Rosa Luxemburg hayat bulacak

Kültür hareketinin öncülerinden olan Bilimsel Tiyatro Atölyesi, yeni oyunu “Rosa Luxemburg ile seyircisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 16.05.2017 06:37
  • Güncelleme Tarihi : 16.05.2017 06:37
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Rosa Luxemburg hayat bulacak

ONURHAN ALPAGUT - ÖZEL HABER

Bilimsel Tiyatro Atölyesi (BTA) iki ay aradan sonra seyircisinin karşısına yeni oyunu Roxa Luxemburgl ile çıkıyor. BTA, yeni oyunu Rosa Luxemburg’da; Sanayi Devrimi sonrası ortaya çıkan sınıf mücadelesinin yoğun olarak yaşandığı 1890 ve 1920 yılları arasındaki günlere, dönemi içinde son derece etkileyici izler bırakmış bir kadın lider üzerinden ışık tutuyor. BTA, dünya tarihinin kabuğunun kırıldığı, haritaların yeniden çizildiği, kadınların yok sayıldığı günlerde; düşünce insanı olan bir kadını sahnesine taşırken, aynı zamanda dünyanın iki temel düşünsel çatışmasını da tüm açıklığıyla ve tarafsızca seyircisinin beğeni ve görüşlerine açıyor.

HAYRETTİN FİLİZ’İN KALEMİNDEN

BTA’nın yeni çalışması Rosa Luxemburg oyunun yazarı ve yönetmeni Hayrettin Filiz’in kaleminden çıktığı gibi; apaçık, sıcak ve diri repliklerinin yanı sıra, sahneleme tekniğinde kullanılan heyecan verici yöntemlerle de bir görsel şölene dönüşüyor. Oyun, hikayenin sonundan başlayıp, aynı yerde biten bir sahneleme tekniğiyle işleniyor. Başlayan ve başladığı aynı sahneyle biten oyunun ortasında, tüm gerçekliğiyle bir hayat akıyor. Önder bir kadının yaşamı zaman-mekan ve toplumsal-siyasal ilişkilerinden hareketle anlatılırken; zamanın kendisi de oyunun içine dahil edilerek kurgunun bir parçası haline dönüşüyor. Böylece yaşamla ölüm arasında, uzun bir zaman diliminde doğrusal bir çizgiden çok dairesel bir bağıntı yaratılıyor ve döngüsel bir kurguyla zamanın psikolojik algısı genişletilmiş oluyor. Neredeyse 3 saat süren bu ilginç biyografik çalışma, konu hakkında hiçbir şey bilmeyen, katarsis beklentisiyle gelen seyirciyi de dahil olmak üzere, dünya tarihçesinin etkileyici ve bugünleri belirleyen bir dönemini ustaca anlatmasına bakılırsa, seyircinin izleme dikkati özenle hesaplanarak sahnelenmiş bir oyun.

SAHNEDEN GÖZÜNÜZÜ ALAMAYACAKSINIZ

Oyunun uzun bir zaman aralığına yayılması, Rosa’nın çocukluğundan başlayarak ölümüne kadar devam etmesi oyunun kurgu ve olay yükünü artırıyor elbette. Ancak oyunun taşıdığı yükün farkında olan ve çağımızın dikkati dağınık ve sabırsız seyircisi için yaratacağı etkiyi oyunu yönetirken hesaba katan BTA’lılar, çoğunluğun yabancısı olduğu bir dönemi anlattıklarını bilerek ve sıkıcılık tuzağına yakalanmamak için büyük çaba harcamış. Rosa Luxemburg’un adını ilk kez geldiği oyunda duymuş olan seyirci algısının, sahneden uzaklaşma riskine karşı, milim milim hesaplanmış bir çalışma yapıldığı hissini veriyor oyun. Sahnede sundukları, güçlü ve inandırıcı oyunculuklarının yanı sıra BTA’lılar, bir de oyunun değişik yerlerinde gösterdikleri, dönemi anlatan gerçek filmlerle seyircisinin dikkatinin bir an bile olsa dağılmasına izin vermiyor. BTA bütün oyunlarında aradığı sentez tiyatrosunu çağın teknik donanımlarıyla da destekleyerek sanki her yönüyle; bir siyasi lider ve aşık bir kadın olarak 49 yıl yaşam sürmüş Rosa Luxemburg, acısı ve hasretleriyle, inanmış bir kavga kadını olarak, yaşamının tüm ayrıntılarıyla karşımıza dikiliyor. BTA Rosa’nın yaşadıklarını tane tane anlatarak, seyirciyi her şeye karşın üretken düşünce ve dünyada varoluş nedenini bir kez daha gözden geçirmeye çağırıyor.

