- Kültür-Sanat
- 07.07.2025 16:20
Dijital sanatçı Cihan Engin, dijital dönüşümün toplumun her alanında olduğu gibi sanat alanında da etkili olacağını belirterek, “Zamanla dijital sanatın daha çok ilgi göreceğini düşünüyorum” dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN/ÖZEL RÖPORTAJ
Türkiye’de ilklere imza atan dijital sanatçı Cihan Engin, İzmir’de Balkan Kulübü’nün organizasyonu ile İzmirli sanatseverlerle buluştu. Eserlerini ilk kez İzmir’de sergileme fırsatı yakalayan Cihan Engin, yaratıcılığı ve sanatsal süreci dijital teknolojiler yoluyla aktaran ‘Zafer Sergisi’ ile İzmirlilerin gönlünü kazandı.
MALZEMELERİN HEPSİ DİJİTAL
İzmir’deki sergisi ve dijital sanat üzerine konuştuğumuz Dijital Sanatçı Cihan Engin, eserlerinin yapılış süreci, ‘Zafer Sergisi’, yaşamı ve dijital sanat hakkında bilinmeyenleri gazetemize değerlendirdi. Resim yapamayan birisinin dijital sanat yapamayacağını belirten Engin, “Dijital çağda artık enstrümanınızın yağlı boya ve fırça olmasına gerek yok. Dijital kalem ile çalışıp, bilgisayardaki programlarla hayal gücünüzü resmedebilirsiniz. Ben Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümü mezunuyum uzun yıllar geleneksel tarzda çalıştım (karakalem, yağlıboya, suluboya vs… gibi) fakat şimdi malzememi değiştirdim şu an kullandığım malzemelerin hepsi dijital. Elime fiziksel olarak fırçayı alıp resim yapmıyorum bunun yerine grafik tabletin fiziksel kalemini kullanıyorum bu tabletle etkileşime geçen ve aynı zamanda tabletle bilgisayara bağlı olan hassas bir kalem bu kalem sayesinde bilgisayardaki programda olan fırça ve renk paletini kullanıyorum Ancak bütün teknik ve kurallar resimdeki gibi aynı. Tuvale oturup nasıl başlarsanız bende Grafik tableti ve bilgisayarı kullanarak öyle resim yapmaya başlıyorum. Uzun süre kendimi geliştirmek üzere bilgisayar programları ve tablet üstünde çalışmaya başladım. Programlar üstünde ciddi bir Ar-Ge çalışması yaptım diyebilirim. İnternette dijital resim yapan yabancı sanatçıların çalışmalarını inceledim ve programları etkin şekilde kullanmayı kendi çabalarımla öğrendim” diye konuştu.
KENDİ KÜLTÜRÜMÜZ ÇİZİLMİYOR
Dünyada çok fazla dijital resimle uğraşan sanatçıların olduğunu ve Türkiye’de de iyi dijital sanatçıların olduğu fakat genelde para kazanmak maksatlı işler yaptıklarına değinen Engin, “Türkiye’de kendi kültürümüz ile alakalı işler pek fazla yapılmıyor. Kendi kültürümüz ile ilgili çalışmalara başlamadan önce Atatürk ile ilgili dijital resimlerin hiç yapılmadığını gördüm. Buradan yola çıkarak kendi kültürümüz ile ilgili de çalışmalar yapmaya başladım. Türkiye’de insanlar ortak değerlerimizi genelde birbirinden ayırmaya çalışıyorlar. Ancak hepsi ortak değerlerimizdir. Bende hem ortak değerlerimiz hem de toplumsal olaylar ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Sosyal medyada çok güzel yazılar yazılıyor fakat benim yazım yeteneğim çok iyi olmadığı için bende bildiğim en iyi işi yapıyorum. Görsel olarak yeteneğimi kullanıp sosyal olaylara da dokunmaya çalışıyorum” dedi.
GÜNDE 12 SAAT ÇALIŞIYORUM
Engin, eserlerini oluşturmadan önce bazen uzun süreleri alan düşünce süreçlerinin olduğunu ifade ederek, “Bir haftada yaptığım eser de oluyor, 5 günde yaptığım eserde oluyor. Ancak günde en az 12 saat çalışıyorum. Ortalama bir resim için bilgisayar başında 120 saat mesai yapabiliyorum. Bazen zihnimde oluşturma sürecim bazen uygulama sürecinden fazla olabiliyor. ‘Bunu nasıl yapıyorsunuz? Ben de öğrenmek istiyorum’ soruları ile çok fazla karşılaşıyorum. Bende onlara öncelikle güzel sanatlar fakültesinin herhangi bir bölümünü okumanız gerekir diyorum. Desen diye tabir ettiğimiz şey, canlı modelden insan anatomisini çizebilmektir. Yıllarca bu alanda çalıştıktan sonra, imgesel bir tasarım, yani görmeden bir olayı veya durumu ifade edebilme becerisini gösterebilme durumunu, aklından eline geçirebilme beceresidir. Tüm bunlara vakıf olabildikten sonra, bilgisayar ortamında birçok programı öğrenmeniz gerekiyor. En sonunda evet dijital resim yapabilirsiniz diyorum” ifadelerini kullandı.
