“Şiir yazarak, yaşıyorum”

Yazar-Şair Nisa Leyla ile kitapları ve edebiyatta olan yolculuğunu konuştuk. Leyla 3’ü şiir olmak üzere 1 çocuk, 1 anı ve şehir, edebiyat konulu kitabı bulunuyor. Şair ayrıca Hayal Divan’la kitabıyla ‘Enver Gökçe’ şiir ödülünün sahibi oldu


  • Oluşturulma Tarihi : 08.03.2021 07:41
  • Güncelleme Tarihi : 08.03.2021 07:41
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Şiir yazarak, yaşıyorum”

ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ

İskenderun doğumlu Yazar-Şair Nisa Leyla çocuk yaşlardan beri edebiyata ilgi duyuyor. Şiir’e aşık bir isim. O’nun için şiir vazgeçilemeyecek bir tutku. Hatta ona göre ‘Şair olunmaz, doğulur’. Sürekli yazıyor ve üretiyor. Edebiyata sunduğu katkı yadsınamaz bir gerçek. 3’ü şiir olmak üzere farklı türlerde 5 kitaba imza attı. Yazdığı şiirlerde birçok kaynaktan besleniyor. Korona Pandemisi döneminde dahi üretmeye devam eden şair, bu uzun dönemi de boş geçmemiş birçok çalışmaya imza atmış. Okurları için röportajımızda müjde de veren Leyla, her an yeni bir kitap ile karşımıza çıkabileceğini söylüyor.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İskenderun’da doğdum. İlk, ortaokul ve liseyi İskenderun’da tamamladım. Adana’da Çukurova Üniversitesi İktisat İngilizce Bölümü’nü bitirdim. Şimdi Açık öğretim Edebiyat bölümünü okuyorum. Şiir yazarak yaşıyorum.

Edebiyat ve şiir ile alakanız nasıl gelişti, hikayeniz nedir?

Edebiyat ve şiire küçüklüğümden beri ilgim vardı. 8 yaşımdan beri şiir, öykü, mektup, anı yazıyorum ama en çok şiire eviriliyorum. Doğayı kişileştirmeyi, dünyayla, nesnelerle konuşmayı küçüklüğümden beri seviyor ve yapıyorum. Ayrıca küçükken, her şeye şiirin gözünden baktığım için, bütün insanların da benim gibi olduğunu, herkesin şiir yazdığını sanıyordum. Ortaokuldayken sözlüğü açıyor, rast gele bir sözcüğü başlık yapıp aşağıda şiirini yazıyordum yani metaforculuk şiircilik oynuyordum fakat bunu bilmeden yapıyordum. Gırgır’daki mizah öykülerini okuyor, ben de ailede gelişen olayları mizaha çevirip yazıyor ve Gırgır’a gönderiyordum. Bunları kimseye söylemeden yapıyordum. Eve çok sayıda gazete ve dergi giriyordu. Kalabalık bir ailenin en küçüğü olduğum için şanslıydım belki de… Büyüklerin aldığı okuduğu kitapları, hangi tür olursa olsun okuyordum. Ama hep yazıyordum ne yazarsam yazayım, mutlaka yazıyordum özellikle de şiir. Nedenini bilmeden yazıyordum yazıyorum. Bu hep ömür boyu sürdü.

Kendinizi ifade etme konusunda neden şiiri tercih ettiniz?

Şiir tercih edilmez, o sizi seçer. Şiirin tercihiydim, tercihiyim. Ben de seve seve bu görevi, daha doğrusu bu kişiliği edindim ama şiiri bir an bırakır, bir an arkanızı döner veya ona ihanet ederseniz, pahalıya ödetir, sizi sıfıra fırlatır. Geri dönüş çok yorucudur, bu yüzden çok dikkat etmek gerekir. Şiir kuma kabul etmez. Bir de ben şiirin genetik olduğuna inanıyorum: “Şair olunmaz şair doğulur” eğer bir insanda şiir varsa vardır, yoksa yoktur.

Korona pandemisinde neler yapmaktasınız?

Doğrusu belki küresel bir dinlenme, rehavet geçirdik başta ama sonraları daraldık. Bütün dünya, kardeş olduğunu belki bu ortak sancı ve acı olan korona sayesinde anlamıştır. Yine bu korona sayesinde, dünyanın gidişine yön vermek isteyen iktidarları gözlemleme, şiire yansıtma, dünyanın, insanın gidişatını gözlemleme fırsatı ve zamanı edindik. Ben değil biz diyorum çünkü sanırım dünyaca aynı duygular içindeydik. Benim farkım, bu gözlemlediklerimi şiire aktarmak oldu. Daha geniş yaşayınca, daha geniş düşünmek zorunda kalıyor insan. Şiir insana dairdir. Bu pandemi süreçleri ister istemez, bana zarar verdi. Çok düşünmek ve yalnızlığın çeşitlerini öğrenmek zorunda kaldım. Çünkü insana ve dünyaya dair devasa, sonsuz bir sevgi besliyorum. Dikey yalnızlığıma, yüzeysel yalnızlık eklendi. Bana iyi gelmedi açıkçası ama üretmeye yazmaya devam ettim tabii.

