Sanatın eğitici yönü çok fazla

İzmir Engelsiz Sanat Derneği Başkanı Tamer Özşeker ve İzmir Engelsiz Sanat Derneği Proje Sorumlusu Anıl Ülker ile İzmir Engelsiz Sanat Derneği hakkında konuştuk. Özşeker, dernek olarak amaçlarının sanat yapmak olduğunu vurgulayarak, gerçekleştirmiş oldukları etkinliklerin ücretsiz olduğunu söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 10.02.2015 09:27
  • Güncelleme Tarihi : 10.02.2015 09:27
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sanatın eğitici yönü çok fazla

EMİNE ŞEKER

İzmir Engelsiz Sanat Derneği Başkanı Tamer Özşeker, Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirdiğini belirterek, tiyatro kökenli olduğunu söyledi. Özşeker, “İzmir Engelsiz Sanat Derneği 2010 yılının Mayıs ayında kuruldu. Bizim amacımız sanat yapmak. Derneğin kuruluş aşamasında okuldan birçok arkadaşımı devreye soktuğum için ve aynı zamanda sanat kökenli olduğum için sanat ile ilgili çalışmalar yapalım istedik. Sanatı daha nasıl geliştirebiliriz diye düşündük. Ben İzmirliyim. Arkadaşlarımın birçoğu da İzmir kökenli. İzmir sanatçıyı yetiştiriyor. Sonra İzmir dışına yolluyor. İzmir sanatçıyı barındıramıyor. Bizde bu durumun önüne nasıl geçebiliriz diye düşündük. Ne yapmamız gerekiyor diye sorduk. Engelleri belirledik. Bu yüzden derneğimizin adı İzmir Engelsiz Sanat Derneği oldu. Ama derneğinin ilk haftasında derneğimizi arayarak ‘tekerlekli sandalyeniz var mı?’ diye soruldu. Derneğimizin adının İzmir Engelsiz Sanat Derneği olmasının da ki amaç gerçekten sanatın önünde var olan engelleri kaldırmak adına oluşturduğumuz bir yapıydı. Bu yüzden derneğimizin adını değiştirmemek konusunda inat ettik. Ama biz inat ettikçe toplumsal değerlerde inat etti. Toplumsal değer olarak da engelsizlik kavramı ne yazık ki sadece fizyonomik anlamda ya da fonksiyon kaybı anlamında değerlendirildiği için bizi de öyle değerlendirdiler” dedi.

SANATIN TOPLUMA YÖN VEREN ÖZELLİĞİ VAR

Toplumda çok fazla engel olduğunu vurgulayan Özşeker, “Fonksiyon kaybına bağlı engellilik aslında bir başka engeldir. Düşünsel engelliyiz, çok bariz şekilde okuma engelliyiz, sosyal ilişki engelliyiz ve birbirimizi anlama engelliyiz gibi milyonca engel sıralayabiliriz bu doğrultuda. Bunları göz önüne aldığınızda diyorsunuz ki ‘sanatın önünde bu kadar engel varken engellilikte bizim alanımıza dahil oluyor.’ Bu yüzden bu durumu da saf dışı bırakma şansımız olmadı. Geçen süreç içerisinde gördük ki o alanda çok fazla ihtiyaç var. Ama bizim çalışma alanımız sadece bunlarla sınırlı kalmadı. Tüm bahsettiğim engel guruplarının hepsine müdahale etmeye hepsinin farkındalığını geliştirmeye gayret ettik. Bunu yapma nedenimizde; öncelikle sanatı daha anlaşılır kılmaktı. Çünkü sanatın eğitici yönü çok fazla. Sanatın topluma yön veren özelliği var. Sanat tabi ki bir yapı unsuru. Sanat toplumun gelişmesi için önemli bir taş. Dolayısıyla o taşları da birleştirmek gerekir diye düşündük. Ama baktığımızda da taşlar eksik olduğu için bizde farkındalıkların içine sanatı yerleştirerek hem insanların sanata daha yakınlaşmalarını sağlayalım hem de beraberinde toplumsal yapıyı daha sağlam hale getirelim derdine düştük. Bu yüzden sanatın önündeki engelleri kaldırmaktan önce aslında toplumun önündeki engelleri kaldırmak gerekiyor. Farkındalık çalışmalarını bu yüzden çok önemsedik. Her türlü engel çalışması bizim alanımıza girmiş oldu. Yaptığımız çalışmalarının çoğunu fonksiyon kaybına bağlı engellilerle yapıyoruz. Bu konuda kendilerinden de bize çok talep geliyor” şeklinde konuştu.

