- Kültür-Sanat
- 07.07.2025 16:20
Yazar ve eliz edebiyat dergisi kurucularından Hilmi Haşal ile röportajımızın 2.ci kısmında Türkiye’de yazarlık ve edebiyat üzerine konuştuk. 1968’den bu yana yazım eylemini sürdüren yazar çok sayıda edebi eserin altına imzasını koydu
ONURHAN ALPAGUT/RÖPORTAJ
Bursa’nın yerel edebiyat dergilerinden biri olan eliz edebiyatın kuruları arasında yer alan ve yazarlık yapan Hilmi Haşal ile Türkiye’de yazarlık ve edebiyatı konuştuk. Türk edebiyatın bilinir isimleri arasında yer alan Hilmi Haşal’ın yazarlığa ilgisi okul yıllarında başladı. Öğretmenlerinin ve arkadaşlarının teşviki ile devam etti. Ev ve okuldan sonra 3’üncü adresi olarak kütüphaneleri kendisine mesken edinen yazar her türden kitabı okuyordu. İlerleyen süreçte farklı türlerde eserler üreten Haşal ilk kitabını 1991 senesinde Denge/sizler adına altında yayınlandı. O süreçten bu zamana ağırlıklı şiir olmak üzere birçok kitap yayınladı. Son kitabı Teneke Yazı (2019)’da okurlarıyla buluştu. Haşal, yazıyla olan macerasını gazetemize ayrıntılı bir biçimde sorduğum sorular ışığında anlattı.
İsterseniz röportajımıza sizi kısaca tanıyarak başlayalım…
1954 doğumluyum. Bulgaristan’nın Kırcali İli, Eğridere (Ardino) İlçesi, Aşağı Tozçalı (Dolno Prahovo) – Haşallar Köyü’nde başlayan dünyalılık serüvenim, Bursa, Mudanya’da devam ediyor. 1973 Temmuzunda Türkiye’ye göç ettik. Ailecek Bursa’ya yerleştik; üç beş bavul ve yatak, döşekle... Zorlu yıllardı; anavatana yerleşme, koşullara uyma ve iş güç tutma gerilimini yaşadık! Zaman fırtına hızıyla geçti; 30 yıla yakın özel ve kamu sektöründe çalıştıktan sonra 2005 yazında emekli oldum. Daha çok okumaya ve yazmaya, yayımlamaya odaklandım. Şimdilerde, Mudanya’da koronavirüs günlerinde, çocuklarla ve torunlarla izolasyon/yalıtım koşullarına uymaktayız. Okumaya, yazmaya devam!
YAZIP OKUMA ALIŞTIRMALARIYLA BAŞLADI
Yazım eylemi ile olan serüveninizin başlangıç noktası ne oldu?
1964, 1965 yıllarında okul, arkadaş ortamında yazıp okuma alıştırmalarıyla başladı… Öğretmenlerimin, arkadaşlarımın teşviki ve kışkırtmasıyla sürüp gitti… Birçok şairin, yazarın çocukluğunda yaşadığı “kendince-kendine” okuma, yazma uğraşı büyük merakla ve büyük şaşkınlıklarla başladı. Serüven buysa, evet, öyle başladı diyebilirim. Köy koşullarından şehir koşullarına geçişten, yani 1969’dan sonra, okuma rotası Kırcali “Avitsena Halk Kütüphanesi” üzerinden, acemilikleri öğrenerek, aşarak ve yeni acemiliklere mest olarak sürmüş öğrencilik yılları… Her türden kitaplara, özellikle şiir, öykü, deneme, tarih kitaplarına tav dönemidir; evden, okuldan sonra üçüncü adresim kütüphane... Kütüphane adının, “Avicenna” yani “İbn-i Sina olduğunu çok sonra öğrendim. Meğer tarihi ve büyük bir şahsiyet imiş; “İbn-i Sina - M.S. 980 yılında İran, Buhara yakınındaki Efşene’de doğan İbn-i Sina, tıp, matematik, fizik, kimya, jeoloji, felsefe, şiir ve müzik alanlarında çalışmalara imza atan çok yönlü bir bilgindir.” Önemini ve gücünü öyle öğrendim. 1973 yazına kadar süren okuma, araştırma, öğrenme, yanılma, yenilme, aşk, felsefe ve şiir ile aşılanma dönemiydi. İlk yayımlanan birkaç şiirim ve bir röportajım, o yıllara, 1971, 1972, 1973’e aittir. Kırcali Gençlik Evi, Genç Yetenekler Kulübü, Edebiyatçılar-Şairler Kursu… Şairler; Yanislav Yankov, Durhan Hasan ve arkadaşım Bojidar Grozev iyi, güzel anıların odağında yer aldılar. O yıllardan, adını hemencecik anımsayamadığım birçok genç şair, yazar arkadaşımı da minnetle anıyorum. Yazma serüvenime bir biçimde dahil olmuş, her eseri ve eser sahibini unutulmazlarım katına koydum hep… Bellek hazinemin yettiğince yaşatıyorum gönlümde…
Yazdıklarınızda sizi ne kadar görüyoruz?