DUYARSIZ KALAMIYORUM
Şehitler ile ilgili yaptığı resimleri kişisel sergilerinde her yerde sergileyeceğini ancak kesinlikle satmayacağına vurgu yapan Engin, “Bunun üzerinden prim yapmanın ya da maddi kazanç sağlamanın hiçbir manasının olmadığını düşünüyorum. Televizyonda ve sinemada izlediğim ve hayatın tam kendisinden etkilendiğim olayları, ekspresyonizm ve biraz da sürreal bir dijital stille dönüştürdüm. Dışa vurumun dijital bir versiyonunu yaptım. Burada yaşıyorum ve burası benim vatanım. Burayla ilgili bir şeyler yapma ihtiyacı hissediyorum. Çünkü o zaman samimi oluyorsunuz. Cezanne’nin dediği bir şey var. Doğada ki her şey geometrik şekillerle ifade edilebilinir diyor ve daha sonra Picasso buradan yola çıkarak Kübizm’ akımının büyük öncülerinden oluyor resimlerine duygu ve en önemlisi yaşanmışlık katıyor. Yaşanmışlık kısmı beni etkilediği için bu topraklarda bu olaylar yaşanırken ve bunca yaşanmışlıklar varken duyarsız kalmayı reddediyorum” şeklinde konuştu.
KENDİ KARAKTERLERİMİZİ İŞLEDİM
Zafer Sergisi’nde sergilediği eserleri yaparken öncelikle yaşanılan yüzyıla uygunluğunu göz önüne aldığını ifade eden Engin, “Genç nesillere zengin kültürümüzü çağdaş bir tasarımla göstermek gerektiğinin farkına vardım. Batı’nın Marvel karakterlerinin büyük hayranıyım ama hiçbirinin tam anlamıyla mitolojik veya kültürel bir bağlantısı yok. Türklerin çok sayıda ve yüz yıllardır bilinen mitolojik karakter ve kahramanları vardır. Bunların görsel olarak gün yüzüne çıkması gerekiyordu. Bunu kendime misyon edindim. Umarım bir gün gereken değere varır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran; çağdaş ve insanca, bilimin ve sanatın ışığında özgürce yaşamamızı sağlayan ulu önder Atatürk’e, çağımıza en çok yakışan sanat üslubunu uyarlamak gerekliliğini duydum. 24 adet çalışma yaptım. Bazılarını Atatürk konulu fütüristik, bazılarını da fantastik olarak çalıştım. Tüm bunları neden yapıyorsunuz diye merak edenlere cevabım şudur; öncelikle kendi yaşadığım çevreye uyarlamak istedim. Çünkü insan kendi olduğu yerden başlamalıdır. Şu anda benden başka Türk mitolojisi, Türk büyükleri ya da Türk destanları hakkında dijital çalışmalar yapan yok ya da yok denecek kadar az. Ancak Türkiye’de de zamanla dijital sanatın daha çok ilgi göreceğini düşünüyorum” diye konuştu.
ARTIK ATAĞA GEÇEBİLİRİZ
Bir süre sonra her şeyin tamamen dijital resime dönüşeceğini düşündüğünü de sözlerine ekleyen Engin, “Bir süre sonra sanal gözlükler ile sergileri gezeceğiz ki şu an bu tarz şeyler başladı bile. Artık heykeller bile 3D printer teknolojisi ile yapılabiliyor hatta tıp alanında bazı organlar bile geliştirilmeye başlandı. Dünyada yazılım ticareti yapılan en büyük sektör haline geldi. Birçok kişiye atölyemde ders verdim ve onların Güzel Sanatlar Fakültelerine yerleşmelerini sağladım. Benim yaptıklarımı çok daha ileriye götürecek olan insanların çıkacağına eminim. Gençlere mutlaka bir şeyler vermek istiyorum. Dijital sanat anlaşıldıkça ve desteklendikçe buradaki çocuklarında karakterlerimizi bu sanatın öncülüğünde ve modern haliyle daha rahat öğrenebileceğini düşünüyorum. Bende Batman’ın hayranıyım. Ama öyle bir karakter yok. Ancak Seyit Onbaşı, Ulubatlı Hasan, Nene Hatun, Atatürk ve nice karakterler gerçek kahramanlarımız, efsanelerimiz, masallarımız var. Bizde bunlardan yola çıkarak güzel karakterler yaratabiliriz. Sadece bu konudaki ilgiyi artırmamız gerekiyor. Kültüre sahip çıkma konusunda ülkeler arasında sanırım en gerideyiz. Anadolu’nun her tarafından kültür fışkırıyor. Niye hakkıyla ve çağımıza uygun olarak yapılmadığını anlayamıyorum. Şu anda dünyadaki çocuklar ile bizim çocuklar arasında bir eşitlik var. Aradaki makas artık çok açık değil. Herkes internet teknolojilerini ve programlarını kullanabilir sonsuz araştırma yapabilirler artık çok azla fark yok. Artık atağa geçebiliriz” dedi.
İZMİR SERGİSİ MUHTEŞEMDİ
Engin son olarak İzmir’de ilk defa, toplamda ise sekizinci sergisini gerçekleştirdiğini ifade ederek sözlerini şöyle sonlandırdı: “İzmir’deki sergim muhteşem oldu. Burada insanlar özellikle sergi alanına benim eserlerimi görmek için geldi. İstanbul ya da Ankara’da açtığım sergilerde AVM ve okul gibi yerlerde açmıştım. Zaten orada insanlar vardı. Ancak İzmir’de insanlar arabayla ya da yürüyerek özellikle benim sergim için geldiler. Karşıyaka’dan bir aile bisiklet ile benim sergimi görmek için gelmiş. Bu beni inanılmaz mutlu etti. Çok fazla tanıtım ve davette yapmadık ancak İzmir’deki ilgi muhteşem oldu.”
Bir şehrin enkazı işte böyle taşınıyor
Ödemiş yangından sonra havadan görüntülendi