“Satranç bir ‘eğitim aracı’dır”

İzmir Satranç Kulübü Başkanı Umut Karınca ile satrancı masaya yatırdık. Karınca, satrancın önemine değinerek, “Hayata dair ne varsa satrançta bulabilirsiniz. Bence hayat bir satranç turnuvasıdır. Tek bir oyunla sınırlı değildir” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 12.06.2016 07:20
  • Güncelleme Tarihi : 12.06.2016 07:20
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Satranç bir ‘eğitim aracı’dır” haberinin görseli

ÖZEL HABER-TANER UYANIKER

Bazı sporlar vardır ki insan hayatını değiştirir. Bunların başında da satranç geliyor. Dünya tarihine adını kazımış ünlü isimlerin satrançla haşır neşir olmaları sizce tesadüf mü? Che Guevera bir arkadaşına “Ya bir satranç oyuncusu olurum ya da devrim başlatırım" diyecek kadar tutkulu. Lenin, Charlie Chaplin, Tolstoy, Bill Gates ve daha nicesi hepsi birer satranç ustasıydı. Bizde bu hafta İzmir Satranç Kulübü Başkanı Umut Karınca ile bir araya gelerek satrancın her yönünü konuştuk.

Satrançla eşinin sayesinde tanıştığını ifade eden Umut Karınca, “Satranç oynamayı üniversite yıllarında eşim Zafer Karınca öğretti. O günden sonra satranca olan tutkum arttı. Kendimi geliştirdikten sonra yarışmalara katıldım. 1 buçuk yılda Türkiye Bayanlar Şampiyonası’nda ilk 10’a girme başarısını gösterdim. Yarışmalarda oynamak çok zevkliydi. Birçok turnuvada oynayıp çeşitli dereceler elde ettim. Satranç oynamak diğer ilgi alanlarımı ve hayata bakışımı olumlu anlamda etkiledi.  Örneğin satranç oynamaya başladıktan sonra felsefe ilgimi çekti” dedi.

İZMİR’DE ÜÇ İLÇEDE FAALİYETTELER

İzmir Satranç Kulübü’nün ortaya çıkış öyküsünü ise Karınca, şöyle anlattı: “Antalya Belek’te açılan ilk satranç antrenörlüğü kurslarına eşimle beraber katıldım. O zamanlar satranç dersi vermek gibi bir düşüncemiz yoktu. Yalnızca satrançla ilgili bir aktivitede yer almak istiyorduk. Daha sonra Antalya’da Düşler Sokağı adındaki satranç kafemizde eşim, arkadaşlarımızın birkaç çocuğuna gönüllü olarak satranç öğretmeye başladı. Bir süre sonra çocuk sayısı çok artmıştı ve biz kafemizi satranç eğitim merkezine dönüştürdük. Çocuklar ve satranç, ikisini de seviyorduk. 2006 yılında İzmir’de Satranç Eğitim Merkezimizi açtık ve bir süre sonra da İzmir Satranç Kulübü’nü kurduk. Merkez olarak 4 yaşından başlamak üzere çocuklara satranç oynamayı öğretiyoruz. Bornova, Gaziemir ve Şirinyer’de şubelerimiz var. Satrancı bir araç olarak kullanarak ilk önce çocuklara iyi insan olmayı öğretmeye, sporcu ahlakını kazandırmaya çalışıyoruz. Daha sonra satranç gibi bir aktivite yaptırarak düşünce sistemlerini geliştirmeye, son olarak ta potansiyeli doğrultusunda şampiyonluğa kadar götürmeye çalışıyoruz. Türkiye şampiyonu olan, Avrupa ve dünya derecesi yapan öğrencilerimiz var. Onlarla gurur duyuyoruz. İzmir Satranç Kulübü olarak yerel lig maçlarına katılıyoruz. Öğrencilerimiz takım olarak yarışma fırsatı buluyor.”

SATRANCIN SAYISIZ FAYDASI VAR

Satrancın sayısız faydası olduğunun altını çizen Karınca, bunu ilk olarak kendileri daha sonra öğrenciler ürerinde rahatlıkla gözlemlediklerini ifade etti. Karınca, satrancı yaralarını şöyle sıraladı: “Satranç saatle oynandığı için kısa sürede doğru karar verip hayata geçirme yeteneğini geliştirir. Sınavlar da belirli sürelerle sınırlı olduğu için bu yönüyle sınav başarısını arttırır. Kötü alışkanlıklar edinilmesine engel olur. Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır. Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir. Kişiliği ve karakteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir. ‘Kendine güven’ duygusu aşılar ve bunu geliştirir. Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur. Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır. Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavramasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir. Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, onları ezberci zihniyetten arındırır. Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar. Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir. Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir. Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir. Başarılardan büyük hazlar duyarak daha da başarılı olmaya yönlendirir. Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon sağlar. Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır. Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir. Yakın dostluklar kurup daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur.  Satrancın yararlarını gösteren bütün bu maddeler, Milli Eğitimin de temel amaçlarındandır, Türk Milli Eğitimi’nin öğrenciler tarafından kazanılmasını istediği temel davranışlardır. Bu kadar pozitif etkisi olan bir araç kesinlikle bir ‘eğitim aracı’dır.”