Her yazan, öncelikle kendini yazarmış! Bu doğru! Edebiyatın kurgu / kurmaca (fantazya) yönü ve anlatımdaki imge yükü yadsınamaz ama gerçekle bağı tümüyle koparılamaz. Elbette ki edebiyat, sanat, abartma (y)etkinliğidir... Özellikle şiirde ve öyküde yoğun biçimde karşılığı görülür. Şiirlerde özellikle yaşamın özü, akışı ve sorunlarla didişmesi, yani insanî haller sorgulanır. Herhangi bir öğüt, önerme ve dayatma bulunmayan ve sonuç öngörmeyen metinlerdir söz konusu yaratım nesneleri. Her şairin, yazarın yapıtında insan (birey) vardır, doğa ve durumlar vardır, hayat vardır, zaman ve duygular, düşünceler vardır. Aşk vardır her şeyden önce, çok çok ve önce… Bu, her şair, yazar için geçerlidir az çok! Kitaplarımı okuma zahmetine katlananlar, ne derecede ‘ben’i veya yarattığım ‘ben’ kişisini bulur, bilemem… Konu, fazlasıyla ciddi bir konu; okumaya, yorumlamaya, eleştirmeye, yargılamaya ve de eylemi belgelemeye dayanır, her şeyden önce!
BİRİKİMLERDEN OLUŞAN YAZILAR
İlk kitabınızdan başlayarak bugüne kadar yazdığınız kitaplar hakkında okurlarımızı kısaca bilgilendirir misiniz?
Denge/Sizler Adına, ilk göz ağrısı bir kitap, 1991’de çıktı… Çevreci (ekolojik) sorunları izlek öğesi kılmış, sanayi-endüstri-teknoloji kirlenmesinin, küresel trajedi belirtilerini dile getirmiş şiirler, ağırlıktadır içinde... Geçen yıl (2019’yazında) çıkan Teneke Yazı’ya dek; Elektronik Yalnızlıklar (1992), Yol Boyu Notları (1993) ORSEV 1994 Vedat Güler Şiir Ödülü – Mansiyon, Kozmik Aşk Suçu (1995), Venüs’le Aşk (1997), Son Siren Kuşu (2000) 1993 Altın Koza Şiir Ödülü, Behçet Aysan’ı Anma Ödülü, Dağınık Düş Sepetleri (2001), Yanık Söz (2002), Yaralı Gümüş (2004), Hercai İnci (2011), Mercek Molası-Fotoğraf Okumaları (2011) (Fotoğraflar: Halûk Uygur), Ada Yamacında Yedi Kovan (2012), Ezel Eskizleri (2013), Kalbimin Başkenti (2015), Balkanlı Bulut (2018) adlı kitaplarımın yazım, yayımlanma süreçleri yaşamsal ayrıntıları barındırmaktadır… Konusu, tematik bütünlüğü ve toplumsal, kişisel sızıları bakımından özellikler taşır her biri. Geçmişimin nadide değerleri arasında, deneme-inceleme kitaplarımın olduğunu da belirtmeliyim: Şiir Seddinde Kronos (2004), Şiirin Lav İzleri (2006), Halim Hayal Gibi (2013)… Şiir, edebiyat, edebiyatçı portrelerinden, yapıtlarından, okuma-yazma notlarından, birikimlerden oluşan yazılar taşıyan kitaplardır. Değerlendirmesi, eleştirmesi okura kalır artık!
Kitap fuarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şairlerin, yazarların birbirini görme, buluşup söyleşme olanağı yaratan ortam sağlaması çok iyi! Paneller, söyleş ve dinleti bakımından ise ilgi, katılım düşüşlüğü gözleniyor. Fuarların kitapla, satışla, okurla dirsek teması sıkı değil. İletişim başarısı eksilmekte ne yazık ki! Özetle Kitap Fuarları yüz güldürmüyor son yıllarda, iyi değil! Bu yılın mart ayındaki 18. Bursa Kitap Fuarı da koronavirüs gazabına uğradı… Ziyaretçilere açık kaldığı günlerde, söyleşileri izleyen en çok 10-20 kişiydi. Özellikle enformasyonun gelişmesi, internetin, e-yayıncılığın üst çizgilere ulaşması, her alanda fuarları tökezletti! İnternetin yaygın hükmü nedeniyle, bireysel medya yayıncılığı karşısında geriledi, basılı yayıncılık, kitapçılık, özellikle edebiyat kitapçılığı ve fuarcılık ilgi küçültmüştür.
