POYRAZ: Sanat ötelenmemeli

Karşıyaka Sanat Atölyesi sahibesi Yıldız Poyraz ile İzmir ve sanat üzerine hoş bir röportaj gerçekleştirdik. Yaptığımız röportajda İzmir halkı ve İzmirlilerin sanata olan ilgisini tartıştık. Kültür ve Sanat bağlamında ne konumdayız bunu düşündük. Sanata birazda olsun ilgisi olanlara Karşıyaka Sanat Atölyesi üzerinden ilgileri doğrultusunda yardımcı olabileceğimiz kanaatine vardık


  • Oluşturulma Tarihi : 01.02.2016 11:23
  • Güncelleme Tarihi : 01.02.2016 11:23
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
POYRAZ: Sanat ötelenmemeli

Onurhan ALPAGUT

Bize kendinizi kısaca anlatır mısınız?

İzmir doğumluyum. Sanata başlangıcım hobi şeklinde gerçekleşti. Hobi olarak başladığım sanat sonrasında çeşitli eğitimler alarak bu süreci devam ettirdim. Dönemler şeklinde hat, ebru, çini ve benzeri sanatların eğitimlerini aldım. Eğitimim yaklaşık 6 yıl sürdü. Ama aldığım eğitimler sonrasında Ebru sanatını seçmek istedim ve kendimi ebruya yoğunlaştırdım. Daha sonrasında kurs aldığım yerlerden belli sertifikalar ve diplomalar aldım. Hocalarında cesaret vermesi ile sanat konusunda eğitimler vermeye başladım. O dönemlerde geleneksel sanatların eğitimlerini verebilecek kalifiye eleman sayısı çok azdı veya yoktu. Dolayısıyla bende sanat eğitimimi vererek bu oluşumun içine girmiş oldum. Ancak eğitim verdiğim süre dahilinde bile sergi gezmeyi ve sanata olan merakımı dinç tuttum. Sürekli kendime bir şeyler katma çabasında oldum. Her zaman daha ileri noktaya nasıl getirebilirim diye sürekli düşündüm. Sanat sonsuzluk gibidir. Kimse oldum diyemez. İzmir'de bir kurumda ders verdikten sonra kendime ait bir atölyem olması gerektiğini düşündüm. Çünkü artık ne eve sığabiliyordum ne de odaya. Sanatımı bir oda veya evde sürdüremeyeceğimi anladım. Aldığım karar sonucu bir atölye kurdum. O atölyede hem kendi çalışmalarımı yapmaya hem de öğrenci yetiştirmeye başladım. Tüm bunları yaparken de geleneksel sanatlar konusunda icra eden kişilerin malzeme bulmakta güçlük çektiğinin farkına vardım. Sonrasında bunlarını tedariklerini sağlamaya başladım. Bu şekilde işler büyümeye başladı. Akabinde sanat icra eden hocalarla anlaşarak, atölyemde sanat dersi vermelerini talep ettim. Bu şekilde ebru ile çıktığım yolda farklı geleneksel sanatlarında içerisinde barındıran bir atölye ortaya çıktı. İşler gelişince ve talepler artınca biz bu işin aynı zamanda malzeme tedarikçisi olduk. Yaklaşık 1.5 yıldır da geleneksel sanatlarla uğraşan insanların çok rahatlıkla bulabileceği hem kaliteli hem de orijinal malzeme satışını yapıyoruz.

Sanata olan ilginiz nasıl başladı?

Aslına bakarsanız her zaman ilgim vardı. Benim bu ilgimi keşfetmeme sadece rastgele gezdiğim bir sergi neden oldu. İlgim vardı derken; diğer insanlara olan kıyasla ilkokul yıllarında dahi müziği ya da resim dersini boş gören insanlara nazaran demek istedim. Hiç bir zaman bir müzik ya da resim dersini boş bir ders olarak görmedim. Benim her zaman o dersi veren hocalara daha çok saygım vardı. Ve o dönemde sanat dersleriyle çok ilgiliydim. Sonrasında herkesin ilgisini çekmeyen bir sergi benim ilgimi çekti. Bu sergiyi gezmem gerektiğini düşündüm. Serginin içerisindeki eserlerle daha öncesinde bir tanışıklığım yoktu. Sadece sergiyi gezme fikri hoşuma gitti. Sergi gezim arkasından kendime şu lafı dedim: "Ben nasıl olurda bir sanatla uğraşmam." O noktada bende bir şeyler oluşmaya başladı. Sergi benim için dönüm noktası oldu. Hayallerim beklentilerim çok değişti. Sonrasında ben bu işi yapmalıyım diye karar aldım. Eğitim almaya gittiğim yerlerde dahi sanatı ciddiye aldım. Hiç bir dersi kaçırmadım. Her zaman özverili ve istekli oldum. Bunu hocalarımda fark etti. Tüm ilgimin çocukluk yıllarından geldiğini sonradan anladım.

