Müzik mühendisi

Elektrik mühendisi olan Yavuz Gül isimli bir vatandaş, gençlik yıllarında Orhan Gencebay’ın müziğine aşık olunca, bağlama çalmaya başladı. Zamanla bağlamanın sesi yeterli gelmeyince kendi müzik aleti olan Divane’yi icat etti


  • Oluşturulma Tarihi : 30.09.2017 08:05
  • Güncelleme Tarihi : 30.09.2017 08:05
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Müzik mühendisi haberinin görseli

YUSUF ÇAĞIRTEKİN / ÖZEL HABER

İzmir’de elektrik mühendisi olan Yavuz Gül isimli bir vatandaş 14 yaşında Almanya’ya gurbete gitti. Almanya’da Orhan Gencebay’ın müziğine adeta aşık olan Yavuz Gül’ü bir süre sonra sadece dinlemek kesmedi ve bağlama çalmak istedi. Bir arkadaşından aldığı sazla kendi başına, yarım yamalak çalmaya başlayan Yavuz Gül, Türkiye’ye döndükten ve işini kurduktan sonra tekrar müzikle hobi olarak uğraşma kararı aldı. Kendine bir bağlama alan Yavuz Gül, bağlamanın sesini yeterli bulmadı. Bunun üzerine aradığı ses tonunu çıkarabilen bir müzik aletinin olup olmadığının arayışlarına giren Gül, bir gün Türk lavtası denen bir müzik aletinin sesinden çok etkilendi ve kendisine de yaptırmak istedi. İçinden ‘Ah bu ses bir bağlamanın üzerinde olsa’ diye geçiren Gül, lavtanın yapıldığı yere dönerek atölyeleri tek tek gezdi ve ustalardan lavtayı istediği şekle getirmesini istedi. Lavtanın sesini bağlamanın sapında elde etmek istediğini belirten Yavuz Gül, “Sonra belirli bir müddet atölyeleri gezmeye devam ettim. Çalgı yapımından da zaten hiç anlamıyordum. Arayışlarıma devam ettim. İstediğim sesi elde etmek istiyordum. Sonra ustaların pek bir bilgisi olmadığının farkına vardım. Pratik bilgileri var da teorik pek bir bilgileri yoktu. Kendime elektrik mühendisliği büromun orada bir hobi atölyesi açtım. Amacım kendime bir müzik aleti yapmak ve bir gün onu Orhan Gencebay’a takdim etmekti. En sonunda istediğim şeyi elde ettim. Divane’yi icat ettim ve Orhan ağabeye de bir tane verdim” dedi.

ORHAN GENCEBAY İLE TANIŞTI

Elektrik mühendisi bürosunun yanına küçük bir hobi atölyesi açarak kendisine güzel bir müzik aleti yapma fikrini somutlaştırdıktan sonra çalışmalarına hız kesmeden devam ettiğini söyleyen Yavuz Gül, “Hep hayalimdi aynısından bir tane de Orhan Gencebay’a hediye etmek istiyordum. Belki onu görme fırsatım olur diyordum. Yola çıktığımda kafamdaki ana düşünce buydu. Hakikaten de bir şans eseri bir şey vesile oldu ve ben Orhan Gencebay ile tanışma fırsatı buldum. Müzik aletimi yapmıştım. İkizini de yaptırdım ve duvarda asılı duruyordu. Orhan Gencebay’ın Engin Çır adında bir tane çocukluk arkadaşı vardı. Samsun’da TRT’de bir sanatçıydı. Bu müzik aleti Samsun’da da duyulmuş. İzmir’de delinin biri var. Bir müzik aleti yapmaya çalışıyor, atölyelere gidiyor, hayatını bu şişe harcıyor demişler ve bir gün Engin Çır çıktı geldi bizim dükkana. Beraber çaldık, söyledik. Sonra Orhan Gencebay’ı aradı ve İzmir’de biri var senin hayranın ve bir enstrüman yapmaya çalışıyor dedi. O da duyunca çok merak etmişti bizi. İlgisini çekmiştik. Bizimde ona ilk gidişimiz, ilk tanışma fırsatımız bu vesile ile olmuştu” diye konuştu.

