Sayfa Yükleniyor...
Balçova Gençlik Tiyatrosu Sanatçısı ve oyun yazarı Necdet Erdeniz ile tiyatro ve yaratıcı dramanın hayatındaki önemine dair bir sohbet gerçekleştirdik. Tiyatronun kendisi için insanlarla keyifli iletişim kurduğu bir araç olduğunu söyleyen Erdeniz, “Sanatı, sanata bakışı seven değer veren ve insanlara anlatacağı şeyi o estetik bakışla anlatmayı seviyorum” dedi
ASİYE ARSLAN RÖPORTAJ
Sahne Ayna Drama Atölyesi kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni, Balçova Gençlik Tiyatrosu Sanatçısı ve oyun yazarı Necdet Erdeniz tiyatro çalışmaları ve yaratıcı drama çalışmalarıyla birçok çocuk ve gencin hayatına renk katan bir kişilik. Tanıdıkça daha da saygı duyduğumuz bu değerli tiyatro sanatçısıyla tiyatro ve yaratıcı dramanın hayatındaki yeri ve önemine dair sıcacık bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle değerli zamanınızı bize ayırıp, söyleşiyi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Necdet Erdeniz kimdir?
1986 da İzmir’de doğdum. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite hayatım bu kentte geçti. İlkokul öğretmenim Yüksel Sürer’in üzerimde çok emeği var. Ondan çok şey öğrendim. Bugün bu kadar işi sanatsal aktiviteyi yürütmekte kazandığım beceriyi hamurumda beni yetiştiren öğretmenime borçluyum. Gerçekten iyi bir temel attı bize, daha ilkokulda şiirler okumayı Nazım Hikmet’le tanışmayı, doğru kitaplar seçip, doğru kitaplar okumayı öğretti. Kendime bir yön çizmemde etkisi büyüktür. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nü bitirdim. Çok kısa bir dizi sektörü geçmişim oldu ama lise yıllarımdan bu yana tiyatro ile daha çok iç içe olduğumdan üniversite yıllarımda artık tiyatroyu daha çok sevdiğimden bir iş olarak da yapmaya başladım.
Tiyatroyu seçmenizde önemli bir neden var mı?
Çünkü çok seviyorum. Tiyatro insanlarla çok keyifli iletişim kurduğum bir araç benim için. Sanatı, sanata bakışı seven değer veren ve insanlara anlatacağı şeyi o estetik bakışla anlatmayı seviyorum. O yüzden tiyatro tabii ki her tiyatro ile uğraşan onu iş olarak edinen herkesin hayatının ana noktasında tam ortasında duruyordur. Bu benim için de böyle. O yüzden hayatımın tam merkezinde yer alan tiyatroyu benden ayırmak pek mümkün değil en sevdiğim iş en sevdiğim şey tiyatro. Bir de şöyle bir şey var biz şanslı insanlarız bu ülkede yaptığı işi seven severek yapan çok az insan var. Ben hiçbir zaman işe gidiyor gibi çıkmıyorum evimden, sanki eğlenmeye gidiyorum veya evimden bir diğer evime gidiyor gibi çıkıyorum evimden bu çok keyifli.
Neden drama ve neden çocuklar?
Çünkü yaratıcı drama, yaşamdan sürece; süreçten yaşama sürekli transferler yaparak değişik yaşantılarda kendimizi ve çevremizi fark etmemizi sağlar. Bireylerin düşünmek için zamana ihtiyaçları vardır. Kendilerine hazır olarak sunulan bilgileri ezberlemek durumunda kaldıklarında, bireyler için düşünmek ve değerlendirmek için zaman bulamamaktadır. Yaratıcı drama yöntemiyle amaç bireylere bilgi, duygu ve düşünce aktarımını değil, bilgi, duygu ve düşünceleri oluşturma, kullanma ve öğrenmeye karşı güdülenmiş merak ve olumlu tutumlar geliştirmektir. Bilgiler hayata geçirilmediği sürece öğrenilmiş sayılmaz. Ezberletilmiş bilgiler olarak kalır ve bunu daha çocuk yaşlarda öğrendiğimizde hayatımızı daha iyi şekillendirebiliriz. Çocuklar sevgidir, masumdur ve onlarla çalışmayı seviyorum.
MÜZİKTEN SINIRSIZCA YARARLANMAK MÜMKÜN
Yaratıcı dramanın diğer sanatlarla ilişkisi nasıldır?
