Sayfa Yükleniyor...
Ressam Adnan Kandemir ile resim sanatı üzerine konuştuk. Kandemir, kendini resimlerle ifade ettiğini belirterek, sanatını anlattı
ONURHAN ALPAGUT
Ressam Adnan Kandemir, geçtiğimiz günlerde başka bir röportaj esnasında tanıdığım bir kişi. Kendisi resimlerini evinde çiziyor. Eserleri yüksek seviyede olmasına rağmen kendini sanatçı olarak atfetmeyecek kadar da mütevazi bir isim.
Birçok sanatçı gibi sadece resim yaparak ekonomik olarak ayakta durmanın güç olduğunu belirten Kandemir, eğer dilediği parayı kazanabilirse resim atölyesi açacağını söylüyor.
Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Bence insanın kendisini anlatması çok zor ya da ben çok zorlanıyorum kendimi anlatmakta. Hiç denemedim ama resmederek kendimi daha kolay anlatırdım herhalde. Sokaklarda oyun oynayan, uçurtma uçuran, top oynayan, top oynarken zaman mevhumunu unutan mutlu bir çocukluk dönemi Çocukken resim yapar mıydım hiç hatırlamıyorum öyle duvarlara falan resim yaparak duvarları da kirletmedim, ama anacığım hala söyler çok güzel çiçek, ağaç resimleri çizerdin diye (Herhalde çocukluğumda çok yaptığım için şimdi içimden hiç çiçek resimleri yapmak gelmiyor). Ama o yıllarda kafama koymuştum resim öğretmeni olacağım diye. Ortaokulda Fatma Memiş isminde resim öğretmenim vardı, onu çok severdim ondan çok etkilendiğimden herhalde bu yola girdim. Öyle parlak bir öğrencilik dönemi geçirmedim üç yıllık liseyi beş yılda zar zor bitirdim. İlk yetenek sınavı denemem Buca Eğitim Fakültesi sene 1978. Kazanamadın dediler oysa yolun başında olan bir öğrenciye göre iyi bir desen çizdiğimi hatırlıyorum. 1979 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümünün sınavını kazandım. Günümüz resim sanatına yön veren çok kıymetli hocalarla birlikte dört yıl geçirmek çok yararlı ve güzeldi. 1983 yılında mezun oldum.
SANATIN EVRENSELLİĞİ
Günümüze gelecek olursak Adnan Kandemir ne yapıyor?
Emekli bir kişi olarak evimde, eşim ve çocuklarımla vakit geçirmeyi seviyorum ve suluboya resim yapıyorum.
Daha çok ne üzerine çalışıyorsunuz? Tarzınız nedir?
Resimlerimde herhangi bir konu veya obje üzerine yoğunlaşmıyorum. Doğa resimleri de yapmama rağmen günlük yaşamın içindeki kesitleri, şehir yaşamını, günümüzün önemli sorunu trafik keşmekeşini resmetmek hoşuma gidiyor. Kentleşmenin önemli sorunları arasında bunaldığım zaman kendimi doğaya atarak, doğadaki renkler arasında kayboluyorum.
Sanatın evrenselliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
2012 yılında tüm suluboya ressamları İzmir Seferihisarda İnternational Watercolor Society (IWS) şemsiyesi altında suluboya sanatçısı Atanur Doğan başkanlığında örgütlenmeye gitti. 2012-2013 yıllarında İzmir Seferihisarda, 2014 yılında Nevşehirde, 2015 yılında Bornova İzmirde Uluslararası Suluboya Resim Festivali düzenlendi. Böylelikle sanatın evrensel dili kullanılarak ülkelerin suluboya sanatçılarıyla sanatsal etkileşimde bulunuldu. Çağımızın iletişim çağı olması sebebiyle artık uzaklar çok yakın oldu. Çindeki veya Rusyadaki bir suluboya sanatçısının yaptığı son eserini inceleme ve sanatsal gelişimini izleyebilme olanaklarına sahibiz. Böylelikle sanatsal gelişimin önündeki engeller zamanla kalkarak yoğun bilgi alışverişinin yolu açılarak sürekli bir gelişimin olanaklarını zorlamaktayız.
RESİM BİTİNCE HEYECAN BİTMİYOR
Sanat sizce halk için midir, yoksa sadece sanat sanat için midir?
Resimlerimi sorudaki kaygılardan uzak, kendim için yapmaktayım ama bu kanallara algılarımı açık tutarak onlardan beslenerek. Ailem ve çocuklarımdan sonra yaşamımın merkezinde resim var onunla yaşamaktayım. Benim için resim yapma sürecindeki heyecanı ve sancıyı yaşamak çok önemli. Bazen rüyamda bile resim yapmaktayım. Bir resmin bitimiyle heyecan ve sancılarım bitmiyor, bu sefer yeni başlayacağım resmin heyecanı ve sancısı tüm bedenimi sarıyor. Benim için resim yapma kendime bir şeyler katma sürecidir.