HAYATA DAİR NE VARSA SATRANÇTA BULABİLİRSİNİZ

Satrancın yüzyıllardır oynandığını belirten Karınca, sebebini ise satrancın zihinsel bilimsel ve sanatsal yanları olan bir spor olmasına bağladı. Satrancın yaşamla iç içe olduğunu ifade eden Karınca, “‘Satranç hayattır’ diyen olmuş daha önce. Bu doğru. Hayata dair ne varsa satrançta bulabilirsiniz. Bence hayat bir satranç turnuvasıdır. Tek bir oyunla sınırlı değildir” dedi. Ayrıca Karınca, satrançta kendine özgü hamlelerinin olduğunu da vurguladı.

Satrançta kadın erkek çekişmesine değinen Karınca, “Bir kadın olarak erkeklerin daha üstün olduğunu söylemek zor ve tuhaf ancak onların fiziksel, psikolojik ve sosyal nedenlerle daha üstün olduklarını düşünüyorum. Dünya şampiyonlarının tamamı erkektir. Nedenleri uzun uzun konuşulup tartışılabilir, birçok kadın oyuncu erkek oyuncuyu yenebiliyor olabilir ancak varılacak sonuç satrançta erkeklerin daha üstün olduğu gerçeğidir” diye konuştu.

TOPLUM SATRANCA ÖNEM VERİYOR

Türkiye de satranca önem verildiğini belirten Karınca, toplumun özellikle son yıllarda bu konuda daha da bilinçlendiğini söyledi. Karınca, “Her yıl Türkiye Küçükler ve Yıldızlar Şampiyonası’nda Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce minik satranç sporcusu yarışıyor. Bu bizim için sevindirici bir tablo. Çok yetenekli minik sporcularımızın eğitim ve yarışma masrafları yönünden desteklenebilecekleri sponsor bağlantıları anlamında yerel ve ulusal yönetimlerin desteğine ihtiyacı var. Maalesef çok sayıda süper yetenekli öğrencimin masrafları nedeniyle oynaması gereken yarışmalara katılamadığına belki de dünya şampiyonluğu unvanını Türkiye’ye kazandıracak bir çocuğun bu yönünün körelip gittiğine üzülerek şahit oldum” ifadelerini kullandı.

Umut Karınca Kimdir?

1976’da Mersin’in Tarsus İlçesi’nde doğdum. Evliyim. Ege adında 8 yaşında bir oğlum var. İzmir Satranç  Kulübü Başkanıyım. Satranç Federasyonunun Buca İlçesi temsilcisiyim. İkinci Kademe Satranç Antrenörü olarak dersler veriyorum.

Satranç nedir?

Satranç, iki oyuncu arasında satranç tahtası ve taşları ile oynanan bir masa oyunu. Dünya çapında turnuvaları düzenlenir ve bir spor dalı olarak kabul edilir. Bu oyun satranç tahtası denilen 8×8'lik kare bir alan üzerinde 32 adet satranç taşıyla oynanır. Toplam 64 karenin yarısı siyah, yarısı beyaz renklerden oluşur. Taraflar beyaz ve siyah renkli taşları alırlar, her oyuncunun bir seferde bir hamle yapmasıyla oyun gelişir. Oyunun başında beyaz ve siyahların 16 taşı bulunur. Bunlar bir şah, bir vezir, iki kale, iki fil, iki at ve sekiz piyondan oluşur. Oyunun amacı karşı tarafın şahını mat etmektir.

Satranç hamleleri

Birbirlerinin üzerinden prensip olarak taşlar atlayamaz. (İstisnalar at ve roktur). Başka bir ifadeyle ancak kendi taşlarıyla işgal edilmemiş alanlarda ya da düşmanın bir taşının bulunduğu bir kareye kadar hareket edebilirler. İkinci durumda oyuncu önce orada karşı tarafın taşını alıp tahtadan uzaklaştırır, sonra da boşalan alana kendi taşını yerleştirir. Eğer bir şah, karşı tarafın bir satranç taşı tarafından tehdit edilirse (mesela der şahın sonraki hamlede alınma tehlikesi varsa) bu şah, şah tehdidi altındadır. Böyle bir “şah tehdîdini”  kaale almamak yasaktır. Oyuncu, bu durumda ya şah veren taşı almak, başka bir taşı şah veren düşman taşıyla şahı arasına getirmek (at şah verince mümkün değildir) ya da şahını tehdit altında olmayan bir alana çekmekle yükümlüdür. Şah verilmiş bir şahın kendini rok yaparak kurtarması yasaktır.