Sayfa Yükleniyor...
Genç çizer Burak Oktay ile karikatür üzerine konuştuk. Başta eğitim, adalet, tarih, gençler olmak üzere farklı konularda çizim yapan Oktay, çalışmalarında yazısız tarzı benimsiyor. Genç kalemlere destek veriyor
Milliyet Gazetesi ekleri, Cafcaf dergisi ve Kitapyurdu’nun bülteni gibi önemli mecralarda karikatürleri yayınlanan genç çizer Burak Oktay ile keyifli bir röportaj yaptık. Karikatür ile olan macerasını gazetemize sorduğum sorular aracılığıyla anlatan Oktay’ın sanata olan ilgisi çocukluk yıllarında resim ile başladı, devamında çizgi roman, çizgi karakterleri atölye çalışmalarına dönüştü. Bu sanatı profesyonel anlamda yapan çizer eğitim, tarih, adalet gibi öncelikli konularda çalışmalarını devam ettiriyor. Bununla da kalmayan karikatürist Oktay, gençlere de bir yandan desteğini sürdürüyor.
Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?
Gölcük Kocaeli doğumluyum. Eğitimimin tamamına yakınını Kocaeli ‘de tamamladım diyebilirim. Kocaeli Üniversitesi dahil. Daha sonra farklı şehirlerde ve farklı dallarda eğitimler aldım. Ki hala alıyorum. Okumanın yaşı yoktur. Türkiye’ de meslek olarak kabul edilmese de karikatürist olarak çalışıyorum yıllardır.
Karikatür ile tanışmanız nasıl oldu? Sizi bu konuda teşvik eden birisi ya da birileri oldu mu?
Herkes gibi çocukluk yıllarım resim sevdasıyla geçti. Sanırım abarttım ki çizgi film, çizgi roman karakterleri çizmek artık atölye çalışmalarına dönmüştü. Her şeyin resmini çiziyordum. Okul yarışmaları vs. ta ki liseye kadar. Lisedeki resim öğretmenimle bir türlü çizim zevklerimizde uyuşamıyorduk. Tüm okul öğrencilerinin resimlerinde yardım edip yüksek not aldırırken kendi resimlerimde başarısızdım. Terzi sökük meselesi galiba. O zaman fark ettim ki “ben resmi seviyorum ama bu resmi değil!” Yani meşhur Bob Ross Amca izinden gitmek istemiyordum. İdolum Walt Disney’miş meğer. Tam resimden kopmak üzereyken bir kitapçıda İsmail Kar’ın Karikatür Sanatı adlı kitabına rast geldim. Meğer ben yıllardır karikatür çiziyormuşum, işte o zaman anladım. Kitabı inceledim ve üçüncü gözüm açıldı diyebilirim. Nirvana’ya ulaştım… Kitap biter bitmez Karikatürist İsmail Kar ‘a ulaşmaya çalıştım. Başardım da. Çizimlerimi gösterdim. Sağ olsun zaman ayırdı inceledi, tavsiyelerde bulundu. Sonraki zamanlarda hatalarımı doğrularımı gösterdi. Ardından yarışmalara katılıp ödüller de gelmeye başlayınca, profesyonel karikatüristliğe adım attım diyebilirim. Tabii o süreçte Muhammed Şengöz, Oğuz Gürel, Deniz Dokgöz gibi çizerlerin desteklerini de unutamam
İlk çiziminizi hatırlıyor musunuz?
İlk karikatürüm, bilişim üzerine bir çizimdi. Aynı zamanda ilk yayımlananı olduğu için de unutamam zaten. Bilgisayara dalmış bir genç adam; anne görünümünde bir kurşun kalem, kucağında bebek bir silgi ve ağlayan gözlerle adamdan uzaklaşıyor…
Karikatürdeki çizginiz nedir?