“ORHAN AĞABEY ÇOK YARDIMCI OLDU”

Orhan Gencebay ile tanıştıktan sonra Divane’nin geliştirilmesi aşamasında birlikte çalıştıklarını ifade eden Yavuz Gül, “Bu yeni bir enstrüman olduğu için o aletin gerçekten düzgün bir şekilde yani tam manasıyla olup olmadığını anlamak için en az 5 virtüözün çalması gerekiyor. Onların fikirlerini almak gerekiyor. Onların teşhisleri çok önemliymiş onu bende bilmiyordum. Orhan Gencebay ile bu anlamda bir çalışma başlatmıştık. 3 ayda bir ya da 5 ayda bir deneme yanılma yöntemiyle yaptığımız çalışmaları en son ona götürüyorduk. O da bize şu özelliği olmuş. Sesler biraz daha davudi olsa daha güzel olurdu gibi tavsiyeler veriyordu. Böylece Divane’yi geliştirdik” dedi. Divane’nin Türk müzik dünyasında yeni bir müzik aleti olduğunu vurgulayan Gül, “Bu anlamda çok gururlandık. Olmayan bir şeyi yapmıştık. Divane ismini ise, biz ‘bas, davudi’ sesler yani daha kalın çıkan sesler arıyorduk. Böyle bir enstrüman olsun diyorduk. Bunu da ancak ‘Meydan Bağlama, Divan Bağlama’ yani bağlamanın en büyükleri çıkarıyordu. Bunlarda çok büyüktü, taşıması falan epey zordu. Divane’nin amacı da oydu. Mümkün olduğu kadar küçük olsun ve o sesleri çıkarabilsin istiyorduk. Divan Bağlama’dan baya etkilendik ve esinlendik. Divan Bağlama’ya baka baka bir gün öyle gelişti ve bağlamamıza Divane ismini verdik. Sonra baktık ki gerçekten çok anlamlı oldu. Çünkü Divane’nin temeli Divan Bağlama’dan geliyordu. Bir de Arapçada divane ismi eğlence manasına geliyormuş. Bir de sonuçta ezilmişlik var. Divane yani birçok şey yaşamış, geçirmiş manası da veriyordu ve bizim de çok hoşumuza gitti. Bu şekilde olmasını istedik. Ben zaten Orhan Gencebay’ın müziğinden etkilendim de bu yola girdim. Divane’nin yapım aşamasında da emeği var. Onun ofisinde de Divane var.” ifadelerini kullandı.

“BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİK”

Divane’nin teknik detaylarına da değinen Yavuz Gül, “Bağlama’dan değişik sesleri alabilmek için öncelikle tekne yapısının değişmesi gerekiyordu. Biz tamamen değiştirdik. İlk yapısından o sesleri alamazsınız. Hem teknenin yapısı yani genişliği, derinliği hem de üzerindeki tahtanın değişmesi icap ediyordu. Bunun üzerine çalışmalar yapıldı. Ayrıca sap kısmı içinde şunu söylemek istiyorum. Divane aslında bağlama sülalesinin bir ferdi. Bağlam bir sülaledir. Tambura, Bağlama, Divan Bağlama vs. bu şekilde gidiyor. Telli çalgıların hepsi yani bir sülaledir. Bağlama bu sülalenin bir ailesi. Divane de bu sülalenin bir ferdi olması durumunda. Bu anlamda sapının da aynı olması gerekiyordu. Formu değil de perde yapılarından bahsediyorum. Bağlama da çok büyük bir problem var. Sapı ince ve uzundur. Bütün dünyada telli enstrümanlar içinde nemden ve tellerin gergin kuvvetinden dolayı en fazla etkilenen ve bozulan müzik aletidir. Bu yüzden de zaten evrenselleşemiyor. Alırsınız hiç garantisi yok. Bir ay sonra o artık çalmaz bir duruma gelebiliyor. Hava sıcaklığından ya da nem gibi sebeplerden dolayı. Ağaç çünkü nemi alınca şişer, kuru havada da büzülür. O yüzden hassas bir enstrümandır. Divane’yi bizde ilk zamanlar yaparken aynı problemlerden muzdariptik. 3 ay uğraşmışım, bir ustaya yaptırmışım getirmişim bir bakıyorum üç-beş gün ya da bir ay sonra bir bakıyordum düzgün çalmıyordu. Böyle olunca bana ikinci bir iş çıktı. Hem Divane’nin kendisini geliştirmek hem de bu sorunlarla karşılaşmamak için çalıştım. Sap problemiyle de baya bir uğraştım. Sap kısmı için alüminyum bir profil geliştirdim. Çok fazla çeşitte profil denedik aslında. Sonuçta sap kısmının ana taşıyıcı maddesini alüminyum yaptık. Bunun da patenti bende bulunuyor. Hatta bunu bağlamada da kullandık. Bağlamada da bir ilke imza attık” diyerek Divane müzik aletinin teknik detayları hakkında da bilgiler verdi.

