Sayfa Yükleniyor...
Şifa Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nazım İntepe, mesleğindeki kariyeri kadar güçlü kalemi ile de tanınıyor. İntepe; Dibace ve İnciden sonra yeni romanı ile büyük bilgin İbni Sinanın hayatına ışık tutuyor
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı ve Tıp Tarihi bölümünde öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Nazım İntepe, tarihe olan ilgisi ve yazdığı tarih romanları ile dikkat çekiyor. Mesleğindeki başarılı kariyerini Şifa Üniversitesinde sürdüren Yrd. Doç. Dr. İntepe, bugünlerde farklı bir heyecan yaşıyor.
Bursada görev yaptığı dönemde; Bursadaki Türk-İslam eserlerini konu edinen romanı Dibaceyi yazan, İzmire geldikten sonra da İzmirdeki Türk İslam eserlerini anlatan İnci isimli romanı edebiyat dünyamıza kazandıran İntepe, şimdi üçüncü romanının yayınlanması için gün sayıyor. Kendisi gibi bir hekim olan, üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen eserleri ile hala birçok alanda bilim insanlarına ışık olan İbni Sinaya olan hayranlığını bir romana dönüştüren İntepe, kitabını tamamlayarak yayınevine teslim etti. Yrd. Doç. Dr. İntepe, bu yeni kitabı ile doktorluğunun yanı sıra edebiyat dünyasındaki yürüyüşüne devam ediyor. Aslında edebiyat İntepenin ilk mesleği sayılıyor. Çünkü İntepe Tıp Fakültesinden önce Eğitim Fakültesi Türkçe bölümünü okuyup, mezun olmuş.
Bursada doktor olarak görev yaptığı yıllarda Balkan ülkelerine yaptıkları birçok gezi, İntepede artık yazma zamanı etkisi yapmış. Balkan ülkelerindeki bir birinden güzel Osmanlı eserlerinin, aslında başta Bursa ve İstanbuldaki eserlerin örnek alınarak yapıldığını fark eden İntepe, Bursaya döner dönmez ilk iş olarak, Bursanın tarihine bu gözle yeniden bakmak olmuş. Bu ilgi İntepeyi ilk romanını yazmaya yönlendirmiş. O günleri anlatan İntepe:
Balkanlarda Osmanlı yadigârı yerleri görünce, bunların orijinalleri Bursa ve İstanbulda dedim. Bu eserleri yaparken özellikle Bursayı örnek almışlar. Dönünce de başladım Bursada ilk Osmanlı eserlerini gezmeye ve haklarında kitaplar okumaya. Okudukça bilgim arttı, bilgim arttıkça keyif aldım. Dedim ki bu benim keyif aldığım bilgileri başkaları da okusun, onlar da keyif alsın. Tabi ilk olarak roman yazmadım. Önce makaleler yazmaya başladım. 12-13 kadar makalem Sızıntı Dergisinde ve mahalli kültür sanat dergilerinde yayınlandı. Ondan sonra da roman aşaması geldi.
İlk roman olarak Dibaceyi yazdım. Ancak roman yazmadan önce de 40 Hadis diye bir derlemem olmuştu. 40 Hadisten sonra Bursada çok büyük hizmetleri olan Kazım Baykal adında bir öğretmen vardı. Cami, türbe, çeşme, medrese, hamam toplam 150 kadar tarihi eseri virane halinden orijinal haline çevirmiş, restore etmiş; Bursanın tarihi eserlerini ayağa kaldırmak için dernekler, vakıflar kurmuş bir isim. Onun hayatını anlatan bir kitabın editörlüğünü yaptım. Kitap olarak sıralarsak Dibace üçüncü kitabım ve ilk romanım oldu.
İNCİ GİBİ ŞEHİR: İZMİR
İzmire atandıktan sonra doğal olarak tarihi eser bakımından İzmiri mercek altına aldığını ve bir süre araştırmalar yaptığını anlatan İntepe, Bursadan İzmire gelince baktım İzmirde tarihi eser yok. Her yer beton. Dedim yok mu bu İzmirin tarihi? Hiç Türk-İslam eseri yok mu? O saikla araştırdım; meğer varmış, çokmuş. Hatta daha daha çokmuş da yüzde 70i, 80i zamanla yok edilmiş. Ancak günümüze kadar gelen o yüzde 30u da çok iyi ve işe yarar durumdadır. Bu araştırmalarımı da yine roman tarzında yazdım. İnci isimli romanımın konusunu İzmirdeki Türk-İslam eserleri oluşturuyor. İnci, öznesi İzmir olan tek roman oldu dedi.
ÜSTATLARIN ÜSTADI: İBNİ SİNA
İntepenin son romanı ise şu sıralar yayınevinde basıma hazırlanıyor. Büyük İslam âlimi İbni Sinanın hayatını konu alan roman, epey ses getirecek gibi görünüyor. Neden İbni Sina, sorusunu cevaplayan İntepe, İbni Sina bizim yıldızlarımız dediğimiz; Farabi, İbni Rüşt, Razi, Zehravi, Beyruninin arasında bir üst kademe daha kazanmış büyük bir bilim insanıdır. Onun yazdığı kitapları şöyle üst üste koyduğunuzda; bu nasıl bir insan, nasıl bir hayat yaşadı, bu kadar kitabı nasıl yazdı diye hayret edersiniz. Ortaya şu çıkıyor. İbni Sina, dönemin en ünlü hekimi, aynı zamanda hekim yetiştiren bir profesör; hayatı boyunca hasta bakmış, hekim yetiştirmiş ve kitap yazmış. Zaten evlenmeye hiç vakti olmamış. O zaman karanlıklarda olan batı dünyası hemen fark etmiş İbni Sinayı, daha vefatından 40 yıl sonra kitapları Latinceye çevrilmiş.
Daha o dönemde Avrupadan talebeleri var. Ki onun bütün talebeleri Arapça öğreniyor, Kuranı Kerimi ezberliyor, müfredatında var. Talebe gayrimüslim ama ezberleyecek. Aynı zamanda Fıkıh öğretiyor. Yani İbni Sinanın talebeleri tıbbın yanı sıra tüm İslami ilimleri de öğreniyorlar. Sadece tıpla ilgili değil, tam 12 bilim dalında eser yazmış. Hatta dünyadaki ilk jeoloji kitabının da yazarı olarak bilinir. Felsefe kitapları çok yazmış. 260 tane kitap yazmış, 230u bugün İstanbul Üniversitesinin Süleymaniye El Yazmaları Kütüphanesinde duruyor. Muhtemelen daha çok yazmıştır da günümüze ulaşanları, bunlar. Aşk kitabı dahi yazmış. Karşılıksız aşkı bir hastalık olarak ele alıp yazmış. Risalei Işk diye geçiyor. Henüz hayattayken talebesi El Curcaniye hayatını yazdırmış. Vefatından sonra da El Curcani kendi gözlemlerini, düşüncelerini de kitaba eklemiş, o kitap elimizde var. Bu kitaba dayanarak İbni Sinanın hayatını bir roman şeklinde yazdım. Hekim olarak aynı zamanda meslektaşız, birçok yönüyle beni çok etkilemiştir. İbni Sina gibi bir bilim insanını, gençlerimizin yep yeni bir bakış açısı ile okuması gerektiğine inandım ve yazdım şeklinde konuştu. (HABER MERKEZİ)
Haber Merkezi