BÜROKRASİ BİZİ İLGİLENDİRMİYOR

Özşeker, var olan düzen içindeki dernek yapısına karşı duran bir yapı olduklarını söyleyerek, “Anatomik olarak bizimde bir çatımız mevcut. Yapısal anlamda dernek başkanı, yürütme kurulu ve denetim kurulu mevcut. Ama bunlar sadece İl Dernekler Müdürlüğü’nün ya da devletin belirlediği sınırlar doğrultusunda oluşturuldu. Kendimizi resmi anlamda devlete gösterebilmek adına yaptığımız bir çalışmamız var. Biz tüm kararlarımızı birlikte alıyoruz. Yani yönetim kurulu bizde karar almıyor. Bizde derneğe kim dahil olursa olsun herkes karar alma görevindedir. Yapısal anlamda böyle bir geniş yapımız var. Bu anlamda var olan derneklerin yapısına ters geliyoruz. Sivil Toplum Kuruluş kavramını gerçek anlamda yaşamaya gayret ediyoruz. Bürokrasinin tamamen üstünde çalışıyoruz. Bürokrasi bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren kurumsal işbirliğine gittiğimizde yazışmalar yapıyoruz. Bunun dışında hiçbir şeyimiz yazılı olmaz. Gerek de duymuyoruz. Çünkü eğer sivilse bu kadar resmiyetin olması gerektiğini düşünmüyoruz. Diğer derneklere göre omurga olarak biraz farklı bir omurga yapımız var. Özellikle gençler ilgileniyorlar. İleri yaş gurubu bu kavramı çok iyi anlayamıyor. Mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorlar. Çünkü onlara göre bir dernek varsa o derneğin bir çalışma alanı olmalıdır. Sınırları olmalıdır. Çünkü bize hep öyle öğretilmiş. Sınırlar doğrultusunda hareket etmeyi seviyorlar. Bu yüzden lokal tarzı yerler çok hoşlarına gidiyor. Bizim bu anlamda da bir karşı duruşumuz var. Biz öyle şeylere inanmıyoruz. Bizim derneğimiz sorun nerdeyse ordadır. Tüm çalışma alanlarımız sorunun bulunduğu alandır. Resmi olarak tabi ki devlete bildirdiğimiz sabit bir adresimiz var. Ama o adres bizim çalışma adresimiz değil. Sivil Toplum Kuruluşları devletin istediğini istemeyebiliyor. Bizde dolayısıyla Sivil Toplum Kuruluşlarının istediğini istediği yerde yapmayı daha uygun buluyoruz. Bu anlamda da yine diğer derneklerle de ayrışıyoruz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

TOPLUMUN TAMİR EDİLECEK ÇOK SÖKÜĞÜ VAR

Resmi olarak üyelik sistemlerinin bulunduğunu belirten Özşeker, “Şu an resmi olarak 112 üyemiz var. Yaklaşık 50 üyemiz yaş olarak ileri yaş gurubunda. Geri kalan üyelerimiz ise gençlerden oluşuyor. Aktif olarak bizimle çalışan 60 gencimiz var. Dışarda yüzlerce gönülden çalışan destekçimiz var. Bizim asıl üyelerimiz gönülden çalışan kişilerdir. Devletin istediği deftere kayıtlı kişiler beni ilgilendirmiyor. Benimle birlikte farkındalık çalışmalarının içerisinde yer alan herkes bana göre bizim üyemizdir. 5 yıldan beri gözlemlediğim ilk günden itibaren bizi takip eden özellikle kendisini ilgilendirsin ya da ilgilendirmesin yaptığımız işleri görerek kendisi de aktif bir şekilde çalışan arkadaşlarımız var. Bizim için önemli olan insanların gönüllü ve gönülden çalışmaları önemli. Biz dernek olarak gönüllü çalışmaktansa gönülden çalışmayı yeğliyoruz. Türkiye’de kavramların karıştığını da düşünüyoruz. Kavramların karıştırıldığını düşünerek biz gönüllü çalışan değil gönülden çalışan ile birlikte olmayı seviyoruz. Tüm etkinliklerimizi ve çalışmalarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. Yaptığımız çalışmalarımızda sınır tanımıyoruz. İnsana insanlık adına hizmet etmeyen tüm kurumların karşısındayız. Ama bunun dışında insana insanlık adına ve gönülden çalışan herkesle çalışmaya gayret ediyoruz. Etkinliklerimizi yaparken kısa vadeli olmasını tercih ediyoruz. Ama yaptığımı her aktivitede mutlaka sanatsal etkinlik yerleştiriyoruz. Sanatsız hiçbir etkinliğimiz yok. Eğitim çalışmalarımızı bile yaratıcı drama eşliğinde yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki sanat daha iyileştirici daha tamir edici özelliği var. Bu yüzdende bu toplumun tamir edilecek çok söküğü var. Bizde mümkün olduğunca elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALARIN TÜMÜ ÜCRETSİZ