Bir tanesi anı olmak üzere şiir kitaplarına imza attınız. Bize kısaca eserlerinizden söz eder misiniz?

Toplamda beş kitap yayımladım, çokça çalışmam olmasına rağmen. 3 şiir kitabım, bir çocuk şiir kitabım bir de anı, şehir, edebiyat konulu Adana Rüyası kitabım var.

Birde son kitabınız Hayal Divanl’la ‘Enver Gökçe’ şiir ödülü aldınız. Ondan önce de aldığınız ödüller var. Ödüllere nasıl bakıyorsunuz?

Ödül almak hediye almak gibi gelir bana. Ben ödül alınca kendimi formatlıyorum nasıl daha yükseğe çıkarabilirim şiirimi, kaygısı büyüyor. Daha çok çalışmam gerektiğinden emin oluyorum. Her ödüle de katılmam. Enver Gökçe Şiir Ödülü’nün Enver Gökçe isminden dolayı ayrı bir anlamı var benim için. Ödül, bir ölçü değildir bunu da ekleyelim. Ödüllü olduğu kadar, tarihe mal olmuş ödülsüz nice şairlerimiz var. Olsa da olur olmasa da, şair büyük şiire ulaştığı an o en büyük ödüldür kendisine. Şairin huyu suyuna göre, şair kendini nasıl iyi hissediyorsa bu konuda öyle davranmalıdır.

Şiirlerinizi oluştururken hangi kaynaklardan besleniyorsunuz?

Şiir bütün sanatların kökeninde ve bütün sanatların ulaşmak istediği en üst noktadadır. Bu yüzden zordur. Bu yüzden bütün disiplinlerden, bütün sanatlardan, doğadan, dünyadan, hayattan beslenmek zorundadır. Bol bol dünyaya mal olmuş eserlerden ama her tür eserden beslenirim. Bir belgeselden tutun, öykü, fizik, film, insana, hayattan tutun, köprü, su toza kadar her şeyden beslenirim. Tabii kitap olarak da felsefeden bir taşın yapısına, şiirden kurama kadar her şey, her şeyden nem kapar beslenirim.

Çok fazla kadın şair göremiyoruz. Neden kadınlarımız bu konuda geri planda kalıyor?

Kadınlar geri kalmıyor, geri bırakılıyorlar erkekler tarafından. Şiir, beynin sağ yönüne baskın tarafla, dişil dille üretiliyor. Çünkü kadın doğurgandır. Kadın, dünyaya kadın kimliğiyle gelir ama kadın kimliğiyle yaşayamaz. Hep başkalarının ona uydurduğu elbiseyi giymek zorunda kalmıştır. Hiçbir zaman en uygar, en çağdaş ortamlarda bile, kadın kendi varoluşunu gerçekleştirememiş, kendini yaşamamıştır. Böylesi bir dünyada kadın şair olunca, ataerkil dünyanın fikri mi değişecektir? Elbette ki hayır. Sanat ortamında da zorluklar yaşayacaktır şüphesiz. Kadınlar her kimlik arayışında tacize uğramakta, küstürülmektedir. Yapayalnız bırakılmaktadırlar. Şiirine sağır ve kör ve dilsiz kalınmaktadır. Bundan büyük ceza olur mu? Bundan büyük ezilme, egemen şiddet olur mu? Ben 8 yaşımdan beri mücadele veriyorum. Aynı mücadeleyi bir erkek verseydi durum daha değişik olurdu. Erkekler daha çok kabul görüyor. Kadın erkeğe göre yetersizdir ve mutfağa aittir. Her tarafımızı ataerkil düzen kuşatmıştır. Bu yüzden biz kadınlar, erkeklere nazaran daha çok çalışmak zorundayız. Onlar bu maratonu yürüyerek götürüyorsa, kadınlar engelli atlamayla ilerliyorlar. Yine de son yıllarda kadın şairlerde artış var ki, bu iç açıcı. Şunu da eklemek gerekir ki, kadın hem kadınlık mücadelesi vermeli, hem de şiirin hakkını vermek, şiirin o kutsal diline ulaşmaya çalışmalıdır. İkinci madde, tüm şairlerin görevi ve amacı olmalıdır.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir dosya var mı, sizden kısa sürede yeni eser veya eserler görecek miyiz? Buna ek olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz.

Üzerinde çalıştığım dosya değil dosyalarım var fakat iç sesime göre hareket ettiğim için biraz daha bekletiyorum. Belki bir sürpriz olabilir her an yayımlayabilirim, bilmiyorum. Dünya harika bir yer. Söyleyecek sözünüz varsa, daha da güzel bir yer. Dünyaya bir çentik atıp, öyle çekip gidelim. Herkese şiirli sanatlı barış dolu bir dünya dilerim. Şiir iyiliktir güzelliktir şiirden ayrılmayın derim.

Haber Merkezi