İzmir’in heykellerinde onun eli var

Heykel, resim ve fotoğraf alanlarında yaptığı çalışmalarla adından sıkça söz ettiren Ekin Erman, 5 yıldır anıtçılık konusunda geliştirdiği yeni teknikleri kullanıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 23.06.2016 06:48
  • Güncelleme Tarihi : 23.06.2016 06:48
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İzmir’in heykellerinde onun eli var

E. ÇAĞLA GENİŞ

Türkiye’de heykel sanatının usta isimlerinden Ekin Erman, 1991 yılından itibaren İzmir’de ve çeşitli illerde birçok anıta imza attı. Selçuk’tan Bergama’ya, Karşıyaka’dan Konak’a İzmir’in birçok ilçesinde dikkatinizi çeken heykellerin yaratıcısı. Ekin Erman, çok yönlü bir sanatçı. Yalnızca heykelle değil; resim, fotoğraf, edebiyat ve müzik gibi sanatın farklı dallarıyla da ilgileniyor. Heykel alanında özel olarak geliştirdiğiniz teknikleri kullanan Erman, “Son 5 yılda anıtçılık konusunda geliştirdiğim yeni teknikleri kullanıyorum. Canlı modelden kalıp alıp yapacağım heykelin üstündeki kıyafetleri o döneme ait ya da aynısını diktirip onun üzerinde çalışıyorum. Zorlu bir iş ama sonuçları çok iyi oluyor. Deriyi polyestermiş gibi kullanıyorum” diyor.

İLKOKULDA RESİM SERGİSİ AÇTI

Orta 3’üncü sınıftayken İstanbul Teknik Üniversitesi’nde voleybola başlayan Erman’ın milli takıma kadar yükselen profesyonel bir spor hayatı oldu. 1976’da ‘Sporla hayatımı kazanırım’ diyerek okulu bıraktı. Ailevi durum çok iyi olmadığı için bir yandan da çalışması gerekiyordu. Küçükken de yağlı boya, sulu boyalar hep elindeydi; küçük heykelcikler yapardı. Çok güzel sulu boya resimleri yapan Erman, ilkokulda resim sergisi bile açmıştı. Bir gün eve temizlik yapmaya gelen kadın resimlerin tozunu almak için suyla silmesi sonucu o dönemden hiçbir resmi kalmadığı için ise üzgün: “Şimdi dursa çok güzel bir anı olacaktı. Babamın sanatçı çevresi vardı. Onlarla büyüdük. 1976 yılında iyi bir seramik firmasının sanat seramiği bölümüne girdim. 4 yıl boyunca hem spor yaptım, hem de çalıştım.”

TRAFİK KAZASI GEÇİRDİM, 6 AY YATTIM

Bir gün çalıştığı firmanın masa şefi Erman’a okuması gerektiğini anlattı. Yaptığı işler hem Türkiye’de hem de yurtdışında ilgi görüyordu. Özel müşterileri olmaya başlamıştı, aynı dönem akşam lisesine başladı: “80’de Türkiye’de ihtilal oldu. Fabrikanın voleybol takımı beni Bursa’ya transfer etti. Okulu Bursa’da bitirdim. Sonra seramik atölyesi açtım. Para kazanmaya başladım ve ailemi yanıma aldım. 82’de eğitim fakültesi resim bölümünü kazanmıştım ancak büyük bir trafik kazası geçirdiğim için 6 ay yattım, okula kayıt olamadım. Bu olay hayatımı tamamen değiştirdi. Atölye devam etti. 86 yılında seramik beni tatmin etmemeye başladı ve heykel yapmaya başladım. Mimar Sinan Üniversitesi lise mezunlarına hak tanıdı. 86’da o haberi okudum bir gecede atölyeyi satıp İstanbul’da sınava girdim. İlk sınavda 100 üzerinden 85 aldım. İkinci sınavda heyecandan dolayı 5 aldım. Ancak benim işlerimi bildikleri için misafir öğrenci olarak kabul ettiler.”