Özşeker, gerçekleştirmiş oldukları aktivitelerden gelir elde etmediklerini vurgulayarak, “Biz tüm çalışmalarımızı ücretsiz yapmaya gayret ediyoruz. Bilet satışı gibi bir çalışmamız yok. Yaptığımız çalışmalara gerek sponsor bulmaya çalışıyoruz gerekse tamamen gönülden çalışıp hiçbir ücret almadan kendi yağımızda kavrularak gitmeye çalışıyoruz. Yapacağımız işe uygun düşen kurumlara müracaatlar ediyoruz. O kurumlardan eğer fon çıkarsa çıkan fon yapacağımız çalışmaları zaten karşılamış oluyor. Projelerimizi bu şekilde sürdürüyoruz. Mesela 12 Mart tarihinde İzmir Gençlik Tiyatrosu’nda saat 13.30’da oynanacak bir oyunumuz var. ‘Güle dikeni batar mı?’ oyunu tamamen ücretsiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla hazırlamış olduğu program içinde oynanacak. Yine aynı şekilde 20 Mart tarihinde kesin olmamakla birlikte İzmir Sanat’ta oynanacak olan oyunumuz ‘Şarkı Söyleyen Maymun Herkesi Büyüledi’ oyunu da ücretsiz seyredilebilecek. Çocuk oyunumuz var. Bu oyunda Konak Belediyesi adına oynanacak. 18 Şubat tarihinde ‘Duman Avcıları’ adlı bir oyun. Bu oyunumuzda yine ücretsiz olarak Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde oynanacak” dedi.

SONRASINDA SAĞLIKLI BİR VÜCUDA SAHİP OLACAĞIZ

Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir’ sözüne inandıklarını söyleyen Özşeker, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu ülkede ne yazık ki o damar çoktan kopmuş. Bir sanatçı olarak üzülerek söylüyorum ki kopan o damarı fark etmemişiz. Çünkü toplumumuzun yaşadığı travmalar bunu gösteriyor bize. Eğer bu kopan damarı tamir edebilirsek ve bunu da İzmir’in başaracağına inanıyorum. Sonrasında çok daha sağlıklı bir vücuda sahip olacağız.”

FİKİR ALIŞVERİŞİ YAPIYORUZ

İzmir Engelsiz Sanat Derneği Proje Sorumlusu Anıl Ülker ise, yaptıkları projelerde çıkış noktalarının sorun çözmek ve farkındalık yaratmak olduğunu dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti: “Gerçekleştireceğimiz çalışmalar için öncelikle arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. Birlikte toplanıp fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bu doğrulta projeler çıkartıyoruz. 2012-2013 yılında ‘Fark et Fark ettir’  bir proje gerçekleştirdik. Bu proje 1 yıl sürdü. Bunun içinde Denizli, Burdur, Çanakkale, Mersin ve İtalya yer aldı. Projenin amacı müfredat dışı eğitimleri, ayrımcılık, hukuk, temel ayrımcılık ve kişisel ayrımcılıkları bireylere anlatmaktı. 2015 yılında başlamış olduğumuz ‘Elim Sende 4’ adlı projemiz var. Karabağlar Uzundere’de bulunan Sabiha Yorgancılar İlköğretim Okulu’nda bulunan 200 öğrenciye tiyatro, drama ve müzik etkinlikleri yapacağız. 2 hafta sürecek. Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ve Karabağlar Belediye Başkanı’nı davet ederek okulun farkındalığını artırmak. Aynı zamanda daz az da olsa okulun gelir kaynağını artırmayı hedefliyoruz. Şuan başvurusunu yaptığımız bir projemiz daha var. Bu projede Avrupa Birliği projesi. ‘Şehri Benimle Güzelleştir’ projesindeki amacımızda elektrik trafolarını engellemenin farkındalığını artıracak şekilde sloganlar eşliğinde boyanmasıdır. Bunların dışında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ‘engelsizim’ projesinde yer alıyoruz. Limontepe’ye farkındalık merkezi kurulması söz konusu. Mevcut olan bizde dernek olarak kurulun içerisindeyiz.”

Haber Merkezi