ESKİDEN KİTAP ÇIKARMAK ZORDU
Türkiye’de kitap yayınlamak ne kadar zor?
Teknolojinin gelişmesi, yayın-basım hizmetlerini hızlanması, yayıncılığı emek ağır(lıklı) iş olmaktan çıkarttı. Bilgisayarlar, her alanda olduğu gibi kitap basımı, sanal yayım konularında çığır açtı... Holding ve banka yayınevleri ilgi ve talep yitirdi o nedenle... Gençler, kitabı üretmede sermaye gerektirmeyen yayın-tanıtım yeteneğini etkin kıldı. Eskiden kitap çıkarmak çok zordu. Yayınevlerinin, kendilerine ulaşan dosyaları, kapağını açmadan çöpe gönderdiklerini bilmeyen yoktur. Birçok yayınevinden “kötü haber” almış mağdurlardan birisiyim, o nedenle gerçeği söylememde sakınca yok... Yıllar geçti! Kapıdan kovduklarını bilir yayınevleri. Ki birçoğu ihtişamlı günlerini yitirdi. Onlar utansın! Ama şimdi, Word dosyasına toplanmış şiirler, belli kıvamı bulunca hele de dergilerde yayımlanmışsa, kitap oylumuna ulaştırmak çocuk oyuncağı, gençler için... Geriye düzenleme ve düzeltme aşaması kalıyor. Eh, o da titizlikle ve disiplinle sonuca bağlandı mı? Çaba ve estetik algı, sanatsal donanımı ile yetkin bir editörün elinden, kaliteli kitabın çıkması kolaydır artık! İlk kitaptan itibaren kırk yıla yakın sürede, zorluklar gördüm elbette. Ama ilgi ve destek de gördüm. Örneğin, Ekin Öğrenci Pazarı Yayınları sahibi İhsan Üren, Biçem Yayınları sahibi Nahit Kayabaşı, Yom Yayınları sahibi İmam Demir, Alp Yayınları sahibi Fehmi Enginalp, Asa Yayınları sahibi Mecit Bilgin, Ekin Yayınları sahibi Mehmet Düz, Mühür Yayınları sahibi Mustafa Fırat, Klaros Yayınları sahibi Lokman Kurucu… Ticari hesap gütmeden kitaplarımı yayınladılar. Sonsuza dek teşekkür edeceğim onlara… Okuyacakların da bunu bilmesini isterim elbette!
Bizimle bir şiirinizi paylaşır mısınız?
Memnuniyetle; korona günlerinden bir yansıma diye okunabilir:
SOKAK YOKLUĞU
Hayat direnirken bulur kıvamını; iz, acı nağmede
görülür; gerçek ama teselli gömeci diyorsun Aslı
sonunda yol da eksilir, Kamber de… sabır uçucu
‘Dünya’ dönerken oluyor ne oluyorsa; aşk falan
aşk beklenmedik bir sıtma hali, tutulana, sadece
dirim-ölüm gergefi; üç öğün için kaç yalan, göze
haklı boğum noktası, can simidi ömürler uğruna
değişime değer dağın öbür ucunda, Aslı, kalbince
diyorsun, yolda ne oluyorsa bahtına; kabul etmeli
aşk efsanedir, kerevet sanrı, gök netsin Kamber’e
vadelerin ipi uç-uca nereye dek uzar, ömür rüya
parantez nerede başladı, nerede bitecek meçhul
akıl düğümü, intihar kaçağını tutar mı ruhta; tut!
diyorsun, kölelik ruhtadır, ezel-ebet; sorar insan
kendine; vicdan neredeydi, vaatlerin tadı geçici
hayaller suçlu değil ama hayat gerçek; ve acıdır
vedalar karantinaya bağlı, beyin hapishanesinde
Kamber küle razı diye sokaklar ölmesin yeter ki
savur gül saçlarını Aslı, yazılan aşk masalındır.
Bursa, Mart 2020
Ege'ye baharda kar sürprizi
Ödemiş yangından sonra havadan görüntülendi