“SERİ İMALAT YAPMAK İSTİYORUZ”

Şu anda Divane’nin yapım ve geliştirme çalışmalarının tamamlandığını belirten Yavuz Gül, kalitesini bozmadan seri imalata koymak için çalıştıklarını söyledi. Yavuz Gül, “Ben elle bir Divane yapıyorum, en az iki ya da üç ay sürüyor. Artı kendim elektrik mühendisiyim. Başka işlerim de oluyor. Zaman zaman beyin karışıklığı gibi sorunlar da çıkıyor. İsteğimiz seri imalat yani fabrikada çıkmasını sağlamak. Şu an da gelip alanlar oluyor. Fiyatı pahalı geliyor. Doğrudur biraz pahalı. Öyle de olmak zorunda. Çünkü kira vs. giderimiz çok. Kendi asıl işimden de vakit ayırmak zorunda kalıyorum. El becerilerimi de geliştirmek zorunda kaldım. Baktım ki ustalar istediğimiz yapamıyorlar, ben yapmak zorunda kaldım. Mecburiyetten kendimi de geliştirdim. Zaten ondan sonra Divane yürümeye başladı, aşama kaydetti. Elimizde fazla Divane yok ama isteyenler var. Fiyatı da Bin 350 Euro. Bunun içinde özel taşıma kasası, kullanma kılavuzu, sehpası, yedek tel takımı, tellerin değiştirilmesi için bir kullanma kılavuzu daha koyduk. Bir müzik enstrümanında bugüne kadar hiç yapılmamış bir olay yaptık. Markalaşmaya doğru gidiyoruz. Amacımız da markalaşmak. Şu an için servis hizmeti sağlayacak bir yapıda değiliz ama hani o aleti kullanıcılar mümkün olan en iyi şekilde korumaları için gerekli bütün çalışmaları ve imkanları onlara gönderiyoruz. Özel kasamızı da onun için tasarlamıştık. O kasanın içinde gönderiyoruz. Kullanıcı da herhangi bir sorun yaşarsa nerede olursa olsun yani İsveç, Kanada veyahut Türkiye fark etmez her yerden o aksesuarları ile birlikte bize iletebilir.

