KADIN OZAN ZEYNEP KARABABA, MÜZİK YAŞAMINA DAİR KONUŞTU: BİZİM AİLEMİZDE TÜRKÜ SÖYLEMEK BİR İBADETTİR

Zeynep Karababa, Sivas’ın türküleri ve halk ozanları ile tanınan Çamşıh Yöresi geleneğiyle yetişmiş bir kadın ozan, sanatçı... Ozan geleneğini devam ettiren Karababa, halk ozanı Mehmet Ali Karababa’nın da kızı...


  • Oluşturulma Tarihi : 02.02.2021 09:43
  • Güncelleme Tarihi : 02.02.2021 09:43
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
KADIN OZAN ZEYNEP KARABABA, MÜZİK YAŞAMINA DAİR KONUŞTU:  BİZİM AİLEMİZDE TÜRKÜ SÖYLEMEK  BİR İBADETTİR haberinin görseli

Türküler, kültürümüzün yansıması, ozanlar ise bu kültürü yeni nesillere aktarmada öncü insanlardır. Bu haftaki söyleşimde halk ozanı Mehmet Ali Karababa’nın kızı olan sanatçı Zeynep Karababa’dan söz edeceğim. Karababa, ozanlık geleneğini sürdüren ender sanatçılardan biri. Yaşamını Ankara’da sürdüren ozanın ‘Yaz Bahar’, ‘Gül Yüzlüm’, ‘Çamşıh Türküleri’ ve ‘Bitmeyen Hüzün’ adlı dört albümü bulunuyor. Türkülerin ve ozanların diyarı Sivas’ta dünyaya gelen ayrıca türkü sevdalısı bir ailede büyüyen Karababa’nın, insanın bam teline dokunan, yüreğini paramparça eden, hüzünlü bir sesi var. Pandemi sürecinin ilk aylarında çevrim içi bir TV programında konuğum olmuştu. Şimdi de ‘Söz uçar, yazı kalır’ diyerek kendisi ile yazılı basında söyleşi gerçekleştirdik. Hepimizin yüreğinde acısı dinmeyen Sivas katliamında yakılanlar arasında yer alan Gülsün Karababa’nın da ablası olan Zeynep Karababa sorduğum bütün sorulara içtenlikle cevaplar verdi. Yaparken çok keyif aldığım bu söyleşiyi, siz değerli okuyucularımın da keyif alarak okuyacağını düşünüyorum. İşte o söyleşinin detayları...

BEN TÜRKÜLERLE DOĞDUM

Türkülere olan ilginiz nasıl ve ne zaman başladı? Ozan bir babanın kızı olarak ve akrabanız Feyzullah Çınar’ın müzik yaşamınıza ne kadar etkisi oldu?

Ben türkülerle doğdum. Benim dedem, babam, amcam, dayım akrabalarım bu geleneğin önemli temsilcileridir. Babam Ozan Mehmet Ali Karababa, Feyzullah Çınar, Aşık Ali Metin, Mahmut Erdal, Ozan Rehberi, Ali Rıza Yalçın, Hüseyin Gazi Metin birinci derecede akrabalarımdır. Bizim ailemizde türkü söylemek bir ibadettir. Feyzullah Çınar Alevi geleneğinin önemli temsilcilerinden dede geleneğini sürdüren bir ailenin çocuğu olarak cemlerde usta çırak ilişkisi içerisinde büyümüş ulu bir ozandır. Gazeteci, yazar, ressam manevi babam olan bana da el veren Fikret Otyam derki; Kimse alınıp darılmasın, bu ülkede bir Pir Sultan Abdal’ı en güzel yaşatan, en güzel sesleyen, tezeleyen kuşkusuz o’nun en büyük, yürekten hayranı, çırağı Feyzullah Çınar’dır. Söylediği her nefes çağları aşarak benim yüreğimde müzik hayatımda akan bir pınardır…

Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel, Muhlis Akarsu, Ali Kızıltuğ, Abdullah Papur ve adını sayamadığım daha nice halk ozanlarının yetiştiği Sivas ilinde dünyaya geldiniz. Kendinizi şanslı hissediyor musunuz? Başka bir yörede doğmuş olsaydınız yine de türküleri bu denli sever miydiniz?

Evet çok şanslıyım. Evimiz bir sanat okulu gibiydi ustalar aşıklar, veliler, deliler, dolulular nice isimsiz halk kahramanları her biri bir tat bırakıp gitti. Edip Cansever derki; İnsan yaşadığı yere benzer o yerin suyuna o yerin toprağına… Başka bir yörede doğmuş olsaydım kulağıma gelen seslerin yine izinden yürürdüm.

Ozanlık geleneğini sürdürmeye çalışan ve insanın yüreğine dokunan türküler söyleyen birisiniz. Bu kadar dertli türküler söylemenizde Sivas katliamında yakılan kardeşiniz Gülsün Karababa’nın da etkisi oluyor mu?

