O Instagramın fenomeni

Instagram fenomeni Sırrı Barış Fişek ile sosyal medyayı, fotoğrafın gücünü ve fotoğraf sanatının inceliklerini konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 07.12.2015 10:02
  • Güncelleme Tarihi : 07.12.2015 10:02
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
O Instagramın fenomeni

ONURHAN ALPAGUT

Yıllar öncesinden tanıdığım hem meslektaşım hem de en yakın arkadaşlarımdan olan fotoğraf sanatçısı Sırrı Barış Fişek, aynı zamanda Instagram'da binlerce takipçisi olan bir isim. Kendisiyle röportaj gerçekleştirmek istiyordum ancak, yoğun iş temposu nedeniyle denk gelmiyordu. Sonunda bu hafta kendisiyle görüşme fırsatı elde ettim. Fotoğrafın tanınan isimlerinden olan Barış Fişek ile fotoğraf ve fotoğrafçılık üzerine konuştuk.

Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Ankara doğumluyum. Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Tv ve Sinema bölümü mezunuyum. Öğrenciliğimin 4 yılı boyunca Türkiye’nin önemli fotoğraf sanatçılarından kendi isteğimle fotoğrafçılık eğitimleri aldım. Mezuniyetimi takip eden ilk yıllarda Ankara’da ve İzmir’de ulusal ve yerel yayın yapan çeşitli televizyon kanallarında kameraman ve görsel yönetmen olarak çalıştım. Daha sonraki yıllarda ise çeşitli giyim mağazalarında ürün fotoğrafçılığı ve reklam ajanslarında kısa süreli olarak grafik tasarımcı ve fotoğrafçı olarak çalıştım. Şu anda ise İzmir ve Ankara illerinde serbest çalışan olarak kişiye özel ve ticari, profesyonel fotoğraf çekimleri gerçekleştirmekteyim. Bunun yanı sıra sanatsal çalışmalar da yapmaktayım.

Fotoğrafla nasıl tanıştınız?

Fotoğrafla ilk tanışmam lise yıllarında oldu. Henüz 14 yaşındayken dergi reklamlarında gördüğüm, SLR makineler dikkatimi çekiyordu. O zamanlar onları almaya param yetmediği için kompakt, geniş açılı bir praktica makine aldım ve dergilerde, gazetelerde gördüğüm, beni etkileyen fotoğraflara benzer denemeler yapmaya başladım. Gittiğim her yerde bir şeyler çekiyordum. Daha sonraları elime 1969 model Voigtlander Vitoret marka bir makine geçti. Aslında net fotoğraf çekmeyi bu makine sayesinde öğrendim diyebilirim. Çünkü yaptığınız netlemeyi bu makinenin vizöründe göremezsiniz. Bu makineyle oldukça fazla çekim yaptım ancak gövdeden ayrılamayan objektif zamanla yetersiz gelmeye başladı. Yoğun fotoğraf merakım Sinema ve Televizyon Bölümü’nü seçmemi sağladı. Ve tabii seçmeli derslerimin hepsi fotoğrafçılık üzerineydi. Bu bölüm beni iç dünyamla daha çok yüzleştirdi ve fotoğrafa olan tutkumu daha çok perçinledi. Benim gibi düşünebilen ve anlayabilen insanlarında var olduğunu anlamama yardım etti. Böylelikle doğru yerde olduğumu anladım. Tabii bir o kadar da beni anlamayan insanların farkına varmam da aynı anda oldu. İlk SLR makinem olan diyafram öncelikli Zenit Automat’ı bu yıllarda aldım. Bu makine ile sayısız siyah beyaz çalışmalar yaptım. Son sınıfa gelmemle birlikte dışarıdan çekim teklifleri almaya başladım. Zenit makineme veda edip DSLR’ye geçişim bu dönemde olmuştur. O yıllardan bu yana Ankara ve İzmir’de fotoğraf çekimleri gerçekleştirmekteyim.

Fotoğraf sana neyi ifade ediyor?

Onur Bey aslında bu sorunuza çok uzun cevap verilebilir ama size bunun için kısaca iki ifade ile yanıt vereceğim; bendeki “fotoğraf sanatı” ifadesini kısaca özetlemek gerekirse; fotoğraf insanın kendi kişisel duygu, hayal gücü ve düşüncelerini görsel yeteneği ile harmanlayarak kadrajlarla ifade etmesidir. Tıpkı bir ressamın hayal gücünü duygularıyla birleştirerek fırça darbeleriyle ifade etmesi veya bir müzisyenin kendini notalarla ifade etmesi gibi... Fotoğrafın bendeki zanaat olarak ifadesi ise, maddi gereksinimleri karşılama amacıyla insanların istekleri doğrultusunda ustalık ve hayal gücünün birlikte harmanlanarak kadrajlarla sunumudur. 