“REKLAMA İHTİYACIMIZ YOK”

Orhan Gencebay’ın kendi albümünde Divane’yi çaldığını söyleyen Yavuz Gül, “Albümün kataloğunda çalınan enstrümanlar kısmında Divane’yi çalan Orhan Gencebay şeklinde yazdı ve literatüre girmiş oldu. Birkaç tane Karadenizli sanatçı var. Orhan Gencebay’ın üzerinden Divane’yi tanıdılar ve çalıyorlar. Divane’yi gelip isteyen birkaç sanatçı da oldu. Biz sanatçıyız ver de Divane’yi tanıtalım gibi bir durum oluştu. Ben de öyle bir şeyden taraf değilim. Reklama ihtiyacımız yok. Bunu seri imalata sokmadan, reklam yapmama gerek yok diye düşünüyorum. Elimde zaten yeterli sayıda da Divane yok. Bir de bu bir sanatçıysa, çünkü fiyatları da biliyorum. Gerçekten ben bir sanatçı olsam ve bu alet hoşuma gittiyse alırdım. Bu yüzden öyle yanaşanlara vermiyorum. İki tane ismi birbirine benzeyen fakat akrabalık ilişkisi bulunmayan sanatçı arkadaşımız aktif bir şekilde Divane’yi konserlerinde çalıyorlar. Biri benim aynı zamanda avukatım olan Salih Nazım Peker diğeri ise Türkiye’deki bir numaralı Cümbüş üstadı Salih Korkmaz Peker. Bu ikisi Divane vasıtasıyla birleştiler ve ‘Double Salih’ diye bir ekip kurdular. Hatta Divane ile Cümbüş’ü birleştirerek bir albüm çıkaracaklar. İlk parçalarını da tamamladılar. Özellikle de Ege Bölgesi müziklerini yapacaklar. Onun dışında yurtdışında da birkaç sanatçı var Divane çalan. Onlar gelip benden zorla aldılar. İkna etmek için bayağı bir uğraştılar ve aldılar. Şu an da bulundukları ülkelerde çalıyorlar” diye konuştu.

“4 KİŞİLİK EFSANE EKİP”

Divane’nin yapımında tabi ki bir tek kişinin emeği yok. Yavuz Gül ile birlikte bu değerli eserin geliştirilmesi için 4 kişilik muazzam bir ekip birlikte çalışıyor. Bu ekibin içinde Türkiye’de en iyi bağlama ustalarından Şenol Sessiz, Yavuz Gül’ün oğlu Kaya Gül ve Yavuz Gül’ün çocukluk arkadaşı Arif Dur’da bulunuyor. Arif Gül çocukluk arkadaşı Yavuz Gül’ün müzik aletleri yaptığı dükkanı her gün büyük bir titizlikle açıyor. Besledikleri hayvanlara da mamalarını veriyor. Yavuz Gül ise öğleye kadar mühendislik bürosunda çalışmalarını tamamlamaya çalışıyor. Öğleden sonra müzik dükkanına gelen Yavuz Gül arkadaşından dükkanı teslim alıyor ve aletlerin yapımına başlıyor. Bağlama çalmada çok gelişmiş ve çok iyi bir müzik kulağına sahip olan Şenol Sessiz de ekibin üyelerinden bir tanesi. Divanenin geliştirilmesinde büyük katkıları olan Şenol Sessiz, “Nasıl yemeği yaptığınızda başkasına sunup fikrini almak istiyorsanız enstrümanda da durum aynıdır. Bende icra yönünde; ses kontrolü, perde de arıza var mı vb. gibi sorunlarda yardımcı oluyorum. Aşağı yukarı bütün cihazlar elimden geçmiştir. Bu çalışmalarımız ve birlikteliğimiz sonuna kadar da gidecektir” diye konuştu. Ekibin bir diğer üyesi olan Kaya Gül’de ‘Malzeme Mühendisliği’ bölümünü bitirdikten sonra babasına yardımcı olmaya başladı. Divane’nin tel sıkıntısının giderilmesinde büyük katkı sağlayan Kaya Gül, “Zaman zaman farklı işlere yönelsem de hep dönüp dolaştığım ‘kürkçü dükkanı’ burası oluyor. Özellikle istediğim şey Divane’nin akademik anlamda yani müzik literatürüne girmesidir. Bunun için bu ara özellikle İstanbul’a gisip geliyorum. Oradaki üniversitelerle bağlantılar kurmaya ve Divane’yi birlikte geliştirilmesi için çalışıyorum. Maalesef şu ana kadar işbirliği anlamında çok fazla bir adım atamadık üniversitelerin tutucu davranışlarından ötürü. Bunu kırmaya çalışıyoruz açıkçası. Bundan 20 sene sonra Divane’nin gelmesini istediğim nokta, tamamen korolarda kabul edilmiş olması. Divane ses özellikleri, akustik özellikleriyle Türk müziğinde gizi cevherleri ortaya çıkarabilecek kapasitede bir enstrüman. Enstrüman birazcık daha isteğe göre de özelleştirilebileceği için, tellerin ve sap ölçülerinin değişimiyle aslında çok geniş bir yelpazeye çıkıyor. Bizde bunu teknik bilgi olarak karşılayabileceğimiz için zaman içerisinde sanatçılarında bunun farkında olmasını istiyoruz. Enstrüman üzerinde aslında ne kadar geniş bir yelpazede değişiklikler yapılabileceği, isteğe hitap edebilecek bir potansiyele sahip olduğunu görsünler istiyoruz. Zaman içerisinde TRT bünyesinde, korolarda, orkestralarda ve üniversitelerde gelişmeye devam etmesi ve bir enstrüman olarak Türkiye coğrafyasının bir enstrümanı olarak kabul edilmesini istiyoruz” dedi.

