İlk tuvali vücudu oldu

Küçükken kollarına ve bacaklarına çizdiği resimlerle ileride ressam olacağına dair ilk sinyallerini veren Yudum Akkuş, genç sanat yaşamına dört kişisel, çok sayıda karma sergi ve ödül sığdırdı


  • Oluşturulma Tarihi : 17.08.2017 07:13
  • Güncelleme Tarihi : 17.08.2017 07:13
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İlk tuvali vücudu oldu

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Küçük yaşlardan itibaren resim sanatına ilgi duyan 33 yaşındaki İzmirli ressam Yudum Akkuş, o zamanlar materyal olarak genelde kağıt değil vücudunu kullanıyordu. Okuduğu kitaplardaki karakteri önce zihninde daha sonra kollarına ve bacaklarını kullanarak vücudunda resmeden Akkuş’un yeteneği ilk olarak ailesi tarafından fark edildi. Çocukluğundan gelen resme olan aşkı, üniversiteye hazırlık sürecinde onu bu tutkusunun peşinden gitmeye itti. Şimdiye kadar dört kişisel sergi açan ve çok sayıda karma sergide kendine yer bulan Akkuş, çalışmalarını evinin boş bir odasını değerlendirerek oluşturduğu atölyesinde sürdürüyor.   

VÜCUDUNA RESİMLER ÇİZERDİ

Resme küçük yaşlardan itibaren ilgi duymaya başlasa da bu alandaki yeteneğini geç keşfedilen Akkuş, “Hiçbir şey kendiliğinden gelişmiyor aslında. Genelde bu konuda şanslı olduğumu düşünürüm, çünkü bu süreçte her zaman ailemin desteğini aldım. Ama tabi kendi içsel mücadelenle başlayan bu süreç zaman zaman bazı dışsal müdahalelere maruz kalıyor. Bu süreçte düşündüğün küçücük şeylerin büyük imgeleri sana motivasyona dönüşüyor ve yoluna devam ediyorsun. Resim çocukken kendini ifade etme adına seçtiğim bir yol olarak ortaya çıktı. Genelde kağıt kullanmaz, vücudumu kullanırdım materyal olarak, bacaklarım, kollarım, yüzüm… Çizgi roman dergilerinden kareleri, gazete ve dergi görsellerini taklit ederek çizgi ve renk dünyasına girmeye başladım. Çocukken boş zamanlarımda ne zaman bir kitap okusam ya da bir öykü dinlesem hikaye sonunda karakterleri zihnimde tekrar yaratır, kollarımı ve bacaklarımı bir tuval gibi kullanarak onları yeniden resmederdim. Sanırım çocukluğumdaki bu hal benim şu anki mesleğimle ilgili ilk işaretti. Üniversiteye hazırlık sürecinde ise yapabileceğim en anlamlı şeyi yapmaya karar vermiştim; Resim. Ve süreç böylece başladı…” diye konuştu.

SANAT YENİ OLUŞUM İSTER

Şimdiye kadar üç tanesi İzmir’de, bir tanesi de Atina’da olmak üzere dört kişisel sergi açtığını kaydeden Akkuş, “Tabii ki birçok karma sergiye de katıldım. Zaman zaman bazı galerilerle de çalıştığım oluyor ama bir sürekliliği yok. Koşullar her iki taraf içinde uygun olursa sıcak bakıyorum tekliflere. Ülkemizin sanat perspektifine bakacak olursak bir tarafta ürün bekleyen galeriler diğer tarafta üretme kaygısı içinde yaratan sanatçılar ve birbirini tekrar eden eserler var. Sanat yeni bir oluşum; yeni bir yaratı ister. İsterim ki zaman zaman sanatçı da derin bir nefes alsın. O nedenle benim için üretim süreci bazen bu nedenle bazen de akademiden kaynaklı rötarlara maruz kalsa da devam ediyor” dedi.

SOYUT FORMLARIN ARMONİSİ

Resim yolculuğuna içsel gereksinimin dışa vurma isteği sonucu başladığını aktaran Akkuş, çalışmalarında vermek istediği mesajları şöyle sıraladı: “Aslına bakılırsa gerçekliği parçalamak adına başladığım bu serüven, beslediğim sancının renklere saplanması ve dış dünya gerçeğinin ihlaliyle yerini içsel yolculuktan izler taşıyan biçimsel ifadelere bıraktı. Derdimi anlatmak, alımlayıcıyı rahatsız etmek adına vurgu yaptığım ritimsel kırılmalar, parçalanmalar ise yerini ritme ve çoğu zaman da soyut formların armonisine bıraktı. Aslında benim için üretmek, günümüzün getirdiği sıralama ve yenileme boyutu içerisinde hareketi de barındıran bir sistem olan günlük yaşam formlarından pek de bağımsız değil. Her bir gündelik deneyim yeni bir ruhsal titreşime dayanak sağlayabilir. İşte bu titreşim, yüzey üzerindeki arayışı neticesinde edindiği ‘dil’ aracılığıyla alımlayıcıyı içerisine kabul edecek ve onu ikna edecektir. Ve bu da resimlerimde içselleştirdiğim tek ve asıl gerçektir. Şimdilerde geç de olsa yeni bir oluşum içindeyim diyebilirim. Başrolde bize pek de yabancı olmayan kimlikler olacak.”