Yaptığın işte rekabet ne durumda? Rekabet var mı?

Fotoğraf makinesinin icadından 90’lı yılların sonlarına doğru filmli fotoğraf makineleri her ne kadar çeşitlenip geliştiyse de tahmin edeceğiniz gibi yaklaşık 10 yıl öncesine kadar fotoğraf çekmek oldukça maliyetli ve zor bir uğraştı. Filmler, fotoğrafların tab edilmesi, karanlık odalarda kullanılan kimyasallar hatta çektiklerimizi anında görememek bile başlı başına bir maliyetti. Ancak günümüzde dijital teknolojinin gelişmesi ile bu maliyetler ciddi ölçüde azaldı. Artık hemen herkesin bir profesyonel fotoğraf makinesi, evinde bir bilgisayar ve bu bilgisayarların içerisinde kullanabileceği birçok ücretsiz fotoğraf düzenleme yazılımları mevcut. Dolayısıyla düşen bu maliyetler fotoğrafçılıkta rekabet denilen yeni bir maliyete neden oldu. Tabii bu rekabet durumuda ne yazık ki fotoğrafçılığın herkesin yapabileceği basit bir uğraş veya ek iş olarak algılanması gibi bir sorunuda beraberinde getirdi. Günümüzde çeşitli meslek gruplarından kişilerin veya bu işin eğitimini hiç almamış kişilerin ben fotoğrafçıyım diyerek piyasaya çıkmasını ne yazık ki üzülerek izlemekteyim. Nasıl ki bir bankacı bir hastayı tedavi edemiyorsa veya bir tıp doktoru bankacılık yapamıyorsa fotoğrafçılığında belli kuralları var. Altın oran, ufuk çizgisi, enstantane, diyafram gibi kavramları bilmeden ve hatta kullandığı makineyi ezbere ayarlarla kullanan kadrajda neyi nereye yerleştireceğini bilmeyen birçok insan görmekteyim. İşin bir diğer üzücü yanı ise insanların ehil olmayan bu kişilere belkide ömürleri boyunca saklayacakları önemli anları teslim etmeleri. Yani kısacası bu işte, gitgide artmakta olan haksız bir rekabet söz konusu.

İşin zorlukları nedir?

Bana göre işin en büyük zorluklarından biri önceki sorunuzda bahsettiğim gibi kalifiye olmayan kişilerin yarattığı haksız rekabet ve buna ek olarak bilinçsiz tüketicilerin olması. Günümüzdeki fotoğraf makinelerinin fiyatına ve modeline göre, megapiksel sayısının fazlalığına göre fotoğrafın daha iyi olacağı izlenimi hakim. Bu işle uğraşıyorsanız ve elinizce ne kadar pahalı bir makineniz olursa o kadar profesyonel bir fotoğrafçı olarak algılanırsınız bazı insanlara göre. Megapiksel sayısının değil objektifin ve sensör büyüklüğünün önemli olduğunu bilmeyen bu tarz tüketiciler haliyle fotoğrafı çekecek kişinin gerçekten konusunda bilgili olup olmadığını da sorgulamadan işlerini teslim edebilmekte. Ya da kadrajı bilgisizce oluşturulmuş fotoğraflara baktıklarında bilgisayar yazılımıyla bolca efektler verilmiş, neredeyse fotoğraf olmaktan çıkmış bu grafik tasarım çalışmalarına hayran kalabilmekte ve bunu gerçekleştiren kişilere usta fotoğrafçı gözüyle bakabilmektedir.

Sanatın durumu nedir?