“MÜZİK MATEMATİKTİR”

Divane İstanbul Teknik Üniversitesinde İleri Müzik Araştırmaları Merkezinin ilgisini çektiğini de söyleyen Kaya Gül, “Üniversite düzeyinde bir çalıştay yapılacak. Bizlerde orada Divane’yi tanıtacağız. Divane’nin başlangıcından bugüne kadar hikayesini ve teknik özelliklerini tanıtmak ve tartışmaya açılacak” dedi. Konuyla ilgili Yavuz Gül ise şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de enstrüman yapanlar hep ustadan görme yoluyla yaparlar ama olayın bir fiziksel yönü var. Yani bu enstrüman A’dan Z’ye olduğu gibi fizik kuralları üzerine oturtulur. Bir enstrümanın yapımı için müziği bilmeye de gerek yok. Bizde bunu yaptık ve gösterdik. Bunun teorisini de öğrenmek istedim. Öyle körü körüne tesadüf de gitmedik ama. Almanya’nın Dresden Üniversitesinin Müzik Enstrümanları Enstitü’sünde Divane’nin mevcut durumunun ölçümlerini yaptırıp, bilimsel olarak da işin içine girmeye başladık. O grafiklere bakarak üzerindeki değişiklikleri yapmaya başladık. Böylece bilgimiz arttı. Oradaki yaptığımız çalışmaları Türkiye’de hiç kimse yapmıyor. Türkiye’de de bir ‘Müzik Enstrümanları Enstitüsü’ yok. Türkiye’de ki üniversitelerde çalgı yapım bölümlerinde fiziki detayları öğretilmiyor. Hâlbuki yeni bir müzik aleti yapabilmek için yüksek matematik, geometri ve fizik bilgileri gerekiyor. Üzerine tartışma bile gerek yok, işe görünce gördük. Türkiye’de bu işi yapan bölümlerde bu bilgileri vermiyor. Müzik matematik, fizik ve geometridir diyebiliriz” dedi. Bu yola istediği sesi duymak için çıktığını da vurgulayan Yavuz Gül geldiği noktada istediği sesi elde ettiğini ve hatta o seslerden daha iyi seslere de ulaştığını söyledi. Yavuz Gül’ün küçüklük arkadaşı ve en büyük destekçilerden olan gizli kahraman Arif Dur, “Ben tabi müzik aleti yapma kısmına karışmıyorum. Ben her gün aksatmadan Yavuz’un dükkânını açmaya çalışıyorum. Kedilerimiz var, onların mamalarını veriyorum ve o gelene kadar bekliyorum. Yavuz çocukluk arkadaşım olur” ifadelerini kullandı.