Öyküler bilinci uyutmuyor

Ünlü Türk Edebiyat yazarlarından Feyza Hepçilingirler, son çıkardığı kitabı Halide Edip Adıvar’ın hayatını anlatan Halka Doğru isimli kitabında kendisine en etkili gelen kısmın Halide Edip’in İstanbul’u işgal etmiş olan İtilaf milletlerinden yardım istemesi olduğunu açıkladı


  • Oluşturulma Tarihi : 17.10.2017 07:15
  • Güncelleme Tarihi : 17.10.2017 07:15
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Öyküler bilinci uyutmuyor

NİLGÜN TAZE / ÖZEL HABER

Türkçe Off, Anlar, Ne Dediniz Anlamadım, Savrulmalar, Öyküyü Okumak, Ürkek Kuşlar ve Tanrı Kadın başta olmak üzere bugüne kadar birçok kitaba imza atan ünlü Türk Edebiyat Yazarlarından Feyza Hepçilingirler, son çıkardığı kitabı Halide Edip Adıvar’ın hayatını anlatan Halka Doğru isimli kitabı ile yine dikkatleri üstüne çekti.

KİTABIN ÇIKIŞ SÜRECİ

Geçen yıl yayımlanan “101 Kısa Öykü” alt başlığını taşıyan “Anlar” adlı öykü kitabında öykünün erişilemeyecek uzaklıklarda, başka hayatlarda, gizli saklı yerlerde durmadığını göstermek istediğini açıklayan Yazar Feyza Hepçilingirler, “Baktığımız, gördüğümüz, geçtiğimiz yerde, duyduğumuz sözde, dinlediğimiz anıda, yaşamımızın içinde, çevremizde, evimizde öylece duruyor ve anlatılmayı bekliyor öykü. Okurun hayal etmesini, öyküyü kendisinin tamamlamasını istedim. Neredeyse malzemeyi verip geri çekildim. Bu kitapta öyküyü oluşturması için onu kışkırtmaya, son noktayı onun koymasını sağlamaya çalıştım” dedi.

“ANLAR”

Özellikle gençlere öykü okuma isteği vermek ve öykünün nasıl okunması gerektiğini göstermek istediğini ifade eden Hepçilingirler şunları söyledi: “Anlar’da çeşitli yazarlarımızın öyküleri ve bu öykülere ilişkin incelemeler yer alıyor. Gençlere ve öykü sevmeyenlere öyküyü sevdirmeye çalıştım bu kitapta. Anahtarını gizli yerlere saklamış romanları dışta tutarak söylüyorum, genel anlamda roman, okurun çabasını ve katkısını çok fazla gerektirmez. Bir akış sunar okura. O akışa kapılıp gitmek, o akış içinde kaybolmak güzeldir. Kendi küçük dünyanızdan çıkar, geniş açıyla verilmiş başka bir dünyanın içine girersiniz. İllüzyon gibi bir şey. Romanı elinizden bırakmadığınız sürece sizinkinden epey farklı o başka dünyanın içinde soluk alır, orada yaşarsınız.”

ÖYKÜLER UYANIK TUTAR

Öykülerin yazarken büyük titizlik gerektirdiğini ve sözcüklerin adeta kuyumcu terazisinde tartıldığını ifade eden Hepçilingirler, “Öykülerde ne bir sözcük eksik ne bir ek fazla kullanılır. Öykü sizi sürüklemez, tersine dürtükler. Kapılıp gitmenizi değil, dikkatinizi ve ilginizi uyanık tutmanızı ister. Bir başka dünyanın kapısını aralar aralamasına ama o kapıyı itip öykünün dünyasına kendi çabanızla girmeniz gerekir. Bu çabayı göstermekten erinirseniz öykünün kendisine ulaşamazsınız. Dışarıda kalırsanız içeri girdiğinizde yaşayacağınız zevkten kendinizi mahrum etmiş olursunuz” açıklamasını yaptı.

DİL CAMBAZLIĞI

Hepçilingirler, romanda geniş geniş anlatma olanağına sahip olunduğunu ve yazarken yapılan dil yanlışlarının romanın okunma heyecanı içinde fark edilmediğini açıklayarak, “Fark edilse bile okur, eğer özel olarak incelemek amacıyla ve notlar alarak okumuyorsa, okumasına ara verip yeniden o yanlışa dönmez. Öykü ise bir dil cambazlığıdır. Öyküde sözcüklere ip atlatırken yazar da kim bilir ne akrobatik hareketler yapmak zorundadır. Ama işte perende atarken bir sözcüğünüzün ucu, dil, mantık, tarih, ahenk tellerinden birine takılsa gümbür gümbür düşersiniz okurun gözünden” şeklinde konuştu.