Türkiyede sizce sanata ve sanatçıya yeterince değer veriliyor mu?
1979 yılından beri bana verilen akademik bilgiler ışığında sadece resim yapıyorum. Sanat yapmıyorum sanatçı değilim dolayısıyla bu anlamda bir beklentim yok. İçine tükürülen bir anlayışın hüküm sürdüğü ve sanat eğitimini minimize etmek için ders saatlerinin düşürüldüğü yeteri kadar sanat eğitimcisinin atanmadığı güzel ülkemde yetişen bir neslin sanata ve sanatçıya gereken değeri vermesi beklenemez zaten. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Prof. Veysel Günay hocamın dediği gibi: Sanat eğitimi sanatçı yetiştirmek için değil insanlık eğitimi için gereklidir. Türkiyede maalesef ne sanat olması gereken yerde ne de sanatçıya gereken değer veriliyor.
Sanattan ekonomik olarak iyi bir gelir elde ediyor musunuz? Gelen para sizi tatmin ediyor mu?
Resimlerimden para kazanıyorum, ama bu parayla mı geçiniyorum derseniz Hayır derim. Ailemin geçimini resimden sağlamaya çalışsaydım herhalde açlıktan ölürdük. Resimlerimden iyi bir gelir elde etmek gibi bir kaygım da yok aslında. Sadece çalışmalarım için gerekli olan resim malzemelerini alamadığım zaman keşke resim satsaydım da bu malzemeleri alabilseydim diye üzülüyorum.
ÜRETİM EN ÜST SAFHADA
Alaylı ve okullular arasındaki çatışmaya nasıl bakıyorsunuz?
Böyle bir ikilem ve çatışma mı var bilmiyorum. Yeterli birikimi ve donanımı olan alaylı veya okullu sanat literatüründe yerini almakta ve kabul görmekte. Politik duruşuyla sanatsal alt yapısı zengin, bilgi birikimi ve donanımı ile örnek olacak sanatsal anlamda eline su dökemediğim alaylı arkadaşlarım var. Ancak bunun yanında üç beş ay bir atölyeye kursa gidip bir şeyler öğrenip kendi kendisine sanatçı kimliğini yükleyen kişiler de yok değil.
Sizi etkileyen ressam ya da resimler var mı?
Goethe, İnsan sevdiğinden bir şeyler öğrenir der. Sanatçı ve eğitimci kişiliğini her zaman örnek aldığım Gaziden hocam Sabri Akcadan ve resimlerinden her zaman etkilenmişimdir.
İzmirde sanatçının konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genelleme yaparak cevaplandırırsak sanatçının politik bir duruşu, muhalif yapısı, sorgulama kültürü olmalıdır. Bunlar olduğunda, karşıt güçler devreye girer. Sanatı, sanatçıyı engelleme girişimleri, gerici sınırlamalar, ilerlemeyi durdurma girişimleri olarak kendini gösterir. İşte bu safhada sanatçının üretim gücü en üst safhada ortaya çıkar.İzmir'in ve İzmirli sanatçılarımızın bir muhalif duruşunun olduğuna inanmaktayım ama İzmirlinin rahat bir mizaca sahip olmasından dolayı yeteri kadar sanatsal üretimin yapıldığına inanmıyorum.
Hedef ve projeleriniz nedir?
Yolun başındayım, bu inançla çalışmalarıma devam etmekteyim. Her gün yeni bir şeyler öğreniyor kendime yeni bilgiler katıyorum. Resimlerimde görsel bir seyir zevkinin en üst noktada insanlara ulaşmasını hedeflemekteyim. Resimden güzel para kazanırsam kendi adıma bir atölye ve sanat galerisi açmak gelecekteki projelerim arasında.
ESTETİK KAYGISI ÖN PALANDA
Sergilerden edindiğiniz izlenimler nedir? İnsanlarımız sanata nasıl yaklaşıyorlar?
Öyle bir kesim var ki sanata karşı hakikaten ilgili sergileri geziyor sanatçı ile sohbet ederek eserler hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Bu kesim aynı zamanda kendisinin ya da aileden birisinin sanatla ilgilenmesi konusunda çaba da sarf ediyor. Belediyelerin ya da sanat eğitimcisi kişilerin düzenlediği kurslara katılıyor ya da çocuklarının katılmasını sağlıyor. Tabi bu sevindirici bir durum. Ama öyle bir kesimde var ki tamamen bu konulara nötr, evindeki mobilyaların rengine uygun resim seçen estetik kaygısı bu yönde olan kişiler de çoğunlukta.
Yaptığınız çalışmaları nasıl yorumluyorsunuz? Vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Doğayı veya objeyi kendi renk ve lekelerimle yorumlamaya, ışığı kullanmaya çalışırım. Resimlerimle bir şeyler anlatmak ve mesaj vermek gibi bir kaygı taşımıyorum, sadece görsel bir seyir zevkini vermek amacındayım.
Haber Merkezi