Yaratıcı drama birçok sanat dalıyla dirsek teması halindedir. Bizler yaratıcı drama temrinleri uygularken ama çocuk guruplarıyla ama yetişkin guruplarla fotoğraftan, edebiyattan, resimden, şiirden ve müzikten oldukça fazla yine keza tiyatronun rol oynama ve doğaçlama unsurlarından yararlanıyoruz. Aslında ne kadar çok sanat dalından yararlanırsak yaratıcı drama yolunu izlerken; o kadar zengin o kadar çocuğun ya da yetişkinin ufkunu daha genişleten bir yapı haline dönüşüyor. O yüzden yaratıcı drama, hani diyoruz ya aslında sınır tanımayan bir disiplin, o yüzden de herhangi bir sanattan yararlanırken de sınır tanımıyor. Oyunu nasıl kurduğunuza nasıl temellendirdiğinize bağlı olarak herhangi bir fotoğraftan, resimden, herhangi bir müzikten sınırsızca yararlanmak mümkün.
Yaratıcı dramanın eğitimdeki rolü nedir?
Yaratıcı dramanın eğitimdeki rolü tabii ki çok değerli. Çağdaş eğitim sisteminde, o ezberci eğitim sisteminden çıkıp, deneyimleyerek öğrenme süreci dediğimiz bu sürece yaratıcı dramanın çok büyük katkısı var. Yine yaratıcı drama çocuğun kendini ifade etme becerisini, dikkat süresini geliştirmesini, gurup içi faaliyetlerde kendine rol bulabilmesini desteklediği için daha özür ve özgün bir birey yapmaya çalıştığı için zaten her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da çocuğa çok büyük katkıları olduğu muhakkak. Ama bir de drama disiplininin alt dallarından eğitimde drama, yaratıcı drama gibi eğitimde dramadan bahsetmek mümkün burada. Eğitimde drama da özellikle öğretmenlerin kullandığı ya da kullanması gerektiğini düşündüğümüz bir disiplin. Örnek vermek gerekirse herhangi bir konuyu drama eşliğinde öğretmek diyebiliriz buna. Mesela bir coğrafya öğretmeni küresel ısınmayı çocuklara klasik karşılarına oturtup anlatarak öğretmektense, onları kardan adam yapıp dünyayı hastalandırıp kardan adamların ne zaman eriyeceğini onlara anlatıp dramatik bir yapı kazandırıp onlara öğretirse çok daha kalıcı bir bilgi oluyor bu. Aslında eğitimde işlediğimiz bütün konular birer drama örneğiyle çocuklara aktarılabilir. Bu tabii ki hem eğitimcinin ufkuyla ilgili bir şey, hem de bu konuda biraz da ha belki akademik çalışmalarla çoğaltılabilecek örneklerle ilgili bir şey. Eğitimde drama kullanmak çocuğa ya da gence bu yolla ulaşmaya çalışmak çok daha kalıcı bir bilgiye sahip olmasını sağlıyor.
EĞİTİMDE YARATICI DRAMA
Yaratıcı drama ile ilgili kitap önerileriniz var mı?
Tabii birçok kaynak var ama hani böyle kişilerin hemen ulaşabileceği, yaratıcı dramaya ilgi duyan gençlerin bireylerin hemen ulaşabileceği ve yaratıcı drama hakkında genel bir bilgi sahibi olup içlerinden de güzel örnekler bulabileceği kitaplar mevcut. Ömer Adıgüzel’in, “Eğitimde Yaratıcı Drama” keyifli bir kitaptır. Yine Kemal Oruç’un, “Oyunculuk Eğitiminde Yaratıcı Drama” isimli bu kitap adından da anlaşılacağı üzere oyunculuk eğitiminde yaratıcı dramanın önemi üzerine yazmış olduğu bir kitap ve iyi bir kaynak bizim için. İçindeki örneklemelerle yaratıcı dramaya bir tiyatrocu gözüyle yaklaşmasıyla çok değerli bir kaynak. Tabii en başta, “Oyun ve Bügü” isimli Metin And’ın kitabından bahsedebiliriz. Aslında burada direk yaratıcı drama ile ilgili olmasa da “Oyun ve Bügü” içeriği ile Türk kültüründeki oyun kavramının geçmişini irdeleyerek verdiği mükemmel örneklerle ve yine bizim kültürümüzdeki oyun ve tiyatro arasındaki ilişkileri inceleyerek yaptığı bu çalışma çok değerli. Bizim ilham kaynağımız diyebiliriz Metin And’ın bu kitabı için. Bu üç değerli kitap aslında yaratıcı drama hakkında fikir sahibi olmak isteyenlerin oyun hakkında, bizim toplumumuzda oyun ve tiyatro ilişkisi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin gerçekten başvurabileceği güzel kaynaklar diyebiliriz.