Bir çizgi şeklinde sınırlandırmak benim için zor ama bilhassa Humor-Yazısız Karikatürü seviyorum. Kelimelerden yardım almadan anlatmaya çalışmak daha hoş geliyor ilk günlerde bu yana. Dil kalıbına girmediğiniz için dünyanın herhangi bir yerinde de biri aynı karikatürü incelediğinde gülümseyebiliyor. Bu şekilde gelen geri dönüşlerin tadı asla anlatılamaz. Konulara gelirse tarih, gençler, eğitim ve adalet üzerine çizmeyi tercih ediyorum.
Günümüzde karikatür Türkiye’de ne durumda?
Türkiye’de çoğumuz tanımasak da Dünya çapında başarı kazanmış çok güçlü kalemler var. Ne var ki ülkemizin sosyo kültürel yapısı ve eleştiriye kapalı tutumu, gün geçtikçe artan baskılar, bilhassa siyasi-haber (editöryal) karikatürlerinin önünü kesiyor.
Düzenlenen Karikatür yarışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Son yıllarda internetin de yaygınlaşmasıyla karikatür yarışmalarına katılım bir hayli arttı. Bu çok güzel bir durum. Ne var ki aynı internet, taklit eserleri de ayyuka çıkardı. Her yarışmada ilk üçte mutlaka bir kopya veya taklit eser yer alır oldu. Taraflılara zaten diyecek bir şey yok da tarafsız ustalara büyük iş düşüyor.
Bugüne kadar hangi gazete, dergi veya sosyal mecralarda çizdiniz?
çizimlerimi Milliyet Gazetesinin eklerinde başlamıştım. Daha sonra Cafcaf Mizah dergisi bana şans tanıdı. Uzun süre Kitapyurdu’nun bülten karikatürlerini çizdim. Yerel gazeteler, kültür sanat dergileri… Ama kendimi asıl bulduğum mecra yayınevleri oldu. Yıllardır kitap, özellikle de çocuk kitapları resimliyorum.
Dijitalleşen çağ ile birlikte karikatür ne noktaya evirilecektir?
Nerede o eski günler diyemeyeceğim. Elbette işi mürekkep, kesik uç ve dokulu kağıtla öğrendik lakin ister istemez bu çağa ayak uyduruyoruz. Baskıların çoğaltılması, renklendirilmesi ve hatta çizilmesindeki kolaylıklar bizleri de teknolojiye bağımlı kılıyor. Tablet kalemlerini daha çok kullanır oldum. Kağıdın dokusunu, mürekkebin kokusunu özlüyorum yine de…
Ülkemizde karikatüristler sizce ne kadar özgür?
Eğer siyasi mizahtan bahsediyorsanız “karikatürist” ve “özgür” kelimeleri bizim ülkemizde aynı cümlede bile yer alamıyor artık.
Yeni karikatüristler yetiştiriyor musunuz?
Yetiştiriyorum demek hadsizlik olur. Destek diyelim. Dergilerde ve portre karikatürlerde yavaş yavaş kendini geliştiren gençlere omuz vermeye çalışıyorum. Sorduğunuz dijital süreç aslında bu eğitim şeklimize de yansıdı. Başlarda aynı masayı paylaşmak gerekirken şimdilerde ülkenin farklı yerlerinden çocuk ve gençlere internet aracılığıyla karikatür eğitimleri verebiliyoruz. Sosyal medya düşmanlarının aksine Instagram’ı aktif olarak kullanan biriyim mesela. Hem öğretmek hem de hala öğrenmek için.
Sergilere, karikatür ile ilgili etkinliklere katılıyor musunuz?
Uzun süredir yarışmalara pek fazla katılamıyorum. Ama değer verdiğim isimler ya da Türkiye’nin ve Dünya’nın sosyal sorunları üzerine her türlü etkinlikte elimden geldiğince çiziyorum. Kadınlar, tarih, edebiyat, adalet ile ilgili her türlü çağrıya kapım sonuna kadar açık.
Haber Merkezi