İnsanın yüreğine dokunan ezgileri söylerken benim yüreğim dağlanıyor. Biz toplum olarak çok kederliyiz, bin yıllık acılarımız var. Kerbela’dan bu yana Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, derisi yüzülen Nesimi, Serez Çarşı’nda asılı duran Şeh Bedrettin, Hallacı Mansur, Pir Sultan Abdal orada 33 üç güvercinle turnalara su getiriyor Banaz yaylasından o yangına. Benim kardeşim Gülsün sanata edebiyata, felsefeye, resme çok düşkündü. Orada olmalıydı zaten özelde bizim kardeşlerimiz yandı, genelde bu ülkenin geleceğini yaktılar. Ben Sivas katliamına böyle bakıyorum… Bu ülkede kim acı çekiyorsa benim yüreğim oralı olurdu. Dert adamı söyletir derler bende söylüyorum hangi derdime söylüyorum bilmiyorum.

72 MİLLETE BİR NAZARDA BAKMAK

Alevi müziği ağırlıklı türküleri söylediğinizi görüyoruz. Genel olarak beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Aleviliğin insana değer vermesi, Tanrı’yı insanda görmesi, emeğin en yüce değer olması paylaşımcı, sosyal adaletçi olması, ırk, din, dil ayrımı yapmaması kadın erkek eşitliğinden yana olması, demokrat ve 72 millete bir nazarla bakması, benim de beslendiğim kaynak en temelinde insandır.

Pandemiyle beraber, online konserler yapılmaya başlandı. Seyirciyle göz göze, yüz yüze gelmeden türküler söylemek nasıl bir duygu, bu durum canınızı acıtıyor mu?

Dünyayı sarsan pandemi koşullarında yaşam ağırlaştı. İnsanlar ölüm, zulüm, ayrılık, aşk vb. gibi sosyal olaylarda türkü yakarlar yaşadığı çağın tanığıdır türküler. Göz göze olamasak da insanların aç, susuz, işsiz halleri; gençlerin, kadınların, çocukların yaşadığı dram beni üzüyor.

Halk müziğinin bugünkü yerini size sorsam, nasıl görüyorsunuz? Ayrıca son mesajınız ne olur halk müziğini sevenler için?

Toplumsal yapıdaki değişime bağlı olarak sanatta kendi devinimini sürdürüyor. Sanatsal üretimin gelişim sürecinde bir türün öne çıkması ne diğerlerinin gelişimini engellemiştir ne de unutturabilmiştir. Türkülerimize artan ilgi de eğitimli bir kuşağın yadsınamaz büyük katkısı vardır. Türküler adına mutluyum umutluyum… Halkın müziği Turna kuşu gibi kutsaldır her rengi özünde saklar aşk ile…

Cem Adrian ile yaptığımız düetler çok beğenildi

‘Yaz Bahar’, ‘Gül Yüzlüm’, ‘Çamşıh Türküleri’ ve ‘Bitmeyen Hüzün’ olmak üzere 4 albümünüz bulunuyor. Ayrıca Cem Adrian gibi değerli sanatçılarla düetleriniz var. Sosyal medyanın bu kadar yaygın olduğu bir zamanda yeni albümler çıkarmayı düşünüyor muzunuz? Sosyal medyanın türküler üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlk albümüm Ada Müzik’ten çıkmıştı. Üç albümüm Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı. Sevgili dostum Cem Adrian ile yaptığımız düetler çok beğenildi. Yolu sevgiden, barıştan geçen herkes buluşur bu deryada. Yeni projelerim var. Sosyal medya kendini tanıyanı tanıyor, yani reklamı olan kanalı olan insanlar üzerinde çok etkili olduğu için türkülerimizin bu anlamda çok dinlenildiğini düşünüyorum.

USTA, ÇIRAK İLİŞKİSİ

İLE SÜREN BİR GELENEK

Aşıklık geleneğinin canlı biçimde yaşam bulduğu Sivas Divriği Çamşıhı ağzıyla, insanın yüreğine dokunan türküler söyleyen biri olarak, ozanlık geleneği hakkında neler söylemek istersiniz? Aşıklık geleneği bitti mi?

Çocukluğum sazın, sözün, deyişlerin, duazimamların (Alevi geleneğinde on iki imamlar adına yakılan türküler) okunduğu aşıklık geleneğinin canlı bir biçimde yaşandığı “Çamşıhı” bölgesinde geçti. Çamşıhı, Anadolu halk kültürüne ürünler vermiş halk ozanlarıyla tanınan yöredir. Türkü geleneğimizde Çamşıhı ağzı denilen özel bir söyleyiş tarzına sahiptir. Babam Ozan Mehmet Ali Karababa “Orta tel sarma bağlama” “Deli Derviş” “Yeryüzü Tanrısı” denilen çalım tekniğinin büyük ustası büyüleyici yorumcusuydu. Yılmaz Güney’in “Hudutların Kanunu” filminde çalıp okuyor. Bu gelenek usta çırak ilişkisi ile sürdürülen bir gelenektir.

Aşıklık geleneği bittimi?

Ben de kendime çok sordum bu soruyu. Bizim söylediğimiz ezgiler, deyişler yüzyıl evvel başka yorumlanıyordu. Yorumlanarak gelen kenttin aşıkları olduğunu düşünüyorum. Gelenek kül değil kordur.