YARATIMIN KEYFİ

Öyküye bir ayrıcalık tanıdığının doğru olduğunu açıklayan Hepçilingirler şunları söyledi: “İnsan yazar olduğunu en çok roman yazarken fark eder. Yazarlığın keyfini, zevkini romanda yaşarsınız. Öykü, yazarken kıvrandırır, roman ise yaratmanın zevkini sonuna kadar yaşatır. Gelelim son kitaba. Can Yayınlarından çıkan son kitabım Halide Edip’in yazılarından oluşuyor. Bu kitap benim tez çalışmamı oluşturan yazıların bir bölümünü kapsıyor. Tezimde Halide Edip’in Hindistan’a yaptığı uzun gezinin ve oradaki izlenimlerinin bulunduğu bir bölüm daha vardı. Tan Gazetesi’nde yayımlanan bu yazılar başkaları tarafından daha önce derlenip kitaplaştırıldı.”

BÜYÜK MECMUA VE YEDİGÜN

Üzerinde çalıştığı dergilerin Büyük Mecmua ve Yedigün dergisi olduğunu açıklayan Hepçilingirler, “Büyük Mecmua, Sabiha ve Zekeriya Sertel’ler tarafından yayımlanan muhalif bir dergi. Bugünkü Türk harflerinin kabulünden dokuz yıl önce 1919’da ve doğal olarak eski yazıyla yayımlanıyor. Ben bu yazıları tez çalışmam sırasında yeni yazıya çevirmiştim ama kitaplaşma sürecinde elbette yeniden gözden geçirmem gerekti. Kurtuluş Savaşı öncesi aydınların, yıkılıp gitmekte olduğunu gördükleri Osmanlı’yı kurtarmak için çırpındıkları bir dönemde Halide Edip’in neler düşündüğü, neler yazdığı herkesin ilgisini çekecek kadar ilginç aslında” ifadelerini kullandı.

HALİDE EDİP YAZILARI

Kendisine en etkili gelen Halide Edip yazısının İstanbul’u işgal etmiş olan İtilaf milletlerinden yardım istemesi olduğunu açıklayan Hepçilingirler, “Osmanlı aydını öyle zor, öyle çaresiz bir durumda ki yurdunu işgal eden düşmana, yardım etmesi için yalvarıyor. Kurtuluş Savaşı henüz başlamamış. Derginin 5 Haziran 1919 tarihli sayısında yayımlanmış bu yazı. Yayımlanmadan bir hafta - on gün önce bütün yazıların sansür heyetine gönderildiği dikkate alındığında -sansürlenip çıkarılmış, yerleri boş kalmış bölümler, yazının bu kuruldan geçtiğinin kanıtı zaten. İşin acı yanı oralarda ne yazdığını asla öğrenemeyeceğiz- ve basım süreci hesaba katıldığında Atatürk’ün Samsun’a çıktığı günlerde yazılmış, belki de tam o gün” dedi.

TÜRK’ÜN TÜRKİYE’Sİ NEREDE?”

Savaş öncesi Osmanlı’dan çoktan umutların kesildiğini, kimsenin Osmanlı’yı yaşatmaktan ve kurtarmaktan söz edemez hale geldiğini belirten Hepçilingirler, Halide Edip’in o günkü hükümetin ‘fena’ oluşuna vurgu yaptıktan sonra, “‘Bu fena idarenin devamına başlıca sebeplerden biri uzun ve zalim bir muharebe olduğu gibi Türk’ün en kıymetli idari ve fikri sermayesini muharebede namusu uğruna feda etmesidir’ diyor ve inanmak zor ama şöyle soruyor: ‘Halbuki Rumların Yunanistan’ı, Ermenilerin Ermenistan’ı, Arapların Arabistan’ı var. Bunlar arasında istiklali için, namusu için, en çok fedakarlık etmiş Türk’ün Türkiye’si nerede?’ Görüldüğü üzere Osmanlıdan umut çoktan kesildiği için Osmanlı yerine Türkiye ismi geçiyor” açıklamasını yaptı.