ROSA LUXEMBURG

Zamanın hareketi belirlediğini söyleyen Rosa Luxemburg’un anlatıldığı oyun; değişen toplumsal yapılara göre toplumsal düşüncenin de yeniden yorumlanması gerektiğini ve karşıt görüşlerin yanında, partili arkadaşlarıyla giriştiği düşünsel kavgaların da egemen olduğu, idealize edilmemiş, salt bir ‘kadın’ olarak da Rosa Luxemburg’u anlatmasıyla, büyük övgü alıyor. Oyunun bir biyografi saygınlığı içinde, yazan, yöneten ya da yorumlayanlarca ‘taraf tutulmadan’ aktarılması, böylesi nazik bir konunun büyük bir maharetle seyircinin görüşüne açılması seyircide büyük heyecan yaratıyor. Henüz oyunun ilk repliğiyle sanki eski bir hikaye anlatmadıklarını, bugün geçerliliğini koruyan ve sınıf çatışmaları bitmeden de asla dünya gündeminden düşmeyecek toplumsal bir soruna karşı, inanmış, kavgasına büyük bir aşkla tutkun Rosa Luxemburg’un yaşam pratiğini bilmenin önemini vurgulamak ister gibiler. Oyun; yaşamın döngüsel, değişken, sürekli akan bir ırmak gibi daima yenilenen yapısıyla paralel olarak zamanın eşsiz devinimi içerisinde Rosa Luxemburg’a mercek tutuyor. Tarihin silik ve puslu hatıralarına bakarken bugünü yaşayanların daha dikkatli ve titiz bir bakışı araması gerektiğini seyircisine yeniden anımsatıyor gibi.

İLK KEZ SERGİLENİYOR

BTA’nın ‘Rosa Luxemburg’ adlı yeni oyunu ilk kez seyircisiyle buluşacak. Hayrettin Filiz oyunu 2012 yılında, 3 gün hiç ara vermeden, yaklaşık 75 saatte yazdığını söylüyor. Bugüne kadar, 150 civarında sahne oyunu yazan, bir o kadar da oyun sahnelediğini bildiğimiz Hayrettin Filiz, “Tiyatro seyircisi, özellikle 1980 darbesinden sonra bilinçli olarak tembellik ve çeşitli aktüel tuzaklarla bencillik batağına sürüklenerek sanattan, onun bütünleştirici ve umut tazeleyici yeteneğinden mahrum bırakıldı. Yetişmekte olan kuşaklar sanattan, bilimden ve her türlü düşünsel eylemden uzaklaştırılıp bencilleştirildi. Eğitim önemsenmediğinden, karanlık ve yeşilini kaybetmiş bir algı topluma egemen oldu. Toplumsal refleks kaynakları da aynı hızla engellendi ya da yok edildi. İçimiz acıyor. Hepimizin sırtında görünmez bir elin sapını tuttuğu görünmez bıçaklar var sanki. Dışarıda akıp giden inanmış insana ve mücadele etme özgürlüğüne saygısız zamanlar, ilkel çağların çaresizliğini getirip burnumuza dayadı. Bilmek ve hiçbir şey yapamamak o kadar zorluyor ki bizi. Yaptığımızı büyük bir aşkla yapan bizler, büyük insanlık için ne yapabiliyoruz ki inanmış kalplerimizi bize inanan çocuklara açmaktan başka? Bir çocuğa kitap okutmayı bile büyük iş sayar olduk, ne kadar acı... İşte tam da bu noktada; umutsuz, yarınından kaygılı ve yalnızlık sendromuyla mücadele becerisini kaybetmiş insanlar çağında, geçmiş dönemlerin mücadeleci yaşam pratiklerinin bilinmesinin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Hem ben, hem bütün BTA’lılar. Rosa Luxemburg’u, inanmış bir hayatın insanı olduğundan, tam da bu yüzden, bu katran yoğunluğuna ulaşan karanlık dayatmaların ve örgütlenen cehaletin karşısına çıkardık” dedi.

Oyun, Rosa Luxemburg’un çocukluğundan başlayıp, vurulup, Landwehr Kanalı’na atıldığı 15 Ocak 1919 tarihine kadar büyük bir titizlikle hazırlanmış. 7 tablo olan Rosa Luxemburg iki perdelik bir oyun ve 12 BTA’lı oyuncu tarafından yorumlanıyor. Seyirciyi derin düşüncelere götüren ve büyük alkış alan oyunun 3. tablosu, hafızalarda kalan adıyla ‘aşk ve devrim sahnesi’ açtığı tartışmayla sanatın örgütleyici gücünü göstermesi adına büyük bir ilgiyle izlendi. Yetişkin Rosa Luxemburg rolündeki etkileyici performansıyla göz dolduran Işık Yalkın Karyeniç’le, sevgili Leo Jogiches rolünde Erdal Atıcı’nın, aşk ve devrim üzerine tartıştıkları sahneyi, Rosa-Leo mektuplaşmalarına dayanarak yazdığını söyleyen Hayrettin Filiz; bu konuda çok kısa konuştu: “Aşk yoksa devrim de olmaz. Aşksız bir devrim düşünülebilir mi?”

Haber Merkezi