Atölye aşamasına nasıl geldiniz? Atölye fikri nasıl doğdu?

Sanatlara yatırım yaptıkça bu yatırım yetmemeye başladı. Alan ve zaman yetmiyordu. Sadece bu işi yapmam gerektiğini düşündüm. Bende sanat gelip geçici bir heves değil de tutkuydu. Bu tutkuyu hayatımdan hiç bir zaman çıkaramayacağımı biliyordum. Sanat, hem benim işim olabilirdi hem de hobim. Her zaman sanata dair bir diplomam olsun isterdim. Ancak bu işi iyi icra eden kişilerin okullu olmadığını fark ettim. Bu işte usta-çırak ilişkisiyle ilerleyebileceğimi gördüm. İyi hocalarla çalışmaya başladım. Atölye ise zaten sanatı yapan mutlaka sahip olmanız gereken bir alan. Çünkü bu işler ev ya da başka bir ortamda olmuyor. Kendinizi her şeyden soyutlayıp sanata vermelisiniz. Bu da ancak atölye ortamında mümkün. İşte tam bu noktada bir atölye kurma gerekliliği duydum.

Bundan sonraki aşamada ne var?

Bulunduğumuz çevre ne yazık ki yaptığımız işe göre ilgisiz ve orantısız. Biz sanat anlamında çok daha geniş düşünüyoruz. İzmir'de maalesef attığımız adımlar birçok yerde tıkanıyor. Gittiğiniz yerlerde sizi ilgi göstermiyorlar. Proje anlamında bir şey de sunamıyorsunuz. Dolayısıyla sıyrılmak istiyorum. Hayallerim ve hedeflerim büyük. Bu alanda geliştirdiğimiz birçok proje var ama maalesef karşımıza muhattap bulmakta güçlük çekiyoruz. Bu sebepten daha sanata yatkın sizi anlayabilecek bir çevreye ihtiyacınız var. Bu çevre nerede var? Derseniz Türkiye'de belli başlı yerlerde bu çevre var. Türkiye dışında olmak ister misiniz? Derseniz de bu sanatı icra etmek ve tanıtmak adına evet ama kendi kültürümden de kopmamak adına çok fazla bu durumu talep etmiyorum. Ben aslında Türkiye'de sanat adına bir şeyler yapılmasına önderlik yapmak istiyorum. Artık bir şeyler aşılmalı.

Atölyede neler yapıyorsunuz?

Atölyede hat, tezhip, minyatür, çini, kaligrafi, müzik dallarında dersler veriliyor. Kişilere konularında uzman hocalar tarafından öğretiliyor. Hocalarla görüşmelerimiz sonucunda insanlara uygun zamanlarında dersler ayarlanıyor. Yaptığımız işin de belli bir sezonu var. Yazın durağan geçiyor. Dolayısıyla buna göre internet üzerinde ve burada çeşitli duyurular yapılıyor. Gerçekleşen duyurular sonucunda kişiler bizden kurs taleplerinden bulunuyorlar. İnsanlara istedikleri konuda kurs olanakları da sağlıyoruz. Burayı ders saatlerinde insanların rahatça çalışabileceği bir ortam haline getiriyoruz. Sanata uygun müzikler açıyoruz ve atmosfer ayarlıyoruz. Burada ben sanatçı olmak istiyorum dışında insanları hiçbir şekilde yönlendirmek değil amacımız. Geleneksel sanatları insanlara sevdirmek, aşılamak, farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Burayı ben sadece kendim çalışayım olarak kurmadım. Birçok sanata ilgisi olan ve tanışmak isteyen kişilerin uğrak yeri olabilecek hale getirdik. Karşıyaka'da ki atölye benim 4.atölyem. Dolayısı ile önceki sorunları ve eksiklikleri gidererek burayı kurmaya çalıştım. Atölyede geleneksel sanatlar dışında kişilere istekleri doğrultusunda kurslar düzenliyoruz. Aklınıza gelebilecek her yere seramik tablolar, ebru tablolar, kaligrafi tasarım tablolar gibi sipariş üzerine çalışmalar yapıyoruz. Kişilere kendi istekleri doğrultusunda sanat eserleri yapıyoruz.