“BİZE YARDIM EDİN”

Halide Edip Adıvar’ın yardım istediği düşman kuvvetlerine yazdığı mektubun en etkileyici kısımlarını paylaşan Hepçilingirler, “Bana acıklı gelen cümleler ise şunlar: ‘Evet paramız yok, kuvvetimiz yok, tecrübeli ve büyük kafalarımız yok. Fakat namuslu ve sizin harp ettiğiniz esaslara inanan çocuklarımız var. Bize yardım ediniz. Bize sermaye, bize fikir, bize dostluk veriniz. Şimdiye kadar meydana çıkardığınız Bulgarlar, Sırplar, Yunanlılar, Ermeniler kadar Türkler de buna layıktırlar.’ Yurdunu işgal etmiş düşmana, ‘Bize yardım edin’ diye el açmak, onur kırıcı geliyor bugün ancak bu, çaresizliğin boyutunu göstermesi bakımından ibret verici aynı zamanda? Halkta hala savaşacak güç olduğuna inanmak, işgalci düşmana değil, halka güvenmek için Mustafa Kemal olmak gerekirmiş demek” ifadelerini kullandı.

DÜŞMANDAN YARDIM İSTEMEK

Hepçilingirler, Halide Edip’in emperyalizm olgusunu hiç kavramamış olduğunu gördüklerini belirterek, “Zekeriya Sertel’in onun için dediği gibi, ‘romantik bir kadındı, siyasetten anlamazdı’ Birinci Dünya Savaşının bir paylaşım savaşı olduğunu düşünmüyor, ‘Milletler’ diye seslenip şöyle diyordu: ‘Siz ki Cihan Harbi’ni milletlerin hukuku, büyük ve payidar esasların galebesi için yaptınız, yirminci asrın namdar birer şövalyesiydiniz, sözünüze inanarak kapılarını size açmış bir avuç Türk’e neden sözünüzü tutmuyorsunuz?’ Hem Büyük Mecmua’daki hem de Yedigün’deki yazılar, yazıldıkları dönem bakımından ilginçtir” şeklinde konuştu.

İzmir Kız Lisesini (1966), İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1971). İzmir Kemalpaşa ve Karataş liselerinde edebiyat öğretmeni, eğitim fakültelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı, kendi isteğiyle üniversiteden ayrıldı (1984). Özel dershanelerde görev aldı. İlk öyküleri Türk Dili dergisinde yayımlanan (1979) Feyza Hepçilingirler, Kültür Bakanlığı Çocuk Yapıtları Yarışması oyun dalında başarı ödülünü Yanlışlıklar adlı oyunu ile aldı (1979). Öykü ve yazılarına Sesimiz, Yarın, Dönemeç, Öğretmen Dünyası dergilerinde rastlandı. Sabah Yolcuları adlı yapıtıyla Akademi Kitabevi Öykü Ödülü’nü Fazlı Yalçın’la paylaştı (1981).

Yazmaya, okul yıllarında (1963) Feyza Baran adıyla ve İzmir’de kimi dergilerde yayımlanan şiirlerle başladı. 1979 yılında Kültür Bakanlığının açtığı Çocuk Yapıtları Yarışmasında ‘Yanlışlıklar’ adlı oyunuyla Başarı Ödülü, 1981’de Akademi Kitabevi Yarışmasında ‘Sabah Yolcuları’ adlı dosyasıyla Öykü Birincilik Ödülü kazandı. ‘Eski Bir Balerin’ adlı kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanını (1985), ‘Potluğu Gidermek’ adlı öyküsüyle Yunus Nadi Armağanı Öykü İkincilik Ödülünü (1989), ‘Ne Güzel Ölmüştüm’ adlı öyküsüyle Borski Grümen (Balkan Yazarlar Karşılaşması) Ödülünü (1991), ‘Savrulmalar’ adlı öykü kitabıyla da Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü (1997) aldı. Öyküleri Fransızca, Almanca, İngilizce. Sırp-Hırvatça ve Slovenceye çevrildi. Öykülerinden bir seçki Almanya’da “Die Hochzeitsnacht” (2005) adıyla kitaplaştı. Türkçenin yanlış ve kötü kullanımını eleştirdiği Türkçe “Off” adlı kitabıyla büyük ilgi uyandırdı. Cumhuriyet Gazetesi’nin kitap ekinde “Türkçe Günlükleri” adlı köşede dokuz yıl yazmasının yanı sıra pek çok gazete ve dergide yazdı ve yazmayı sürdürüyor. 

Haber Merkezi