“Hayattan çok müziğin içinde yaşıyoruz”

Henüz 7 yaşındayken müzikle tanışan ve yüzden fazla besteye imza atan İzmirli kardeşler Ercan ve Gökhan Çağıran ile hayata ve müziğe dair konuştuk. Müzik ve bağlamanın hayatlarında çok önemli yere sahip olduğunu söyleyen kardeşlerin hayali ise ürettiklerini daha fazla insanla paylaşmak. Ayrıca doğayla iç içe, barışık ve adaletli bir dünyada bir de aşk eksik olmadan yaşamak


  • Oluşturulma Tarihi : 24.12.2015 07:53
  • Güncelleme Tarihi : 24.12.2015 07:53
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Hayattan çok müziğin içinde yaşıyoruz”

E. ÇAĞLA GENİŞ

7 yaşında org kursuna giderek müziğe başlayan Ercan ve Gökhan Çağıran, 9 yaşında televizyonda Arif Sağ'ın bir konserini izledikten sonra bağlama çalmayı öğrenmek istemişler. Bunun müzik hayatlarının başlangıcı olduğunu söyleyen kardeşler, bu süreçte en büyük desteklerinin başta anne ve babaları olmak üzere bütün aileleri olduğunu söylediler. İkiz olmanın avantajlarının ise saymakla bitmeyecek kadar fazla olduğunu belirten kardeşler, “Başlıca birbirimizin yerine sınava girmek, aynı ehliyeti kullanabilmek, müzikal anlamda da hissiyatlarımız çok yakın olduğu için birbirimizin bestelerine ve yazdığı sözlere çabuk adapte olup yeni mısralar notalar ekleyebiliyoruz. Ayrıca ve en önemli olanı bireyi yalnızlaştıran, doğadan, insandan izole eden bir sistem içinde arkadaşınla yoldaşınla doğmuş olmak avantajdan da öte bir ödül gibi. Dezavantajı ise kardeşinin yerine girdiğin sınavdan yine kalmaktır. İkiz olmamızdan dolayı hem müziğin hem de yaşamın birçok sürecini birlikte geçtik. Birbirimizin o kadar çok aşamasına tanıklık ettik ki artık gündelik hayatta da sahnede de diğerimizin bir sonraki hareketini sezinliyoruz. Bu bize sahnede hem pratiklik hem özgürlük kazandıran bir durum… Böyle bir uyumu yakalayabildiğimiz için mutluyuz” diye konuştular.

“ŞARKILAR EGE VE AKDENİZ EZGİLERİ TAŞIYOR”

Geçtiğimiz yaz yayınlanan ikinci albümleri “Uzaktan da Olsa” hakkında bilgi veren Ercan, albümde yer alan şarkıların daha çok Ege ve Akdeniz ezgileri taşıdığını belirtti.  Ercan, “Albümde 11 şarkı yer alıyor. 10 şarkının söz müziği bize, bir şarkı da Haluk Levent' e ait. Şarkılarımız daha çok Ege ve Akdeniz ezgileri taşıyor diyebiliriz. İlkine göre daha modern alt yapılarla hazırladığımız bu albümde jazz, reggie ve bossa tınıları bulabilirsiniz. Aranjmanlarda on şarkıda Göksun Çavdar, bir şarkıda Nurkan Renda ile çalıştık. Her ikisiyle de çalışmak çok keyifli ve öğreticiydi, bu sebeple onlara çok teşekkür ederiz. Aslında yaptığımız müzik Türk Halk Müziği değil. Öyle adlandırırsak halk müziği ustalarına da haksızlık etmiş oluruz. Fakat oradan beslenmiş, onun toprağının nemini de içine katmış bir müzik diyebiliriz. Biz ezgisel ve şiirsel anlamda daha modern ama bu coğrafyanın DNA'sından da kopmamış şarkılar yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

MÜZİĞE VE HAYATA DAİR

Müziğe ve hayata dair hayallerinin birbirinden bağımsız olmadığını söyleyen Gökhan şunları söyledi: “Müziği de yaşamımızın merkezine koyduğumuz için, sürekli yeni özgün şarkılar üretmek, bir sonrakini aramak müziğimizin de hayatımızın da başlıca serüveni. Hayalimiz de ürettiklerimizi daha fazla insanla paylaşmak. Ayrıca doğayla daha iç içe, daha barışık ve daha adaletli bir dünyada yaşamak gibi bir özlemimiz var. Bir de aşk eksik olmasın mümkünse.” Müziğe ilk başladıkları yıllarda en çok dinledikleri isimlerin Mahsuni Şerif, Aşık Veysel, Ahmet Kaya, Yeni Türkü ve Selda Bağcan olduğunu söyleyen Gökhan, “Bunlar hem melodik yapılarıyla hem de sözel felsefeleriyle müziğimizin ilk yapı taşlarıydı. Ancak müzik sürekli devinim halinde bir olgu ve sınırları hep daha öteye taşımak, yeni boyutlarla tanışmak istiyor. Bugün daha çok yabancı alternatif, jazz, etnik müzikleri dinliyoruz. Buralarda karşılaştığımız armoniler de bizi içine alıyor açıkçası. Buika, Hindi Zahra, Melody Gardot, Chat Baker ilk aklımıza gelenler. Hüsnü Arkan, Rubato, Fazıl Say, Aynur Doğan da severek dinlediklerimiz” dedi.