Kurs programlarından kısaca bahseder misiniz?

Haftanın belirli günleri dersler sanat üzerine dersler var. Ebru derslerini ben veriyorum. Perşembe günleri tüm gün çini dersimiz var. Pazartesi günü akşam saatlerinde ney dersleri veriyoruz. Cumartesi günleri seramik ve ebru dersleri veriyoruz. İsteklere göre kursta açabiliyoruz. Uygun saatlere göre kişilere göre programlarda sunabiliyoruz. Kişilere göre özel ders verebiliyoruz. Yerli ve yabancılara göre yoğunlaştırılmış programlarda düzenleyebiliyoruz.

İzmir için sanata ilgi, alaka rağbet ne durumda?

Türkiye'de yaşayan sanatçıların genel sorunu zaten ilgisizlik. Maalesef yaptıklarımız hem yerini bulmuyor hem de desteklenmiyor. Baktığınızda herkes sanat ne güzel diyor. Ama hiç kimsenin desteklemediği bir alan. Buna devlet de dahil. Size bir şekilde destek gelmeli. Bir atölye işletiyorsanız maddi anlamda güçlü olmalısınız. Siz güçlü değil ve sadece sanatınızla varsanız pek var olamıyorsunuz. Dayanma gücünüz yok. Sürekli bir gider içerisindesiniz eğer bu gideri karşılayamıyorsanız ne yazık ki atölyenizi kapatma durumunda kalıyorsunuz.

Genelde kimler sizi tercih ediyor?

Çalışan grup diyebilirim.

İzmir olarak ne durumdayız?

Her konuda İzmir'i yerden yere vuruyoruz ama baktığınızda Türkiye bu konuda yetersiz. İzmir'de bu tür atölyeler yok denecek kadar az, var olanlar da kendini ispatlayamamış durumda. Sanatla uğraşarak ayakta durmak gerçekten zor. Çok donanımlı olmanız gerekiyor. Dolayısıyla ben sanatçıyım, sanat yapıyorum atölyem tıkır tıkır işleyecek şekilde düşünüyorsanız baştan kaybediyorsunuz. Çünkü, biz toplum olarak böyle bir duruma zaten hazır değiliz. Toplumda şu an sanat ile uğraşıyorum atölyem var dediğinizde insanlar, "Bu işten para kazanıyor musun? Nasıl ayaktasın" diyip hayret ediyorlar. Bu durumda bizim için bir yara aslında. İzmir'de atölye konusunda zayıf. Dışarıdan gelen bir misafirimi gezdirebileceğim atölye sayısı çok az. İzmir'de sanat açısında 1-2 kaliteli atölye var ve bu anlamda gerçekten kısır durumdayız. Bu konuda sanatçıları suçlamamak gerekiyor. Sanatçı bir şeyler üretmek için vardır. Kafasını bu şekilde çalıştırmalıdır. Sanatçı bana göre pazarlamacı değildir. Ancak baktığınızda bunu da biz yapıyoruz. Aslında ilan, afiş bastırmak tanıtmak benim işim olmamalı aslında. Yeterince yerel basın ve yönetimler sizi desteklemediği için sanat, sanatçı kısır kalıyor. Olması gereken yerel yönetimlerin bizi desteklemesidir. Ben bu atölyeyi açıyorum ancak devlete vergi vermek zorundayım. Yaptığımız işin bir farkındalığı yok. Bir sanatı icra ediyoruz fakat önümüzde kapılar açılmıyor. Ülkemizde ve şehrimizde ne yazık ki böyle bir sistem yok. Bu konuda sadece İstanbul'da inanılmaz bir döngü yaşanıyor. Aynı döngüyü İzmir'de biz sanatçıların tek başına sağlaması zor. O yüzden bence burada tüm iş yerel yönetimlere düşüyor.

Sanata ilgisi olanlara tavsiyeleriniz nedir?

İlgilerini bastırmasınlar. Ötelemesinler.

Haber Merkezi