YAZMAYA DEVAM EDİYORUM

İstanbul’dan sonra İzmir’e yerleşen Erman, çalışmalarını burada sürdürdü. Ünlü bir heykeltıraş olan Hüseyin Gezer onu anıt ekibine aldı ve heykelcilik, anıtçılık hikayesi böylelikle başlamış oldu. Burada iki seneye yakın çok şey öğrendi. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’ne girerek, dört senede mezun oldu. Mezun olur olmaz Şemikler’de ilk atölyesini açıp para biriktirdikten sonra yaklaşık 20 yıldır çalışmalarını yaptığı Kaklıç Köyü’ne geldi: “İzmir’i sevdim. Önemli olan huzurlu bir şekilde üretebilmek. Şu ana kadar 4 tane kişisel sergi açtım. 2001’de Yol Kenarı, 2003’de Ninni, 2007’de Toprağın Sesi, 2012’de Bütünlüksüz. Karma sergilerdi. İki Sokak Sonra Deniz isminde şiirler ve öykülerin bulunduğu bir kitabım var. Kitap geçen yıl basıldı, ilk baskı bitmek üzere. Ufak ufak şiirler yazıyorum. Yazmak güzelmiş. Çevremdekilerden olumlu tepkiler aldım. Yazı bambaşka bir mecra ama olumlu yorumlar geldi. Yazmaya devam ediyorum.”

LEVENT PİRİŞTİNA'NIN GENİŞ VİZYONU VAR

Buca Belediyesi’nin destekleriyle hayata geçirdiği Buca’nın Sesi ve Toprağın Sesi Projeleri’nden bahseden Erman, “Toprağın Sesi Projesi, ‘Buca’nın Sesi’ projesi olarak devam edecek. Dünyada pek yapılmamış ilginç bir proje; Seslerle uğraşılıyor ama sesi hacimleştiren, sesi boyuta dönüştüren pek kimse yok. Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’nın çok geniş vizyonu var. Buca Belediyesi ve çalışanlarının emeği var. Sesin heykelini yapacağım diyerek bunu anıtlaştırmak kolay değil. Soyut bir kavram. 2007’den beri üzerinde uğraştığım bir çalışma. Sesin frekanslarının içinde, anlattığım hikayenin görüntüleri var. Toprak her şeyi görür, her şeyi hafızasına alır ve her şeyin tanıdığıdır. Şuanda bile bizi bir şekilde izliyor. Bunların hepsi toprak olmak için birer aracı. Toprağın Sesi Projesi’nde Menemen saksılarını bir odanın içerisinde ters çevirip insanların o saksılara vurmalarını istedim. Zamanın sesini dinleyin dedim. Çünkü o ses bize geçmişten bazı mektuplar yazıyor. Çağlar geçti, ölenler oldu, cinayetler, ihanetler, sevinçler yaşandı ve toprak her şeyi görüyor. Ben boyutçu olduğum için bu sesi nasıl heykelleştirebilirim diye düşündüm. Üstteki yeşil frekans aralıklarını kaldırayım, ortaya çıkan görüntüleri heykel yapayım dedim. Çanak sesini kaydettim. Alttaki spektrum bölgesinde inanılmaz görüntüler ortaya çıktı. 2 bin kişi kurduğum konteynırı ziyaret ederek ses bıraktı. Yakında onların analizleri başlayacak. Analizlerden dikili sütun oluşturup küçük heykelcikler yapılacak” diye konuştu.

HAYATINDA İLK DEFA HEYKELLE TANIŞANLAR OLDU

İzmir’de çok sayıda eseri bulunan Erman,  Ahmet Piriştina Anıtı’nın diğerlerinden farkı olduğunu söylüyor:  “İzmir’de yaptığım çok çalışma var. Ahmet Piriştina Anıtı sıra dışı bir çalışma. Orada da 8 bin İzmirlinin el kalıplarını aldık. ‘Ahmet Piriştina için sen de bir el ver’ diye bir kampanya yaptık. Onun ceketli, pantolonlu bir heykelinin yapılmasını istemiyordum. Projem bunun önüne geçti. O zaman Muzaffer Tunca Konak Belediye Başkanı idi. Ses getiren bir proje oldu. 15 bine yakın kişi çadıra girdi. Heykeli anlattık. Belki hayatında ilk defa heykelle tanışanlar oldu.” Diğer çalışmalarından da örnekler veren Erman, Aşık Veysel heykelinin önemine vurgu yapıyor: “Türkiye’deki Aşık Veysel heykellerine bir alternatiftir. Genelde dekupaj yaparlar. Ben “sadık yârim kara topraktır” sözünden yola çıkıp, onu kökleri topraktan çıkan bir ağaç gibi düşündüm. Hem topraktan alıyor, hem de toprağa veriyor. Bir de gözleri görmüyor diye gönül gözü yaptım. Geceleri yanıyor. Bunun dışında Selçuk’taki Meryem Ana Heykeli var. Bayraklı’da 3 fidan heykelim var. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ın hücre arkadaşı Mete Ertekin finalde atölyeye geldi. Deniz Gezmiş’in yüzünü onun yönlendirmeleriyle çalıştım. Çok anlamlı bir çalışma oldu. 'Terimizle arkanızdayız' diye bir slogan vardı. Türkiye’den ve tüm dünyadan terli tişörtler istedim. Ter emeğin aynasıdır. Emeğin en önemli göstergesidir. Tişörtleri yıkamadan bana gönderin dedim. Bin 100 kişi kargoyla tişörtlerini gönderdi.”