BAZEN HEYECANLI BAZEN YORUCU

Resim yaparken kullandığı malzemeler ve boya çeşitleri hakkında bilgi veren Akkuş, “Su bazlı boyanın yer yer kontrolü ele almasını ve sürprizlere açık oluşunu seviyorum, yağlı boyanın kararlılığını ve keskinliğini seviyorum. Süreç içinde hangisi galip gelir onu ben de bilmiyorum. Kullanacağım malzemeleri şekillendiren şey yaratım süreci aslında. O süreç bazen çok heyecanlı, bazen de çok yorucu olabiliyor. Zaman kavramının olmadığı bir mekanda, dakikalarca maruz kaldığın şey sana tanıdık gelmeye başlıyor, rahatsız oluyor ters düz ediyorsun hop yeniden başa… Başka biçimlerin, başka renklerin peşinden gidiyorsun, anı yaşıyorsun. Aradığın şey her neyse onu en iyi aktaracağın malzeme yardımcı oluyor sana” ifadelerini kullandı.

TEKRAR TEKRAR BAKIYORSUNUZ

Etkilendiğiniz veya örnek aldığınız sanatçılardan örnekler veren Akkuş, bu sanatçıları neden beğendiğini ise şöyle açıkladı: “Orhan Umut, İlke Kutlay, Şahin Demir, Ercan Ayçiçek, Nurettin Akkaya, Deniz Aktaş beğendiğim veya takip ettiğim sanatçılar. Nedenine gelirsek, her biri diğerlerinden ayrışıp, yeni bir olgu üretiyor ve ortaya samimi bir yapıt ortaya çıkarıyor. Dahası eserin karşısına geçtiğinizde bakıp geçmiyorsunuz, duruyor ve tekrar tekrar bakıyorsunuz… Çünkü ortaya çıkan ürünler kendine yabancılaşmadan uzak, bizden imgeler barındırıyor. Böylece, duvarda asılı olan ürün sizin için hiçbir şeyken bir anda her şey olabiliyor. Yaşadığımız çağda ise bunu başarabilen çok az sanatçı var. Çünkü genelde sanatçılar alıcıyı anlık hazlarla etkileme peşindeler.”

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğü projeler hakkında bilgi veren Akkuş, “Yakın süreçte çıkardığım, figüratif ağırlıklı çalışmalarımın olduğu küçük işler serisi beni başka bir keşfe itti ve yeni bir oluşuma girmeye başladım. Henüz tam netleşen bir senaryo olmasa bile zihnimdeki öğeler bu yeni oluşumda kendilerini buldukları vakit yakın gelecekte yeni bir sergi neden olmasın” dedi.

İZMİR ÜRETMEK İÇİN İDEAL

Akkuş, “İzmir’in sanatçıya özellikle sizin resminize kattığı şeyler var mı?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Açıkçası iyi sanatçılara ev sahipliği yapan birkaç özel galeri olmasına rağmen İzmir’i bu anlamda zayıf buluyorum. Bu işin eğitimini almış olan genç kitleyi sanat piyasasına çekecek yeni projeler üretilmeli, yeni oluşumlara gidilmeli. Öte yandan sanat çeşitliliği olan bir şehir olmasına rağmen kendisine ‘sanat izleyicisi’ profili oluşturamadığını düşünüyorum. Bu anlamda kendi adıma diyebilirim ki İzmir beslenmek için değil, üretmek için ideal bir şehir.”

SANAT BİR YOLCULUK

Resim dışında başka sanat dallarıyla da ilgilenen Akkuş, “Sanatın diğer kollarından da beslenmek lazım. Bir bütün içinde ancak o zaman var olabilirsiniz. Tiyatro, sinema, fotoğraf gibi her kitleyle iletişimde olan sanat kolunun kendisine has bir dili var. Eğer siz bunlara maruz kalmıyorsanız eleştirel çözümleme açısından kendi çerçevenizi oluşturamazsınız ve bu yaptığınız resmin sınırlarını çizememenize veya kendi dar sınırları içerisinde sıkışmasına yol açar.  Bana göre sanat bir yolculuk, seyir halinde olma hali… Bazı yollar Kim Ki Duk’un filmlerinde olduğu gibi sadece sessizliğin hakim olduğu görüntüler gibi, bazıları seni şiddetli renklere, değişken formlara maruz bırakırken bazıları ise manzaranın hatırına gitmek zorunda olduğun sıra dışı bir atmosfer barındırıyor.  Zamanı, mekanı, varlığını unuttuğun bir an… Süreç tamamladığında tükendiğini anlayıp o güne dair tutkuyla bağlandığın tüm sanatsal öğelerden vazgeçip, her şeye ertesi sabah yeniden başlamaya karar verdiğin bir eylem. Yeniden ve yeniden…” dedi.

Ressam Yudum Akkuş, 2006 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra 2009 yılında aynı üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesinde yüksek lisansını tamamladı. Bu süreçte ilki Çetin Emeç Sanat Galerisi (2007), sonrasında Uğur Mumcu Kültür Merkezi (2007) ve 50. Yıl Köşkü Sanat Galerisi (2014) olmak üzere 3 kişisel sergi açtı, birçok karma sergiye katıldı ve ödüller aldı. 2011 yılında 19 Mayıs Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim Bölümü’ne araştırma görevlisi olarak atandı, 2014 yılında aynı kurumun doktora eğitimini tamamladı. Doktora eğitimi boyunca sanata dair çeşitli yurtdışı yurtiçi deneyimleri oldu. Yaklaşık iki sene Dokuz Eylül Üniversitesi Resim İş Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Şimdi, evindeki atölyesinde kendine yeni bir yol arıyor.

Haber Merkezi