Sanat hayatınız nasıl başladı, nasıl karar verdiniz?
Sanat hayatım bir lise öğrencisiyken çıktığım bir tiyatro oyunuyla başladı. Haldun Taner’in “Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım” adlı oyunuyla 2003 yılında ilk kez sahneyle tanıştım. Tabii bu oyundan sonra da tiyatro ben de çok farklı bir yer etmeye başladı. Yine lisedeyken birçoğu lise öğrencisi arkadaşımla beraber 9 Ocak 2004’te Balçova Gençlik Tiyatrosu’nu kurduk ve bu sayede sanat hayatım başladı.
Ailenizde tiyatrocu var mıydı, destek oldular mı?
Ailemde tiyatrocu yok. Ama tabii inanılmaz destek oldular bu yolda bana. Annem, babam, kardeşim evlenmeden önce ve sonra eşim oldukça çok destek oldular. Hep arkamda oldular. Herhalde o gençlik yıllarında onların desteği olmasaydı ne kadar aşkla bağlanırsanız bağlanın, ne kadar sevgiyle yaparsanız yapın tiyatro serüvenim bugün devam etmiyor olabilirdim. O yüzden onların desteği benim için önemli ve onlar benim için çok değerli. Bu işi yapmak isteyen genç arkadaşlarım için de aynı şey geçerli, mutlaka sevdiklerinin ailelerinin desteğini doğru bir şekilde almaya çalışsınlar. Eğer sevdiklerinin desteği varsa arkalarında başarı biraz daha kolay kazanılıyor.
Tiyatro dışında neler yapıyorsunuz?
Tiyatro dışında aha çok ailem ve dostlarımla vakit geçirmeyi seviyorum. 4 yaşında bir oğlum var ve en çok da tiyatrodan kalan zamanımı seve seve ona veriyorum. Onunla oyunlar oynayarak, onunla güzel paylaşımlarda bulunarak ve onun çocukluğunu birlikte yaşayarak geçirmeye çalışıyorum zamanımı.
En son hangi oyunu izlediniz?
En son birkaç ay önce, yine kendi ekibimden bir oyun izledim. Çetin Çelik yönetti. Balçova Belediye Tiyatrosu’nun “Komşu Köyün Delisi” oyunu. Çok keyifliydi.
BİR KÖY EVİNDE BAŞLADIK BU SERÜVENE
Balçova Belediyesiyle yollarınız nasıl kesişti anlatır mısınız?
Balçova Gençlik Tiyatrosu adıyla 9 Ocak 2004 te Balçova Termal Kültür ve Dayanışma Derneği’ne bağlı olarak bir köy evinde başladık bu serüvene. Oyunlar çıkarmaya başladık, çok zor bir süreçten geçtik tabii ki halimiz ortada lise öğrencisiyiz, hiçbirimizde o kadar çok paralar yok. Çöplerin yanına atılmış koltuklar, sehpalar sahnede kullandığımız ilk dekorlarımız oldu. Müthiş bir ruhla, özveriyle çalıştık. O dönem yönetmenliğimizi Halil Kırkayak yapıyordu. Bir kaç güzel oyundan sonra, bir gün köy evindeki prova bahçemize o dönemin belediye başkanı Sayın Mehmet Ali Çalkaya girdi ve bizimle tanışmak istedi. Oturduk sohbet ettik, çay içtik bizlerin yaptığı işleri takip ettiğini ve provalarda arada sırada bulunmak istedi bizde onu provalara davet edeceğimiz sözünü verdik. O gün bize çok keyifli bir teklifte bulundu başkan hiç unutmuyorum şöyle dedi: ‘Ben bu belediyeye başkan oldum ve ne yazık ki benim belediyemin bir tiyatrosu yok, sizler de bu kentin hemen hemen 100 yıllık tarihinin ilk tiyatrosusunuz gençler olarak böyle bir girişimde bulunmuşsunuz gelin benim belediyemin tiyatrosu olun ve oyunlarınızın tüm ihtiyaçlarına biz destek olalım. Sizler de bizim adımıza insanlara ücretsiz oyunlar sergileyin.”