Yine çok derin cevapları olan bir soru sordunuz. Ülkemizde sanatı soracak olursanız bence ne yazık ki çok vahim bir durumda. Arabada, cafede vb. yerlerde çalan, sözleri çocuklara bile basit gelebilecek bazı tuhaf pop şarkılarına mutlaka denk geliyorsunuzdur. Bu şarkıları söyleyen ve besteleyen kişilerden bahsedilirken sanatçı denildiğinide biliyorsunuzdur. Müzik sanatının ve sanatçısının bu kadar basite indirgenmesi örneğin Olafur Arnalds veya Dustin O’Halloran gibi güncel sanatçılara ne kadar haksızlıksa fotoğraf sanatıda gerçekten vahim durumda. Tıpkı fotoğrafçılığın ticari boyutunda olduğu gibi sanatsal kısmında da açı bilmeyen, teknik bilmeyen fotoğrafçılar mevcut. İşin kötüsü bu kişilerden bazıları içlerinde yaşamış oldukları bir duyguyu, bir ifadeyi sırf teknik eksikliğinden dolayı kadrajlarına yansıtamamaktadırlar. Günümüzde fotoğrafın gerçekten sanat olup olmadığı hala tartışma konusudur. Fotoğraf görsel sanat dalları içersinde yer almasa da bana göre bir sanattır. Ancak her fotoğraf sanat değildir. Sanat bir şeyi olduğu gibi değil kendi hayalindeki gibi tasvir edebilme gücüdür. Örneğin bir ağaç ve yanında oturan bir adam fotoğrafı çekiyorsunuz diyelim. Bunu olduğu gibi standart ayarlarla da çekebilirsiniz ya da o ağaç ve insan sizde bir duygu uyandırır diyaframı, enstantaneyi ve ISO’yu ona göre ayarlarsınız ve içinizdeki duygu ve düşünceye en yakın şekilde açınızı yaratarak deklanşöre basarsınız. İlki hatıra fotoğrafı olmaktan öteye geçmeyecektir. İkincisi ise sizden, sizin iç dünyanızdan bir yansımadır. Fotoğraf sanatını yanlış anlayan kişilerde mevcut. Aslında hiçbir şey ifade etmediği açıkça belli olan fotoğraflara sergilerde sanatsal çalışma gözüyle bakılabilmektedir. Makinenizi çekim esnasında shutter (eklanşör sayısı veya perdenin hareket sayısı)’ı düşürüp şöyle bir sallarsınız oluşan dalgalı görüntüler sayesinde sanat olur bu kişilere göre ya da İzmir’de zaten yıllardır var olan saat kulesini hiçbir şey düşünmeden balıkgözü objektifle çekiverirsiniz alın size sanat. Burada aslında önemli olan “ne” sorusudur. Tabii bir de maddi gücüyle sanatçı olanlar da mevcut. Bu kişilerde para gücüyle sergi açarlar. Tanıdıklarının, arkadaşlarının düzenledikleri yarışmalara katılırlar birbirlerine ödüller verirler.

Yaptığın iş ile ilgili başarı hikayen ya da ödülün var mı?

Yurtiçinde yapılan çeşitli yarışmalardan mansiyon ödüllerim, sergilemelerim ve derecelerim var. Aslına bakarsanız fotoğraf yarışmalarına tamamen karşıyım. Sanat kavramına aykırı buluyorum. Çünkü yarışmaların hemen hiçbirinde serbest konu yok. Belirli bir konu veriliyor ve o konuda çekim yapılması bekleniyor. Şayet konu serbest olsa bile X kişisinin yaşadığı o an ile Y kişisinin bambaşka bir anlatımı arasında kıyaslama yapmak, iyi ya da kötü ayrımı yaparak elemeye tabi tutmak ne kadar mantıklı? Ben bu olaya ticari gözle bakmayanlardanım. Zaten bu yarışmalarda da eleştirilecek çok fazla şey var.

Bunca koşuşturma içerisinde fotoğrafa nasıl zaman ayırıyorsun?

Şöyle söyleyeyim, fotoğraf benim için bir yaşam biçimidir. O yüzden özel bir zaman ayırmıyorum. Genellikle makinem ile geziyorum. Bir şey görüyorum ve birden içimde fotoğraflama isteği uyandırıyorsa çekiyorum. Yer ya da zaman kavramı farketmiyor benim için.

Fotoğraf çekerken neler hissediyorsun, o doğru anı nasıl yakalıyorsun?

Buna net bir cevap verebilmek çok güç çünkü anlık gelişen bir durum. Ama elimden geldiğince anlatayım. Bir şey görüyorsunuz ve o an zaten bilinçaltınızda yatan bir duygu uyanıyor ve oraya kadraj gözüyle bakıyorsunuz. Aslında fotoğraf çektikçe zamanla heryere kadraj olarak bakmaya başlıyorsunuz. Önemli olan hayalinizdeki anlatımı ve ifadeyi o kadrajda yakalayabilmeniz. Gerisi tekniğinizi ve konuya göre hızınızı ve zamanınızı doğru kullanmanıza bakıyor.

Eklemek istedikleriniz?

Röportaj için teşekkür ederim. Fotoğraf için ınstagram takip: barisfisekphotography

BarışFişek, “En iyi fotoğraf makinesi beynimiz, en iyi objektif ise gözlerimizdir" diyerek, fotoğraf sanatını anlattı.

Haber Merkezi