BERGAMA HALKI HEYKELLERE İLGİLİ

Karşıyaka, Konak gibi ilçelerde de çok sayıda eseri yer alan Erman'ın, Bergama’da önemli heykelleri bulunuyor: Bergama Belediye Başkanı da çok geniş vizyonlu biri. Bergama’ya ilk olarak 92’de Yunus Emre heykelini yapmıştım. Yıllar sonra üç tane çok güzel heykel kazandırdık. Dr. Galen, Bergama Efesi, Bergamalı Kadri’yi yaptık. Bergamalı Kadri çok önemli bir şahıs. Türk dil bilimini Osmanlıcadan Türkçeleştiren dil kurallarını yazan ilk kişi. Bergama halkının heykele olan ilgisi çok güzel. Alsancak’ta Gazeteci İsmail Sivri heykeli var. Karşıyaka’da 97 yılında yaptığım Yılanlı At heykeli var. Demokrasi Meydan’ında Atatürk heykeli var. Çevre ilçelerde yaptığım heykeller var. Yurtdışında Marsilya Sanat Tarihi Müzesi’nde Artemis heykeli var.”

ŞU ANA KADAR YETİŞTİREMEDİĞİM PROJEM OLMADI

Heykel çalışmalarının dışında kendi çalışmalarını da devam ettiren Erman, beş yıldır müzikle de ilgileniyor: "Ney üflüyorum. Dünya çapında ünlü olan Yavuz Akalın hocam. İzmir’de olması ve beni kabul etmesi büyük şans ondan ders alıyorum. Fotoğraf çekiyorum. Resim yapıyorum. Onlar hep beni zenginleştiren ve bana hacim katan şeyler. Resim atölyem var. Ufak tefek takılar yapıyorum. Çevremi çok izleyen biriyim. Günlük olayları takip ederim. Disiplinliyimdir. Sabah 7.30’da atölyede olurum. Sabah 9’a kadar haberleri ve makale okurum. Şuana kadar yetiştiremediğim hiçbir projem olmadı. Ekiplerimi sağlam kurarım, anlaşmalarımı baştan yaparım.”

EKİN ERMAN KİMDİR?

1959 İstanbul doğumlu. İlk orta öğrenimini İstanbul’da yaptı. Öğrenimine 6 yıl ara verdi. 1976 yılında Gorbon Işıl Seramik Fabrikası’na girdi. Sanat seramiği bölümünde 4 yıl çalıştı voleybol oynadı. Türk milli takımına kadar yükseldi. Fabrikada çalışırken akşam lisesine başladı ve bitirdi. Transfer olduğu Bursa’da kendi seramik atölyesini açtı. 1986 yılında İstanbul’a gitti. Hüseyin Gezer’le anıt çalışmaları yaptı. 1987 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Heykel Bölümünü kazandı. 1991 yılında bitirdi 1991 de atölyesini açtı. 1996 yılından itibaren Kaklıç köyündeki kendi atölyesinde çalışmaktadır. Sanatçı 1991-2005 yılları arasında Karşıyaka Belediyesi seramik ve heykel öğretmenliğini 1993-1998’de İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde saat ücretli olarak kalıp döküm ve heykel dersleri vermiştir. 1991 yılından beri sayısız festivalde binlerce çocukla atölye çalışmaları yapmıştır 3 yıl bir anaokulunda seramik ve heykel öğretmenliği yapmıştır. Seramik fabrikasında çalışırken yurt içinde ve yurt dışında birçok koleksiyona eserleri satın alınmıştır. 1991 yılından beri İzmir de ve İzmir dışında birçok anıta imza atmıştır. Sanatçının Yol kenarı(2001), Ninni(2003) ve Toprağın sesleri(2007) adlı 3 kişisel sergisi bulunmaktadır. 1985 yılından beri fotoğraf sanatıyla uğraşan sanatçı birçok karma sergiye katılmış ödüller almıştır ‘Ninni’ sergisinden sonra video ve kısa filmle ilgilenmeye başlamıştır. ‘Ninni’ Romanya art aiud 2005 kısa film festivalinde en iyi film olarak değerlendirilmiştir,  filmlerinin müziklerini ve montajını da yapan Ekin Erman bu konuda da kendini geliştirmeye devam etmektedir.

 

Haber Merkezi