Tabii biz bunu sessiz bir şekilde kabul ettik ama başkan prova bahçesinden çıktıktan sonra ortalık bayram yerine döndü. Çünkü henüz üniversiteye yeni başlayacak, liseden yeni mezun olmuş gençlerdik ve hiç böyle bir şey beklemiyorduk. Bizim için inanılmaz bir teklifti. Sanırım hayatımızın dönüm noktası da bu oldu. Mehmet Ali başkanın o teklifi ve müthiş desteği olmasa belki de başka mesleklerle uğraşıyor tiyatroyu hobi olarak yapıyor olurduk. Ama onun desteği sayesinde buralardayız. Balçova Belediyesi hala arkamızda en büyük destekçimizdir. Bu destek sayesinde bizler hala sanatla uğraşan sanat üreten binlerce çocuğun yüreğine dokunan oyunlar yazan sahneleyen bir ekip haline geldik. Sonsuz teşekkürler Mehmet Ali Çalkaya, Balçova Belediyesi ve şu an ki başkanımız Fatma Çalkaya…
BİZİM İÇİN ÇOK KEYİF VERİCİ
Şimdiye kadar tiyatro ve drama da kaç öğrenci çalışmalarınıza katildi?
Şimdiye kadar çocuk, genç ve yetişkin olarak tiyatromuza binlerce öğrenci katıldı diyebilirim. Özellikle Balçova Gençlik Tiyatrosu’na yetişkinlerle birlikte yaptığımız çalışmalara her yıl 200 e yakın arkadaşımız başvuruyor. Onlarla tiyatro oyunları çalışıyoruz ve her sene yeni yeni oyunlar çıkarıyoruz. Yine Sahne Ayna’nın 2011 yılından bu yana devam eden drama atölyesine ise birçok çocuk katılımcı oluyor. Tabii yaptığımız kurumsal anlaşmalarla birlikte, bir de gidip yerinde yaptığımız atölye çalışmaları var hem okullarda hem kurumlarda bunları da içine katarsak mesela 2018-2019 sanat sezonunda bizim yaratıcı drama atölyemizin 9 aylık programına katılan ve ardından da kendi atölyemizin dışında gittiğimiz kurumsal birlikteliklerle yaptığımız çalışmalarımıza katılan çocuklar bin 611 kişiydi. Her yıl daha da artarak hem Balçova Gençlik Tiyatrosu’na katılan genç ve yetişkin oyuncularımızın sayısı, çocuk guruplarımız, ayrıca tiyatromuza başvuran Sahne Ayna’da drama atölyesine katılan oradaki çalışmalarda bizimle olan ve bizden bu 9 aylık programı tiyatromuzdan talep eden kurum sayısı çok fazlalaşıyor. Tabii bu çok keyif verici bir şey bu kadar insana dokunmak bu kadar gençle, en önemlisi çocukla bu çalışmaları yapmak onların hayatında bir şeyleri değiştirmek bizim için çok keyif verici bir şey.
İlerde oğlunuzun da bir tiyatrocu olmasını ister misiniz?
Tabii ki isterim ama çok da müdahil olmak istemem. Eğer severse tiyatroyu tiyatrocu olmasını isterim. Ama ilk olarak hangi mesleği hangi işi severek yapacaksa o işi yapmasını isterim. Mutlu olduğu işi yapsın, sabah evden çıkarken üzülerek, sıkılarak ya da ayakları geri geri giderek değil, mutlu bir şekilde işine gideceği bir mesleği olsun isterim.
Bir de kısaca eşinizden mesleğinizle ilgili yorum rica ederek bitirelim.
İşine aşık bir bireyle aynı evi paylaşmak huzur verici olmakla birlikte bir de çocuk gelişimi hakkında çokça bilgi sahibi olan bu kişi çocuğunuzun babası ise daha da keyifli. Hayatı paylaştığım Necdet Erdeniz mesleğini seven hem harika bir tiyatrocu hem de iyi bir baba kendimi çok şanslı hissediyorum.
Haber Merkezi