yaptım. Aldığım klasik eğitimin tamamen dışında bu özel tiyatroların kendine özgü olan eğitimlerini de yine kendiliğinden almış oldum.  Devlet tiyatrosuna tekrar dönüş yaptığım dönemde Sivas Tiyatrosundan bana bir teksin yönetmenliğini yapma teklifi geldi. Uzun yıllar oyunculuk yaparken ışığı, kostümleri, makyajı yani sahnenin bütününü görmeyi kendiliğinden öğrenmiştim.  İlk olarak Kuva-i Milliye Kadınları teksiyle yönetmenliğe başlamış oldum. Teksi yazan Neziha Araz benim ahbabım olduğun için bazı kısımların yerini değiştirmek istediğimi söyledim. Kabul görünce ilk rejimi de yapmış oldum. Oyun çok beğenilerek iki yıl sahne aldı. Ardından Ben Anadolu’yu Yıldız Kenter tek başına oynadı. Ben 7 bölgeyi düşünerek oyunu 7 kadına çevirdim.  Bir kadınımız eksik olduğu içinde dönen dev bir Kibele’yi sahneye koydum ve oyuncular Kibele’nin omuzlarında, kalçalarında, göğüslerinde oynadılar. Oyunumuz yine çok beğenildi” ifadelerini kullandı.

UNUTULMAYAN ANILAR

Birbiri ardından gelen başarıların ardından Sivas Devlet Tiyatrosu’ndan müdürlük teklifi aldığını ve ilk etapta kabul etmek istemediğini belirten Çetinel, o yıllarda büyük şehirlerden küçük şehirlere görev yapmak için giden fakat kendilerine yol gösterecek kimse olmadığı için gençlerin çok büyük zorluklar çektiğini söyleyerek, “İzmir, İstanbul, Ankara gibi kentlerde büyüyüp Van, Erzurum, Sivas gibi kentlere gitmek ve yaşam koşullarına uyum sağlamak zordur.  Özellikle başınızda size yol gösterecek birileri yoksa o zaman bu sıkıntı daha da artar. O zaman ki genel müdür ben müdürlük teklifini kabul etmeyince bana bir ablaya, anneye ihtiyaç olduğunu söyledi.  Devlet tiyatrosuna aidiyet duygum fazla gelişmiş olmalı ki, bizim için sanat müdürlükten her zaman önde olmasına rağmen müdürlüğü kabul ettim. O yıllarda Ben Anadolu’nun uluslararası bir platformda Beyaz Rusya’da oynamasıyla ilk ödülümü de almış oldum. İkinci oyunumda bir yönetmen olarak ödül almak beni yüreklendirdi.  Anadolu turneleri bize tüm Türkiye’yi iki kez dolaşma fırsatı verdiğinden birçok deneyimde yine kendiliğinden birikmiş oldu. Şırnak’ta yatılı bölge okulundan bir kız çocuğu geldi ve tiyatro okuduğunu söyledi.  Bizde ne okuduğunu sorduğumuzda ‘Gurban Necati Cumali’ dedi ve birden bire kitaptaki Zehra’yı oynamaya başladı. Hayatında tek kitap okumuş çünkü elindeki tek kitap oydu. O kadar çok tekrar tekrar okumuş ki oyunun tümünü ezberlemiş. Hemen Güngör Dilmen’i arayarak kıza ezberini okuttum. Telefonun bir ucunda ben diğer ucunda Güngör bey hüngür hüngür ağladık” dedi.

SEVGİ HERŞEYDİR

Anadolu’da tiyatroyu bilmeyen insanlara tiyatroyu sevdirmek amacıyla makam arabasını kullanmayarak halkın içinde otobüsle işe gidip geldiğini ve bu şekilde insanlara oyuncuların kendilerinden farklı insanlar olmadığını anlatmaya çalıştığını ifade eden Çetinel, “Bizlerin korkulası insanlar olmadığımızı tıpkı onlar gibi olduğumuzu taşra insanına anlatmamız gerekiyordu.  Tiyatro onlar için göbek atan kızları ya da Deniz Kızı Eftelya’yı çağrıştırıyordu. Bir gün tek kişilik bir oyunuma hazırlanıyordum.  Eşeğiyle gelen bir adam kalabalığı görünce ‘bura nere’ diye sormuş, tiyatro dediklerinde ‘ o ne ki, garılar mı oynuyo’ demiş ve gişedeki arkadaşlarda öğrenmesini sağlamak amacıyla içeri davet etmişler.  Fakat eşeğini Türk bayrağının dalgalandığı direğe bağlamak istemeyen köylümüz gidip eşeğini bir arabanın tamponuna bağlamış.  Arkadaşlar oyun boyunca eşeğin güç kullanarak arabanın tamponunu götürmemesi için oyun bitene kadar dua etmişler.  Ben o köylüyü görebilmek için en arkada oturan izleyicilerin de görebilmesi için son derece ağır yapılmış olan makyajımı silmeye çalıştım. Amacım onu korkutmamaktı ancak ne yazık ki ben makyajımı silene kadar kendisi gitmişti. Anadolu’nun böylesine güzel kendine özgü anıları vardır” açıklamasını yaptı.

Haber Merkezi