“BİZ DE BİRBİRİMİZİ KARIŞTIRIYORUZ”

Tek yumurta ikizi oldukları için yaşadıkları ilginç anları anlatan Ercan, “İnsanların sürekli bizi karıştırması üzerine çok anımız var. Ama daha ilginci bazen biz de birbirimizi karıştırıyoruz. Ben yan yana durduğumuz bir camekanın önünde Gökhan'ı kendim zannettiğim gün bizi karıştıran herkese hak verdiğimi söylemeliyim. Ve hayatın ne kadar fantastik olduğunu da belki de en çok orda kavramıştım. Bir de Gökhan'a bazen ismini sorduklarında Ercan diyebiliyor. Sevgisine veriyorum” dedi. 

“DÜNYA BARIŞINA KANAT OLMAK”

2008 yılında şair Ümit Yaşar Işıkhan'ın başkanlığında kurulan Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği hakkında bilgi veren Ercan, “Burada Ümit Abi' nin yoğun emeğini ve hakkını teslim etmek gerekiyor. 26 ülkede temsilciliği bulunan Aktivist Sanatçılar'ın temel iki şiarı var. Birincisi ‘Sanatçılar dışarı!’ Sanatı ve sanatçıyı sıkıştığı salonlardan kokteyllerden sokağa, beslendiği yere, yaşamın akışına müdahil olmaya çağırıyoruz. Sanatçı hayal gücünün sınırsızlığından dünyanın gerçeklerine döndüğü yerde bu dünyaya olan itirazı başlar. Dolayısıyla itiraz etmek sanatın başlıca koşullarından biri olmalı. O zaman sanat edilgen değil tam tersi istikamette etkin, yıkıcı ve yapıcı gücü olan debisi yüksek bir nehire benziyor. İşte tam da buradan hareketle o nehiri salonlardan, binalardan sokaklara taşırmak istiyoruz. İkincisiyse bugünün en acil ve en can yakıcı sorununda bir sonsuz istek olarak karşımızda... ‘Dünya barışına kanat olmak’… Bugün memleketin ve coğrafyanın içinde bulunduğu süreç, ölümler ve çatışmalar arasındaki bu toplumsal sıkışmışlıkta sanatçılara düşen vicdani bir çağrıdır bu. Biz hem kişisel olarak hem birlik olarak ölüm karşısında yaşamın, savaş karşısında barışın dilini sesini gürleştirmeye çalışıyoruz. Ve sanat bu toplumsal travmadan kurtulmak ve yine hem kişisel hem de toplumca akıl sağlığımızı kurtarmak açısından kritik bir yerde duruyor” şeklinde konuştu.

MÜZİK VE BAĞLAMANIN YERİ

Müzik ve bağlamanın hayatlarında derin ve güçlü bağı olduğunu söyleyen Gökhan, “Müziğin hayatımızdaki yerini düşünmeye başlayınca şunu da fark ediyoruz aslında. Bazen hayat müzik yapmak için geçilmesi gereken bir zaman dilimiymiş gibi. Yani müzik, düşünme, duyma, davranış biçimin olmaya başladıysa burada hayattan çok müziğin içinde yaşıyormuş hissi oluşuyor insanda. Yürüdüğün sokağın, baktığın bulutların, yaslandığın ağacın, öptüğün yüzün müziğini duyuyorsan orda müzik senin hayatında yer tutmaktan ziyade hayatının kendisine dönüşmüş oluyor. O yüzden böyle bir gerçekliğe sahip bizim için. Bağlamaysa bunları ifade edebilmek için en hakim olduğumuz enstrüman. Bağlamayı tarihsel bağlamından da ayrı okumamak gerekiyor. Bağlama bizim elimize gelene kadar Pir Sultan'ın, Karacaoğlan'ın, Aşık Veysel'in elinden geçmiş bir enstrüman. Buradan bize kalan mirasın kıymetini biliyoruz. Dostun attığı gülden yaralanan ama otoriteye boyun eğmeyen ozanların, "Gönül sana nasihatım çağırılmazsan varma gönül" diyen naifliğidir, itaat etmezliğidir bağlama. Belleği olan bir çalgıdır. Doğanın ve yaşamın savunusundadır” dedi.

ERCAN&GÖKHAN ÇAĞIRAN KİMDİR?

6 Temmuz 1987′ de İzmir’ de doğdular. 7 yaşında org/piyano kursuna giderek müziğe ilk selamı verdiler. 9 yaşında bağlama çalmaya başladılar ve müziğin onların ruhunu sarıp sarmaladığı o günlerden itibaren denizlerle, kuşlarla, sokaklarla arkadaşlık ettiler. Yaşamın onlara fısıldadıklarını şarkıya, şiire dönüştüren Ercan ve Gökhan’ın 100 civarında şarkıları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye’den ve dünyadan şairlerin şiirlerini bestelediler. Bir yaşam biçimi ve sürekli kendini yenileyen bir serüven olarak algıladıkları müzikte yeni melodilerin yeni sözlerin peşindeler. 14 yaşından itibaren Türkiye' de ve yurtdışında birçok konserde sahne aldılar. 2008 yılında şair yazar Ümit Yaşar Işıkhan'ın kurucu başkanlığında Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği'nin kuruluşunda yer aldılar, buradaki görevleri müzik komitesi başkanlığı olarak devam etmektedir.

Haber Merkezi